ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ
Erickson hipnozdan aldığı teknikleri indüksiyon ritüeline gerek olmadan başarılı bir şekilde psikoterapiye uygulamaktaydı. Yani “hipnoz yapmadığında” bile hipnoz yapan bir insandı (Zeig, 1985 S.5). Bu bakımdan Ericksonian Hipnoz ve Ericksonian psikoterapi arasında fark yoktur bile denilebilir. Zaten onun yaklaşımı töröpatik hipnoz olarak isimlendirilir.
DANIŞAN DEĞİŞİME ZORLANMAZ
Ericksonian Psikoterapinin en belirgin özelliklerinden birisi danışanın değişime zorlanmamasıdır. Bu özelliği bakınız Erickson nasıl vurguluyor.
"Psikoterapide ilk anlamanız gereken şey; danışanın düşüncelerini değiştirmeye zorlamamanız gerektiğidir. Danışanınızın düşüncelerini değiştirmeye zorlamaktansa o düşünce ile birlikte yol alınız (o düşünceye eşlik ediniz) ve danışanınızın düşüncelerini kendi isteğiyle değiştirmesine olanak sağlayan durum ve fırsatlar yaratınız." (Erickson & Zeig, CP, p.335)
PSİKOTERAPİDE TECRÜBE Mİ ÖNEMLİDİR YENİLİKÇİLİK Mİ?
"Her hasta için yeni bir teori geliştiririm."
Dr. Milton. H. Erickson
Kısa dönem terapileri uygulamada bazı araştırmalar (Frank,1973, S.167) göstermiştir ki henüz üniversite sıralarındaki öğrenciler, psikiyatristlerle aynı oranda başarılı sonuçlar elde edebilmektedirler. Çünkü psikiyatristlerin elindeki "tecrübe" öğrencilerin elindeki yenilikçiliğe ve dinamizme galip gelememektedir. Prof.Dr.Sidney Rosen Ericksonian terapide öğrencilerde bol miktarda bulunan merakın, gayretin, şevkin, yenilikçiliğin her zaman olumlu sonuçlar getirdiğini vurgular ( Zeig & Lankton 1985 S. .
TERAPİST AKTİF OLMALIDIR
Erickson eğer siz yapmazsanız ben yaparım diyecek kadar terapide aktiftir. Terapist sadece konuşan ya da telkin veren kimse değil gerektiğinde organize eden, yaparak gösteren bir rehberdir. Erickson terapiyi rahatlıkla seans odasının dışına çıkarabilirdi. İnsanlara kaba davranmakla ilgili sorunu olan bir hastası ile akşam yemeğine çıkarak hastasının garsonlara davranışları üzerine psikoterapi yapabilirdi.
Ericksonian psikoterapi esnek ve stratejiktir. Erickson "Psikoterapide tüm yaptığınız ilk önce hastanızın dünyasını örneklemek, sonra hastanın dünyasına örnek olmaktır." demektedir.
ÇOK BOYUTLU (MULTİ LEVEL) İLETİŞİM GEREKTİRİR
Ericksonian psikoterapi, hastayla multilevel (çok taraflı, çok yanlı) iletişim gerektirir. Tüm psikoterapistler bilir ki hasta bir çok şekilde ve çok boyutlu olarak terapisti ile iletişime geçebilir. Erickson bunun bilincine varmamızı sağladı. Bir bayan danışanım duygularını resim çizerek ifade etmeyi seviyor, eve kapanıyor ve dışarı çıkmıyordu. Her seanstan önce bana karanlık canavarlarla dolu, cehennem tasvirli resimler getirirdi. Çünkü evin dışındaki dünyayı adeta bir cehennem olarak görüyordu. Ben de getirdiği cehennem manzaralı resmin hemen kenarına iki yumurta, iki kedi bir tava, çatal-bıçak, yatak-yorgan, çöp kovası gibi nesnelerin resmini çizdim. Danışanıma verdiğim gizli telkin şuydu:"Evden dışarı çıkmazsan hayatın bu ev eşyaları gibi basit ve anlamsız bir hale gelir”
Erickson’a göre psikoterapi "İyi fikirlerin, kötü fikirlerle yer değiştirmesidir." (Erickson’un sohbetlerinden alınmıştır ,1978).
Erickson psikoterapi, patolojiye odaklanmayan bir öğrenme yaklaşımıdır. Erickson nevroz ve psikoz gibi yaşam sorunlarını "Defolu bir öğrenmenin ürünü" olarak görürdü. Ericksonian yaklaşımda hipnoz terapistin danışanıyla en iyi kontağı kurabilmesi ve onu anlayabilmesi için bir vasıtadır (Zeig & Lankton, 1985).
İHTİYAÇ DUYDUĞUMUZ KAYNAKLAR İÇİMİZDE MEVCUTTUR
Erickson’a göre psikoterapi ortamında danışanın ihtiyaç duyabileceği her türlü kaynak bilgi, danışanın özgeçmişinde ve içinde mevcuttur.
DANIŞANIN RUH HALİ DEĞİŞTİRİLMELİDİR
Tüm psikoterapilere şöyle bir göz attığımızda değiştirilmiş bilinç hallerinde değişimin meydana gelme ihtimalinin yüksek olduğunu görürüz. Psikoterapistlerinde tatile çıkmayı önermelerinin önemli bir nedeni, tatilde danışanın her zamanki alıştığı bilinç halinden çıkarak daha farklı bir bilinç haline girmesine yardımcı olmaktır.
Rossi hipnotik indüksiyonun basamaklarını açıklarken ikinci basamakta danışanın alışılmış zihinsel olumsuz kurulumlarını (Erickson’un ifadesi ile mental setlerini) kesintiye uğratmak gerektiğini belirtmektedir (Erickson & Rossi, 1979). Erickson’a göre danışanın algı ve davranışlarında meydana getirilecek her yumuşama yararlıdır.
PSİKOTERAPİ SAMİMİYET VE YAKINLIK (RAPPORT) İÇERMELİDİR
Erickson’a göre teröpatik ilişki samimi ve yakın olmalıdır. Terapist ile danışan arasındaki kalın duvarlar yıkılmalıdır ki danışan telkine açık olsun ve terapistinin telkinlerini kendi doğal düşünceleriymiş gibi kabul etsin.
SELF KONCEPT’İN (BENLİK SAYGISI) DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKİR
Tüm başarılı psikoterapiler gizli veya açık şekilde danışanın kendilik kavramı hakkındaki imajlarını değiştirirler. Danışanın içsel senaryoları ve içsel diyalogları trans durumunda değiştirilmeye çok yatkındır.
DENEYİM DAHA ÖNEMLİDİR
"Psikoterapi kitaplardan öğrenilmez. Psikoterapi tecrübe ile öğrenilir."
(Erickson’un kişisel sohbetlerinden)
From ve Reichman’in dediği gibi "Hastanın tecrübeye ihtiyacı vardır, açıklamaya değil. "Danışan doğal olarak kendisi hakkındaki bir çok şeyi terapistinden daha iyi bilebilir. Yüksek konsantrasyonun bulunduğu hipnoz halinde danışana elbette olumlu deneyimler yaşattırmak daha kolaydır. Erickson bu bakımdan fantezileri ve geçmiş deneyimleri gündeme getirir.
TERCİHLERİ ÖĞRETİNİZ
Erickson’a göre insanlar hasta ve sorunlu iken bile kendileri için en iyi tercihi yapmışlardır. Semptomlar danışanların kendi tercihleridir. Bu tercihler bilinçli ya da bilinçdışı yapılabilir. Terapist, danışanın seçeneklerini arttırmanın yollarını aramalıdır.
Erickson’a cinsel sorunları ve kusma şikayeti olan bir bayan gelir. Bayanın annesi ölmüştür. Anne kızına "Erkekler ne isterse, senden zevk almak için istiyorlardır. Onların isteklerini yerine getirmemelisin. Onların isteklerini ancak kötü kirli kızlar yerine getirir." demiştir. İşte bu anne kızına kötü cinsel telkinlerde bulunmuş, olumsuz bir hipnozla kızın hastalanmasına neden olmuştur. Kızını cinsel sorunlara sahip olacağı bir yola sokmuştur. Bu kötü telkin erkeklerle yakınlaştığı anda kusmak şeklinde ortaya çıkar. Kız aldığı bilgileri doğrultusunda doğru davranmaktadır. Erickson'a göre insanlar her durumda kendileri için en doğru olanı tercih ederler. Tercihleri değiştirmek istiyorsak bakış açısını değiştirmeliyiz. Buradan da anlaşılacağı gibi henüz kognitif (bilişsel) terapilerin ortaya çıkmadığı dönemde Erickson bilişsel terapi uygulayabilmekteydi.
TEORİLER DEĞİL AMAÇLAR ÖNEMLİDİR
Psikoloji “niçin” sorusu ile ilgilenmeye adanmakla birlikte “nasıl” sorusu neredeyse tamamı ile gözden kaçırılmıştır (Zeig, 1985). Bekli de bundan dolayı Avrupa geleneğine uygun psikoterapi yaklaşımları teorileri yüceltmiştir. Erickson psikoterapiyi teoriler yerine sonuçlara yönlendiren en önemli isim olmuştur.
Psikoterapi normalden sapmaların nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışırken anlamanın tek başına değişime yol açacağını gizliden gizliye varsaymıştır.
PSiKOTERAPİYİ ZARAFET HALİNE GETİRMEK
Ericksonian yaklaşımda beklide en önemli fark telkinlerin gizli de verilebilmesidir. Telkinin ne oranda gizli olacağını belirleyen şey hastanın telkine direncidir (Zeig 1980). Telkinleri bazı anekdotların, cümlelerin, kelimelerin içine saklamak bazı hastalar için telkinin kabul edilirliliğini arttırmaktadır. Ayrıca telkinleri bu şekilde gizli vermek psikoterapinin zarafetini arttırarak psikoterapiyi hasta ve terapist için daha ilginç ve eğlenceli hale getirmektedir.
Bir danışanıma neden daha önce psikoterapiye gitmediniz diye sormuştum. Danışanım şöyle yanıt verdi: “Sorunlarımı deşerek kanatmak istemedim” İşte psikoterapi denilince akla gelen çağrışımlar.
Oysa Ericksonian psikoterapiden sonra bu konuşmalar. "Yahu bir psikoterapiste gittim çok enteresan bir adam ! Oldukça hoş sohbeti var !"şeklinde değişir. Ruhsal gerginlikler ve sorunlar içindeki hastayı bir de sıkıcı psikoterapi ortamıyla bunaltmaya gerek yoktur.
Erickson mizahın psikoterapide her şekilde kullanılmasını teşvik ederdi. Mizahın iyileştirici gücünün keşfi yaklaşık yirmi yıl öncesine dayanıyor. Mizah, danışan ve terapiste kavramları perspektife oturtmakta yardımcı olur. Psikoterapi ortamında yapılan mizah, danışana “Çok kısa olan yaşamımızda bazı amaçları gerçekleştirirken yaşamımızdan zevk almalıyız” telkinini verir. Yaşamda bir çok şeyi ölüm kalım meselesi haline getirmiş danışanlara risk almayı ve değişime cesaretli olmayı öğretebilir.
Ben Erickson’u biraz da Amerikalı psikoterapistlerin Nasrettin Hocası olarak değerlendiriyorum. Erickson terapi esnasında şok ve sürpriz şeklinde ortaya çıkan esprilerin danışanının katı zihinsel setlerini kırdığını düşünürdü.
Her psikolojik sorunun doğasında üzüntü mevcuttur. Danışanı sorunun doğasından ne kadar uzaklaştırabilirsek, tedavinin süresini o kadar kısaltmış oluruz.
ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ KISA DÖNEM STRATEJİK PSİKOTERAPİDİR
Kısa dönem stratejik psikoterapinin kurucusu Erickson’dur. R.Sherman ve Anderson (1978) ilk defa psikoterapiye başlayan danışanlardan bir gruba psikoterapinin dört seansta sonlanacağını söylerken diğer gruba hiç bir bilgi vermemiştir. Psikoterapinin dört seansta biteceği söylenilen grup gerçekten psikoterapiden daha fazla yararlanmış, terapiler daha erken sonlandırılmıştır.
TERAPİSTİN AMAÇLARI NE OLMALIDIR ?
1. Hipnoterapistin amacı danışanın uyum (compliance) gücünü arttırarak geliştirilen işbirliği sayesinde teröpatik amaçlara ulaşmaktır. Başka bir deyişle danışanın potansiyellerini uyandırarak iyileşmesine yardımcı olmaktır. Geleneksel hipnoz ise bir anlamda hastayı verilen her emre itaat etmeye davet eder. Geleneksel hipnozculardan Kroger’e göre (1963) hastaya öneri sunmak bile telkin sayılamaz çünkü böyle bir öneri kibar kalır. Geleneksel anlamdaki hipnotik telkin otoriterdir.
2. Danışanların yaşamları için hakimiyet duygusunu geliştirmelerini sağlamak.
3. İyimserlik duygusunu geliştirmek.
4. Benlik saygısını (self esteem) arttırmak.
5. Rahatlık duygusunu danışanın tüm yaşamına yaymak.
ERİCKSONİAN YAKLAŞIM NEDEN ETKİLİDİR?
Ericksonian terapinin tanınmış isimlerinden ve Erickson’un öğrencilerinden olan Prof.Dr. Sidney Rosen Erickson terapisinin etkili olduğu konusunda şu önemli açıklamayı yapmaktadır:
1. Ericksonian terapi yeniden çerçevelemenin önemini vurgular.
2. Patoloji üzerine odaklanmaktansa sağlık ve şifa üzerine odaklanır.
3. Hastalığın başlangıcına odaklanmaktansa terapinin amaçlarına
odaklanır ( Zeig & Lankton 1985 )