Seçmeci (Eclectic) Yaklaşım
Psikolojik Danışma Kuramlarına ilişkin açıklamalarda ele alman ana yaklaşımların sonuncusu Seçmeci (Eclectic) Yaklaşımdır. Bu yaklaşımı en iyi bir biçimde Thorne'nun Kişilik Danışması (Personality Counseling) görünüşü inceleyerek açıklayabiliriz. Seçmeci Yaklaşım, bir tümevarım özellikli işlemler kümesini içermektedir. Seçmeci Yaklaşımı benimseyerek Psikolojik Danışma uygulamalarına ilişkin esaslar belirlemiş olan Thorne yeni sistem kurmaya yönelmemiştir (Patterson, 1973). Thorne'a göre bilim görgül (empirical) olup kuramsal değildir ve bunun için Psikolojik Danışmada, herhangi bir kuramsal görüşe bağlanmak ve bu kurama öncelik tanımak uygun olmaz. Thorne'nin görüşlerinde dikkati çeken belli başlı belirlemeler şunlardır (Thorne, 1967): Danışman birinci planda topluma karşı sorumludur. Psikolojik Danışmada bilimsel yaklaşım, bir yandan danışanları, diğer yandan sağaltım yollarını ve teknikleri de belirleyip sınıflandırmalıdır. Psikolojik Danışmada, Psikoterapide danışman laboratuvardaki bilim adamı gibi çalışmalıdır. Danışman bilimsel bir yol izlemelidir. Davranışın belirleyicileri arasında duygusal etmenler bulunmakla beraber akılcı etmenler daha önemlidir. Bir birey, aklım ve mantığım kullanarak bilinçli olarak sorunlarını çözebilir. Geçmişteki eğitiminin sonucu birey kendini kontrol edebilir. Psikoterapi veya Psikolojik Danışma bir yeniden öğrenmedir. Danışmanın başarılı olabilmesi için onun güdümcü olması gereklidir. Uyum güçlüğü içinde olan danışan kendi sorunlarını yardımsız çözemez. Kişilik bir oluşum ve değişim süreci olarak tanımlanır. Seçmeci görüşe göre kişilik gelişimi, duygusal ve bilinçsiz davranışları akılcı, mantıksal ve bilinçli olarak kontrol etme çabasıdır.
Thorne'nun görüşünde Psikolojik Danışma süreci ile kullanılan tekniklere genel çizgileriyle değinerek, Seçmeci Yaklaşımda Psikolojik Danışmayı açıkla-, mak olasıdır. Seçmeci Yaklaşımda, Thorne'un görüşünde ve uygulamalarında Psikolojik Danışma güvenilir ve geçerli tanılama ile başlamaktadır. Tanılamasız Psikolojik Danışma, sağaltım girişimi, karanlığa kurşun sıkmaya benzer (Thorne, 1968, Patterson, 1973). Bu görüşe göre Psikolojik Danışmada kişilik beş yöntemle incelenebilmektedir. Bunlar şunlardır (Thorne, 1968, Patterson, 1973): (a) Yaşam öyküsü, (b) Dolayısız (direkt) gözlem, davranışı derecelendirme, (c) îçe bakışla rapor etme (introspective reporting), (d) Objektif testler uygulama, (e) Projektif testler uygulama. Bireyin sorununun doğasını belirleyebilmek için bu yöntemlerin tümü deneysel bir yaklaşım içinde kullanılmaktadır. Tamlama belli aşamalardan oluşan bir süreç içinde gerçekleştirilmektedir. Tamlama sürecinin aşamaları: (1) Uygun yöntemlerle bilgi toplama, (2) Toplanan bilgileri, patoloji biliminin esaslarına göre, bütünleştirme, (3) Denenceler oluşturma, bir diğer deyişle danışanı gelen davranış bozuldukları sınıflamasına göre bir yere yerleştirme, (4) Olası seçenekleri belirtme, (5) Seçenekleri eleye eleye, gerçek tanıya ulaşma, olmaktadır (Thorne, 1968, Patterson, 1973).
Thome'nun Seçmeci Yaklaşıma örnek olan görüş ve uygulamalarında Psikolojik Danışma ilişkileri, süreç kadar önemle ele alınmaktadır. Danışan, genellikle Psikolojik Danışmaya gelirken bir şüphe ve sıkılganlık içindedir. Yardıma gereksinmesi olup olmadığı konusunda başlangıçta kararsızdır. Danışanı ürkütmemek, danışma oturumlarına katılmacını sağlamak için danışmanın, danışanı olduğu gibi kabul etmesi, onun serbest hareket etmesini sağlaması ve duyarlı olması gerekli görülmektedir. Danışmanın Psikolojik Danışma hakkında danışana açık, anlaşılır bilgi vermesi, danışanın bu konudaki yanlış önbilgisini düzeltmesi gerekir. Danışanla arasında iletişim kurabilmesi için danışmanın değişik yaklaşımları kullanabilecek beceriye ve güce sahip olması gereklidir. îyi bir ilişkinin, kaynaşmanın önkoşulları ise, samimi, sıcak bir yakınlık, kabul etme, hoşgörü ve saygıdır. Danışman danışanı eleştirmekten, onu ayıplama, değerlendirme ve hakkında hüküm vermekten kaçınmalıdır. îyi bir ilişki, kaynaşma, danışanda güvenlik duygusu ve öğrenme için gerekli ortamı yaratmaktadır. Thor-ne'a göre danışmanın başlangıçta pasif olması iyi bir ilişkinin kurulmasına yardım eder. Fakat danışan olumsuz ve düşmanca tutum içine girerse danışmanın daha aktif olması, daha etkili yöntemlere başvurması zorunlu olur (Thorne, 1968).
Psikolojik Danışma sürecinde kullanılacak "Vak'a Tarihçesi'" tanılama için önemli ölçüde yardımcı olmaktadır. Fakat bu bilgi danışan tarafından verildiği için tamamen güvenilemez. Çünkü, danışanın algılarının hatalı Ve bozulmuş olması, savunma mekanizmalanmn bilinçsiz bir düzeyde bulunması ve içgörüden yoksun olması söz konusudur. "Vak'a Tarihçesi" yöntemi ayrıca, (a) İyi bir ilişki kurmaya yardımcı olur; (b) Danışanın problemlerinin duygusal yanını, yani problemlerine ilişkin.aşın duyarlılık ve alıcıları azaltır, (c) Vak'a Tarihçesini anlatma bir çeşit boşalma sağlar, (d) Danışmanın Vak'a Tarihçesini kendisinin alması, danışana kendisi ile ilgilenildiğine dair bir güvence gibi görünebilmek-tedir (Patterson, 1973). Psikolojik Danışma oturumların kapamşı danışanın uyumsuzluğunun doğası ve kaynağı hakkında bir anlayışa ulaşması ile belirlenmektedir. Psikolojik Danışma sonucu danışanda gerginlik düşer, kendini savunma tepkileri azalır ve problemlerini, uyumsuzluklarını akılcı bir yaklaşımla ele almaya başlar. Danışan duygusal davranışlardan kurtulur ve problemlerini çözmede tüm zihinsel yeteneğini kullanma gücüne sahip olur. Pek çok Psikolojik Danışma süreci, danışanların kendilerini yeterli görmeleri sonucu danışma oturumuna gelmemeleriyle son bulur (Thorne, 1968, Patterson, 1973). Bazı hallerde de danışmanın danışana artık kendi kendine problem'erini çözebilecek duruma geldiğini söyleyerek danışma sürecine son verir.
Psikolojik Danışmada kullanılan yöntem ve araçlar konusunda güdümlü, (danışmanın merkez olduğu ve güdümsüz (danışanın merkez olduğu) Psikolojik Danışma yöntemlerinden söz edilmektedir. Thorne'a göre, güdümlü ve güdümsüz Psikolojik Danışma herhangi bir danışma kuramının, ekolünün dogmaları değildir, yöntemleri ikiye bölmek işi yapaylaştınr. Thome klinik deneyimlerine dayanarak yöntemler konusunda şu genellemeleri yapmaktadır (Thome, 1968, Patterson, 1973):
1. Mümkün olduğu kadar "pasif yöntemler kullanılmalıdır.
2. "Aktif yöntemler ise özel hallerde özel belirtiler gösteren danışanlar için kullanılmalıdır.
3. Duygusal boşalmayı sağlamak için Psikolojik Danışmamn ilk günlerinde "pasif yöntemler, "aktif yöntemlere tercih edilmelidir.
4. Basit (net-belirli) yöntemler basan sağlamadığı zamanlarda daha karmaşık yöntemlere başvurulmalıdır.
5. Danışanı Merkeze Alan Psikolojik Danışma esas alınmalıdır. Çünkü danışanın ilgileri danışma süresince çok değerlidir.
6. Danışana sorunlarını güdümlemeden çözme olanağı verilmelidir. Eğer bu olanak verildiği halde danışan sorunlarını çözme gücünü gösteremiyorsa o zaman daha güdümlü yollar seçilmelidir.
7. Her ne kadar güdümsüz Psikolojik Danışmaya öncelik tanınıyorsa da belli ölçüde güdümlülük kaçınılmaz bir durum olmaktadır.
Bu görüşe göre uyumsuzluğun duygusal etmenleri önemlidir. Danışanı daha çok bilinçaltı duygusal etmenler belirler. Problem çözme davranışının ileri düzeydeki zihinsel etmenlerini ortaya çıkarabilmek için ilk planda yapılması gereken iş, davranışın duygusal etmenleriyle uğraşmaktır. Klinik deneyimler duygusal etmenlere öncelik tamnması gereğini ortaya koymuştur. Duygusal etmenlerle uğraşma yöntemleri Psikoanaliz ve Danışanın Merkez Olduğu Psikolojik Danışma kuramından türetilmiştir (Patterson, 1973). Danışanların pek çoğu sevgi-şefkat gereksinmesi içindedirler. Onlar danışmanı anlayışlı ve kendilerini eleştirmeyen bir insan olarak görürler. Direnme, danışanda görülen doğal bir savunma şeklidir. Danışan kendine, iç hayatına ilişkin hoş olmayan gerçekleri görmek istemez, kabullenmek istemez ve kendini değiştirmemek için savunmaya, direnişe geçer. Direniş değişik biçimlerde kendini gösterir: Danışmaya, danışmana karşı olumsuz tavır alışlar, özürsüz olarak oturumlara gelmeyişler, yapıcı olmaktan çok yıkıcı tutumlar v.b.
Direnme durumunda damşman aşağıdaki önlemlerden birine başvurabilir (Thorne, 1968, Patterson, 1973):
(a) Pasif direnme, (b) Danışanı kabul etme, duygularını yansıtma ve onlara açıklık kazandırma, (c) Yansız konuşma, Danışanda direnme çok kuvvetli ve açıkça görülüyorsa kısa bir süre için danışmayı bir tarafa bırakıp duygusal alanın dışına çıkarılabilir ve yansız, tehlikesiz alanda konuşmalara yer verilebilir, (d) Direnişin sebeplerini analiz etme ve yorumlama. Böylece danışan direnişinin sebepleri ile yüzleştirilmiş olur, (e) Danışanı bir başka danışmana havale etme veya danışma sürecine tamamen son verme. .
Thorne'nun (1968) görüşüne göre, danışanın danışma sürecinde duygularını anlatmasını sağlayan bir çok yöntem vardır. Bunlar şunlardır:
1. Pasif direnme.
2. Boşalma, arınma (Catharsis). Danışman, danışanın kendini anlatması için tüm uyarlamaları yapar. Yüzeysel ve hafif sorunlar için boşalma yapıcı ve yararlıdır. Fakat ciddi sorunlara sahip danışanların boşalması duygusal gerginliklerini daha da artırabilir.
3. Sözel olmayan boşalma. Sözle boşalma yerine diğer yollarla boşalmadır. Örneğin rol oynama (role playing). Bu tür boşalma geçmiş yaşantıların duygusal yönlerini azaltır.
4. Sessizlik-suskunluk. Danışana sorununun derinliğine inme olanağını verir. Suskunluğun kendine güveni olmayan ve düşmanca tutumlar sergileyen danışanlar üzerinde olumsuz etkileri olabilir.
5. Kabuletme. Danışanın olumsuz tutumlarına rağmen danışman tarafından kabul edilmesi onda savunma ve direnme gereksinmesini azaltır, duygularını ifade edebilmek için gerekli gücü kendisinde bulabilir. Danışmanın danışanı kabul etmesi yapmacık değil doğal bir görünüm içinde olmalıdır.
6. Duyguların farkına varılması ve yansıtılması. Danışanın duygularının danışman tarafından yansıtılması, danışanı davranışlarını anlamaya yöneltir. Danışman sadece sözle ifade edilen duygulan yansıtmakla yetinmelidir. Yansıtmada fazla ileri gidildiği takdirde danışan endişeye ve paniğe kapılabilir, kendini suçlu hissedebilir,
7. Açıklığa kavuşturma. Danışanın duygularına ilişkin ifadelerini özetleme, bütünleştirme ve onlara açıklık kazandırmadır.
8. Anlamsal yeniden düzenleme (Cognitive reorganization). Danışanın duygularını daha iyi anlaması ve iletebilmesi için onun ifadelerini daha değişik ve zengin kelimelerle anlamsal değişikliğe gitmeden bir başka biçimde organize ve ifade etmektir.
Psikolojik Danışmada danışanın davranışlarını değiştirmede kullanılacak yöntemler konusunda Thorne, güdümlü, dolaysız etkileme yöntemlerinin önemlerini ve yaygınlıklarını yitirmekte oluşana dikkati çekmekte, ama bunun nedeninin bu yöntemlerin yerinde kullanılmayışlan olduğunu ileri sürmektedir (Pat-terson, 1973). Bazı danışanların kendi güçleri ve çabalarıyla davranışlarını değiştirme, ilerleme sağlayacakları kabul edildiğinden, danışmanın kullanacağı yöntemlerle danışana yön vermesi gerekli görülmektedir. Bu tür yön vermede kullanılması önerilenler şunlardır: Telkin, Önerme ve İkna, Baskı, Şiddet ve Ceza. Psikolojik Danışma sürecinde zihinsel yetikliklerin, yeteneklerin (aptitu-des, abilities) de geliştirilmesine, en üst düzeye çıkarılmasına ilişkin yardımların da sağlanması gerekli görülmektedir (Pattersori, 1973). Danışanın yetiklik ve yeteneklerinin yetersiz düzeyde bulunmasının nedenleri arasında durum, algı, bellek ve dildeki arızalar sayılmaktadır. Bu arızalan gidermek için yeniden yetiştirme (retraining) yöntemlerinin kullanılması önerilmektedir. Thorne yalnızca duygusal engelleri kaldırmanın danışanın sorunlarını mantıksal ve akılcı yollarla çözmesi için yeterli olmadığını kabul etmektedir (Patterson, 1973). Bu bakımdan danışman, örgün eğitime benzer bir yaklaşımla ve uygun yöntemlerle danışana yardım götürmelidir. Bu yöntemler şunlardır: Duyumsal arızaların (organik) sağaltımı. Algıların (okuma, açıklama v.b.) düzeltilmesi. Bellek arızalarının sağaltımı (serbest çağrışımda kullanılabilir). Dil ve düşünce eğitimi (Danışanda görülen arızaların düzeltilmesi).
Seçmeci Yaklaşımdaki Psikolojik Danışma sürecinde, zihinsel süreçlerin, damşamn problem çözme yeteneğinin yeniden örgütlenmesini sağlamak öngörülmektedir. Zihinsel yeniden örgütlenme diye özetlenebilecek bu işlemlerde danışmanın kullanabileceği belli başlı yöntemler olarak aşağıdakiler sayılmaktadır. (Patterson, 1973):
1. Psikolojik bilgilerin verilmesi. Danışman, danışanın problemlerini çözebilmesi için gereksinme duyduğu psikolojik bilgileri ona vermekle görevlidir. Bu bilgiler bir konferans ya da ders havası içinde değil, tamamen danışanın gereksinmesine göre verilmelidir. Verilecek bilgilerin çeşidini sıralamak mümkün değildir.
2. Yorumlama. Psikolojik Danışmanın en önemli amaçlarından biri danışana içgörüş kazandırmaktır. Içgörüş kazanma ve geliştirme genellikle danışmanın yorumlarıyla olmaktadır. Yorumlar danışanı uyumsuzluğunun nedenlerine indirir. Yorumların ne zaman gerekli olduğunu saptamak oldukça güçtür. Genellikle danışanın yapılan yorumlan yapıcı bir yönde kullanılacağından emin olduğu zaman danışman yorum yapmalıdır. Yorumun danışanı korkutması söz konusu ise, yorumdan kaçınmak yerinde olur. Aynca danışan problemini çözme konusunda hiçbir olanağa sahip değilse yorum yapılmamalıdır. Yorumlar açık olmalı, rahatlatıcı ve yansıtıcı özellikleri taşımalıdır.
3. Tutumlann yeniden düzenlenmesi. Kişinin tutumlannı oluşturanlar onun fikirleri, kanılan, inançlan ve değer yargılandır. Tutumlar yaşantılar yoluyla öğrenilir. Tutumlar öğrenildiğine göre istenmeyen tutumlar unutulabilir, silinebilir Ve yenileri öğrenilebilir. Doktrine edilmemiş ve genç danışanlann tu-tumlan daha kolay değiştirilebilir. Yaşlılann tutumlarımn değiştirmeye kalkışın danışmanlann, onlann yıllardır inandığı birçok şeyleri dikkatle gözönünde tut-malan gerekir. Belli bir durum karşısında görmek istenilen tutum bizzat gösterilmelidir. Danışana örnek tutumlar sunulmalıdır. İstenilen tutumlar pekiştiril-melidir. Yeni tavırlann kazanılması oldukça zaman alıcıdır.
4. Danışanın dünya görüşünü değiştirme. İyi bir uyum için kişinin sahip olduğu yaşam felsefesinin rolü büyüktür. Uyumsuzluğun temelinde sağlığa aykırı felsefi ve dini inançlar yatar. Çeşitli nedenlerle bir kimsenin dünya görüşü gelişmemiş olabilir. Yetersiz ve günün icaplarına uygun olmayabilir. Psikolojik Danışma boyunca danışman danışanın dünya görüşündeki bu yetersizlikleri ve arızaları, onu kırmayan ve eleştirmeyen bir tavır içinde ortaya çıkarmalı, tutarsızlıklar belirtilmeli ve değişik seçenekler, görüşler sunulmalıdır. Böylece danışman danışanı deneme ve yanılmalardan kurtarabilir.
Thorne'nun yukarda belli hatlarıyla özetlenen Psikolojik Danışma görüşü birçok kuramdan yararlanılarak oluşturulmuş bir yaklaşımı ortaya koymaktadır. Bu görüş ve Psikolojik Danışma uygulamaları bir çok kimse tarafından bir çok yönlerden eliştirilmiştir. Değişik koşullarda değişik kuramsal yaklaşım ve yöntemler kullanılabileceğini ileri süren Thorne hangi koşulda hangi yöntemin kullanılacağını açıkça belirtmemektedir. Patterson'a göre Thorne, tüm yöntemlerin ve tekniklerin Psikolojik Danışmada yeri vardır demesine rağmen bir kişilik bozukluğunu ele alıp ona uygun sağaltım yöntemleri ve teknikleri seçmesi gerekirken, ters bir yol izleyerek belli bir tekniği ele alarak ona uygulama alanı aramıştır (Patterson, 1973). Thorne'nun yazılarının objektif verilerden çok kişisel kanılarına, sağ duyusuna ve klinik yargılarına dayalı olduğu, önerdiklerinin bir kuramsal yapıdan yoksun olduğu dikkati çekmektedir (Patterson, 1973).