PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK
PSİKOTERAPİLER  
  ANA SAYFA
  İletişim
  ERİCH FROMM VE HÜMANİSTİK PSİKANALİZ
  DİNAMİK PSİKOTERAPİ
  KAREN HORNEY VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM
  AKILCI-DUYGUSAL TERAPİ
  ROGERS ve BİREY MERKEZLİ DANIŞMA YAKLAŞIMI
  GERÇEKLİK TERAPİSİ
  GEŞTALT TERAPİ ( F. PERLS )
  Holistik Tedavi
  VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ
  AYNA TERAPİSİ
  BİBLİO TERAPİ
  BİLİŞSEL PSİKOTERAPİ
  BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
  Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi
  Bütünleyici Bireysel Terapi ( BBT )
  çözüm odaklı kısa süreli yaklaşım
  EMDR TERAPİ
  ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ
  E-TERAPİ
  Feminist terapi
  FOTOTERAPİ (IŞIK TERAPİSİ)
  Hidro Terapi
  HİLL & O'BRİEN TERAPİSİ
  HÜCUM TERAPİSİ
  JUNG TERAPİ
  LOGOTERAPİ
  Müzik Terapi
  Oyun Terapisi
  Pozitif Psikoterapi
  Sine-Terapi
  ŞEMA TERAPİ
  HİPNO-TERAPİ
  AİLE DANIŞMANLIĞI
  CİNSEL TERAPİ
  ERGENLİK PSİKOLOJİSİ
  LİNK
  ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
  nevzat tarhan
  Konuşma ve Dil Terapisi
  ÇOCUK RESMİNİN GELİŞİM AŞAMALARI
  PSİKOTERAPİ TÜRLERİ
  HİPPOTERAPİ
  Yiğidi Öldür Terapi Deme!
  Duanın Psikolojik ve Sosyolojik Faydaları
  PSİKOLOJİK DANIŞMA İLKE VE TEKNİKLERİ
  Ön Görüşme Sürecinin Öğeleri
  TERAPÖTİK İTTİFAK VE İLİŞKİ
  DOĞU HİKAYELERİYLE PSİKOTERAPİ
  empati ve empatiyi iletme
  İLK GÖRÜŞME
  Seçmeci (Eclectic) Yaklaşım
  PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
  Psikolojik Danışma Süreci
  Psikolojik Danışmada Danışmanın Rolü ve İşlevi
  Psikolojik Danışmanın Amaçları
  psikolojik yardım aşamaları
  kendini tanıma rehberi
  KİŞİLİK TESTİ
  DEPRESYON
  Depresyon Testi
  STRESE DAYANIKLILIK ÖLÇEĞİ
  HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIM
  ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
  NE KADAR PANİKSİNİZ?
  DUYGUSAL ZEKA TESTİ
  Hipnoz ve Depresyon
  Hipnoz ve kötü alışkanlıklar
  Hipnoz, Çözülme ve Travma
  HİPNOZ VE KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Kontrolünde Hipnoz
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ
  Yeme Bozuklukları ve hipnoz
  Zeka Geliştirmek İçin 5 Yöntem
  Adleryan Terapi Teknikleri
  KENDİNİZİ DERS ÇALIŞMAYA NASIL KONSANTRE EDEBİLİRSİNİZ?
  BİOENERJİ
  EMPATİ
  Evlilikte Stres Kaynakları
  Stres ve Manevi Yaşam
  Stres ve Sabır
  Stres
  Kendi stresini yönetmede teknikler
  Stres’in Etkileri
  pozitif stres yönetimi
  GRUP PSİKOTERAPİSİNDE DEĞİŞMEYE YOL AÇAN SAĞALTICI FAKTÖRLER
  Grupla Psikolojik Danışma
  ÇOCUKLARDA DÜŞÜNME BECERİLERİ NASIL GELİŞTİRİLİR?
  Zeki çocuklar yetiştirmenin püf noktası
  Bediüzzaman'ın Eğitim Yaklaşımı
  İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler
  Proaktiflik ya da Reaktiflik
  Tûl-i Emel
  Bediüzzaman'a Göre Bilimin Değeri
  Akıl ve Duygular
  Akla Uygunlaştırma
  Aşırı girişkenlik
  Bastırma Mekanizması
  Belirsizlikler İçinde Aranan Güven Duygusu
  Birlik ruhu için şeffafiyet
  Depersonalizasyon
  Duygu Çağı
  En ucuz enerji kaynağı: Tebessüm ve selâm
  Güzelliğin yeniden tanımlanması
  Hayat ve Anlamı
  Hayat yolculuğunda çelişkili duygular
  İç Sesler
  İnancın Sosyolojik Boyutu
  İnsanlık Peygamberlere Muhtaçtır
  Kendini Gözlemleme
  Korkularımız
  Kulluk Psikolojisi
  Mutluluk Öze Dönmekle Olur
  Olayların gerçek boyutu
  Olumlu olmak
  Ölümü Düşünmemek Başını Gaflet Kumuna Sokmaktır
  Savunma Mekanizmaları ve Başaçıkma Şekilleri
  Suçluluk duygusu
  Şefkat
  Varlığın besmelesi olan sevgi
  Varlığın öz enerjisi: Muhabbet
  GESSELL GELİŞİM TESTİ
  Hipnoterapi nasıl uygulanır
  Hipnoz Hastasının Özellikleri
  Hipnotik Seansın Özellikleri
  Hipnoz Nasıl Uygulanır
  Hipnoz Nedir
  Hipnoz Teknikleri
  hipnozda uyulması gereken kurallar
  hipnozun uygulanmaması gereken haller
  Hızlı Hipnoz Tekniği
  Kendi Kendini Hipnoz (Oto-Hipnoz)
  ÖRNEK HİPNOTİK ENDÜKSİYON
  HİPNOZ HAKKINDAKİ MİT (BATIL DÜŞÜNCELER)'LER
  AİLE TERAPİSİ UYGULAMASINDA TEROPÖTİK YAKLAŞIM
  Aile ve Evlilik Terapisinde Amaçlar
  AİLE TERAPİSİ ÖZEL NOTLAR
  aile terapisi uygulama örnekleri
  Aile-Evlilik-İlişki Terapisi Nedir
  Evlilik Problemleri Nasıl Çözülür: 9 Öneri
  PSİKODİNAMİK VE BOWEN AİLE TERAPİLERİ
  YAŞANTISAL AİLE TERAPİSİ
  AİLE İÇİ PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI
  Cinsel Danışma ve Rehberlik - Uygulama
  CİNSEL TERAPİDE EV ÖDEVLERİ
  Cinsel Sorunlarda Hipnoterapi
  Holistik Cinsel Terapi
  CİNSEL PROBLEMLER
  ERGENLERLE İLETİŞİM
  ERGENLİKTE DİN VE AHLAK GELİŞİMİ
  ERGENLİK (PUBERTE) DÖNEMİ FİZYOLOJİK GELİŞİM
  ERGENLİK VE KİMLİK BOCALAMASI
  ERGENLİK DÖNEMİ ARKADAŞ İLİŞKİLERİ
  ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BİLİŞSEL GELİŞİM
  ERGENLİKTE CİNSEL GELİŞME
  GENÇ KIZ SAĞLIĞI
  ERGENLİKTE DAVRANIM BOZUKLUKLARI
  ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM
  ERGENLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI
  ERGENLİKTE TOPLUMSAL GELİŞİM
  SOSYAL FOBİ
  ÖZGÜL FOBİ-2
  Psikolojik Rapor Yazma
  Gazali'nin Motivasyon Teorisi
  Hz. Muhammedin Evlilik Hayatı Ve Tavsiyeleri
  HİPNOZ
  HİPNOZ TEKNİKLERİ
  BİLİŞSEL-GELİŞİMSEL TERAPİDE HİPNOZUN KULLANIMI
  Hipnoz ve Depresyon-1
  HİPNOZ VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
  HİPNOZ ve Yeme Bozuklukları
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde-üstesinden gelinmesinde –yönetiminde (management) Hipnozun kullanımı
  Hipnoz ve Anıların Çağrımı
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarında Hipnoz
  KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ-1
  Hipnoz, Çözülme ve Travma-1
  Kişilik ve Psikotik Bozukluklar
  HİPNOTİK TELKİNLER İÇİN CÜMLELER KURMA
  Affect Bridge (Hipnoanalitik Yöntem)
  STEIN’İN SIKILMIŞ YUMRUK TEKNİĞİ
  KENDİLİK DEĞERİNİ ARTTIRMA ÖNERİLERİ
  BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ
  BEİER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
  COOPERSMıTH ÖZSAYGI ENVANTERİ
  CORNEL İNDEX TESTİ
  SCL–90-R
  RATHUS ATILGANLIK ENVANTERİ
  PSİKOLOJİK DANIŞMA--Temel Öğeler
  TERAPÖTİK İLETİŞİM
  KISKANÇLIK
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 1
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
  OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUĞU
  PANİK BOZUKLUĞU - PANİK ATAK
  TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
  Alzheimer
AİLE DANIŞMANLIĞI

Evlilik Danışmanlığı

"Aile yaşamı gibisi yoktur. Bir ülkenin yükselmesi ev ve aile sevgisine bağlıdır."
Charles Dickens.

Güzel hayallerle kurulan evlilik; herzaman başladığı gibi coşkulu ve mutlu sürmeyebilir. Bazen çiçekler gibi solup can çekişme noktasına gelebilir. İşte bu durumda evlilik terapistlerine başvurmaktan çekinmeyin.

 Yaşanan sorunları çözmek yerine büyütme, iletişim kurma yerine kavga etme, geleceğe güvenle bakma yerine aldatma, rahat ve huzurlu olma yerine güvensizlik, cinsel haz alma yerine elem duyma her geçen gün artıyorsa evlilik terapisinin vakti gelmiş demektir.

 Bir terapist ve çiftle birlikte yapılan evlilik terapisi haftada 1-2 seans olarak uygulanabilir. Sorunun durumuna göre 3-6 ay sürebilir.

 

 

Bilgi alış verişinin artışıyla birlikte, muhafazakar ilişkilerin bile şeffaflaşmaya başladığını günümüzde; her geçen gün boşanmalar adliye koridorlarını daha fazla işgal etmeye başladı. Hatta bu amaçla aile mahkemeleri bile kuruldu. Boşanmayan bir çok çift ise yoğun çatışma ve sıkıntı yaşamakta. Çünkü globalleşme ile birlikte toplumsal yapımız atomize oldu, bireycilik arttı. Asırlardır var olan birçok toplumsal değerimiz yok edilmeye çalışıldı. Bunların başında aile yapımız yer aldı. Acıdır, kimse son yıllarda en çok zorlanan kurumlardan biri haline gelen evlilik ve aile kurumuna gereken değeri vermedi. Hızla bir uçuruma doğru gidiyoruz.

EVLİLİK DANIŞMANLIĞI - EVLİLİK ve ÇİFT TERAPİSİ

Yüksek boşanma oranı nedeniyle her geçen gün gelişen bir alan haline gelen ve bu ihtiyaçtan doğan yeni bir kavram: Evlilik danışmanlığı.

Evlilik Nedir?
Kültürel ve aile yaşantısı olarak birbirinden farklı iki insanın, aynı evi, aynı zaman ve mekanı paylaşmaya başladıkları yeni hayat dönemindeki partner ilişkilerine "evlilik" denir. Bugün ki anlamda kurumsal yapısı ilk defa eski Roma'da tarif bulan "evlilik" dünyanın en eski ve kalıcı kurumlarından olduğu gibi, toplumsal yapımızın da en önemli temel kurumlardan biridir. Evlilik ilişkisinin temelinde karşılıklı sevgi, saygı, güven, bağlılık ve destek duyguları yatar. Bu duyguları paylaşan ama evli olmayan, birlikte yaşayan çiftlerin sorunlarının tedavisini de evlilik danışmanlığı kapsamında değerlendirmek günümüz koşullarında doğru bir yaklaşım olacaktır. Hatta DSM IV'de V61.1 koduyla yer alan "Partner İlişkileri Sorunu" özetle şöyle tanımlanır: Bireyde veya aile işleyişinde ya da çiftlerden birinde veya her ikisinde görülen semptomların ortaya çıkışındaki klinik açıdan önemli olan hastalıklar ile bağdaşan "eleştiriler" gibi olumsuz iletişim, "gerçek dışı beklentiler" gibi çarpık iletişim veya "küsme" gibi iletişimsizlik unsurları görülen eşler veya partnerler arasındaki bir iletişim modeli.

Evlilik Danışmanlığı Nedir?
İletişim ve etkileşim içinde sağlanan zihinsel ve duygusal öğrenmenin esas olduğu "evlilik danışmanlığı", aslında bir çeşit, üyeleri, evli veya beraber yaşan çift olan psikolojik danışmadır. Ama kapsam, yöntemler, kuramlar ve uygulanan teknikler yönünden evlilik terapisi    veya çift terapisine benzer. Ama bu iki kavram birbirinin aynısı değildir ama ayrım yapmak da çok güçtür. Her ikisi de insan davranışlarının temelde yatan nedenlerini, kişilik yapısının gelişimi ve bozulmasıyla ilgilenir. Bu nedenle birbirini tamamlayan psikoloji uygulamalarıdır.  Evlilik terapisi tıbbi bir model içinde ele alınır, duygusal içeriği fazladır, daha derin kişilik ve uyum sorunları olan özel bir grupla genellikle hastalarla ilgilenir. Evlilik danışmanlığı ise akıl ve ruh sağlığını koruyucu bir hizmet olup, duygusal içeriği daha azdır, genellikle daha güncel problemleri olan normal insanlarla ilgilenirler.

Terapistin eşlerin kendilerinden çok, eşler arasındaki ilişkiye odaklandığı evlilik danışmanlığında amaç; evlilik içi iletişim, empati ve uyumu artırarak evlilik ilişkisini yeniden düzenlemek, var olan ilişki sorunlarını iyileştirmek ve bu sırada eşlerde görülen davranış bozukluklarını ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla terapist problemi değerlendirir. İfade edilmeyen duygular, evlilik içi iletişim problemleri, empati geliştirmeye yönelik müdahaleler, kişisel ve ailesel farkındalık vb. konularda çift ile terapist çözüm için bir plan yapar. Bu plan çerçevesinde "evliliğimiz neden kötüye gidiyor?" sorusunun yanıtı aranır. Çift var olan problemi, kendi bakış açısından ortaya koyar. Terapist, çiftin açık bir dille ve samimi olarak duygularını ve düşüncelerini ifade ederken birbirlerinin sözünü kesmeden saygı ile dinlemelerine, birbirlerini rahatsız eden ve daha memnun edici buldukları davranışlara odaklanmalarına, "bencil" gibi karşı tarafı küçük düşürecek davranış kalıpları kullanılmamalarına, diğerine karşı incitici davranışlarda bulunmamalarına, diğerinin bakış açısını da görmelerine ve anlamalarına, birbirlerini oldukları gibi kabul etmelerine, evlilik danışmanlığının bir "yakınma senası" olmadığı ve eşin veya partnerin karşı tarafı eleştirme şansı bulması nedeniyle kolayca vazgeçilebilecek bir ortam olmadığı konusunda ortak bir anlaşmaya varmalarına, beklentilerini açıkça ve net olarak ifade etmelerine yardımcı olur. Böylece terapist ve çift birlikte yapılan plan ve ortak amaç etrafında birleşir, ilişkide mutsuzluğa yol açan ve rahatsız eden belirli şeylerin net bir fotoğrafını çeker. Ayrıca terapist, çifti birbirlerine ve ilişkilerine ait algıları, yorumları, beklentileri, varsayımları ve standartları keşfetmeye yönlendirir. Böylece yakınmalara yol açan ve uyumu bozan davranış kalıplarının ortadan kaldırılmasına, denge ve düzen sağlanmasına çalışılır. Çünkü "uyumlu davranış" nesiller boyu devredilen genetik bir alt yapı olarak danışanlarda vardır ve iyi bir terapist ile ortaya çıkacaktır.

Çiftin geçmişinin sistematik bir değerlendirilmesi sonucunda; şikayet ve eleştirilerin, savunmacılık, küçümseme ve kaçınma gibi olumsuz davranışların artmasında, altta yatan nedenin çoğu kez "karşılıklı hoşlanılan aktivitelere daha az zaman ayırma davranışı" olduğu görülür. Ayrıca eşlerden birinin herhangi bir problemi belirtmesinin ardından diğerinin olumsuz bir ifadesinin ve ardından  da ilk bireyin olumsuz ifadesinin geldiği bir durum olan "problem kışkırtması olayı" sık görülen bir diğer nedendir. Thibaut ve Kelley tarafından ortaya atılan "Sosyal Değiş-Tokuş Teorisi" görüşüne göre ise; sorunlu ilişkileri bulunan çiftler, olmayanlara oranla, olumsuz ve sıkıntılı davranışları daha fazla, olumlu ve sevindirici davranışları ise daha az değiş-tokuş ederler. Ayrıca mutsuz çiftlerdeki olumsuz davranışların değiş-tokuşu karşılıklı olma eğilimindedir. Seans boyunca terapist, olumsuz değiş-tokuşlara aktif olarak müdahalede bulunarak tartışmaların alevlenmesini engeller.

Evlilik danışmanlığının avantajı, başlayan terapi programında, eşlerden birinin katılmaya isteksiz olduğu durumlarda, evlilik danışmanlığı diğer eşle yürütülebilir. Böylece bir eşle terapist arasında iletişim kanalları açık kalarak evlilik sorunlarının çözümü konusunda çifte müdahalede bulunma imkanımız olur. Ama araştırmalar göstermektedir ki, çiftin birlikte evlilik danışmanlığına devam etmesi, evlilik sorunlarının çözümünde, tek bir partnerin kişisel danışmasına göre daha etkilidir. Evlilik danışmanlığının bir diğer avantajı da, terapistin sadece evde gerçekleşen olayları dinlemek yerine, seanslar sırasında çiftin iletişim ve etkileşimindeki bozuk yapıları gözlemleyebilmesi ve bu bozukluklara müdahale edebilmesidir.

Evlilikler İçin Tehlike Çanları Ne Zaman Çalmaya Başlar?
Evliliğinizde kıskançlık ve aldatılma vb. şüphelerinizde artış varsa, evliliğinize, kendinize ve eşinize olan güveninizde azalma olduğunu hissediyorsanız, cinsel ve duygusal anlamda eşinizden uzaklaşma hissediyorsanız, cinsel ilişkinizde belirgin bir azalma varsa, sık sık tartışıyor ve tartışmalarınız kavga ile sonuçlanıyorsa, tartışmalarınızda veya kavgalarınızda "Boşanma" sözcüğünü daha sık kullanır hale geldiyseniz, ilişkinizde sevgi, saygı, güven ve bağlılık duygularında azalma varsa, evliliğiniz size ve eşinize mutluluk, neşe ve canlılık vermiyor ve hatta tam tersi sizi ve eşinizi sıkıyorsa, eşiniz artık size özen göstermiyor, iltifatlarda bulunmuyor, hediyeler almıyorsa, doğum gününüzü veya evlilik yıldönümünüzü hatırlamıyorsa evliliğinizin için tehlike çanları çalıyor demektir. Sonrasında çatışmalar ve iletişim problemleri arttıkça, eşler taraf olur, ilişkinin olumsuzlukları üzerine odaklanmaya başlarlar. Ama bu sorunları düzeltmek ve değiştirmek elimizdedir. Yaşamın kaçınılmaz bir parçası olan değişimde önemli olan, değişimin istediğiniz yönde olmasıdır.

Cinsel Sorunların Evlilik Sorunlarıyla İlişkisi
Cinsel sorunların evlilik sorunlarıyla ilişkilidir. Cinsel problemleri ile başa çıkabilmek için cinsel terapiye başvuran çiftlerin problemleri evlilikte yaşanan çatışmalardan da kaynaklanabilir ve bazen aile içindeki diğer bireylerin fonksiyonlarından da etkilenebilir. Aynı şekilde evlilik yaşamları için yardım isteyen çiftlerin evlilik sorunlarına ek olarak cinsel sorunları da var olabilir. Örneğin eşe karşı duyulan düşmanlık; cinsel etkinlik öncesi baskı ve gerilim yaratılarak, cinsel etkinliği başlatmak için uygunsuz bir zaman seçilerek, fiziksel veya psikolojik açıdan kendini eşine karşı itici göstererek veya eşin cinsel isteğini geçiştirmek için bahaneler bulunarak ifade edilebilir. Görüldüğü gibi cinsel sorunlar evlilik sorunlarının sonucu olabildiği gibi evlilik sorunlarının nedeni de olabilir. Bu nedenle cinsel terapinin yanında terapistin evlilik danışmanlığı konusunda da bilgi ve tecrübe sahibi olması önemlidir.

Evlilik Danışmanlığında Kullanılan Teknikler
Evlilik danışmanlığında; sistematik duyarsızlaştırma, gevşeme eğitimi, atılganlık eğitimi, model gösterme, biçimlendirme, markayla ödüllendirme, taşırma, itici uyarıcılara koşulama, öz-denetim sağlama vb. davranışçı teknikler, olumsuz otomatik düşüncelerin belirlenmesi, imajinasyon tekniği, sorunları listeleme, aşağı doğru ok tekniği, sokratik sorgulama tekniği, akılcı-duygusal rol yapma tekniği, sanki farz et tekniği, inancın avantaj ve dezavantajlarını inceleme tekniği, bilişsel cetvel tekniği, aşırı uçların vurgulanması tekniği, kendini açma tekniği, ev ödevleri, problem çözme tekniği, karar verme tekniği, davranışsal deneyler tekniği, etkinlik planlama ve izleme tekniği, dikkati farklı bir uyarana odaklama tekniği, rol yapma tekniği, pasta tekniği vb. bilişsel teknikler ile eşler arasındaki iletişim ve uzlaşma becerilerinin geliştirilmesi, iletişim eğitiminin verilmesi, çiftin yaşam repertuarlarının genişletilmesi, aktif ya da pasif kızgınlığın giderilmesi, sınır ve sorumlulukları netleştirilmesi,  eşlerin beklentilerini açıkça ortaya koyması ve karşılıklı anlayış temelinde uzlaşma sağlanması, eşlerin davranış repertuarlarını genişletilmesi ve esnetilmesi, rahat tartışma ortamının sağlanması, düşünce okunması çalışması, güven kaybının giderilmesi, eşlerin rolleri hakkında çok farklı ve gerçekçi olmayan beklentilerinin giderilmesi, güç çatışmalarının giderilmesi, davranış değişiklikleri ve bu değişiklikleri sağlamak için birbirlerine karşı kullanacakları ödül ve cezaları belirleme konusunda anlaşmaya varma, eşlerin kendi çatışmalarıyla daha etkin bir biçimde başa çıkmaya çalışmaları üzerinde yoğunlaşmaları, anlaşamasalar bile uzlaşabileceklerinin öğretilmesi, eşlerin birbirlerinin gereksinimlerine karşı anlayış ve duyarlık geliştirmeleri, cinsel iletişimin sağlanması, cinsel kılavuz düşüncenin geliştirilmesi, çiftin mevcut sorunu, eşlerden birinden kaynaklanan sorun olarak görmek yerine, eşler arasındaki ilişkiden kaynaklanan sorun olarak görmelerinin sağlanması, yanlış yorumlanan davranışların düzeltilmesi, eşlerin tek tek değil bir sistem olarak ele alınması vb. yardımcı teknikler kullanılmaktadır.

Son tahlilde; evlilik yaşamında çok çeşitli sorunlar karşımıza çıkabilir. Önemli olan tüm sorunları sevgi, saygı, karşılıklı anlayış, iyi niyet ve iletişim ile çözmenin yollarını aramaktır.

 

 

Evlilik terapisi ile ilgili internette pek çok yazı bulmanız mümkündür. Ancak aşağıda size sunacağım metni bulma şansınız yok. Bu metin evlilik terapisine aldığım bir çiftin seansından birebir uyarlanmıştır. İsimler, meslekler ve zaman etik değerler açısından değiştirilmiştir.

Çiftler evliliklerinde neden kriz yaşarlar? Bunu bilim adamları araştırmışlar, kitaplar yazmışlar, ben de yıllardır, Türk aile yapısına uygun bir şekilde, bunları bir başlıklar altında topladım. "Evlilik Sorunlarının Üstesinden Gelmek" adlı bir kitap üzerinde çalışıyorum. Bitince inşallah elinizde olur. Ama o zamana kadar size bazı özetler geçeceğim. Çünkü, bazı şeyler var ki, bunlar karı koca arasındaki çatışmaların özünü oluşturuyor. Pek çok neden var. Aranızda pek çok uyuşmazlık var. Pek çok sorun var ama bunlar benim burada sayacağım maddelerden birinin içine girer.  Çünkü, olayı yaşarken kişi ayrıntılara boğulur. Olayın kendisinin yaratmış olduğu duygusal anafordan realiteyi göremez. Ama uzaktan bakıp be benim Ayla ile Ali'ın sorunu değil de, Ayşe ile Mehmet'in sorunuymuş dediğinde uzaktan aslında bir şeyler görebiliyor. Çünkü, başkasının evliliği hakkında akıl yürütmek kolay değil mi? Şimdi öyle diyorsunuz, Cem Bey bize nasılsa akıl veriyor, kendisi rahat. Ama insan kendi sorununu yaşarken gözleri kör oluyor, bazen perdeler iniyor. Bazen üç maymun oluyor, duymuyor, görmüyor, işitmiyor. Biz en azından bunlarla ilgili bir farkındalık yaratalım dedik. Şimdi arkadaşlar evliliklerde 7 altın kuralı size anlatmaya çalışacağım:

1.Madde: Düşüncelerin paylaşılması. Yani konuşmak. Yani, biz düşüncelerimizi paylaşmıyoruz, milletçe. "Akıl okuma" diyoruz biz buna. Şimdi Ali Bey Ayla Hanım'a bakıyor, diyor ki, "benim aklımdan geçenleri görsün, okusun" istiyor. "Beni anlasın", diyor. Ben düşünüyorum bir şeyler, o da düşünsün, o da görüyor zaten okuyor. Birbirimizin aklını okuyoruz. Sanki gelişmiş uzaydan gelen yaratıklarız da. Birbirimizin aklını telepatiyle okuyacağız. Evli çiftlerin düştüğü en büyük hatalardan birisi bu. Söylemiyoruz, o görsün, o bilsin, istiyoruz. Biz buna akıl okuma diyoruz. Akıl okuma evliliklerde en büyük problemlerden biridir.  Şimdi konuşma çok önemli, düşüncelerin paylaşılması çok önemli. Ama bu düşünceleri paylaşırken dediğim gibi dil de çok önemli. İşte, "ben dili" dediğimiz bir dil var. Ben dili kavga dili değildir. Ben dili uzlaşma dilidir. Ben dili çözüm dilidir. Ben dili ile konuşan çiftler anlaşır. "Sen dili" ise, bunun tam karşıtı olan dildir. Kavgacı ve sorunu büyüten dildir. Zaten bir çift, kavga ediyorsa, anlaşamıyorsa, sorun yaşıyorsa, kullandığı dil sen dilidir. Mesele ben dilini kullanmayı bilmek. Şöyle bir örnekle anlatayım: Koca akşam vakti iş yerinden ayrılmak üzeredir. Üniversiteden arkadaşları geliyor, liseden arkadaşları geliyor. "ya baba bu akşam çıkalım, gezelim, felekten bir akşam çalalım." Diyorlar. Adam,"tabi olur ama hanımı bir arayım" diyor. "lan sen amma kılıbık bir adam oldun, sen tam bir light adam oldun, hani sen taş fırın erkeği idin. Üniversitede böyle değildin, lisede böyle değildin, tuuuu sana şerefsiz" falan. Adam tabi gurur meselesi yapıyor, aramıyor. Olmuyor mu oluyor. Tabi evde karısı, çoluk çocuk sofra başında, masa kurulmuş bekliyor. Adam dışarıda, arkadaşlarıyla, kakara kikiri alkol, falan. Ama aklı hep evde,vicdanı da sızlıyor, huzursuzluk var ama delikanlılığa da bok sürdürmüyor. Saat 13.30 falan eve geliyor şimdi. Eve geldiği andan itibaren kadın, "Allah'ın belası pislik herif" falan, deyip ağzını açıp başlıyor saydırmaya. "sen şöylesin, sorumsuzsun, insan bir telefon açmaz mı? Biz burada meraktan öldükte, şudur da budur da, sorumsuz, adi, alçak, pislik herif falan. Adam ilk başta tamam  eve süklüm püklüm gitmiş ama karşısındaki kadın saldırınca, önce savunmaya geçiyor, ardından o da başlıyor. "seninde, yemeğinin de, çocuğunun da", başlıyor sıralamaya. Ertesi gün buradalar "biz boşanıyoruz" diye. Buradaki üslup aslında sen dili. Çok net bir şekilde sen dili var. Sen dili neydi? Aşağılayıcı idi, suçlayıcı idi, yargılayıcı idi. Kadın, suçladı, aşağıladı, yargıladı. Karşılığında reaksiyon ne idi, savunma, ardından saldırı idi. Çünkü bir insanı eleştirdiğinizde, saldırdığınızda, ne olursa olsun haklıda olsanız, hemen savunmaya geçer ardından saldırıya geçersiniz. Evet ama bakın hemen savunma gelir. sen dilinin en önemli özelliği bu, suçlar, aşağılar ve yargılar. Uzlaşma yoktur. Şimdi bu kadın ben dili ile nasıl ifade edebilirdi bu durumu. Ben dilinin üç tane önemli kuralı vardır.
a) Kişinin asla kişiliğini eleştirmeyeceksiniz. "sen kötüsün" yerine. "yaptığın bu davranışın kötü olduğunu düşünüyorum" demek ayrı bir şeydir. Çünkü, bana komple kötü diyemezsin, benim iyi olan yönlerimde var. Ama bana komple iyi de diyemezsiniz, benim kötü yanlarımda var. Kime göre, etrafımdaki insanlara göre ve bana göre. Çünkü, bu değişir. Doğrular farklı işte bu kültürlerde. O yüzden kişinin davranışları eleştirilebilir. Hiç kimse davranışların eleştirilmesine laf etmez. Ama kişiliğin eleştirilmesine herkes laf eder. "şerefsiz" demek, kişiliği eleştirmektir. Ama, "şu yaptığın davranışın şerefsizce olduğunu düşünüyorum" demek, davranışı eleştirir. Sen "şerefsiz değilsin" ama "bu davranışın şerefsizce" demek, gibi daha yumuşaktır. En basiti bu. Yani davranışlar eleştirilebilir. Çünkü biz insanız. Kişilikler bizi var eder. Ona kimse, anneniz, babanız, karınız, çocuğunuz, amcanız, dayınız, kim olursa olsun, eleştiri getirdiğinde hemen saldırı başlayacaktır. Ben dilinde en önemli kurallardan biri budur.
b) Durumu net olarak anlatmak. Durum net olarak anlatılır ben dilinde. Ortada bir durum var şimdi. Nedir bu durum? Haber vermeden kocanın eve geç gelmesi. Başka bir durum var mı? "hani bu adam başka bir karının koynundan gelmiyor, hırsızlık yapmamış, adam öldürmemiş, böyle bir durum daha var ortada, haber vermeden  eve geç geliyor. Bu durumda hissedilen duygular ne? Bakın duyguların ifade edilmesi de çok önemli. Nedir bu durumda hissedilen duygular? Kadın merak etmiş. Adam yerine konulmadığını düşünmüş. Korkmuş, duygularını paylaşacak ve beklentisini ifade edecek. Ben dilinde bu da önemlidir. Ama top karşı tarafa atılacak. "sen bilirsin". Şimdi bu kadın, şunu diyebilirdi, önce durumu ifade edecek. Nedir durum? Eve haber vermeden geç gelmek. Bu durumda ben neyi hissettim. Endişelendim meraklandım, korktum. Peki, beklentim ne? "Böyle durumlar olabilir, doğrudur. Ama önceden haber verseydin sevinirdim. Ama sen bilirsin. Ne olur şimdi bu adam ne hisseder? B..k gibi olur. Zaten pişmandı. Bir daha bu adamın kafasına silah dayasan haber vermeden eve geç gelmez. Kadının istediği neydi zaten? Sorunu çözmekti. Sorunu çözdü mü? Çözdü. Kavga çıktı mı? Çıktı. Sevişirler, yürürler. Problem yok. Ama ben dilini bilmediğimiz için, hep suçlama ve yargılama. "Sen benimle ilgilenmiyorsun" başlar. Öyle demek yerine, "birlikte vakit geçirmeyi özledim seninle. Daha fazla vakit geçirsek seninle mutlu olurum". Aynı cümle aslında. Ama birisi yapıcı, pozitif karşı tarafı da yanına çeken, öbürü ise sen benimle ilgilenmiyorsun, sen ilgisizsin, aslında aynı şeyi söylüyoruz ama birisinde adam hemen savunmaya geçiyor, birisinde saldırıyor, "sen de zaten böylesin diyor" demeye başlıyor ama öbüründe, "ya karım bak beni özlemiş, benimle birlikte olmak istiyor. "ya tabi hayatım ne demek, ne yapabiliriz" dil hemen değişiyor. Dikkat edin, bir tane kavganıza örnek verin inceleyelim mesela. Analiz edelim.
Erkek hasta :Mesela yok ağırlıklı olarak, hani meslek olarak yut dışına gittiğim için, gidilen yerdeki o şartlar benim tarafımdan bilinmediği için, mutlaka aranılacak diye düşünülüyor. Bu çok normal, beklenti böyle. Uçaktan iner inmez, ayağını basar basmaz, alo geldim demek son derece normaldir. Beklentilerin haklı olmasıdır. Ama öyle bir olay ki, daha iniyorsunuz, karşı da bir ekip var sizi karşılıyor. O atmosferden arayamıyorsunuz. Gideceğiniz otel belli değil. Orada bir telaş var. Hakikaten öyle bir şey ki, defalarca şahit oldum, "aaa çok merak etmişlerdir" deyip arayacakken, aranıyorsunuz. Tabi bu aralardaki aranmalarda, doğal olarak şey geliyor. "herhalde vardın yerine" zaten aslında buradaki"
Bayan Hasta : Arayan biziz yani bu arada.
Erkek Hasta : Evet yani, benim aramam gerekirdi. Buradan şeyler çıkıyor. Ağırlıklı olarak eleştiriler buradan geldi bana.
Terapist : Amam bana sen dili, ben dili ile ilgili kavga örneği verinde somut bir örnek olsun. Suçlamıyor musunuz birbirinizi bu konuda?
Erkek Hasta : Suçluyor tabi ki niye aramıyorsun diye,
Bayan Hasta : Ben ne diyorum telefon ettiğim zaman sana? Nasıl eleştirilerim oluyor?
Terapist : Mesela buraya geldiğinde suçladınız ya, bilmem ne kendi kabuğuna çekiliyor, ondan sonra sorunu çözmek yerine bana küsüyor.
Erkek Hasta : Doğru doğru bunların hepsi doğru.
Terapist : Şimdi sen sorunu nasıl çözersin, sorunu çözmek yerine küsüyorsun.
Erkek Hasta : Şöyle söyler mesela ben söyleyeyim, "sen beni birinci plana hiç koymadın? "sen işini, ön plana koydun, beni birinci plana koymadın. Ben bu yaşamının neresindeyim"
Terapist : Hah işte bu sen dili. Çok güzel bir sen dili. Şimdi bu dilin karşısında Ali Bey'in yapacağı tek şey, "evet ama savunma" ardından da saldıracak. Savunmasını yetersiz bulduğunda, sizinde bunu kani olmadığınıza kanaat getirirse, sizin bir açığınız vardır zaten, sizin o açığınızdan sizi vurmaya çalışacak. Sistemi dengeye getirmek için. Şimdi bu durumu ben dili ile nasıl ifade ederiz arkadaşlar?
Bayan Hasta : "Ben seninle daha fazla zaman geçirmeyi tercih ederim."
Terapist : "Birlikte zaman geçirirsek daha fazla keyif alacağımızı düşünüyorum."
Bayan Hasta : Ailecek bir arada olmak çok güzel olabilir, daha sık"
Terapist : "Seni özlüyoruz" aynı şeyi söylüyorsunuz ama birisinde suçlama var, birisinde ise gel uzlaşalım çözelim var. Bu kadar basit. Demiştim ya elinize bir poşet lastiği takın, ne zaman ben dili kullandığınızda, problem yok. Ama sen dili kullandığınızda çekip kendinizi bir cezalandırın. Gerçekten samimi olursanız, 6 ay bu bilekleriniz kıpkırmızı dolaşırsınız. Ben öyle yaptım 6 ay kıpkırmızı dolaştım. 6. ayın sonunda terbiye oldum.
Bayan Hasta : Söyledim ama o da damarıma bastı canım,
Terapist : Yok, samimi olacaksın canım, bu noktada kritik olan şu arkadaşlar. (Bu konuyu birazdan konuşacaktım ama bağlayayım oraya) evliliklerde, en temel kurallardan biri de şudur. Karşınızdakini olduğu gibi kabul etmek. Maalesef bunu yapamıyoruz. Bu ne demek biliyor musunuz?  Ben senin varlığını, kişiliğini, hayallerini, korkularını olduğu gibi kabul ediyorum. Sana saygı duyuyorum, seninle bu halinle evli kalmak istiyorum. Bu kadar. Eğer karşı tarafta bir şey değiştirmek istiyorsa, ben iyi bir model olarak, iyi bir örnek olarak değiştirebilirim. Örnek olarak; Burada geçmişinizi konuşurken, anne-babaların, amcaların, dayıların, halaların davranışlarının sizin üzerinizde nasıl bir etki bıraktığını burada örnekleriyle görmedik mi? Demek ki her insan, hangi yaşta olursa olsun, modelleyerek öğreniyor. Benim bir hastam vardı, "yani, yani, yani" diyen, bu kelimeyi konuşan bir hastam vardı, çıktıktan sonra ben de konuşmamda 3-4 sefer "yani" kullanmışım. Ve oluyor bu. Devamlı burada, ben "yani" kullanayım, Ali Bey 5 dakika sonra "yani" kelimesinin içinde olduğu bir cümle kuruyor. Bu kadar basit tablo. Şimdi ben diyelim ki, Ayla Hanım'ın, yaptığı bir davranıştan rahatsızım.  Ama onu da olduğu gibi kabul etmişim. Bu konu da netim ama samimiyim. Onu değiştirmeye çalışmayacağım çünkü, değiştirmeye çalıştığımızda hemen direnç gelir, savunma ardından saldırı gelir. Ama ona örnek olmalıyım. Davranışlarımda ki o da değişimi görebilsin. Çünkü, bir insan "değiş" demekle, değişmez arkadaşlar. Kendi istemesi lazım. Değişimin kişinin tarafından algılanması, kendisinin istemesi, kendisinin iradesi ve istemesi ile olması lazımdır. Yoksa bizim değiştirme şansımız yok. Beyhude bir çırpınıştır. Sadece birbirimizi yıpratmaktan öteye geçmez. Bir örnek vereyim şimdi. Benim hanım diş hekimi ya, Ayla Hanım
Bayan Hasta : Hıhı,
Terapist : Bu biraz kaprisli. Her yerde çalışmıyor. O zaman bizim durumumuzda biraz kötü. Fakir olduğumuz dönemler, öyle söyleyeyim. Ben hem hastane acil servislerinde çalışıyorum, hem de boş zamanlarımda polikliniklerde nöbet tutarak, aile bütçemize katkı sağlıyorum. Bizim hanımda çalışılacak yerleri beğenmediği için, çalışmıyor evde oturuyor. O zaman polikliniklerde iş bakıyor, "yok orası sümüklü, yok burası pis" falan, böyle kapris içerisinde. Ben çalışıyorum ama bir de ev işlerinde yardımcı oluyorum. Tabi bir zaman sonra rahatsız olmaya başladım. Bu yatıyor evde, ben çalışıyorum bir de ev işlerine yardım ediyorum. Bir de sabah aç karına işe gidiyorum. Öğrenmişim şimdi. Annem babam nasıldı? Sabah babam annemi kaldırırdı, annem babamın kahvaltısını hazırlardı, bizleri de yedirir, içirir ve gönderirdi. Şimdi anne modeli öyle olunca sonradan fark ettim ki, karımın halleri bana batıyor. Neden batıyor? Öyle ailede büyümüşüm ki, kadın kalkar, kahvaltısını hazırlar, kocasını işe gönderir. Koca, her şey hazır olduktan sonra yataktan kalkar. Ben böyle bir ailenin çocuğuyum. Şimdi ne yapalım? Ben ne yaparsam yapayım, genetik kodum bu. Malzeme bu yani, bu malzemeden başka bir şey çıkmaz. Ama terbiye edilmiş bir malzeme bu şimdi. Eğitim de almış bir malzeme. Ama rahatsızlık hissediyorum, hem nasıl gıcık kaptım hanıma, anlatamam. Ama dedim ki, "şimdi ben buna, kalk bana kahvaltı hazırla" desem, hır gür çıkacak, kavga çıkacak. Dedim ki, "akıllı ol o zaman, çünkü sen bunun eğitimini de almışsın, madem öyle bunun davranışını değiştir. Ama bunu öyle bir şekilde yap ki, hem kalıcı olsun, hem sende rahatla, hem de evliliğinde sorun çıkmasın" çünkü, akıllı adam böyle yapar değil mi? Şimdi siz olsanız ne yapardınız?
Bayan Hasta : Yatağa kahvaltı götürürsünüz.
Terapist : Çok akıllıca bakın. Aynısını yaptım.
Erkek hasta :Ben öyle düşünmem, iştim ama yine sevgiyle ona baktıkça çok mutlu olabileceğini, kendisine baktığın zaman, ne bileyim!
Terapist : Evet, bu da olabilir ama ben ne yaptım? Aynı eşinizin dediği gibi yaptım. Sabah 07.00 de kalktıysam, 06.00 da kalktım. Sıcak ekmek aldım. Bir tane de karanfil aldım. Yatağına kahvaltıyı götürdüm hanımefendinin. Birlikte yiyelim dedim, boğazımdan geçmiyor, benimle yersen çok mutlu olurum dedim. Ertesi gün bir daha yaptım. Üçüncü de bir daha yaptığımda, düşünmeye başladı. Fark etti, "ya hayatım sen zaten çalışıyorsun" dedi, "lütfen sen yapma, ben artık yaparım" dedi. O gün bugündür, kahvaltımı yapmadan evden göndermez. Bakın, sorunumu çözdüm. Ama kavga etmeden, akıllıca, bunun haricinde hiçbir belki de bu işi çözmeyebilirdi. Ama burada eşinizi tanıyacaksınız, o sizi tanıyacak, çünkü ben orada ona "yap" desem yapmayacak bir aileden geliyor o da. Mesela onun ailesinde anne egemen, baba pasif. Bizim ailede baba egemen, anne pasif. Normal şartlar altında hır çıkması gereken bir çiftiz biz yani. Çünkü, ben otorite olmak isteyeceğim, o da otorite olmak isteyecek. Kavganın adı belli zaten bana baştan sorsalardı, evlenirken "evlenir misiniz" diye, "evlenmeyin" derdim. Çünkü, baba otorite, anne otorite, her iki tarafta otorite olamayacağına göre hır çıkacak. Yada birisi terbiye edilmiş olacak, eğitim almış olacak. Dengeye getirecek ilişkiyi. Bizim ki dengeye geldi ama benim yüzümden, ben yaptım. Yoksa bizim hanıma kalsa, biz şimdi boşanmıştık. Ha onunda suçu değil, onu anlatmaya çalışıyorum. Beni seviyor mu? Seviyor. Bunları yapmak, zaten birbirini severek bunları yapmak ızdırabı yaşatmak değil mi? Ali bey'e sorsam, "eşimi çok seviyorum" diyor. Ayla hanım'a sorsak, "bende çok seviyorum" diyor. Ama niye böyle yapıyorsun? Bilmiyorum. Çünkü burada ki mesele bilmemektir. Sevip sevmemekle alakalı değil. Sevgi arada sadece meze olur. Ben böyle değişiklik yaptım. Akıllıca sorunumu çözdüm.
Erkek hasta : Yani,
Bayan Hasta : Evet akıllıca bir şey.
Terapist : Çünkü her doğru her yerde söylenmez. Ama akıllıca. Ne dedik? Olduğu gibi kabul et, rahatsız olduğun bir yan varsa örnek olarak oyna onun rahatsız olmasını sağla. Kendin değiş ama karşı tarafı değişmeye zorlama. Bu çok önemli. Ha gerçekten kişi çok samimi ise. Gerçekten seviyorsa, bunu görür, hisseder ve sorun çözülür. Ha kötü niyetliyse, (bazısı diyor ki) "valla hocam ben bütün dediklerinizi yaptım, ama bu kadın domuz gibi, değişmiyor." "O zaman gereğini yap kardeşim" çünkü, gerçekten seven bir insan görür, hisseder, değerlendirir ve gerekeni yapar. Ama "değiş" dediğiniz zaman kimse değişmez. Ama ben örnek olduğum zaman, ha burada "ne zamana kadar hocam?" diyor. "sabrının tükendiği yere kadar." Diyorum. "sabrım tükendiği zaman ne yapacağım?" diyor. "gerekeni yapacaksın" diyorum. Bu kadar basit tablo. Ama sen tek taraflı olarak, sabrının tükendiği yere kadar, doğru bildiğin şeyleri algıla, karşı tarafı olduğu kadar kabul et, değişmen gerekiyorsa, sen değişmeye çalış, ona güzel örnek olmaya çalış, ona da ne görmek istiyorsan ona onu ver. Sana küfrediyorsa, gülümse, bir şey atıyorsa, çiçek al. Sevmiyorsa, sen daha çok sev. Sen kendin iyi bir örnek oldun mu? "Yok olmadım", "o zaman bir şey değişmez" diyorum. Yoksa burada anlaşmazlıkta bir mantık yok ki. Şirket ortaklığıdır bu. Şimdi bizim şirketimiz var, ortaklığımız var, ben onlarda belli şartlarda uzlaşmak zorundayım. Kanunları çizdiği çerçevede. Ama karı kocanın ki, öyle değil ki. Şirket ortaklığı falan değil. O yüzden örnek olacağız. Kendimizi değiştireceğiz, karşı tarafı olduğu gibi kabul edeceğiz. Ama en önemlisi, düşüncelerimizi ben diliyle ifade edeceğiz ve lastik kullanacağız. Birinci madde bu. İtirazı olan?
Bayan Hasta : Yok.
Terapist : Örnek vermek isteyen?
Erkek Hasta : Ha buralara çok çok uyuyor, sen dilini kullanma olarak eşimi üzdüğüm, yollarda var diye düşünüyorum.
Terapist : İşte lastik kullanın Ali Bey. Çünkü ödül ve ceza sistemi vardır, insanoğlunda. Şimdi, oğlunuz güzel bir şey yaptığında ödüllendirirsiniz, kötü bir şey yaptığınız zaman cezalandırırsınız ki, cezalandırılan davranışlar söner, ödüllendirilen davranışlar daha çok yapılır. İnsanız biz makine değiliz, bütün her şey böyle. O yüzden şu cezadır. Ben diliyle yaptığınızda kendinizi ödüllendirebilirsiniz. Ben mesela bazen kendimi ödüllendiririm. Hamama giderim. Bunun gibi. ama o ödülü ben bilirim, karşılıksız, tek taraflı, özveriyle, sabırla. Hemen şu çıkar, "ya hocam o yapmıyor ki, ben yapayım" diyorum ki, o zaman sabırlı değilsiniz. Ben eşimi çok seviyorum! "sevmiyorsun", çünkü, seviyorsanız, tek taraflıdır. Çünkü, anne sevgisi, eş sevgisi bunlar öyledir. Seviyorsanız, tek taraflı olun bu işlerde. Öbür türlü koşullu olur. Koşullu sevgiyi sizler çok iyi biliyorsunuz değil mi Ayla Hanım?
Bayan Hasta : Hıhı,
Terapist : "Şöyle şöyle yaparsan, seni severim. Sevme beni kardeşim. Öyleyse" asıl ben düştüğüm zaman beni seviyor musun? Ben boklu iken elini bana dokunabiliyor musun? İşte sevgi o. Ben zaten iyi yaptığım zaman beni herkes seviyor. Bütün mesele birinin beni karşılıksız ve koşulsuz olarak sevdiğini bilebilmem. Onu görebilmem, o güveni hissedebilmem. Hep şunu soruyorum şimdi. Buradan çıktınız, bir trafik kazası geçirdiniz, eşiniz, boyundan aşağı Süpermen gibi felç kaldı. Bakar mısın ona bir ömür boyu? Düşünüyor. Peki sen oldun? Eşinin sana bakabileceğine inanıyor musun? Güveniyor musun? Düşünüyor. O zaman bir sorun var sizde. İyiyken herkes iyi zaten, mesele kötü iken iyi olabilmek. Bir ömür boyu güvende hissedebilmek. Çünkü, biz bir yola çıktık. Bu yolun içerisinde, düşmeler olabilir, kalkmalar olabilir, hastalıklar olabilir. Ama bir ömür boyu bunlar yokken de olduğu zaman da ben sana bakarım asla bırakmamı (diyebilmeyi) hissettirebilmektir, güven. Olamaz mı Ali Bey buradan çıktınız felç oldunuz.
Erkek Hasta : Olur, doğru. Her şey olur.
Terapist : Karınız size bakacak mı bir ömür boyu? Yada siz ona bakar mısınız ona? Ömür boyu?
Bayan Hasta : Ben Ali"nin bakacağına inanıyorum mesela. Hani o, olduğu gibi kabul etme konusunda şeydir.
Terapist : Ama bu önemli işte onu anlatmaya çalışıyorum. Tek taraflı, koşulsuz. Güven bu. İşte temel güven duygusu çok önemli bu olursa evlilikte, sorunlar çözülebilir.
Erkek Hasta : Aslında bunu çocuğumuza, eşimin sıklıkla belki, benim de çok inanarak, son dönemlerde benimsediğim bir davranış biçimi olduğunu gördüm. Hissettiriyor bana.
Terapist : Tek taraflı, koşulsuz, her şart altında,
Erkek Hasta : Çocuğa hata yaptığı zaman, uyarıyor, kızıyor, bir takım bir şeyler söylüyor, ben seni şimdi de seviyorum. Ama bu hatanı düzeltmen lazım. Düzeltmemiz lazım bunu affetmiyorum veya affediyorum neyse. Bu yönde şeylerini çok görüyorum.
Bayan Hasta : Okuldan çıkarken çok ciddi kızdırdı beni, saçlarım böyle diken diken oldu. dedim ki, "şimdi dışarı çıkmak zorundayım", "nereye" dedi. "söyleyemeyeceğim, özel bir işimiz var" dedim. "peki seni öpebilir miyim" dedi. "Öpebilirsin ama sana kırgınım gelince konuşacağız bunu" dedim. Oynaya oynaya gitti içeri. Anneannenin dedenin yanına.
Erkek Hasta : Yani, hep şeyi söylüyoruz, "başarılı olsan da, başarısız olsan da seni seviyoruz" şimdi bu modeli aslında biz kendimize uyguladık mı? İşte eksiklik burada. Yani biz kendimize uygulayamadığımızı söylüyorum ben burada. Yani, sizin söylediğinizde, biz her şartta birbirimizi sevdiğimizi söyleyeceğiz, birbirimizi affedeceğiz, birbirimizi bağışlayacağız. Diyemedik. Ama onu çocuğumuza söylüyoruz şimdi. O modeli ona uyguluyoruz.
Terapist : İşte birbirinize de uygulayabiliriz. Düşüncelerin paylaşılması konusunu da anlaştık mı?
Erkek Hasta : Kesinlikle, orada çok büyük bir hatam var. İçe dönmeler, eşimin o ilk başta söylediğiniz, benim düşüncemi, ne düşündüğümü, okusun mesajı bende %1500 olarak uygulandı.
Terapist : Çünkü, eşiniz o zaman kendi algılarına göre, kendi geçmişine göre yargılayacak ve sorumluluk yükleyecektir.
Erkek Hasta : Tabi yani, sen söylemeyince o yapacak.

2. Madde: Duyguların paylaşılması. Yani, düşünceler ve duygular. Çünkü ben, hissettiğim endişelerimi, korkularımı, üzüntülerimi, sevinçlerimi, coşkularımı paylaşmalıyım eşimle. Paylaşırken o da eşlik etmeli bana. Aynı o çocuğun babasına yaptığı gibi, üzüldüğümde göğsüne yaslanabilmeliyim, coşkulu anımda, coşku kabardığında eşlik etmeliyim. Duygular paylaşılmalı. Paylaşılmadığı zaman, duygular dinamit gibidir. Nasıl patlayacağını kimse bilemez. O yüzden duygularımızı da aynı düşüncelerimizin paylaşılması gibi, paylaşmalıyız. Özellikle sevgi duygusunu, sık sık ifade edilmesi ve gösterilmesi çok önemlidir. "Ben seni seviyorum" çok önemli bir şey değildir. Ha söylenmediği zaman bu bir boşluk yaratır ama söylendiği zaman çok şey doldurmaz. Ama onun gösterilmesi de çok önemlidir. Yani, duygu ve düşünceleri birlikte değerlendirin ve bunları kötü de olsa, iyi de olsa, kızdığınızda da, üzüldüğünüzde üzüntünüzü, mutlu olduğunuzda mutluluğunuzu paylaşın ki, o duygular doğru bir şekilde anlaşılsın. O yüzden duyguların paylaşılmasına da çok önem vereceğiz.
Erkek hasta :Burada benim eşimin de, benim de fark ettiğim çok önemli doneler var. Kolay söyleyemiyorum. Çünkü bu tür bir modelleme görmedik.
Terapist : Olabilir ama kuran ayeti değil.
Erkek Hasta : Tabi ki, ben de buna inanan ve tekrarlayan, bunu yenmeye çalışan, doğrusu böyle olduğuna inanan bir insanım. Ben yaptığım hatalardan dolayı böyleyim. Artık çok kolay söylüyorum. Hatta oğluma karşı ben sana "seni sevdiğimi söylemiş miydim oğlum" dedim. "hayır" deyince. "o zaman ben seni çok seviyorum" diyorum. Şimdi ona gösterebiliyorsam, eşime karşıda çok rahat söyleyebilirim. Ama geçmişte bunu gösterememenin sıkıntıları, buralara gelmemde bunun sıkıntıları çok büyük. Bunu anlatmak istedim.
Terapist : Anladım, ama şunu da unutmayın. Bu çocuk yarın karısı ile evlenip gidecek. Siz baş başa kalacaksınız. Çocuk aile için önemlidir, doğrudur. Ama siz kendinizi severseniz çocuğa büyük iyilik etmiş olursunuz. Şimdi şöyle bir yanılgı var annelerde, babalarda. Bakın buda çok önemli. Çocuk çok önemli oldu hayatımızda, ben onu annemden babamdan çok seviyorum" yanlış o çocuğun neye ihtiyacı var? Koşulsuz sevgiye ihtiyacı var. Ama bunun kadar daha ihtiyacı olduğu bir şey var. İyi bir anne baba ilişkisine ihtiyacı var. Bunu veremediğiniz zaman isterseniz ölümüne sevin. Bir b..ka yaramaz.
Bayan Hasta : Hem bireysel olarak hem ikili olarak mutlu görmek istiyor.
Terapist : Aynen öyle. Yani bu çocuk sizin iyi bir ilişkiniz olduğunu görüp, birbirinizi sevdiğinizi" bakın, çocuğunuzu hiç sevmeyin. Ona "hiç sevmiyorum" deyin, ama birbirinizi çok sevin ve birbirinizi çok sevdiğinizi gösterin, bu çok daha makbul. Çünkü öbür türlü zaten "annem beni seviyor," bunu görür, bilir zaten. Ama annesinin ve babasının birbirini sevdiğini ve bu sevgilerini birbirine sevgilerini gösterdiğini gören bir çocuk, daha sağlıklı bir kişi olarak hayata adım atar. Öbür türlü bir tarafı kör kalır, topal kalır. İlerde de benim hastam olur. Açık bu. O yüzden ben karı kocaya diyorum ki, "önce birbirinizi sevin". Ama bundan önce daha büyük bir sevgi var. Neydi o?
Bayan Hasta : Kendini sevmek.
Terapist : Kendini sev. Sen kendini sevmezsen ne çocuğunu ne eşini sevebilirsin. Geç onları. Kandırma beni, herkesi kandır ama ben yemem onu. Kendini seveceksin, ardından eşini seveceksin, ondan sonra çocuğunu seversin zaten. Ha bunları yapamadın mı? Gerisi yalan. Sadece kendini, aklını, bir şeylere uyduruyorsun işte. Millet evet bak işte, "anneler çocuklarını sever, babalar çocuklarını sever. Anne-baba çocukları için fedakarlık yapar. kim diyor? Dışarısı diyor. O dışarısı dediği içinde ben birazcık seviyorum. Sahte ve yalan, kendini sevmeyenin çocuğunu sevdiğine ben inanmam. Kocasıyla iyi ilişkisi olmayan, karısı ile iyi ilişkisi olmayan karı- kocanın ben kendi çocuğunu sevdiğine inanmam. Çünkü, seviyorsa zaten ona daha iyi model olması gerekir, model olamıyorsa da yalancı bir sevgisi vardır. Bu kadar basit yani. Ha tabi, bunları bilerek yapıyorsa. Bilmeden hiçbir şey suç değildir. Kanunlarda öyle diyor ya. Düşünce ve duygularda da anlaştık mı?
Erkek Hasta : Kesinlikle.
Terapist : O zaman diyoruz ki önce kendini, sonra eşini, sonra çocuklarını diyoruz.
Bayan Hasta : Hasan"ın baba ile bizim birlikte fiziksel temasımıza, bedensel iletişimimize çok şiddetli tepkisi var.
Terapist : O ödipal çatışma.
Bayan Hasta : Abartmış durumda. Benim yatacak kişi de o, bana iltifat edebilecek kişide o,
Terapist : O ödipal. Onun sınırlarını net olarak çizeceksiniz. "sen çocuksun, biz anne-babayız. Karı-kocayız, biz beraber yatarız. Senin artık bir odan var, sınırların bu. Veremezseniz, yarın sertleşme ve erken boşalma problemi olan, takıntılı bir çocuk olur. Bakın çok net. Ne ekerseniz o biçilir. Bir erkek erken boşalıyorsa, annesine çok yakındır, babası zamanında dışlamıştır.
Bayan Hasta : İlginç!
Terapist : İlginç ama hakikat.

3. Madde: Çocukların geleceği ile ilgili ortak kararlar alabilme. Çocuğun sorumluluğunu ortak paylaşabilme. Çocuk yada çocuklar. Yani bu çocuk benim değil. Bu çocuk senin değil, bu çocuk bizim. Benim kadar senin. Senin kadar benim. Sevgide, yükü de, b..ku da benim ve senin. Birlikte bizim. O zaman bununla ilgili her türlü sorumluluğu paylaşacağız. Ve bunun geleceği ile ilgili de aramızda mutabakat olması lazım. "ben çocuğumu TED Kolejinde okutacağım" öbürü, "normal lisede okusun" al sana kavga yani. Mutabakatınız olacak bir kere. Ben işte kreşe göndermek istiyorum, o kreşe göndermek istemiyor. Al sana bir kavga. Yani bu konuda, anne baba bir mutabakata varır. Baştan şartları koyar. Nedir? "eğer maddi şartlarımız iyi olursa, güzel bir kolejde okutabiliriz, yoksa devlet okulunda okuturuz. Ona alacağımız kılık kıyafet marka olmak zorunda değil ama pazarda olmayacak" gibi. "Cep telefonunu şu yaşta alacağız" gibi. işte, "okula ben bırakıyorsam, okuldan da sen alacaksın" gibi. Ha bunlarla ilgili sorunlarla karşılaştığınız zaman yazarsınız. Tabi burada anne ve babanın iş durumuna göre şartlar olgunlaşır. Bir mutabakat, bakın mutabakat diyorum. ha bakın bu mutabakatta, Ali Bey"in (sorumluluğu) az, Ayla hanım"ın ki çok olabilir, Ayla hanım"ın ki az olur, Ali Bey"in ki çok olabilir. Bu dış şartlara göre, sizin aranızdaki uzlaşmaya göre değişebilir. Ama bir mutabakata varıldığında, o mutabakattaki koşullara herkes uyacak. Uyulmadı mı kavga. Çünkü, verilen sözler tutulmadı mı? İlişki bozulur. Ha ben söz verene kadar konuşurum, tartışırım, olgunlaştırırım şartları, ha tartışmaktan ve konuşmaktan korkmayın. Uzlaştığınız andan itibaren karşınıza bir şey çıkar. Ben almayacağım sen de almayacaksın, anlaştık mı? Anlaştık. Cep telefonu almayacağım, sen de almayacaksın anlaştık mı anlaştık. Paramız varsa özele, yoksa devlete tamam mı? Bitti. Çocukta bilir sınırları. İşte nedir? "Yatak odamız mahremdir, özeldir, çocuk giremez. Ne işi var çocuğun koynunda" ya. Olamaz. Bunun gibi maddeler net. Ortaya koyduk mu bitti. İşte Pazar günleri beraber çıkacağız, dolaşacağız. Erkek çocuklar için belli yaşlarda babanın daha çok ağırlık kazanması lazım, baba biraz daha ilgili olmalı. İşte, boş vakitlerini seninle geçirmesi daha faydalı olur. Böylesi daha bilimseldir. O zaman boş vakitlerini sen planlıyorsun. Ben size destek olurum. Anlaştık bitti mi? Bitti. Mutabakat, kavgaların bir nedeni de çocuktur.
Erkek Hasta : Ağırlıklı olarak.
Bayan Hasta : Evet.
Terapist : Ha ben müneccim değilim. Bunları sadece size söylemiyorum, herkese söylüyorum. Siz üzerinize düşeni alın.

4. Madde: Ekonomik konularda mutabakat. Şimdi şu cep telefonu mesela 1.5 milyardı ben aldığım zaman, şimdi düşmüştür. Şimdi şu cep telefonumu ben karıma sormadan alırsam, kavga nedenidir. Bizim ailede, ekonomik konularda şöyle bir mutabakata vardır. 100- 200 milyon çok önemli değil ama 1-1.5 milyarlık bir harcama yapacaksam, eşimin de onayı alınmalı. Eşim şimdi bana telefon eder, "işte hayatım ben şimdi şuradayım, bir şey beğendim, fiyatı da şöyleymiş, ne dersin? Ne dersin ne demek? "hani ben alacağım da haberin olsun" demektir. Ama ben ne diyorum, "bak, karım benim fikrimi alıyor" ben biliyorum ama telaşlanmayayım diye. Bakarım benim fikrimi alıyor mu? Alma dersem almayacak. Kendimi rahatlatıyorum. "bak beni adam yerine koyuyor. Demek ki o zaman. Ben de o zaman, "ya tamam hayatım, sen beğendiysen al diyorum çünkü" zaten alacakta şu var yani. O hissediliyor tamam mı? Sana değer veriyorum, sen benim için önemlisin, bu ikimizin bütçesi, biz birlikteyiz, sensiz bir karar veremiyorum. Senin onayın önemli. Yada sen onay vermeyeceksen olmayacak. Hakkını bana veriyor. Verdiği zaman ben de o zaman sorun çıkarmıyorum.
Bayan Hasta : Aslında onun altında bir şey daha gizli, belki öyle düşünürseniz daha sevimli olabilir mi?
Terapist :Ney?
Bayan Hasta : Ben de yaparım o tarz şeyleri. "işte, uzun oldu da, kısa oldu da bilmiyorum alsam mı?" aslında onunla birlikte çıkıp, o alış verişi yapma isteğiniz var ama o an yanınızda yok. Aslında onay verdiğinde, birlikte almış gibi rahatlıyorsunuz.
Terapist : Tabi canım o da var.
Bayan Hasta : Eşim onay verdi.
Terapist : Pek çok şey var. Ama burada mutabakat önemli. Ama tutup ta ben şu 20 YTL lik bir şeyi alırken sormam. Ha ne nedir? 1 milyar bütçen varsa, 10 milyon bile değerlidir. 5 milyar bütçen varsa, 150 YTL bile çok önemli değildir. Bütçene göre mutabakat. Hani şu denilebilir. Şu rakamlara kadar onayımıza gerek yok. Bilgimize gerek yok. Ama şu rakamların üzerine çıkarsak, kredi kartların harcamalarına şunlara dikkat etmek lazım. Bir mutabakat şart. Benim yaktığım pireyi, o deve gibi görüyorsa, o kavga nedenidir.
Erkek Hasta : Bizim ekonomik anlamda, sıkıntılarımız var ya da yok. Şeyle ilgili, yani uygulamamızla ilgili. Ben daha eşimle çıkarken bile bazı yerlerde hesabı bölüşüyorduk. Yani işte, yarısını o ödüyordu, yarısını ben. Ama çalışan bir insan olarak ben yediremiyorum tabi (kendime). Ben ekonomik olarak daha iyiyim. O öğrenci. Gittiğimiz yerlerde ben ısmarlamak isterdim. Ağırlıklı olarak ta böyle uyguluyordum.
Bayan Hasta : Şeyim ya, ayakta durmalıyım ya tek başıma!
Erkek Hasta : Evet, şimdi evlendik, çalışmaya başladı eşim üniversite de, herkesin aileye katkısı oldu. Yalnız bizim ortak hiç havuzumuz hiç olmadı. Herkes bireysel takılıyor. Evet, eşim kesinlikle savurgan değil, düzgün şeyler almaya çalışıyor, almak istediğini de alır. Bu bana danışma olayı oluyor. Bu ayrı olmasına rağmen oluyor. Ben bunu alacağım. Zaten büyük meblağlar olunca ben de soruyorum. Mutlaka böyle bir şey var, karşılıklı. Ortak olmasa da, ama bu beni aslında içsel olarak rahatsız etti. Yani bunu gündeme getirdiğim zaman da, zaman zaman başka örnekler verildi. İşte birleştirilip te, sınırsız harcayan insanlar var yani. Bu bütçeye gerçekten zarar veren, tipler var. Sınırsız harcayanlar var.
Terapist : Kötü bir örnek. İyilerde var yani.
Erkek Hasta : Bunun harcamalarda azaltma ile veya artırma ile ilgili bir yanı yok. Bu tamamen, hani bizim ortak bir yaşamımız var, ortak bir ailemiz var, ortak bir bütçemiz var, harcamalarımız burada. Evet, ikimizde özgürce yapabiliriz. Kredi kart bazında da diğer şeylerde de, ama bizim şeyimiz ortak diyemedik şimdiye kadar. İşin açıkçası. Benim buradan çok olmasa da bir şeyim var. Bunun manevi düşüncesinden açıkçası. Ben arzu ediyorum eşime de geçen gün bunu söyledim. Biz bazı şeyleri çözersek, yapacağım şeylerden bir tanesi de bu. Seninle yapacağım şeyler derken, fikir vererek, fikir söyleyerek. "Hayır ben bunu öyle uygun gördüm, böyle olacak," diyen ve olaylara böyle yaklaşan bir yapıda bir insan değilim. Ekonomik konular konuşulduğu için benim rahatsız olduğum bu konuyu dile getirmek istedim yani.
Terapist : Anladım. Bazı çiftler geliyor mesela, herkes kendi hayatını yaşıyor. Birine, "siz ev arkadaşı mısınız?" dedim bir tanesine. "yok" dedi. "o zaman ev arkadaşı gibi neden takılıyorsunuz?" dedim. "Hiç bu zamana kadar fark etmedik, böyle düşünmedik" dedi. Dedim ki, "evlilik öyle bir şey değildir." oda arkadaşlığı değil. "O zaman buraya gelirken terapi parasını da mı ikiye böldünüz" dedim. "evet" dedi.
Erkek Hasta : Bizimki de öyle oldu.
Bayan Hasta : Farkında olmadan, öyle oldu.
Erkek Hasta : Yani kısmen öyle oldu.
Terapist : Ama işte birlik olamadığınızın bir göstergesi.
Erkek Hasta : Evet.
Terapist : O zaman şöyle bir sorular sordum. Dört tane soru soracağım dedim.
"eşinin yanında osurur musun?" dedim.
"eşinin yanında dışkılar mısın?"
"eşinin yanında işer misin?"
"onun yanında burnunu karıştırabilir misin?" dedim. Bu sorulara yanıtınızın "hayır" olduğunu görebiliyorum. Dedim. "Nerden bildiniz?" dedi. "Ben müneccimim" dedim. Çünkü banyo ortak kullanılan bir yer. Hayatta eşim oradan çıkmadan ben oraya giremem. Ben girerken içeri, o giremez.
Bayan Hasta : Bu doğru mu yanlış mı şimdi anlayamadım?
Terapist : Kararı siz verin.
Erkek Hasta : Yani, bu zevk kültür. Ekstra şeylere inerken, benim daha önce işittiğim ve duyduğu zaman herkesin kahkahalarla güldüğü bir şey. Arkadaşlarımız var. Ekstra işlere gidiyoruz, programlara gidiyoruz. İşte soruyor, sen eşinin yanında osurur musun? Falan diye. Kahkahalar falan. Yani, insanlar yapsa bile, yapıyorum demiyor. Burada bir toplumsal ayıp söz konusu. Hani, biz yapsak ta, yapıyorum diyen de çıkmıyor.
Terapist : Yapamayana gülün arkadaşlar, yapana değil. Çıkmıyor ama ben yaparım. Doğrusu da budur. Bir insan nerede en mahremdir?
Bayan Hasta : Tuvalette.
Terapist : İşte o mahrem yere kocanı ve karını alabiliyorsan, artık onu benimsemişsin demektir. Maddi problemlerin bir anlamı kalmaz. Alamıyorsa, hala "ben ve o" dur. Ben ve o olanlar zaten çift olamamışsın demektir.
Erkek Hasta : Yani, çok doğru söylüyorsunuz. Benim, en zorlandığım şeylerden bir tanesi kustuğum zaman, onun, o şeyin temizlenmesidir. Hiç gözümü karartırım. Ne çocuğumda, ne oğlumda, eşimde de yaparım ben yani bunu. Evet rahatsız oluyorum ama o anlamda değil.
Terapist : O ayrı bir şey ben kendi kusmuğumdan ben de rahatsız oluyorum. Kendi dışkımdan ben de rahatsız oluyorum. O ayrı bir şey.
Erkek Hasta : Ama yapabilmek yeteneğini ben kendimde görüyorum. Yaptım da yani.
Terapist : Burada önemli olan o mahremiyetine alabiliyor musun? Alamıyor musun? Alabiliyorsan eğer artık senlik ve benlik kalkmıştır. Alamıyorsan sen zaten çift olamamışsın demektir. O zaman çift olun diyorum.
Bayan Hasta : Çok iyi düşünmek lazım.
Terapist : Düşünün düşünün. Daha neler düşüneceksiniz. İşiniz çok.
Erkek Hasta : Ben buraya gelirken çok açık olmak istedim. Sizinle konuşurken de hani, eşime söyleyemediğimi size söylemek isterim. Buraya gelirken de madem çok açığım, eşim sık sık dışarı çıkmak istiyor. Onun da çok haklı gerekçeleri var. Sık sık derken, istiyor yani, çok normal. Ben de istiyorum. Ama ekonomik olarak,
Bayan Hasta : Yemeğe çıkmak,"
Erkek Hasta : Yemeğe çıkıyorsun, bu ortak havuz olmadığı için, gönüllülük ortadan kalkıyor belki de. Ha böyle midir diye şimdi aklıma geldiği için. Benim dirençlerimde bu yatıyor mu diyorum açıkçası.
Terapist : Her şey olabilir oturup konuşun. Olabilir. Ama yani, benim eşim dışarı çıkacaksa, kendi parasıyla harcamayacak, bir şey alırsa kendi parasıyla almayacak. Bizim paramızla harcama yapacak.
Erkek Hasta : İşte biz de o yok.
Terapist : Mesela bizim evde, eşimin "acaba şu fatura ödendi mi?" dediğini hiç hatırlamam. Umurunda da değildir mesela.
Erkek Hasta : İşte bizde oralarda da bir şey var. Mesela şunları şunları sen öde, bunları da ben ödeyeyim var.
Terapist : Ama bakın, siz çift olamayınca bunlar olur. Siz ev arkadaşısınız, karı koca olamamışsınız, evli olamamışsınız ki! Kusura bakmayın.
Erkek Hasta : Yok hayır çok haklısınız.
Terapist : Mesela kredi kartı vardır eşimin, kendi kredi kartının bile ödenip ödenmediğinin farkında değildir. Ben alırım ben öderim. Ben derim ki, "sen küçük harcamaları ve bakıcının parasını öde gerisini ben öderim." Derim. Benim bankada kaç lira param var olduğunu bilmez karım. Geçen gün bir mesele oldu sordu, "ne kadar paramız var" dedi. "valla dedim ben de bilmiyorum." Onu da hesaba ortak ettim. Dedim "git öğren," çünkü o zamana kadar o da merak etmemiş. Bakın ben 8 yıllık evliyim, paramın hesabını sormamış. Bir kere cüzdanımı karıştırdığını hatırlamam.
Erkek Hasta : Biz de yapmayız öyle şeyleri, Allah"a şükür yapmadık. Ama gerek kalmadı, kendi geliri var diye düşündü. Ben de kendi gelirim var diye düşündüm. Bir ev arkadaşı olarak iyi bir ev arkadaşısınız.
Bayan Hasta : Mesela bana şey de çok zor gelmişti. Ücretsiz izin aldığımda, asistan olduğumda alamadığım 3-4 aylık bir maaş alamadığım dönem var. O dönemde eşimin para vermesi çok zor gelmişti. Benim hiç alışkın olduğum bir şey değil. Yani, hatırlıyor musun?
Erkek Hasta : Evet.
Bayan Hasta : Enteresandı yani.
Terapist : Bunlar normal şeyler canım.
Bayan Hasta : Ama bu bizim bütçemiz diye düşünememekten kaynaklanan bir şeydir, bu.
Terapist : Dedik ya ev arkadaşınız, karı koca değil. Ev arkadaşlığı da çıkarlar bitti mi biter arkadaşlar. Benim de üniversite de ev arkadaşlarım vardı, ama sınırlarımız belliydi. Bütçelerimiz belliydi. Banyoda yakacağımız yaka kadar adı konulmuştu. Biz banyoda yak yakardık, yarısı onundu, yarısı benimdi. Hesap geldiği zaman yarı yarıya idi. Alış verişler yarı yarıya idi. Ben kahve içmezdim, kahvenin parasına karışmazdım. Ama ev arkadaşım. Ama yani şimdi karımla aynı şeyi tutturursam olmaz. O zaman biz karı-koca olamamışız yani. Ama bunun adı karı kocalık olmamalı. Yeni bir kavram çıkarmalı, Türkiye"de. "Ev arkadaşı çiftler" diye.
Bayan Hasta : "Sevgi bazlı ev arkadaşlığı."
Terapist : Artık ona dersiniz ama benim evlilik biliminde benim kafamın alacağı mevzuular değil onlar. Anlaştık mı?

5. Madde: Senin ailen benim ailem meselesi. Mesela yurt dışında böyle bir madde yok. Türkiye"de var. Çünkü bizler adam gibi kişiliğimizi ortaya koyup bireyselleşemediğimiz için, bağımlı olduğumuz için, benim annem evliliğimin içine girer. Yatak odama. Baba yatak odama kadar girer. Her şeye müdahale eder. Çünkü, sınırlarımız belli değil. Vıcık vıcık ilişkiler. Ha şu var eskiden ataerkil bir yapı vardı, baba mutlak hükümdar, bütün herkes onun malı, gelinler, damatlar, herkes maldır. Babanın verdiği ile yetinilir, herkes bu sistemden mutlu idi, hiçbir problem yoktu. Baba öldükten sonra babanın hanımı otorite olur. Anne öldükten sonra, en büyük abi olur. Sonra aile parçalanıyorsa parçalanır. Yeni bir lider çıkar vs. ataerkil yapı buydu. Kendi içinde de kuralları vardı. Şimdi, modern aileler, eşit haklara sahip çekirdek aileler, karı koca eşit ilişkiler, eşit haklar vs. biz ortada kaldık. Aslında biz bir dönmeyiz. Eşcinseliz toplum olarak. Ne erkeğiz ne kadın. Biseksüel olduk. Ne karıyız, ne kocayız, ne ataerkiliz, ne çekirdek aile. Vıcık vıcık ilişkiler, buraya geliyorlar, anlatıyorlar. Senin annen şöyle yaptı da, benim babam böyle yaptı da, ananında babanın da canı cehenneme diyorum ya. Senin artık bir annen mi var? Baban mı var? Senin artık bir karın var, kocan var. Kocan ve karın senin için her şeyden önemli biz buna "evlilik piramidi" diyoruz. Anne-baba karı ve kocanın altındadır.
Erkek Hasta : Piramitte.
Terapist : Piramitte. Anne babanın yeri ikinci sınıftır. Hiç uçakta birinci sınıf uçtunuz mu THY"larında.
Erkek Hasta : Ben uçtum.
Terapist : Şimdi birinci sınıf yolcuların içkileri sınırsız olur. Alkollü içkiler verirler, en güzel mini etekli hostesler size hizmet eder. Koltuğunuz rahattır, geniştir. İkram daha iyi. İkinci sınıf yolcular ise öyle değildir. Koltukları dardır, çirkin hostesler vardır. İçki sınırlıdır, alkol verilmez vs. şimdi, ben birinci sınıf parası ödemişken bana ikinci sınıf muamele yaparsan ağzına ederim. Karı kocalıkta da bu böyle. Şimdi, evlendiğimiz andan itibaren, sen benim için birinci sınıfsın, ben senin için birinci sınıfım diye anlaşma yapıyoruz. Sonra getiriyorsun sen babanı benim üzerime koyuyorsun. Yok ya! Kavga nedeni, intikam, biriktiriyorum, bedelini ödetirim. Piramit budur arkadaşlar. Ne zamana kadar? Şöyle bir şey çizeyim size. Şurası birinci sınıf, karı-kocanın olduğu yer. İkinci sınıf, anne-baba ve diğer akrabaların olduğu yer. Üçüncü sınıf, iş ve arkadaşlar falan gider. Birinci sınıfın haricindeki her yer kendi içinde oynayabilir. Bazen iş anne babanın önüne geçebilir, arkadaşlar, anne babanın önüne geçebilir. Ama birinci sınıf asla değişmez. Değiştiği zaman kavga çıkar. Şöyle bir örnek vereyim. Şimdi Ayla hanım annesinin babasının ve Ali bey"in olduğu bir ortama girdi. Ortamda kimler var? Birinci sınıf bir canlı var, Ali Bey. İkinci sınıf insanlar var, kim bunlar? Annem, babam. Şimdi Ayla Hanım"ın tavır ve tutumları sistemi belirleyecek. İlk önce kime gidecek, öpecek, merhaba diyecek? Önce kime çay koyacak, önce kime hürmet edecek? Eğer annesine babasının yanında Ali Bey"e ikinci sınıf muamelesi yaparsa, Ali Bey"in içinde bir kin birikir. Birikmez diyen tıp bilimine aykırı konuşur. Burada çöreklenir. "Zamanı gelince ben sana gösteririm" haline dönüşür. Bir yeri geldiğince, kaşının altında gözün var, gözünün üstünde kaşın vardı diye saldırır. Burada biriktirdiğinin intikamını, öbür tarafta alır. Çünkü burada normal olan, Ayla Hanım"ın "aaa Ali gelmiş, hoş geldin canım deyip" öpmesidir. Çünkü neden? Ben birinci sınıfım ve birinci sınıf muamele bekliyorum. Para vermişim kardeşim, ben en önde en güzel hostesi istiyorum. Sınırsız içki istiyorum versene onu bana, vermiyorsan, yıkarım ortalığı. Bu kadar basit tabi. Yapamadığınız zaman maymun ederler sizi. Türk aile yapısı maymundur şu anda. Ne zamana kadar bu böyle gider? Çocuk olana kadar. Çocuk oldu mu? Anne-baba aşağıya iner. Buraya (1.sınıf) çocuk oturur. Karı-koca 2. sınıftır. Önce çocuğunu öper, sonra karısını öper. Bizim evde şimdi öyle. Önce çocuklarımı öpüyorum sonra karımı. Ne zamana kadar? Çocuk evden uçunca sistem tekrar yerine gelir. Ha bunun altındakiler değişir. Buraya iş koy, arkadaş koy, anne-baba koy. Bunlar kendi aralarında dönerler, çok ta önemli değil. Ama şu mesaj verilmeli, "ben evlendim, kendime yeni bir aile kurdum. Bu aile benim için kutsaldır. Hiç kimse, beni 9 ay karnında taşıyan annem bile, karımın yanında hiçtir." Bu mesajı verdiğinizde, en sevilen damat, en sevilen gelin siz olursunuz. Şimdi biz evlendiğimiz ilk yıllarda eşimle babam arasında bir olay oldu. konuştum babamla. Dedim, "seviyor musun beni? "evet" dedi. "Benim mutlu olmamı istiyor musun?" "evet" dedi. "o zaman karımla iyi ol, yoksa beni kaybedersin" dedim. Tek kelime. "Çünkü, artık benim ailem siz değilsiniz, o" dedim. "Bir imza attığıma göre artık, sen benim ikinci sınıf ailemsin. Sen babanı en son ne zaman gördün?" durdu şimdi. "kardeşlerinle en son ne zaman birlikte oldun?" durdu. "Şimdi kim var senin hayatında dedim?" "siz varsınız, karım var" dedi. "ee kusura bakma, ben de yeni evliyim. Benim için de artık karım var." Bak dedim, "sen yıllar sonra bu noktaya geldin. Senin karın, ben varım değil mi senin için? "evet" "ama sen yıllar oldu, anneni, babanı görmüyorsun. Umurunda da değil. Herkes kendi yaşamını sürmüyor mu?" "evet" "sen kiminlesin şu anda? "karımla" benim annemle, bizimle berabersin değil mi?" "Demek ki, senin için, biz en önemliyiz değil mi? "evet" dedi. "O zaman izin ver ben kendi ailemi kurdum, artık orası benim için önemli" dedim. "anladım oğlum" dedi. O gün bugündür, en kıymetli gelin benimkidir. Çünkü, sınırlarımız net.
Erkek Hasta : Evet.
Bayan Hasta : Çok olgun bir babanız varmış.
Terapist : Ama bakın buradaki mesele şudur. Kırılabilir, küsebilir ama doğrusunun bu olduğunu görür. Size sonunda hak verecektir. Benim dediğim gibi yaklaşın olaya. Anlamıyor mu? O onun problemi. Kabul etmiyor mu? Onun problemi. Ret mi ediyor? Onun problemi. Gerekirse, canı cehenneme çok ta önemli değil. Bunu ortaya koyduğunuzda, doğrusunu yaparsınız. Yapamadınız mı? Maymun olursunuz. Bütün tablo bu. Ha gerçek sevgi zaten koşulsuz olan değil mi? Ben boka çıktığımda, hani beni sevecektin, saracaktın, öpecektin? Ben iyiyken de sevecektin, kötüyken de sevecektin, küfrederken de sevecektin? Seni reddettiğimde de sevecektin? Öyle değil mi? Eşcinsel aileler geliyor. Biz ne yapacağız şimdi? Diyor. "Bu şekilde seveceksin, bu duruma göre". Doğal olan bu değil mi? Buda onun gibi bir şey. Tabi Türk aile yapısına çok ters gibi görünebilir. Ama benim özgür olabilmem, birey olabilmem, kişiliği ortaya koyabilmem, mutlu olabilmem" benim yaptığım şunun için, gerekirse, küssünler, kızsınlar, önemli değil. Ya soru "sen en son anneni, babanı kardeşini ne zaman gördün? Kim var hayatında? Karın var. Şimdi sizin babanız için düşünelim, anneniz için. En son akrabaları ne zaman gördüler, birbirleri için şu anda değerli değiller mi? İlk hastalandıklarında, birbirleri için koşmuyorlar mı? İzin ver de bende bunu karımla yapayım, kocamla yapayım, bunda ne var ki? Ama sen hala beni kızın, ailenin bir parçası olarak görüyorsan, yanılırsın. Benim ailem var, ben yeni bir aile kurdum. Hasan"sa sizin için öyle. Yarın o da gidecek. Yine siz yalnız kalacaksınız. Ama Hasan"ın hayatında biz varız derseniz, Hasan size bu cümleleri söylerse, üzülürsünüz. Söyleyemezse, çocuk patolojik olur, mutsuz olur. İster misiniz mutsuz olsun?
Erkek Hasta : Yok.
Bayan Hasta : Hayır.
Terapist : Eee anneniz babanızda sizin için aynı şeyi söyleyecek, ha kırılacak biraz. Ha patolojileri varsa, daha şiddetli kırılacak. Sonuçta doğru yolu bulacaklar. ANAP"a oy vermeyecekler, Doğruyol"a verecekler. Sonra birleşiyorlar değil mi? Bu konuda da anlaştık mı? Mesela biz bunu Avrupalı meslektaşlarımıza anlatınca, "ne anlatıyorsun sen hocam" diyor. Anlamıyor adam. Şu anlattığım konuyu anlamıyor. "Ne demek o" şimdi? Diyor. "Çekirdek aile, ataerkil aile ne demek" diyor. Adam benim anlattığımın, böyle bir sorundan haberdar bile değil. Kişi 18 yaşına gelince evden ayrılır.
Bayan Hasta : Ama ona rağmen mutlu bir toplum yapıları yok, o da ilginç.
Terapist : Avrupa"nın var. Amerika"nın yok.
Erkek Hasta : Ben Avrupa"da aile yapılarına düşkün gördüm.
Terapist : Amerika kendi içinde batmış, zaten. Ama bu yapı saygınlığı sağlar. Orada mesela şeydir. Siz evlendiğiniz andan itibaren bütün toplum, sizi yeni bir aile olarak görür. Saygı duyar. Biz de ise çoluk çocuktur onlar, hayatlarına müdahale edelim.
Erkek Hasta : Yaşamı bilmezler. Biz öğretelim onlara.
Terapist : Ama buradaki sorun karı-kocanın sınırları çizememesidir arkadaşlar. Şimdi sizin karı-koca olarak bir sınırınız var. Ama sizin bir de bu sınır içinde ortak bir kişiliğiniz var. Şöyle düşünün, şimdi şu Ali Bey, şu da Ayla Hanım olsun. Şimdi burada da Ali ve Ayla"nın ortak sınırı olsun. Şimdi biz kişisel olarak sınırlarımızı ihlal etmediğimiz gibi, bir çift olarak bir sınır oluşturacağız, bu sınıra kimse izin vermeden girmeyecek. Benim özel hayatıma annem ve babam ne karışır ya, "sen kimsin?" ha ben gelirim, sıkıntılarım olur, paylaşırım, yol gösterebilirsin, ama "şöyle yap, böyle yap" senin haddine mi? Ama ben bireysel anlamda kişiliğimi ortaya koyamadıysam, herkes her hakkı kendinde görür. Herkes ailenize karışır. Üçüncü şahıslar bile karışır, arkadaşlar, dostlar, herkes karışır. Sizi çünkü, ciddiye almazlar, saygı duymadıkları ,içinde kıs kıs gülerler. Ama bu hakkı siz verdiğiniz için kullanıyordur, vermediğiniz zaman kırılmalar olur.

6. Madde: Cinsellik. Cinsel işlev bozuklukları, evlilik sorunların başında gelir. Erken boşalma, cinsel isteksizlik, orgazm olamama, sertleşme problemleri, bunların hepsi ayrı bir konudur. Bunu daha sonra cinsellik bölümü diye bir bölüm açacağım size. Ama cinsel sorunlarda, önemli sorunlar. Bu altı madde tamir edilebilir maddeler. 7. madde ile tamir edilebilir.

7. Madde: Ortak boş zamanları birlikte ve kaliteli geçirmek. Duvarın sıraları dökülmüş. Onu sıvatıp boyattığımızda yeni gibi görünür. Bazen evliliğinde sıvası kalkabilir. Boyası eskiyebilir. Eğer karı koca, boş vakitlerini birlikte ve kaliteli geçirebiliyorsa, haz duyarak, eğlenerek, keyif alarak, o coşkuyu içinde hissedip, coşkulu biçimde yaşayabiliyorsa, boş zamanlarını (birlikte ama) bu duygu gelişir. Mesela birbirinden nefret eden iki insanı, bir yolculuğa çıkarın, bir zaman sonra ya öpüşürler aşık olurlar, ya da çok iyi dost olurlar ya, şu Amerikan filmleri bunun üzerine kurulmamış mı? Karı koca da öyledir. Birlikte güzel zaman geçirdiklerinde, eğlenirlerse, keyif alırlarsa, "efendim biz o heyecanı kaybettik" tamam, o zaman planlayın. Adım adım boş zamanlarınızı nasıl kaliteli geçirebileceğinizi planlayın. İlk, 4-5-6 organizasyonu planlı bir şekilde yapın, o zaman keyif alabilirsiniz. Keyif aldıkça da, daha fazla birlikte olmak ihtiyacınız ortaya çıkacaktır. Çünkü, insanoğlunun en temel özelliği hazza koşardı, elemden kaçardı. Eğer ben, birlikte olmaktan elem duyarsam, birlikte olmak istemeyeceğim. Çift geliyor, "biz birbirimizden uzaklaştık doktor bey ne yapacağız?" Bu sefer, "niye uzaklaştığınıza bakın" diyorum. bir elem yaratmışsınız. Birlikte olmak sizin için elem verici bir davranış. Haz verici bir davranış haline getirirseniz, birbirinize daha çok yaklaşırsınız. Evet diyorlar doğru. Haz verecek şekilde yeni organizasyonlar yaptığınızda, birbirinizden kaçmak yerine, birbirinize yaklaşmış olacaksınız.
Erkek Hasta : Nedenlerden bir tanesi şöyle, onu söyleyebilir miyim? Bir şey söylerken, onunla ilintili olduğunu düşündüğüm, başka bir şey geliyor aklıma. Eğer onu geçersem , onu unutacağım endişesi oluyor.
Terapist :Unutun zaman içinde önemli değil ama net olun. Tek cümle. Yaşadığım bu, beklentim bu. Tık tık tık bitti. Ha ondan sonra ayrıntıya girebilirsin. Fazla ayrıntı evlilikte yorucu olur. O yüzden bu konuşmalara ekleyeceğiniz bir şey var mı? Ama mahreminize birbirinizi alın oldu mu?
Bayan Hasta : Evet ben, kağıt getirmediğimi fark ettim. O yüzden sizden rica edeceğim.
Terapist : Estağfurullah.

1. Duygu ve düşüncelerin paylaşılası. (Ben dili, sen dili, akıl okuma)
2. Duyguların paylaşılması
3. Çocukların geleceği ile ilgili ortak kararlar alabilme.
4. Ekonomik konularda mutabakata varmak.
5. Aile, senin ailen benim ailem meselesi ve evlilik piramidi.
6. Cinsellik.
7. Ortak boş zamanları birlikte ve kaliteli geçirmek.
Cinsellikte tamirata girer arkadaşlar. İyi bir seks, bu 5 maddeyi tamir etmeye yetebilir. Boş zamanları birlikte değerlendirme ile birlikte. O yüzden dikkat edin ilk beş madde, sorunlu madde, 6. ve 7. maddeler ise, tamirat içeren maddelerdir. Ama buralarda da yapamadınız mı? Diğer problemler büyür. Büyür mü?

Erkek Hasta : Büyüyor.
Terapist : Nasıl? Bu seans hoşunuza gitti mi?
Bayan Hasta : Güzeldi, teşekkür ederiz.
Erkek Hasta : Evet, ben de teşekkür ederim.
Terapist : Peki, iyi bakın kendinize.

 

 

 
Herşeyin bir güzelliği var, herkes göremese de...  
  PSİKOLOJİK DANIŞMAN
AHMET VURAL
 
HAFTALIK PROGRAM  
  Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.
 
Bugün 76 ziyaretçi (93 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol