PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK
PSİKOTERAPİLER  
  ANA SAYFA
  İletişim
  ERİCH FROMM VE HÜMANİSTİK PSİKANALİZ
  DİNAMİK PSİKOTERAPİ
  KAREN HORNEY VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM
  AKILCI-DUYGUSAL TERAPİ
  ROGERS ve BİREY MERKEZLİ DANIŞMA YAKLAŞIMI
  GERÇEKLİK TERAPİSİ
  GEŞTALT TERAPİ ( F. PERLS )
  Holistik Tedavi
  VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ
  AYNA TERAPİSİ
  BİBLİO TERAPİ
  BİLİŞSEL PSİKOTERAPİ
  BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
  Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi
  Bütünleyici Bireysel Terapi ( BBT )
  çözüm odaklı kısa süreli yaklaşım
  EMDR TERAPİ
  ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ
  E-TERAPİ
  Feminist terapi
  FOTOTERAPİ (IŞIK TERAPİSİ)
  Hidro Terapi
  HİLL & O'BRİEN TERAPİSİ
  HÜCUM TERAPİSİ
  JUNG TERAPİ
  LOGOTERAPİ
  Müzik Terapi
  Oyun Terapisi
  Pozitif Psikoterapi
  Sine-Terapi
  ŞEMA TERAPİ
  HİPNO-TERAPİ
  AİLE DANIŞMANLIĞI
  CİNSEL TERAPİ
  ERGENLİK PSİKOLOJİSİ
  LİNK
  ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
  nevzat tarhan
  Konuşma ve Dil Terapisi
  ÇOCUK RESMİNİN GELİŞİM AŞAMALARI
  PSİKOTERAPİ TÜRLERİ
  HİPPOTERAPİ
  Yiğidi Öldür Terapi Deme!
  Duanın Psikolojik ve Sosyolojik Faydaları
  PSİKOLOJİK DANIŞMA İLKE VE TEKNİKLERİ
  Ön Görüşme Sürecinin Öğeleri
  TERAPÖTİK İTTİFAK VE İLİŞKİ
  DOĞU HİKAYELERİYLE PSİKOTERAPİ
  empati ve empatiyi iletme
  İLK GÖRÜŞME
  Seçmeci (Eclectic) Yaklaşım
  PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
  Psikolojik Danışma Süreci
  Psikolojik Danışmada Danışmanın Rolü ve İşlevi
  Psikolojik Danışmanın Amaçları
  psikolojik yardım aşamaları
  kendini tanıma rehberi
  KİŞİLİK TESTİ
  DEPRESYON
  Depresyon Testi
  STRESE DAYANIKLILIK ÖLÇEĞİ
  HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIM
  ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
  NE KADAR PANİKSİNİZ?
  DUYGUSAL ZEKA TESTİ
  Hipnoz ve Depresyon
  Hipnoz ve kötü alışkanlıklar
  Hipnoz, Çözülme ve Travma
  HİPNOZ VE KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Kontrolünde Hipnoz
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ
  Yeme Bozuklukları ve hipnoz
  Zeka Geliştirmek İçin 5 Yöntem
  Adleryan Terapi Teknikleri
  KENDİNİZİ DERS ÇALIŞMAYA NASIL KONSANTRE EDEBİLİRSİNİZ?
  BİOENERJİ
  EMPATİ
  Evlilikte Stres Kaynakları
  Stres ve Manevi Yaşam
  Stres ve Sabır
  Stres
  Kendi stresini yönetmede teknikler
  Stres’in Etkileri
  pozitif stres yönetimi
  GRUP PSİKOTERAPİSİNDE DEĞİŞMEYE YOL AÇAN SAĞALTICI FAKTÖRLER
  Grupla Psikolojik Danışma
  ÇOCUKLARDA DÜŞÜNME BECERİLERİ NASIL GELİŞTİRİLİR?
  Zeki çocuklar yetiştirmenin püf noktası
  Bediüzzaman'ın Eğitim Yaklaşımı
  İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler
  Proaktiflik ya da Reaktiflik
  Tûl-i Emel
  Bediüzzaman'a Göre Bilimin Değeri
  Akıl ve Duygular
  Akla Uygunlaştırma
  Aşırı girişkenlik
  Bastırma Mekanizması
  Belirsizlikler İçinde Aranan Güven Duygusu
  Birlik ruhu için şeffafiyet
  Depersonalizasyon
  Duygu Çağı
  En ucuz enerji kaynağı: Tebessüm ve selâm
  Güzelliğin yeniden tanımlanması
  Hayat ve Anlamı
  Hayat yolculuğunda çelişkili duygular
  İç Sesler
  İnancın Sosyolojik Boyutu
  İnsanlık Peygamberlere Muhtaçtır
  Kendini Gözlemleme
  Korkularımız
  Kulluk Psikolojisi
  Mutluluk Öze Dönmekle Olur
  Olayların gerçek boyutu
  Olumlu olmak
  Ölümü Düşünmemek Başını Gaflet Kumuna Sokmaktır
  Savunma Mekanizmaları ve Başaçıkma Şekilleri
  Suçluluk duygusu
  Şefkat
  Varlığın besmelesi olan sevgi
  Varlığın öz enerjisi: Muhabbet
  GESSELL GELİŞİM TESTİ
  Hipnoterapi nasıl uygulanır
  Hipnoz Hastasının Özellikleri
  Hipnotik Seansın Özellikleri
  Hipnoz Nasıl Uygulanır
  Hipnoz Nedir
  Hipnoz Teknikleri
  hipnozda uyulması gereken kurallar
  hipnozun uygulanmaması gereken haller
  Hızlı Hipnoz Tekniği
  Kendi Kendini Hipnoz (Oto-Hipnoz)
  ÖRNEK HİPNOTİK ENDÜKSİYON
  HİPNOZ HAKKINDAKİ MİT (BATIL DÜŞÜNCELER)'LER
  AİLE TERAPİSİ UYGULAMASINDA TEROPÖTİK YAKLAŞIM
  Aile ve Evlilik Terapisinde Amaçlar
  AİLE TERAPİSİ ÖZEL NOTLAR
  aile terapisi uygulama örnekleri
  Aile-Evlilik-İlişki Terapisi Nedir
  Evlilik Problemleri Nasıl Çözülür: 9 Öneri
  PSİKODİNAMİK VE BOWEN AİLE TERAPİLERİ
  YAŞANTISAL AİLE TERAPİSİ
  AİLE İÇİ PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI
  Cinsel Danışma ve Rehberlik - Uygulama
  CİNSEL TERAPİDE EV ÖDEVLERİ
  Cinsel Sorunlarda Hipnoterapi
  Holistik Cinsel Terapi
  CİNSEL PROBLEMLER
  ERGENLERLE İLETİŞİM
  ERGENLİKTE DİN VE AHLAK GELİŞİMİ
  ERGENLİK (PUBERTE) DÖNEMİ FİZYOLOJİK GELİŞİM
  ERGENLİK VE KİMLİK BOCALAMASI
  ERGENLİK DÖNEMİ ARKADAŞ İLİŞKİLERİ
  ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BİLİŞSEL GELİŞİM
  ERGENLİKTE CİNSEL GELİŞME
  GENÇ KIZ SAĞLIĞI
  ERGENLİKTE DAVRANIM BOZUKLUKLARI
  ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM
  ERGENLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI
  ERGENLİKTE TOPLUMSAL GELİŞİM
  SOSYAL FOBİ
  ÖZGÜL FOBİ-2
  Psikolojik Rapor Yazma
  Gazali'nin Motivasyon Teorisi
  Hz. Muhammedin Evlilik Hayatı Ve Tavsiyeleri
  HİPNOZ
  HİPNOZ TEKNİKLERİ
  BİLİŞSEL-GELİŞİMSEL TERAPİDE HİPNOZUN KULLANIMI
  Hipnoz ve Depresyon-1
  HİPNOZ VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
  HİPNOZ ve Yeme Bozuklukları
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde-üstesinden gelinmesinde –yönetiminde (management) Hipnozun kullanımı
  Hipnoz ve Anıların Çağrımı
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarında Hipnoz
  KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ-1
  Hipnoz, Çözülme ve Travma-1
  Kişilik ve Psikotik Bozukluklar
  HİPNOTİK TELKİNLER İÇİN CÜMLELER KURMA
  Affect Bridge (Hipnoanalitik Yöntem)
  STEIN’İN SIKILMIŞ YUMRUK TEKNİĞİ
  KENDİLİK DEĞERİNİ ARTTIRMA ÖNERİLERİ
  BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ
  BEİER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
  COOPERSMıTH ÖZSAYGI ENVANTERİ
  CORNEL İNDEX TESTİ
  SCL–90-R
  RATHUS ATILGANLIK ENVANTERİ
  PSİKOLOJİK DANIŞMA--Temel Öğeler
  TERAPÖTİK İLETİŞİM
  KISKANÇLIK
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 1
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
  OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUĞU
  PANİK BOZUKLUĞU - PANİK ATAK
  TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
  Alzheimer
Yiğidi Öldür Terapi Deme!

Yiğidi Öldür Terapi Deme!

 

 

 

"Psikolojik danışma merkezine giden kadınların fazlalığı dikkat çekiyor. Erkekler neden terapiden kaçıyor? Muhafazakâr erkeklerin terapiye direnmesinin altında hangi nedenler yatıyor?

Danışma merkezlerine giden kişilerin yarıdan fazlasının kadınlar olduğunu biliyor muydunuz? Peki, oranın bu kadar yüksek olmasının nedeni sizce nedir? Kadınlar mı daha sorunlu, yoksa erkekler sağlıklı oldukları için mi terapiye ihtiyaç duymuyor? Kadınlar psikolojik yardım almaya açık iken, erkekler neden terapiden adeta kaçıyor? Muhafazakar erkekler terapi konusunda acaba daha mı temkinli? Eğitim, terapiye bakış açısını değiştirebilir mi?

Bu sorulara cevap arayan uzmanların birleştiği bir nokta var: Ne kadınlar daha sorunlu ne de erkekler daha sağlıklı. İki cinsi terapi konusunda bu denli ayıran temel faktör, yaşanan olayların algılanış ve hissedilişindeki farktan kaynaklanıyor. Zaten, her uzman da konuyu kendi branş ve deneyimleri ışığında değerlendirebiliyor. İDEMER İletişim Danışmanlık Eğitim Organizasyonları Merkezi’nden Psikolog Gülşah Akçay Civriz, erkeklerin kadınlara oranla terapiye açık olmadığını savunanlardan. Civriz, sebebini de sosyal öğrenmeye bağlıyor. Toplumun, erkekleri ağlamaz, ayakları üstünde durur gibi öğretilerle sınırlandırdığını düşünüyor. Bundan dolayı da sorunlarla karşılaşınca yardım almak gibi bir olguyu düşünemiyor, buna acizlik, gururlarını zedeleyen eylem gibi bakıp inkar ediyorlar.

Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise iki cins arasındaki yaratılış farkı ve kültürel öğrenmenin etkili olduğunu söylüyor. Erkek ve kadının olaylara bakışının aynı olmadığını, bir olay karşısında erkekler kabuğuna çekilirken, kadının paylaşıp konuşmaya meylettiğini ve dünyada psikolojik yardım almaya her zaman kadınların daha açık olduğunu belirtiyor.

Erkeklerin kalıpları olmasa
Çocuk ve Ergen Psikoloğu Yasemin Aslay da erkeklerin terapiye açık olmadığını düşünenlerden. Çocukların rahatsızlığına çözüm bulmak için babaları çağırdıklarında gelmelerinin çok zor olduğunu; hatta babaları ikna edemeyen annelerin mutfak masraflarından kısıp gizlice çocuklarını getirdiklerini dile getiriyor: “Karşılaştığım erkeklerin çoğunda ‘hiperaktif çocuk yoktur, dayak yememiş çocuk vardır’ düşüncesi vardı. Bu yüzden çocuk hakkında babalarla işbirliği yapmakta çok zorlanırım. Psikolojik yardıma inanmıyorlar. Aileyi sahiplenmeye kadın daha meyilli olduğu için çözüme kadın geliyor. Yaratılıştan kadın değişime açık. Kadın hayatı boyunca çocukluk, kızlık, hamilelik, annelik gibi birbirinden çok farklı evreleri geçirebiliyor. Erkeklerin kalıpları var. Değişmek, problemin kaynağında kendilerini görmek zor geliyor.”

Çocuğu hiperaktif olduğu için sürekli çevresiyle problem yaşamaktan usanan ilkokul öğretmeni anne Y.O, çocuğunu psikoloğa kocasından gizli olarak götürüyor. Kocası, üniversite mezunu olmasına rağmen kesinlikle bu konuda taviz vermiyor, tedavinin gerekli olduğuna inanmıyor. “Eşim doğu kökenli. Sanırım erkeklere toplumun yüklediği görevin dışına çıkmak istemiyor. Oğlumuza karşı görevini eksik yapıyor olmaktan, babalığına halel gelmesinden korkuyor. Terapide yapılan şeyin sadece dinlemek olduğunu düşünüyor. İknaya çalışmayı bile düşünemiyorum. Halbuki oğlumun babasından kaynaklanan problemleri de var.” diyor.
Erkekler kapalı değil, tembeller

32 yaşındaki ilkokul mezunu anne T.A da çocuğunu eşinden habersiz, eline geçen paraları biriktirerek getiriyor. Danışma merkezine gelmesinin en büyük sebebi de “Çocuklar Duymasın” dizisi olmuş. Dizideki Meltem tiplemesinin psikoloğa giderek sorunlarına çözüm bulması T.A’ya aynı yolla çocuğunun altını ıslatmasına, davranış bozukluklarına çare bulabileceğini düşündürmüş. Terapiye başlayalı iki ay olmuş. Zaman zaman maddi imkanları yetmediğinden seansları aksatsa da çocuğunun daha iyi olduğunu söylüyor. T.A, eşine bir ay önce danışma merkezine sadece bir defalığına gittiklerini anlatmaya çalıştığında eşinin tepkisi dayak atmak olmuş.

PEDAM’dan Çocuk ve Ergen Psikiyatr, Doç. Dr. Mücahit Öztürk erkeklerin terapiye tepkili olmalarını geleneksellik ve bilgisizlik olarak açıklıyor. Günümüz kadının daha iyi anne nasıl olabilirim gibi kaygılar taşırken erkeklerin eski sisteme göre çocuklarını yetiştirmeye çalıştığını belirterek, “Erkekler, suçlanacağım korkusunu çok fazla yaşıyor. Bu da ‘erkekliğin narsizmi’nden kaynaklanıyor.” diyor. Deniz Danışmanlık Merkezi’nden Pedagog Ümran Türkoğlu kesin yargılara varmamak gerektiği belirtiyor; “Kişilik özellikleri çok önemli. Biri sorunlarla karşılaştığında dış dünyayla ilişki içinde olmaya açıkken diğeri bunun tam zıddı. Çevrenin de etkisi var. Genelde anneler aile içinde sorumluluğu; babalar ise dışarıdaki sorumluluk ve sorunları üstlenir. Ben erkekleri kapalıdan ziyade tembel olarak görüyorum. Çünkü; kadınlar nasıl olsa problem olduğunda halledeceklerdir düşüncesi var. Kadın halletmek için terapiye gidiyor, sonucunda da kadınlar erkeklere oranla psikolojisi bozuk ilân ediliyor.”

Muhafazakar erkeklerin durumu
Günümüzde ‘muhafazakarlık’ denildiğinde dinî ve millî duygularda hassasiyet anlaşılıyor. Erkeklerin terapiye açık olmadıkları birleşilen nokta olsa da iş muhafazakar erkeklere gelince her uzman birbirinden farklı düşünüyor. Hatta bazı uzmanlar muhafazakar erkekleri ayrı bir tarafa koymak istemiyor. Onlar için terapiyi kabul eden ve etmeyen olarak ayırmak yeterli.
İçgörü Psikoterapi Merkezi’nden Klinik Psikolog Gökmen Tokgöz, muhafazakar kişileri iki şekilde değerlendirmekten yana. Çünkü son yıllarda bu kesimden gelen kişilerin sayısı fazla. Tokgöz muhafazakar erkeklerin diğer erkeklere oranla daha katı olabildiğinin üstünde duruyor; “Dinin kendi içinde barındırdığı birtakım rehabilitasyon şekilleri var. Dua, ibadet gibi. Bunlar yöntem olarak kullanılıyor. Bunun dışındakilere de biraz tepkili ya da gereksiz bakılıyor. Milliyetçi kesimde de güçle ilgili bir çıkmaz söz konusu. Güç ve güç sembollerini içlerinde barındırdıkları için buraya gelmeleri güçsüzlüklerinin ilânı gibi geliyor.”
İçebakış’tan Yasemin Uçal bırakın muhafazakarları kendi içinde ayırmayı, erkeklerin herhangi bir ayrıma tâbi tutulmasını gereksiz görüyor. Çünkü, erkekler muhafazakar ya da liberal olsun fıtrî olarak erkekliğin verdiği güdülerden bağımsız değil. Kıskançlık muhafazakar olunsa da olunmasa da aynı şekilde hissediliyor. Hiç dinini yaşamıyor olsa da sorunlar aynı paydada birleşiyor.

 

 

 

 

“Muhafazakar erkek zamanla anlıyor”
24 yaşında iki yıllık evli Ç.O’nun kendisi de kocası da muhafazakar bir aileden geliyor. Her ikisinin de yetişme tarzları belirli çerçeveler dahilinde olmuş. Evlendikten sonra işini bırakmasından kaynaklanan sorunlar yaşayan Ç.O, bir danışma merkezine altı aydır sürekli gidiyor. Kocasının ilk başlarda çok tepkili olduğunu, onu ikna etmek için uzun uğraşlar verdiğini söylüyor. Şimdi ise kocası da Ç.O, gibi terapinin zaman zaman insan hayatında gerekli olduğuna inanıyor.
İlk dönemde eşinin neden tepkili olduğunu sorduğumuzda şu cevabı veriyor: “Dindar kesim içinde mahremiyet duygusu daha fazla gelişmiştir. Kocamın tepki göstermesinin kaynağı buydu. Çünkü, kocam da ben de bu düşünce yapısı içinde büyüdük. Neyse ki eğitimli, kültürlü ve dinlemesini bilen biri. Beni zaman içinde yavaş da olsa anladı. Ama, terapiye geldiğini kocalarına açamayan kadınların sayısı o kadar fazla ki...”

Mücahit Öztürk, konu psikiyatri olunca, muhafazakar kesimin tutucu olduğunu söylüyor; “Akıl hastalığı olan delilikle psikiyatriyi ayıramayan bir kesim varsa bu kesimin içinde fazlaca muhafazakarlar olduğunu söylersem haksızlık etmiş olmam. Tedaviye direnç gösteriyorlar. Bu gelenekselci olmakla alakalı. Bizi babam böyle yetiştirmedi ki mantığı var. Bu konuda bilgilenme eksikliği ve tutuculuğun kırılması gerekir. “ Öztürk’e göre, muhafazakar kesimi genel hatlarıyla eleştirmekle beraber genelleme yapılamayacağının da altını çiziyor. Çünkü, anneden çok daha hassas muhafazakar babalar da var.”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Öztürk’e katılmıyor. Çünkü, modern ve geleneksel erkeklerin bu konuda aynı yapıda olduğunu düşünüyor ve erkekleri birbirinden ayırmamak gerektiğine inanıyor. Tarhan, hatta muhafazakar erkeklerin daha çok eşinin yanında olduğunu, seanslara eşleriyle daha çok katıldıklarını söylüyor. Modern görünüşlü ama tutucu erkeklerin ise maddi-manevi yönden eşinin yanında olmadığına; hatta bu sayının muhafazakar kesime oranla çok daha fazla olduğuna dikkat çekiyor: “En kapalı olanlar modern gözüküp geleneksel kafa yapısında olanlar. Dindar erkekler yardım aldığına inandıkları andan itibaren çok fedakarlar. Bence dindarlıkla gelenekselliği karıştırmamak gerekiyor. Modern, dindar, dindar olmayıp da gelenekselci ve dindar olduğu halde modern dört tip erkek modeli var.”
Gülşah Akçay Civriz ise psikolojinin muhafazakar kesimde gavur bilimi olarak bilinmesi ve “Dinin yerine psikoloji geçti, inanan insanın psikolojik sorunu mu olurmuş?” tarzındaki söylentilerden dolayı muhafazakar erkeklerin terapiye kapalı olduğunu düşünüyor. Özellikle, kullanılan yöntemlerin Batı kökenli teknikler olması muhafazakar erkekleri itiyor. Uygulanan yöntemlerle inançlara zarar gelecek korkusu yaşanıyor.

Eğitim, erkeği terapiye yaklaştırır mı?
Genelde, eğitimli kişilerin bakış açısı, olayları algılayışı, hissedişleri daha farklı ve yapıcı olarak bilinir. Peki hiç düşündünüz mü eğitimli bir erkek olmanın terapi açısında ne gibi yararı ya da zararı vardır? Her zaman avantaj olarak görülen eğitim, terapi söz konusu olduğunda kimi uzmanlar açısından sorun teşkil ederken kimilerine göre eğitimli olmak bir avantaj ama kullanmayı bilmek gerekiyor.

Yasemin Aslay erkekler arasında eğitim farklılığı olsa da davranışsal bir farklılık görmediğinin altını çizerek, “Eğitimle değil de babalık içgörü seviyesiyle çok alakalı. Bazen ilkokul mezunu işçi babaları geliyor. İçgörüleri o kadar iyi ki ne anlattıysanız yapıyor, çocuğuyla iyi empati kurabiliyor. Eğitimli babaların bu konuda daha iyi olabileceği söylenebilir. Katılmıyorum, hatta onların anlattıklarımızı anlamamak konusunda mantıklı dirençleri var. Onlar donanımlı olarak direniyorlar. Örneğin doktor ve öğretmenlerle işbirliği yapmak çok zordur.” diyor.
Gülşah Civriz ise eğitimli erkeklerin eğitimsiz erkeklerden tek farkının psikologları deli doktoru olarak algılamamak olduğunu söylüyor. Mücahit Öztürk de eğitimli erkeklerle terapi yapmanın daha zor olduğuna, kendilerinin bir şeyler bildiğini zannettiklerine, eğitimsiz kişilerdeki teslimiyet duygusunun, hassaslığın eğitimlilerde olmadığına, verilen önerileri yapmak konusunda eğitimsiz kişilerin daha becerikli olduklarına dikkat çekiyor.
Nevzat Tarhan ise eğitimli olmanın söylenenlerin daha iyi uygulanması ve anlaşılmasını sağladığına vurgu yaparak, “Kişinin değişime açık olup olmaması çok önemli. Eğitimli kişileri ikiye ayırmak gerekiyor. Değişime açık ve kapalı. Tedavide en iyi grup değişime açık eğitimli kişilerdir. Eğitimli ama değişime kapalı kesim zordur. Eğitimsiz değişime kapalılar da kötünün kötüsüdür. Eğitimli kişi psikolojik dinamiği daha iyi anlıyor.” diyor. Tarhan, eğitimli bireylerle çalışamayan psikologların hatayı kendilerinde aramaları gerektiği, eğitimlilerin karşısındakini dinlemesi için kendisinden bilgi ve deneyim açısından üstün olmasını istediği, eğer terapi sırasında bu ona hissettirilirse kendi bilgilerini kenara çekip iç dünyasını kolaylıkla açacağı görüşünde.
Kadınlar konuşmayı sever
Kadınlar ve erkeklerin yaratılıştan getirdikleri farklılıkları olduğu herkes tarafından bilinse de kadınların duygusallıkları ve olayları erkeklerden farklı algılama kapasiteleri eşleri ya da çevrelerindeki erkekler tarafından görmezden gelinir. Uzmanlar ise problemi algılama ve çözüme kavuşturma gibi aşamalarda cinsiyet farkının ortaya çıktığını söylüyor. Kadınların erkeklere oranla daha fazla terapiye ihtiyaç duyması konuşarak paylaşma dürtüsünden kaynaklanırken, erkekler kendilerinin daha problemsiz olduğunu düşünüyor.

Terapi sırasında da erkek ve kadının farklı düşündüğünü söyleyen Gökmen Tokgöz, “Kadın sürekli konuşmak isterken, erkek hemen olay ne, çözüm nasıl, ne yapmam gerekiyor demeye başlıyor. Seans içeriği olarak bir kadını sürekli dinleyebilirsiniz hatta bir yıl geçer ve bir defa olsun peki şimdi ne olacak demez. Erkekler sürekli ne yapacağız derler. Her iki tavır da zor oluyor. Sürekli ne olacak demek karşımızdakini anlamayı güçleştirirken sürekli konuşmak da çözüm üretilmesini engelliyor. Çünkü; terapinin amacı anlamak. Erkekler bunu anladıkları zaman bu işi seviyorlar. diyor.



KAYNAK: http://www.aksiyon.com.tr/ http://www.psikoloji.gen.tr

 

 

 
Herşeyin bir güzelliği var, herkes göremese de...  
  PSİKOLOJİK DANIŞMAN
AHMET VURAL
 
HAFTALIK PROGRAM  
  Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.
 
Bugün 152 ziyaretçi (187 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol