PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK
PSİKOTERAPİLER  
  ANA SAYFA
  İletişim
  ERİCH FROMM VE HÜMANİSTİK PSİKANALİZ
  DİNAMİK PSİKOTERAPİ
  KAREN HORNEY VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM
  AKILCI-DUYGUSAL TERAPİ
  ROGERS ve BİREY MERKEZLİ DANIŞMA YAKLAŞIMI
  GERÇEKLİK TERAPİSİ
  GEŞTALT TERAPİ ( F. PERLS )
  Holistik Tedavi
  VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ
  AYNA TERAPİSİ
  BİBLİO TERAPİ
  BİLİŞSEL PSİKOTERAPİ
  BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
  Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi
  Bütünleyici Bireysel Terapi ( BBT )
  çözüm odaklı kısa süreli yaklaşım
  EMDR TERAPİ
  ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ
  E-TERAPİ
  Feminist terapi
  FOTOTERAPİ (IŞIK TERAPİSİ)
  Hidro Terapi
  HİLL & O'BRİEN TERAPİSİ
  HÜCUM TERAPİSİ
  JUNG TERAPİ
  LOGOTERAPİ
  Müzik Terapi
  Oyun Terapisi
  Pozitif Psikoterapi
  Sine-Terapi
  ŞEMA TERAPİ
  HİPNO-TERAPİ
  AİLE DANIŞMANLIĞI
  CİNSEL TERAPİ
  ERGENLİK PSİKOLOJİSİ
  LİNK
  ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
  nevzat tarhan
  Konuşma ve Dil Terapisi
  ÇOCUK RESMİNİN GELİŞİM AŞAMALARI
  PSİKOTERAPİ TÜRLERİ
  HİPPOTERAPİ
  Yiğidi Öldür Terapi Deme!
  Duanın Psikolojik ve Sosyolojik Faydaları
  PSİKOLOJİK DANIŞMA İLKE VE TEKNİKLERİ
  Ön Görüşme Sürecinin Öğeleri
  TERAPÖTİK İTTİFAK VE İLİŞKİ
  DOĞU HİKAYELERİYLE PSİKOTERAPİ
  empati ve empatiyi iletme
  İLK GÖRÜŞME
  Seçmeci (Eclectic) Yaklaşım
  PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
  Psikolojik Danışma Süreci
  Psikolojik Danışmada Danışmanın Rolü ve İşlevi
  Psikolojik Danışmanın Amaçları
  psikolojik yardım aşamaları
  kendini tanıma rehberi
  KİŞİLİK TESTİ
  DEPRESYON
  Depresyon Testi
  STRESE DAYANIKLILIK ÖLÇEĞİ
  HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIM
  ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
  NE KADAR PANİKSİNİZ?
  DUYGUSAL ZEKA TESTİ
  Hipnoz ve Depresyon
  Hipnoz ve kötü alışkanlıklar
  Hipnoz, Çözülme ve Travma
  HİPNOZ VE KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Kontrolünde Hipnoz
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ
  Yeme Bozuklukları ve hipnoz
  Zeka Geliştirmek İçin 5 Yöntem
  Adleryan Terapi Teknikleri
  KENDİNİZİ DERS ÇALIŞMAYA NASIL KONSANTRE EDEBİLİRSİNİZ?
  BİOENERJİ
  EMPATİ
  Evlilikte Stres Kaynakları
  Stres ve Manevi Yaşam
  Stres ve Sabır
  Stres
  Kendi stresini yönetmede teknikler
  Stres’in Etkileri
  pozitif stres yönetimi
  GRUP PSİKOTERAPİSİNDE DEĞİŞMEYE YOL AÇAN SAĞALTICI FAKTÖRLER
  Grupla Psikolojik Danışma
  ÇOCUKLARDA DÜŞÜNME BECERİLERİ NASIL GELİŞTİRİLİR?
  Zeki çocuklar yetiştirmenin püf noktası
  Bediüzzaman'ın Eğitim Yaklaşımı
  İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler
  Proaktiflik ya da Reaktiflik
  Tûl-i Emel
  Bediüzzaman'a Göre Bilimin Değeri
  Akıl ve Duygular
  Akla Uygunlaştırma
  Aşırı girişkenlik
  Bastırma Mekanizması
  Belirsizlikler İçinde Aranan Güven Duygusu
  Birlik ruhu için şeffafiyet
  Depersonalizasyon
  Duygu Çağı
  En ucuz enerji kaynağı: Tebessüm ve selâm
  Güzelliğin yeniden tanımlanması
  Hayat ve Anlamı
  Hayat yolculuğunda çelişkili duygular
  İç Sesler
  İnancın Sosyolojik Boyutu
  İnsanlık Peygamberlere Muhtaçtır
  Kendini Gözlemleme
  Korkularımız
  Kulluk Psikolojisi
  Mutluluk Öze Dönmekle Olur
  Olayların gerçek boyutu
  Olumlu olmak
  Ölümü Düşünmemek Başını Gaflet Kumuna Sokmaktır
  Savunma Mekanizmaları ve Başaçıkma Şekilleri
  Suçluluk duygusu
  Şefkat
  Varlığın besmelesi olan sevgi
  Varlığın öz enerjisi: Muhabbet
  GESSELL GELİŞİM TESTİ
  Hipnoterapi nasıl uygulanır
  Hipnoz Hastasının Özellikleri
  Hipnotik Seansın Özellikleri
  Hipnoz Nasıl Uygulanır
  Hipnoz Nedir
  Hipnoz Teknikleri
  hipnozda uyulması gereken kurallar
  hipnozun uygulanmaması gereken haller
  Hızlı Hipnoz Tekniği
  Kendi Kendini Hipnoz (Oto-Hipnoz)
  ÖRNEK HİPNOTİK ENDÜKSİYON
  HİPNOZ HAKKINDAKİ MİT (BATIL DÜŞÜNCELER)'LER
  AİLE TERAPİSİ UYGULAMASINDA TEROPÖTİK YAKLAŞIM
  Aile ve Evlilik Terapisinde Amaçlar
  AİLE TERAPİSİ ÖZEL NOTLAR
  aile terapisi uygulama örnekleri
  Aile-Evlilik-İlişki Terapisi Nedir
  Evlilik Problemleri Nasıl Çözülür: 9 Öneri
  PSİKODİNAMİK VE BOWEN AİLE TERAPİLERİ
  YAŞANTISAL AİLE TERAPİSİ
  AİLE İÇİ PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI
  Cinsel Danışma ve Rehberlik - Uygulama
  CİNSEL TERAPİDE EV ÖDEVLERİ
  Cinsel Sorunlarda Hipnoterapi
  Holistik Cinsel Terapi
  CİNSEL PROBLEMLER
  ERGENLERLE İLETİŞİM
  ERGENLİKTE DİN VE AHLAK GELİŞİMİ
  ERGENLİK (PUBERTE) DÖNEMİ FİZYOLOJİK GELİŞİM
  ERGENLİK VE KİMLİK BOCALAMASI
  ERGENLİK DÖNEMİ ARKADAŞ İLİŞKİLERİ
  ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BİLİŞSEL GELİŞİM
  ERGENLİKTE CİNSEL GELİŞME
  GENÇ KIZ SAĞLIĞI
  ERGENLİKTE DAVRANIM BOZUKLUKLARI
  ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM
  ERGENLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI
  ERGENLİKTE TOPLUMSAL GELİŞİM
  SOSYAL FOBİ
  ÖZGÜL FOBİ-2
  Psikolojik Rapor Yazma
  Gazali'nin Motivasyon Teorisi
  Hz. Muhammedin Evlilik Hayatı Ve Tavsiyeleri
  HİPNOZ
  HİPNOZ TEKNİKLERİ
  BİLİŞSEL-GELİŞİMSEL TERAPİDE HİPNOZUN KULLANIMI
  Hipnoz ve Depresyon-1
  HİPNOZ VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
  HİPNOZ ve Yeme Bozuklukları
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde-üstesinden gelinmesinde –yönetiminde (management) Hipnozun kullanımı
  Hipnoz ve Anıların Çağrımı
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarında Hipnoz
  KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ-1
  Hipnoz, Çözülme ve Travma-1
  Kişilik ve Psikotik Bozukluklar
  HİPNOTİK TELKİNLER İÇİN CÜMLELER KURMA
  Affect Bridge (Hipnoanalitik Yöntem)
  STEIN’İN SIKILMIŞ YUMRUK TEKNİĞİ
  KENDİLİK DEĞERİNİ ARTTIRMA ÖNERİLERİ
  BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ
  BEİER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
  COOPERSMıTH ÖZSAYGI ENVANTERİ
  CORNEL İNDEX TESTİ
  SCL–90-R
  RATHUS ATILGANLIK ENVANTERİ
  PSİKOLOJİK DANIŞMA--Temel Öğeler
  TERAPÖTİK İLETİŞİM
  KISKANÇLIK
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 1
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
  OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUĞU
  PANİK BOZUKLUĞU - PANİK ATAK
  TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
  Alzheimer
ROGERS ve BİREY MERKEZLİ DANIŞMA YAKLAŞIMI

CARL ROGERS VE DANIŞANDAN HIZ ALAN TERAPİ


Bu yaklaşımın birey merkezli olarak adlandırılmasının sebebi, danışmanın bireyi merkeze alarak, onun içgörü kazanması ve bu amaca yönelik kararlar almasında destek olmasıdır. Danışan-danışman görüşmesi, danışmanın duygu, düşünce ve tutumları üzerinde odaklaştığı için birey merkezlidir. (Özgüven, 1999). 

Rogers’in temel iddiasına göre, insanın doğası iyi, rasyonel, güvenilirdir ve insan, değerli bir varlıktır. Bundan dolayı her birey doğuştan sahip olduğu büyüme, gelişme ve kendini gerçekleştirme kapasitesi ve hakkına sahiptir. Bu kapasiteye sahip oldukları için danışanı yine en iyi kendisi bilebilir ve insanlar sorunlarına çözüm getirebilirler (Arkonaç,1998; Corey, 1996; Kuzgun,1995) 

Danışmanın başarılı olabilmesinde danışman’ın tutumu, kişilik özellikleri danışan-danışman arasındaki ilişkinin niteliği birinci derecede önemlidir. Danışman’ın sahip olduğu bilgiler, kullandığı yaklaşım ve tekniğiyse ikinci derecede öneme sahiptir (Corey,1996;Özgüven,1999

Rogers’ın İnsanın Doğası Bakışı

         Birey merkezli yaklaşıma göre, insanın organizması doğuştan iyi olup kendisine ve diğer insanlara doğru davranma eğilimindedir ve güçlü bir gelişme güdüsüne sahiptir (Doğan,1999; Bakırcıoğlu,1998). İnsanoğlu mantıklıdır, sosyalleşmiştir, yapıcıdır ve ileri doğru adım atar; her bireyin içinde büyüme ve kendini geliştirmeye yönelik bir potansiyel vardır (Petterson, 1986) 

        Kötü olarak nitelendirilebilecek tutum, düşünce ve davranışlarsa temel ihtiyaçların doyurulmaması ve engellenmesi sonucu oluşur. Bu nedenle insanın doğası olumlu özellikler taşıyan bir yapıya sahip olduğundan, onu baskı altına almak yerine cesaretlendirmek ve kendini gerçekleştirmesine uygun ortam hazırlamak gerekir (Erden ve Akman, 1996). Rogers’a göre, “Eğer insanlar özgür bırakılırlarsa kendi yollarını bulabilirler” (Akt: Corey, 1996).
 

      Rogers’a göre insanın yaşamının amacını oluşturan tek güdü, kendini gerçekleştirme güdüsüdür. İnsanın tüm davranışlarını açıklamaya yeten bu güdü, toplumsal evrimin son aşaması olup, bireyin sahip olduğu gizil güçleri en üst düzeyde ortaya çıkarması ve tam olarak fonksiyonda bulunması anlamındadır (Bakırcıoğlu, 1998). Kendini gerçekleştirmiş insanlar; 

1.Yaşantılara daha açıktır: Uyarıcıları, dış dünyayı çarpıtmadan rahatlıkla algılar, kendi duygularının farkındadır ve onları bastırma gereği duymaz.

2.Daha varoluşsal bir yaşam sürdürürler: Kural ve ilkelere aşırı bağlı kalacağım diye bugünü kaçırmazlar. Anı yaşarlar, o anda karar alırlar ve bunun sorumluluğunu kabullenirler.

3.Organizmaya daha fazla güvenirler: Herhangi bir durumda organizmadan gelen uyarıcılara önem verir, en iyi davranışa götürecek bir araç olan organizmaya güvenirler.

4.Daha tam olarak fonksiyonda bulunurlar: Tam kapasiteyle yaşar, duyumsar, algılar ve düşünür. Yani bütün gizilgüçlerini (yetenek, ilgi, değer ve ihtiyaçlarını) tam kapasite açığa çıkarırlar (Kuzgun, 1995).

 

Yaklaşımın Temel Özellikleri

Birey merkezli yaklaşım, psikoanalitik terapistlerin yaptığı gibi kişinin davranışlarını yorumlamaya veya davranışçı terapistler gibi onu değiştirmeye çalışmaz. İnsanın doğasını sadece “uyaran-tepki” formülüyle veya gerilimin azaltılması ilkesiyle açıklamaz. Çünkü insanda gerilimden kurtulma güdüsünün yanı sıra ilerleme ve kendini gerçekleştirme güdüsü de vardır. Temel özelliklerden birisi, insanın duygu ve düşüncelerini keşfetmesini kolaylaştırmak ve kişinin kendi çözümlerini bulmasında ona danışmanlık yapmaktır (Arkonaç, 1998; Bakırcıoğlu,1998).

Bu yaklaşım Rogers’a göre sabit bir uygulama değil, aksine danışma sürecinin nasıl gerçekleştirilebileceğine dair bir bakış açısıdır. Birey merkezli yaklaşımı diğer yaklaşım modellerinden ayıran özellikleri şu şekilde açıklanır (Akt: Corey,1996):

1. Birey merkezli yaklaşım, kişinin hayatla (gerçekle) karşılaşmak ve mücadele etmek sorumluluğu ve kapasitesine sahip olduğunu savunur.

2. Uygulama, danışanın kendi fenomolojik alanına (öznel dünyasına) önem verir ve danışman daima danışanın bakış açısından kendisini ve dış dünyayı nasıl değerlendirdiğini, nasıl algıladığını anlamaya çalışır.

3. Danışma süreci, danışman ve danışanın işbirliğine dayanır. İki kişinin karşılıklı ilişkisi çok önemlidir.

 

            Danışma Sürecinin Amaçları

       Birey merkezli yaklaşımın amacı, geleneksel terapi yöntemlerinden farklıdır. Danışmanın temeli, danışanın özerkliğine, özgürlüğüne danışan-danışman ilişkisinde tamamlayıcılık ilkesine dayanır. Danışman, kişinin anlattığı problemlere değil, direkt bireye odaklanır. Danışmada amaç, kişide varolan mevcut problemlerin çözümü değildir. Bireye şu anda ve gelecekte karşılaşabileceği problemleri çözmesi için gerekli becerileri kazandırmaktır (Corey,1996).

Bir başka amaç tanımına göre, bireyin içinde bulunulan büyüme ve kendini gerçekleştirmeye yönelik potansiyeli ve kapasiteyi açığa çıkarmaktır (Petterson, 1986). 

Nelson-Jones (1982)’a göre, yaşamın ve psikolojik danışmanın amaçları ise şöyledir:

1. Gerçekçi Algılama: Yaşamın ve benliğin çarpıtılmadan, olduğu gibi algılanması.

2.  Mantıklılık: İnsanlar, kendilerini gerçekleştirme eğilimiyle birlikte, davranışları organizmayı geliştirme ve koruma bakımından daha mantıklı olabilir.

3. Kişisel Sorumluluk: İnsanların kendilerini gerçekleştirme sorumluluğunu alması.

4. Kendine Saygı: Bireylerin kendini kabul etmesi, kendi organizmasına değer vermesi.

5. İyi Kişisel İlişki Kurma Kapasitesi: Kişinin daha az savunucu olması ve başkalarını daha çok kabul etmesi; ilişkiye açık olması.

6. Etik yaşam: Başkalarının da kendini gerçekleştirme hakkını gözetme ve iyi ile kötüyü ayırdetmesi.

 

Danışanın Rolü Ve Fonksiyonu

Danışmanın kullandığı teknik, yöntem, teori veya sahip olduğu bilgiden çok danışmadaki tutumu önemlidir. Danışman bu anlamda, bir değişim aracı olarak kendisini kullanmalı ve yalnızca danışanın kendini geliştireceği ve keşfedebileceği uygun danışma ortamını hazırlamalıdır. Danışmanın ilgisi, içtenliği, saygısı, koşulsuz kabulü, empatik anlayışı ve danışanın dinlendiğini göstermesi sonucunda danışan, savunucu tutumundan kurtulup daha açık ve rahat olacaktır (Corey, 1996).

Danışman, güvenli, hoşgörülü, değerlendiricilikten uzak bir ortam içinde danışanla görüşür; ona değer verdiğini ve duygularını paylaştığını ifade eden empatik bir tutum içindedir. Böyle bir ortamda danışan, önemli gördüğü bireysel konuları ve kişisel sorunlarını, savunmacı tutumundan uzaklaşarak açabilir. Danışan neyin görüşüleceği konusunda daha aktiftir (Özgüven, 1999).

Danışmanın rolü, danışanın gelişiminin sağlanması ve kendini gerçekleştirmesi konusunda etkileşimi sağlamak, katalizör gibi olaya dahil olmadan, olayın oluşumuna olanak ve kolaylık sağlamada ortam oluşturmak, danışanı yöneltmekten kaçınmak ve danışanın karşısında değil; yanında olmaktır (Özgüven, 1999). 

Danışman burada iyi ve dikkatli bir dinleyici olmalı, zaman zaman bir iki sözcük, hareket veya mimikle danışanın anlattıklarını izlediğini belli etmelidir. Bireyin kendi kişiliğini, yeteneklerini açıklamasına olanak sağlar.

      Danışmada Danışanın Tecrübeleri

      Danışmadaki değişmeler, danışanın hem kendi tecrübelerini, yaşantılarını nasıl algıladığına hem de danışmanın temel tutumlarına bağlı olarak oluşur. Eğer danışman, danışanın kendini tanımasına yardım edecek olursa, danışan da danışma sürecinde kendi duygularını tanımaya çalışacaktır (Corey, 1996). 

İnsanın benliği, gerçek benlik (benlik veya özben) ve ideal benlik (benlik kavramı veya benlik tasarımı) olarak ikiye ayrılır. Benlik (gerçek benlik, özben) ile kastedilen, kişinin bana ait diyebileceği yaşantılar bütünüdür. Benlik kavramı (ideal benlik, benlik tasarımı) denildiğinde ise, bir kimsenin kendisini algılayış tarzı veya kendisine atfettiği özellikler anlaşılır. Benlik kavramı daha çok başkalarının birey hakkındaki görüşlerini yansıtır (Kuzgun, 1995; Erden ve Akman, 1996).

Danışanlar, terapiye ilk geldiklerinde genellikle kendilerini algılayışları ile gerçek yaşantıları arasında bir uyumsuzluk yaşayabilirler. Danışanın dış dünyayı, olayları ve sorunları nasıl algıladığını bilirsek, davranışını da değiştirmesine yardımcı olabiliriz. Burada temel amaçlardan birisi de danışanın kendisi ve problem hakkındaki farkındalığının derecesini arttırmaktır. Böylece birey, olmak istediği ben’le, gerçek ben’i arasındaki uçurumu ya da farklılığı kapatmış olacaktır. Kendisini daha gerçekçi olarak algıladığı için, beklentileri de o kadar gerçekçi olacaktır.

İlk görüşmede danışanlar zamanlarının büyük bir kısmını problemlerin belirtilerini anlatmakla geçirirler. Görüşmeler ilerledikçe problemlerini anlamaya başlarlar (Arkonaç, 1998). Görüşmenin sınırı, içeriği, sorunların ortaya konuş biçimi danışana aittir. Birey istediğini anlatmak, istediğini gizlemek özgürlüğüne sahiptir. Görüşmeleri sonlandırmak da danışanın elindedir. Danışan, danışmanın yönlendirmesi veya yönetmesi olmadan kendi kendine değişir (Petterson, 1986).
 

Öyle bir ilişki oluşturulmalı ki (danışan-danışman arasında), danışan bu ilişkiyi kullanarak kendindeki değişme ve gelişme gücünü keşfedebilsin. Rogers’a göre, kişilik değişiminin olması için aşağıdaki şartlar gerekli ve yeterlidir:

1- İki kişinin karşılıklı psikolojik ilişki içinde olması gerekir.

2- Danışan, ilk etapta uyumsuzluk hissedecektir.

3- İlişkide danışman, uyumlu ve tamamlayıcı olmalıdır.

4- Danışman, danışana karşı koşulsuz kabul göstermelidir.

5- Danışman, danışana karşı empatik anlayış kurmalı ve onu tecrübelerini, yaşantılarını anlatması için yüreklendirmelidir.

6- Rogers’a göre eğer bu ilkeler uygulanırsa, danışanda olumlu değişimler meydana gelecektir. Danışman danışan arasında eşitlik sağlanırsa, danışma başarılı olacaktır (Corey, 1996).

 

TEMEL KAVRAMLAR

Danışmanda bulunması gereken dört temel özellik şöyle açıklanabilir:

1. Samimiyet-İçtenlik: 

Danışman’ındanışma boyuncaspontan ve açık olması, danışmanlık rolünün arkasına gizlenmemesi, duygu ve düşüncelerini açıklıkla ifade etmesi anlamına gelir. Danışman, içten ve samimiyse kendiliğinden davranır, savunucu değildir (yaşamında güçlü ve zayıf yönlerini bilir ve buna göre davranır), tutarlıdır (düşünce ve davranışları birbiriyle uyumludur) ve kendini açabilir (öfke, kızgınlık, hayal kırıklığı, sıkıntı, üzüntü ve mutluluk gibi duygularını yaşar ve ifade eder; bu duygularından kaçmaz) (Egan, 1975). 

2. Koşulsuz Kabul:

 Danışman ikinci bir önemli tutum olarak danışana bir insan olarak önem vermelidir ve bu değer koşulsuz bir değer olmalıdır. Yani, danışanın düşünce, tutum ya da davranışlarındaki olumlu veya olumsuz değişmelere bağlı olmamalıdır. “Şöyle yaparsan ben de seni severim veya takdir ederim.” tarzı ifadeler yanlıştır. “Seni sen olarak kabul ediyorum, değer veriyorum.” ifadesi ise doğrudur (Corey, 1996). Danışan ister fakir, ister zengin, ister zenci, ister beyaz, ister dindar, ister ateist, yani her ne olursa olsun olduğu gibi kabul edilir. Böylece danışan, danışman’ın kendini kabul ettiğini fark eder ve maskesini indirir, direncini kırar ve kendisini olduğu gibi kabul eder; sonuçta da değişmek için amaç saptar ve eyleme geçebilir (Voltan Acar, 1998).

3. Açık Empatik Anlayış: 

Rogers’a göre empati, “Danışanın öznel dünyasını, sanki kendi dünyasıymış gibi fakat niteliğini kaybetmeden hissetmek...”tir (Akt: Voltan Acar, 1998). Danışman, danışanın dünyasına girip, onun dünyayı nasıl algıladığını hissedebiliyorsa, danışanın duygularını ve bu duyguların altında yatan davranış ve yaşantıları anlayıp bunu karşısındakine iletiyorsa, açık empatik anlayış sahip demektir (Egan,1975).

 Empati kurabilmekdanışanın kendisinin anlaşıldığını hissetmesi açısından oldukça önemlidir. Çünkü böylece danışan direncini kırarak, kendisini anladığını hissettiği danışmana kendini açabilir, problemin çözümüne ve eyleme geçme konusunda danışanı teşvik edebilir. Arkonaç (1998)’a göre, danışanın uzaklaştırmak istediği duygu ve isteklerinin farkına varmasına yardımcı olabilir. Empatik sürecin çok uzaması ve danışman’ın danışanın yaşantısını sürekli ve yoğun bir biçimde paylaşması sakıncalıdır. Danışman’ın kendi kimliğini kaybetmesine, danışmanın amaç ve yöntemlerini unutmasına, kendi benliğiyle danışanın benliği arasındaki ayrımı yitirmesine yol açabilir (Öztürk, 1997).
 

             4.Benlik-Benlik Tasarımı: 

Rogers’ın kişilik teorisindeki en önemli kavram benliktir (Akt: L. Atkinson, C. Atkinson, R. Hilgard, 1995). Benlik, “Ben”i karakterize eden düşüncelerin, algıların ve değerlerin tümüdür; benlik “neyim” ve “ne yapabilirim” farkındalığını da içerir. Algılanan bu benlik kişinin hem dünyayı hem kendi davranışını algılamasını etkiler. Benlik kavramının gerçekliği yansıtması gerekmez; bir kişi çok başarılı ve saygın olabilir, ancak kendisini tamamıyla başarısız görebilir.

            Sonuç olarak Rogers’a göre, birey her yaşantıyı benlik kavramıyla ilişki içinde değerlendirir. İnsanlar benlik imgeleriyle tutarlı davranmak isterler; tutarlı olmayan yaşantı ve hisler tehdit edicidir. Bir kişi, benlik imgesiyle tutarsız olduğu için ne kadar çok yaşantı alanını inkar etmek zorunda kalırsa, benlik ve gerçeklik arasındaki uçurum o kadar geniş, anksiyete potansiyeli o kadar büyük olur. Hayata karşı uyumsuzluk artar, duygu heyecan bozuklukları oluşur. İyi uyum gösterenler de benlik kavramı, düşünce, yaşantı, ve davranışları tutarlıdır; benlik katı değildir, esnektir ve yeni yaşantı ile fikirleri hazmettikçe değişebilir. Rogers’ın kuramındaki diğer benlik, ideal benliktir. Herkesin nasıl bir insan olmak istediği yolunda düşünceleri vardır. Gerçek benlik ideal benliğe ne kadar yakınsa birey de o kadar mutlu olur. İdeal ve gerçek benlik arasındaki büyük fark, mutsuz, tatminsiz bir insan yaratır (L. Atkinson, C. Atkinson, R. Hligard, 1995).

 

KAYNAKÇA

§   Gençtan, Engin. Psikanaliz ve Sonrası, 1988

§   Kuzgun, Yıldız. Rehberlik ve Psikolojik Danışma, 2000

§   Köknel, Özcan. Davranış Bilimleri (Ruh Bilim), 1989

§   Richard Nelson-Jones. Danışma Psikolojisi Kuramları, 1982

§   Rogers. Carl, Etkileşim ve Tedavi Grupları, 1970

 
Herşeyin bir güzelliği var, herkes göremese de...  
  PSİKOLOJİK DANIŞMAN
AHMET VURAL
 
HAFTALIK PROGRAM  
  Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.
 
Bugün 123 ziyaretçi (149 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol