ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BİLİŞSEL GELİŞİM
SOYUT İŞLEMLER DÖNEMİ (11 YAŞ SONRASI)
Bu dönemin özelliği, çocuğun artık “yetişkin” gibi (soyut) düşünebilir hale gelmesidir. J.Piaget bu konuda araştırmalar yapmış ve birtakım sonuçlara ulaşmıştır:Çocuk ya da ergen, bu dönemde tümevarım ve tümdengelim yöntemleriyle düşünebilecek düzeye erişir. Bu dönemden önce, çocuğun tümevarım ve tümdengelim yöntemleriyle düşünememesinin nedenleri şunlardır;
1. Nesne ve olgular arasındaki ilişkileri kavramadaki yetersizlik;
2. Çocuğun “iç dikkat” alanımdaki darlık;
3. Çözümleme bireşim (analiz ve sentez) yapmadaki yetersizlik;
4. Daha önceki olgu ve olayları anımsamadaki yetersizlik (unutkanlık)
7-8 yaşlarına gelen çocuk, bu bakımlardan, istenen düzeyde olmasa da, bir gelişme göstermiştir.
Tümdengelim için, genellikle, erinlik yıllarının sonunu beklemek gerekir.çocuğun soyut düşünebilme yeteneğini kazanması, geniş ölçüde, zekanın gelişmesini gerektirir.J.Piaget’nin kuramı üzerinde incelemelerde bulunan Dr. Gülseren Günçe, bu konudaki düşüncelerini şöyle tamamlıyor:
1. 11 yaşından küçük çocuk, gördüğünün arkasındaki olası ilişkiyi kavrayamaz. Ergen ve yetişkin ise; görünenin gerçeğin ta kendisi olduğundan kuşkuludur; olayların derindeki nedenini armaya çalışır, görünüşe aldanmak istemez.
2. Ergen ve yetişkin, görünen olayları, aralarında zihinden birleştirme yoluyla çoğaltır. Yeni ve ilk bakışta kavranılmayan kombinezonları düşünür. Örneğin, x, y, z gibi 3 olayı, olası bulunan bütün kombinezonları ile teker, teker ele alabilir ve üstelik, bunları yok sayabilir, yani hiçbirini ele almayabilir. Somut işlemler çocuğu ise, yalnız bir ya da iki kombinezon üstünde durur. Bunları da zihinsel işlem yoluyla değil, rastlantı sonucu elde eder.
3. Ergen ve yetişkin düşüncesi, daha az saplantılı ve dolayısıyla daha esnektir. Bu yüzden, beklenmeyen olaylar karşısında düştüğü şaşkınlık daha önemsizdir. Somut işlemler çocuğuna kıyasla daha az paniğe kapılması bundandır. Aynı sonuca değişik yol ve yöntemlerle varabilmesi de, ergen ve yetişkin düşüncesinin esneklik özelliğinden ileri gelmektedir.
Somut işlemler döneminden soyut işlemler dönemine geçişin nasıl olduğu, kesin olarak bilinmemektedir. J.Piaget, bunu ergenlik çağının başlarında görülen nöro- fizyolojik yapı değişikliğine bağlamaktadır.bununla birlikte kişinin içinde toplumun toplumsal ve kültürel yapı ve özelliklerinin de bunda rol oynadığı kabul edilmektedir.
J.Piaget, uzun çalışmalardan sonra şu sonuca vardı:
“Zihinsel işlemler, bütünleşmiş yapılardan kaynaklanmaktadır.bu yapılar, gelişmenin tümüyle yöneldiği denge tiplerini belirler. Bunlar hem organik, hem psikolojik, hem de toplumsaldırlar;kökleri, organizmanın doğal biçimlerine kadar gider.”(Uğur-Şemin, 1980, s.2) Ona göre, çocuğun 11 yaşından önce basit bazı mantık işlemlerini yapamamasının nedeni, düşünce sürecinin yapısındaki özellikleridir.
Şunu da unutmamak gerekir ki, düşüncenin gelişimi bakımından çocuklar arasında fark vardır.
J.Piaget’nin “zihin gelişimi” ile ilgili bu kuramı, eğitimde gözlem ve deneye ne kadar önem verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Öğretimde “somuttan soyuta” ve daha genel olarak, eğitimde “etkinlik” ilkesinin bilimsel dayanaklarından biri budur. Buna, toplumsallaşmayı da ekleyebiliriz. Bu etkinliklere yer verilerek yapılan bir öğretimde, çocuk, hem kendi yaşantıları, zeka bakımından gelişmesine de yol açar. Çocuğun yetişkin mantığına erişmesi, eğitim arcılığıyla hem hızlandırılabilir, hem de kuvvetlendirilebilir. Görülüyor ki çocuk zihni ile yetişkin zihni arasındaki ayrım, yalnız bir nicelik ayrımı değil, aynı zamanda, bir nitelik ayrımıdır. Eğiticinin, bunu da her zaman göz önünde bulundurması gerekir. İlkokullarda bir gözlem, deney ve iş dersi olarak okutulan Hayat Bilgisi dersinin varlık nedeni de budur. Çocuğu, çocuk gerçekçiliğinden, canlıcılıktan, olguların nedenini hep insanlarda ya da doğa üstü varlıklarda aramaktan kurtarmak. Kısaca, çocuğu nesnel düşünüşe alıştırmak(Cavit Binbaşı oğlu, 1995, s.96-97)
Piaget’ye göre birey ergenlik dönemi ile birlikte yetişkin gibi düşünebilme özelliklerini kazanır, soyut düşünebilmeye başlar. Bu dönemde zihinden işlemler yapılabilir, hipotez geliştirilerek problemlere analitik çözümler bulunabilir. Satranç bu açıdan hipotetik düşünmeye ağırlık veren bir oyun olarak örnek verilebilir. Soyut işlemler dönemi ile birlikte kişi satranç oynamaya başlayabilir. Daha önceki dönemlerde satranç karmaşık ve anlaşılmaz bir oyundur. Örnek için, bu dönemdeki bir kişiye “odanın bir köşesinden öbür köşesine kaç olası yolla gidilebileceği” sorulduğunda sonsuz sayıda olduğu cevabı alınabilir. Oysa daha küçük çocuklar iki kenar ve bir orta yol olmak üç yolla gidilebileceğini söylerler.
Bu dönemin diğer bir düşünce özelliği de birleştirmeci (kombinasyonel) düşünmedir.birkaç faktörün birlikte ele alınarak sorunun çözülmesi bu dönemde edinilir. Ayrıca faktörler bu dönemde soyutlanabilir ve bilimsel sorunlara çözümler aranabilir.
Bir sarkacın salınımı neye bağlıdır diye sorulduğunda bu dönemden önceki çocuklar ipin uzunluğu, ağırlık ve uygulanan kuvvet faktörlerini birbirlerinden soyutlayamazlar ve örnek için hem kuvveti, hem ağırlığı değiştirerek çözüm bulmaya çalışırlar. Soyut işlemler dönemi ile birlikte kişi ipin uzunluğunu ve ağırlığı sabit tutup, kuvveti değiştirerek kuvvetin etkili olup olmadığını anlayabileceğini düşünmeye başlar.
Göreli (kişiye, yere, zamana göre değişen) kavramlar da bu dönemde edinir. Göreli bir kavram olan kardeş kavramını çocuk 2-3 yaşlarında iken (belki doğru) kullanmaya başlar, yani çocuğa kaç kardeşin var dendiği zaman çocuk doğru cevap vermeye başlar. Ama kardeşin ne olduğu, kardeşlerin kaçar kardeşi olduğu gibi başkalarının perspektifinden olaya bakabilme özelliği 12-13 yaşlarında edinilir. İlkokul üçüncü sınıf öğrencileri sınıftaki, evdeki kişileri kardeş sayma eğilimi gösterirler. 12 yaş civarındaki ilkokul 5. sınıf öğrencilerinin büyük bir kısmı kardeşin ne olduğunu anlayabilmiş hale gelmiştir. Benzer bir durum yön kavramları içinde geçerlidir. Bir yönden bakıldığında sağda olacağı soyut işlemler döneminde anlaşılır.
Bu dönemde de ergen ben merkezciliği denilen herkesin ona dikkat ettiği gibi bir düşünce biçimi görülür. Bu düşünce biçimi yüzünden ergen herkesin ona baktığı, onu gözlediğini düşünür ve kendini sürekli olarak sahnede hisseder. Bu ben merkezcilik, görüldüğü gibi çocuğun başkasının perspektifinden olaya bakmamasından farklıdır. Ergen başkalarının perspektifine alabilmeye başladığı için “ya onlar ne der?” diye düşünmeye başlamıştır.
Bu dönemdeki kişilere verilecek eğitimde daha çok soyut içeriğe yer verilmesi onların yeni, yeni kazanmaya başladıkları düşünce özelliklerini kullanma fırsatı verecektir. Dersler de bu olanağın sunulması yararlıdır. Ancak hatırda tutulması gereken diğer bir husus ta, derste anlatılan bir takım kavramların hala fazla soyut gelebilmesidir. Bu yüzden laboratuar deneyi gibi yöntemler (özellikle daha önceden yaşantılarının olmadığı hususlarda) eğitimde yararlıdır. Ergenlik dönemine giren kişilerin kardeş kavramını bile henüz tam olarak edinmedikleri akıldan çıkarılmamalıdır.
Eğitim bireysel farklılık gösteren öğrencilere de hitap ettiğine göre sınıfta soyut düşünme özelliğini kazanan öğrencilerin yanı sıra henüz bu özelliği edinemeyen öğrencilerin de bulunabileceği hatırda tutularak somut materyaller kullanılmalıdır. Bu dönem bireysel farklılıkların artmaya başladığı bir dönemdir. Bu yüzden gelişim kuramcıları bu dönemden itibaren yaş belirtmemeye başlarlar.(Bacanlı, 1999, s.56,57)
Soyut işlemsel düşüncenin önemli boyutlarından biri bilimsel düşünce yapısını kazanmaktır. Bilimsel düşüncenin yapısı hipotezler oluşturmak, olası çözümleri sistematik bir şekilde değerlendirmek ve zorlu bir problem karşısında doğru cevaba ulaşmaktır. Karmaşık bir düşünce yapısı gerektiren durumlarda irdeleme, tahayyül etme, hipotez oluşturma ve soyut düşünebilme becerileri geçerli olmaktadır.
11 yaşından sonra ergenin düşünce yapısında meydana gelen önemli değişikliklerden biri, kendinden küçük çocuklara göre daha soyut düşünebilmesidir. Gerçek ve somut uyaranlar ergenin düşünmesi için gerekli olan uyaranlar değildir.Ergen görsel uyaranları olmayan boyutlarda da düşünce üretebilir. Hipotezler, olasılıklar veya tamamen soyut öneriler bağlamında düşünce üretip, olası problemi mantık yoluyla çözümleyebilirler. Ergenin soyut işlemsel dönemdeki düşünce yapısı ve özelliklerini sözlü problem çözme becerisinde görmek mümkündür. Somut işlemsel beceri düzeyindeki çocuk için Ayşe’nin boyu = Cemre’nin boyu problemini çözmesi için problemin elemanlarını görmesi esastır. Oysa soyut işlemsel düşünceye ulaşmış bir ergen için benzeri bir problem sözlü olarak da çözümlenebilir.
Ergenin soyut düşünce niteliklerinden biri de düşünmek için düşünme özelliğidir. Örneğin, bir ergen şöyle yakınabilir: “Ne olduğumu, kim olduğumu niçin düşündüğüm için düşünmeye başladım” .Ergenlerde düşünceye ve düşüncelerin soyut özelliklerine eğilim ve ilgi artmıştır. Ayrıca ergenlerin düşünceleri olasılıklar ve idealizm yüklüdür. Daha küçüklerde ise düşünceler nesnel özellikler ve bilinç ile belirlenmiş bir durumdayken, ergenlerin düşünceleri kendilerinde ve başka kişilerde olmasını arzu ettikleri ideal özellikler ve spekülasyonlara yüklüdür. Bu tür düşünceler de ergenin kendisini ve başkalarını ideal özellikler ile karşılaştırmasına imkan sağlar. Genç olası durumlar ve hayallerle yüklü düşünce alemi içindedir ve ergen bu düşünceler içinde sabırsızlık ve kararsızlık gösterir.
Kişiler son çocukluk döneminden sonra akıl yürütme özellikleri itibariyle de değişme gösterirler.Ergenlik yıllarında akıl yürütmenin esaslar, hipotezler kurup, hipotezlerden sonuç çıkarma şeklinde gerçekleşmektedir. Hipotez – sonuç muhakemesi şeklinde tanımlanan bu akıl yürütme tarzı, bilimsel anlayışın temelini oluşturur. Ergenin akıl yürütme şekli soyut işlemsel düşüncenin karakteristikleri ile açıklanabilir. Gerçeklerden farklı olarak varsayım ve olasılıklarla düşünme ve sürekli kendi düşüncelerine yansıtması şeklinde bir düşünce mekanizması vardır. Bu düşünce mekanizması ergenliğin tipik özelliklerinden sorumludur. Ergen kendi dünyasına odaklaşmış, gelecekle ilgili planlarla meşgul, geleceğe yönelmiş ve ideolojik bakış açıları geliştirmekle ilgilidir.
Soyut işlemsel düşüncenin iki aşamada olduğu kabul edilmektedir. Birinci aşamada hipotez oluşturma becerisindeki artış nedeniyle sınırsız olasılıkları içeren düşünceler ağırlıklıdır. Bu aşamadaki ergenin düşüncesinde gerçekler bastırılmıştır. İdeal olan ve olası olan düşünce tarzı hakimdir. Ergenliğin ortasına doğru gencin zihinsel yapısında bir dengelenme görülür. Ergenliğin ikinci aşamasında, gençler artık düşünce ürünlerinde yaşantının kendisiyle bağdaştırma durumundadırlar.
Soyut işlemsel düşüncenin yerleşmesi konusunda Piaget (1952) başlangıçta 12-15 yaşı esas almıştır. Soyut işlemsel düşüncenin ilk yılların da olduğunu kabul etmiştir. Ancak daha sonraki yapıtlarında Piaget (1972) Soyut işlemsel düşüncenin yaklaşık 15-20 yaşları arsında yerleştiğini iddia etmiştir.
Soyut işlemsel düşüncenin gelişim özelliklerini Piaget’in özümleme ve uyum temel kavramları ile de açıklamak mümkündür.Özümleme, ergenlerin mevcut bilgilerine yenilerinin alması, yani bilgiyi içselleştirmesi şeklinde gerçekleşir. Uyum mekanizması da ergenin yeni bilgilere ulaşmasıdır. Ergenliğin başlangıcında zihinsel süreçlerin uğradığı değişikler gereği özümleme mekanizmasında bir artış mevcuttur. Bu özümleme sürecindeki yoğunlaşma ergenin dünyasında çok fazla sübjektif ve idealistik değerlendirmesine zemin hazırlar. Orta ergenlik noktasında özümleme ve uyum mekanizmalarında bir dengeleme söz konusu olur. Ergen uyum sürecini kullanarak bilişsel zenginliğini geliştirir. Bu bağlamda soyut işlemsel düşüncenin özümleme safhası ergenliğe geçişi belirlemektedir.(Aydın, 1997, 156, 157)
11 yaşından sonra başlayan ve mantıksal düşünmenin yetişkinler düzeyine eriştiği bu döneme “Formel İşlemsel Dönem” denir. Bu evrede çocuklar görüşlerini haklı gösterebilecek düşünce kurallarını ve mantık yollarını bulmaya başlarlar. Piaget, formel işlemlerin diğer insanlarla işbirliği sayesinde oluştuğunu ileri sürer. 7-8 yaşlarından itibaren sosyalleşmeye başlayan çocuk, 11-12 yaşlarında oyun kurallarının kişiler arası anlaşma sonucu meydana geldiğini anlayacak kadar bu alanda ilerlemiş durumdadır. Görüş alışverişi ve tartışma çocuğun yaşamında önemli bir yer almaya başlar. Ergenliğin başlangıcıyla birlikte sosyal yaşam içinde kişisel görüş ve tartışmaları içeren bir işbirliği gerekli olmuştur artık. Bu da çocuğun anlayışının giderek geliştiğini ve daha önce sahip olmadığı bazı alışkanlıkları kazandığını gösterir. Bunun sonucu olarak da çocuklar bazı tahmin ve varsayımlar ileri sürebilirler. Kurduklar varsayımları sınamadan geçirir, soyut düşünür, genellemeler yapar ve soyut kavramları kullanarak bir durumdan ötekine geçebilirler.
Çocuklar giderek birbirlerini daha iyi anlayabilirler, başkalarının görüş açılarına göre düşünebilirler. Bu durum olaylar olmadan sonuçlarını kestirme yeteneğini geliştirir.Bir başka deyişle, söylemeden, harekete geçmeden bir şeyi düşünüp tartma (reflection) süreci, çocuğu zihinsel bir tartışmaya yöneltir. Buna “içselleşmiş düşünce ya da konuşma” denebilir.
Böylece Piaget, formel düşünüşün işbirliği yoluyla bir sosyalleşme süreci olduğunu ileri sürer ve şöyle der: “zeka söz konu olduğunda, işbirliği nesnel olarak yürütülen bir tartışmadır. Çalışmada işbirliği, fikirlerde alışveriş, karşılıklı kontroldür.” Piaget’ye göre, mantığın gelişmesi ve kurulmasında işbirliği önemli bir dizi davranış biçiminin temelidir. Formel işlemlerin bu gelişimi, işbirliği ve tartışma olmaksızın gerçekleşemez.