PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK
PSİKOTERAPİLER  
  ANA SAYFA
  İletişim
  ERİCH FROMM VE HÜMANİSTİK PSİKANALİZ
  DİNAMİK PSİKOTERAPİ
  KAREN HORNEY VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM
  AKILCI-DUYGUSAL TERAPİ
  ROGERS ve BİREY MERKEZLİ DANIŞMA YAKLAŞIMI
  GERÇEKLİK TERAPİSİ
  GEŞTALT TERAPİ ( F. PERLS )
  Holistik Tedavi
  VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ
  AYNA TERAPİSİ
  BİBLİO TERAPİ
  BİLİŞSEL PSİKOTERAPİ
  BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
  Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi
  Bütünleyici Bireysel Terapi ( BBT )
  çözüm odaklı kısa süreli yaklaşım
  EMDR TERAPİ
  ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ
  E-TERAPİ
  Feminist terapi
  FOTOTERAPİ (IŞIK TERAPİSİ)
  Hidro Terapi
  HİLL & O'BRİEN TERAPİSİ
  HÜCUM TERAPİSİ
  JUNG TERAPİ
  LOGOTERAPİ
  Müzik Terapi
  Oyun Terapisi
  Pozitif Psikoterapi
  Sine-Terapi
  ŞEMA TERAPİ
  HİPNO-TERAPİ
  AİLE DANIŞMANLIĞI
  CİNSEL TERAPİ
  ERGENLİK PSİKOLOJİSİ
  LİNK
  ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
  nevzat tarhan
  Konuşma ve Dil Terapisi
  ÇOCUK RESMİNİN GELİŞİM AŞAMALARI
  PSİKOTERAPİ TÜRLERİ
  HİPPOTERAPİ
  Yiğidi Öldür Terapi Deme!
  Duanın Psikolojik ve Sosyolojik Faydaları
  PSİKOLOJİK DANIŞMA İLKE VE TEKNİKLERİ
  Ön Görüşme Sürecinin Öğeleri
  TERAPÖTİK İTTİFAK VE İLİŞKİ
  DOĞU HİKAYELERİYLE PSİKOTERAPİ
  empati ve empatiyi iletme
  İLK GÖRÜŞME
  Seçmeci (Eclectic) Yaklaşım
  PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
  Psikolojik Danışma Süreci
  Psikolojik Danışmada Danışmanın Rolü ve İşlevi
  Psikolojik Danışmanın Amaçları
  psikolojik yardım aşamaları
  kendini tanıma rehberi
  KİŞİLİK TESTİ
  DEPRESYON
  Depresyon Testi
  STRESE DAYANIKLILIK ÖLÇEĞİ
  HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIM
  ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
  NE KADAR PANİKSİNİZ?
  DUYGUSAL ZEKA TESTİ
  Hipnoz ve Depresyon
  Hipnoz ve kötü alışkanlıklar
  Hipnoz, Çözülme ve Travma
  HİPNOZ VE KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Kontrolünde Hipnoz
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ
  Yeme Bozuklukları ve hipnoz
  Zeka Geliştirmek İçin 5 Yöntem
  Adleryan Terapi Teknikleri
  KENDİNİZİ DERS ÇALIŞMAYA NASIL KONSANTRE EDEBİLİRSİNİZ?
  BİOENERJİ
  EMPATİ
  Evlilikte Stres Kaynakları
  Stres ve Manevi Yaşam
  Stres ve Sabır
  Stres
  Kendi stresini yönetmede teknikler
  Stres’in Etkileri
  pozitif stres yönetimi
  GRUP PSİKOTERAPİSİNDE DEĞİŞMEYE YOL AÇAN SAĞALTICI FAKTÖRLER
  Grupla Psikolojik Danışma
  ÇOCUKLARDA DÜŞÜNME BECERİLERİ NASIL GELİŞTİRİLİR?
  Zeki çocuklar yetiştirmenin püf noktası
  Bediüzzaman'ın Eğitim Yaklaşımı
  İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler
  Proaktiflik ya da Reaktiflik
  Tûl-i Emel
  Bediüzzaman'a Göre Bilimin Değeri
  Akıl ve Duygular
  Akla Uygunlaştırma
  Aşırı girişkenlik
  Bastırma Mekanizması
  Belirsizlikler İçinde Aranan Güven Duygusu
  Birlik ruhu için şeffafiyet
  Depersonalizasyon
  Duygu Çağı
  En ucuz enerji kaynağı: Tebessüm ve selâm
  Güzelliğin yeniden tanımlanması
  Hayat ve Anlamı
  Hayat yolculuğunda çelişkili duygular
  İç Sesler
  İnancın Sosyolojik Boyutu
  İnsanlık Peygamberlere Muhtaçtır
  Kendini Gözlemleme
  Korkularımız
  Kulluk Psikolojisi
  Mutluluk Öze Dönmekle Olur
  Olayların gerçek boyutu
  Olumlu olmak
  Ölümü Düşünmemek Başını Gaflet Kumuna Sokmaktır
  Savunma Mekanizmaları ve Başaçıkma Şekilleri
  Suçluluk duygusu
  Şefkat
  Varlığın besmelesi olan sevgi
  Varlığın öz enerjisi: Muhabbet
  GESSELL GELİŞİM TESTİ
  Hipnoterapi nasıl uygulanır
  Hipnoz Hastasının Özellikleri
  Hipnotik Seansın Özellikleri
  Hipnoz Nasıl Uygulanır
  Hipnoz Nedir
  Hipnoz Teknikleri
  hipnozda uyulması gereken kurallar
  hipnozun uygulanmaması gereken haller
  Hızlı Hipnoz Tekniği
  Kendi Kendini Hipnoz (Oto-Hipnoz)
  ÖRNEK HİPNOTİK ENDÜKSİYON
  HİPNOZ HAKKINDAKİ MİT (BATIL DÜŞÜNCELER)'LER
  AİLE TERAPİSİ UYGULAMASINDA TEROPÖTİK YAKLAŞIM
  Aile ve Evlilik Terapisinde Amaçlar
  AİLE TERAPİSİ ÖZEL NOTLAR
  aile terapisi uygulama örnekleri
  Aile-Evlilik-İlişki Terapisi Nedir
  Evlilik Problemleri Nasıl Çözülür: 9 Öneri
  PSİKODİNAMİK VE BOWEN AİLE TERAPİLERİ
  YAŞANTISAL AİLE TERAPİSİ
  AİLE İÇİ PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI
  Cinsel Danışma ve Rehberlik - Uygulama
  CİNSEL TERAPİDE EV ÖDEVLERİ
  Cinsel Sorunlarda Hipnoterapi
  Holistik Cinsel Terapi
  CİNSEL PROBLEMLER
  ERGENLERLE İLETİŞİM
  ERGENLİKTE DİN VE AHLAK GELİŞİMİ
  ERGENLİK (PUBERTE) DÖNEMİ FİZYOLOJİK GELİŞİM
  ERGENLİK VE KİMLİK BOCALAMASI
  ERGENLİK DÖNEMİ ARKADAŞ İLİŞKİLERİ
  ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BİLİŞSEL GELİŞİM
  ERGENLİKTE CİNSEL GELİŞME
  GENÇ KIZ SAĞLIĞI
  ERGENLİKTE DAVRANIM BOZUKLUKLARI
  ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM
  ERGENLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI
  ERGENLİKTE TOPLUMSAL GELİŞİM
  SOSYAL FOBİ
  ÖZGÜL FOBİ-2
  Psikolojik Rapor Yazma
  Gazali'nin Motivasyon Teorisi
  Hz. Muhammedin Evlilik Hayatı Ve Tavsiyeleri
  HİPNOZ
  HİPNOZ TEKNİKLERİ
  BİLİŞSEL-GELİŞİMSEL TERAPİDE HİPNOZUN KULLANIMI
  Hipnoz ve Depresyon-1
  HİPNOZ VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
  HİPNOZ ve Yeme Bozuklukları
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde-üstesinden gelinmesinde –yönetiminde (management) Hipnozun kullanımı
  Hipnoz ve Anıların Çağrımı
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarında Hipnoz
  KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ-1
  Hipnoz, Çözülme ve Travma-1
  Kişilik ve Psikotik Bozukluklar
  HİPNOTİK TELKİNLER İÇİN CÜMLELER KURMA
  Affect Bridge (Hipnoanalitik Yöntem)
  STEIN’İN SIKILMIŞ YUMRUK TEKNİĞİ
  KENDİLİK DEĞERİNİ ARTTIRMA ÖNERİLERİ
  BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ
  BEİER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
  COOPERSMıTH ÖZSAYGI ENVANTERİ
  CORNEL İNDEX TESTİ
  SCL–90-R
  RATHUS ATILGANLIK ENVANTERİ
  PSİKOLOJİK DANIŞMA--Temel Öğeler
  TERAPÖTİK İLETİŞİM
  KISKANÇLIK
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 1
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
  OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUĞU
  PANİK BOZUKLUĞU - PANİK ATAK
  TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
  Alzheimer
Grupla Psikolojik Danışma

Grupla Psikolojik Danışma



Psikolojik Danışman:

Psikolojik danışma psikolojik danışman ile yardım talebinde bulunan bir danışan ya da danışanlar arasında geçen kabul edici ve güven verici bir ilişkidir. Bu ilişkide danışanın kendisini en fazla rahatsız eden duygu ve düşünceleriyle yüzleşmesi, bunları ifade etmesi ve bunların üstesinden gelmeyi öğrenir. Ayrıca bu sorunlarının üstesinden gelmede özetle davranışlarını değiştirmede gereksinim duyduğu, kendine güven ve cesaretini geliştirir. Danışanlar, geliştirdikleri bu yeni davranışın çare olmadığını, işlemediğini anladıklarında, danışma ilişkisinin güven veren ortamında bu durumu değerlendirebilir, neden işlemediğine kafa yorabilir, değişikliğe gidebilir ve deneyecek başka yaklaşımları devreye sokabilir, deneyebilir. Bazen uyumlarını geliştirmek için yeni beceriler kazanmaları gerekebilir.
Bu sürecin en önemli noktalarından biri psikolojik danışmanın dinleme becerilerine sahip olmasıdır. Bu süreçte danışan bir yandan danışanı önemser, içten davranırken aynı zamanda kendisinin ayrı ve farklı bir birey olduğunu unutmaması ve bu ayrımı becerebilmesi gerekir. Ayrıca, bu süreçte danışandan değişmesini beklediği tutum ve davranışları konusunda ona yardım edebilmek için beklentilerini açıkça ortaya koyabilmesi gerekir. Danışman ayrıca, danışma ilişkisini silecek, ortadan kaldıracak duygusal reaksiyonları yaşamadan danışanı derinde hissedebilmelidir. Böyle bir ilişki danışana danışmana güven duymasını sağlar, belki de şimdiye kadar tartışmadığı hatta kendi kendisine bile itiraf edemediği, kabul edemediği sorunlarını korkmadan ortaya koyabilmesi ve bunları tartışıp masaya koyabilmesinde kendi kendisine dürüst olmasına yol açar. Bir an için dürüst ve açık olması nedeniyle danışman ya da danışan arkadaşlarının korkulacak bir tarafı olmadığını keşfettiğinde ise yanlış ve sahte duruşunu değiştirebilir, kendisini daha olduğu gibi kabul edebilir ve uyumunu geliştirici tutum ve davranış değişikliklerine gidebilir.
Rogers (1961) psikolojik danışmanın içten, gerçek duygu ve düşüncelerini açıkça ortaya koyabildiği, ifade edebildiği, danışanı pasif olmayan bir biçimde önemsediği, dikkate aldığı ve empatik anlayışa yer veren bir ilişki biçimi olarak tanımlamıştır. Başarılı sonuçlar alan psikolojik danışmanlar üzerinde yapılan araştırmalarda bu danışmanların aşağıdaki özelliklere sahip oldukları görülmektedir:
1. Empati
2. Saygı (Koşulsuz kabul ya da nonpossessive warmth): Kendi duygu ve düşüncelerine saygı duymayan biri başkalarının duygu ve düşüncelerine de saygı duyamaz.
3. İçtenlik: Danışmanın kendi gerçek duygularını yansıtması. İçtenlik, psikolojik danışmanın her türlü duygusunu hatta düşmanca duygularını bile çekinmeden içtenlikle dile getirmesi anlamına gelmaz. Çünkü terapi terapist için değildir. Ancak danışma sürecinde içtenlik yoksa bireyin günlük yaşamında da içtenlik yoktur demektir.
4. Somutluk: Somutluğun temelde iki yararı vardır. Bunlar:
a. Danışmanın danışanın duygu ve yaşantılarını açık bir biçimde anladığını, doğru bir biçimde anladığını gösterir
b. Danışanı spesifik problemine ve duygusal çatışmalarına odaklanmasına yardım eder.

Etkili Bir Grup Liderinin Kişisel Nitelikleri

 Etkili
§ Bir Psikolojik Danışmanın Özellikleri
 Etkili Grup Liderlerinin Kişisel
§ Nitelikleri
 Liderlik
ü
 Öz-Farkındalık
ü
 İçtenlik
ü
 Sıcak ve Dostça
ü İlişki Kurabilme Yeteneği
 Duyarlılık ve Anlayış
ü
 Kendine Güven
ü
ü Espiri Anlayışı
 Kendini Değerlendirme İsteği
ü
Etkili Liderliğin Gerektirdiği Strateji, Beceri ve Stiller
 Stratejiler
§
§ Beceriler
 Empati
ü
 Sözel Olmayan Davranışlar
ü
 Yüzleşme
ü
 Kendini
ü Açma
 Açık Uçlu Sorular
ü
 Sözleşme, Mukavele
ü
 Geribildirim
ü
ü Sessizlik
 Bilişleri Yeniden Yapılandırma
ü
 Liderlik Stilleri
§
ü Otoriteryen
 Demokratik
ü
Diğer Stiller
Psikolojik danışmanın, danışma sürecinde DANIŞANIN algılarına ilişkin anlamaya çalıştığı üç şey:
A) Danışanın kendi kendisini nasıl algıladığı
B) Problemini nasıl algıladığı
C) Durumunu nasıl algıladığıdır.
Bu süreçte her ne kadar danışanın bu algılarının kaynağına inmek önemliyse de, bu her zaman şart değildir. Bazen bunun kaynağını danışanın kendisi bilmese de olur. Önemli olan danışanın kendi davranışlarını geliştirmesidir, kaynağını bilmese de.

Grupla Psikolojik Danışmanın Bireysel Psikolojik Danışmadan Farkı (Ohlsen)
İster bireysel isterse grupla psikolojik danışma olsun, danışma sürecinin etkili olabilmesi için, danışmanın terapötik bir ortamı ve terapötik koşulları oluşturması kaçınılmazdır. Ayrıca birbirlerine terapötik olarak etkileme olasılığı olan bireyleri seçmek, değişime olan istekliliklerini değerlendirmesi, yardım davranışlarını tanımlaması ve pekiştirmesi, dikkatini grup üyelerine vermesi, konuşmacıları dikkatlice gözlemesi, birbirlerine tepki veren etkileşen danışanları gözlemesi son derece önemlidir. Sözel olduğu kadar sözel olmayan davranışları da fark etmesi, terapötik amaçlar için kullanması ve grup üyelerine bu konuda model olarak öğretmesi de önemlidir.
 Grupla
§ psikolojik danışmada, grup üyeleri kendi kişisel geçmişleriyle ilgili olay ya da konular ile grupta olmayan bireylerden çok grupta bulunan diğer üyelere odaklaştıkları gözlenmiştir.
 Grupla psikolojik danışmada, üyeler şimdi ve
§ buraya bireysel psikolojik danışmadakinden daha fazla odaklaştıkları bulunmuştur.
 Danışanlar diğer üyeleri dinleyerek, onlarla terapötik
§ etkileşime girerek daha fazla öğrendikleri bulunmuştur.
 Başkalarının özel
§ sorunlarını gruba açıkça getirdiklerini ve bunun eleştirilmeden kabul gördüğünü, daha fazla kabul, daha az dirençle karşılaştıklarını gören danışanların, kendilerinin de benzer sorunlarını gruba getirebileceklerini keşfettikleri saptanmıştır.
 Potansiyellerini dizginlemeden kullanabilmek için bir yandan
§ grubun diğer üyelerine yardım etmek diğer yandan diğer üyelerden yardım almayı da öğrenmeleri gerekir. Dolayısıyla grupla psikolojik danışma sürecinin başında başkalarına yardım etme sorumluluğunu, terapötik otmosferi yaratmada danışmana yardımcı olmaları gerektiğini öğrenmeleri gerekir.

Grupla Psikolojik Danışmanın Diğer Grup Etkinliklerinden Farkı (Ohlsen)
 Grupla Psikolojik
§ Danışma (Görece sağlıklı bireylerle terapötik yaşıntı)
 Grup psikoterapileri
§ (duygusal olarak bozulmuş kişilerin patolojik problemlerine yardım)
 Grup
§ rehberliği (Bilgi alma ve paylaşma)

İdeal Terapötik İlişkiler Nasıl Olur?
 Empatik ilişki ve iletişim vardır
§
 Danışman ve danışanlar bir
§ birleriyle ilintili ve birbirlerini iyi anlamaktadırlar
 Danışmanın, danışan
§ sorunlarına kendisini yakın tutması
 Danışanın istediğini söyleme konusunda
§ kendisini özgür hissetmesi
 Karşılıklı güven ve itimada dayalı bir
§ atmosferin olması
 Mükemmel rapport
§
 Danışanların aktif rol
§ üstlenmesi
 Danışmanın danışanı kendi seçimlerini yapmada özgür
§ bırakması
 Danışman, danışanın dile getir
§diği her türlü duygularının son derece normal ve kabul edilebilir olduğunu kabul etmesi
 Toleransın olduğu
§ bir atmosfer
 Anlayışlı bir danışmanın varlığı
§
 Danışanın kendisinin
§ çoğu kez anlaşıldığını hissetmesi
 Danışmanın danışanı gerçekten
§ anlayabilmesi
 Danışmanın danışanın duygularını anlamak için gerçek çaba
§ göstermeye çalışması

Olmaması Gerekenler
 Cezalandırıcı
§ danışmanın varlığı
 Danışmanın danışanın reddedildiğini hissettirmesi
§
§ Danışmanın danışana saygısız davranması
 Kişisel olmayan resmi, soğuk
§ ilişkilerin olması
 Danışmanın sıkça danışanı geri yerine yollaması
§
§ Danışanın danışmanın gözüne girmeye çalışması
 Danışmanın bilgi ve
§ becerisiyle danışanları etkileme gayreti içinde olması
 Danışmanın
§ deneyimsizliği nedeniyle fazla aktif olması

Grupla psikolojik danışmanın tanımı (Ohlsen)
Grupla Psikolojik danışmaya olan gereksinim
Grupla Psikolojik Danışmanın amaçları


Grup Çeşitleri
 Büyüme ve Gelişme Grupları
ü
 Kişiler arası İlişkileri
ü Geliştirme Grupları
 Görev Grupları
ü
 Davranış Değiştirme Grupları
ü
ü Öğrenme Grupları
 Psikoterapi Grupları
ü
Grupla Psikolojik Danışmanın Terapatik Sonuçları
 Başarılı Bir Grupla Psikolojik Danışmadan Beklenen
§ Sonuçlar
 Gestalt Grupları
ü
 Adlerian Grupları
ü
 Kişisel Gelişim
ü Grupları
 Bilişsel-Davranışçı Gruplar
ü
Psikolojik Danışma Gruplarının Terapötik Gücü (Ohlsen)
 Bağlanma
§
 Beklentiler
§
§ Sorumluluklar
 Kabul
§
 Çekicilik
§
 Aidiyat
§
 Güvenlik
§
§ Gerilim
 Grup Normları
§
Grupla Psikolojik Danışma Sürecinin Terapötik Unsurları
 Grubun Terapötik Unsurları
§
 Umut Tesis Etmak
ü
 Kendini
ü Güvende Hissetme ve Destek
 Uyum ve Tutarlılık
ü
 Evrensellik
ü
ü Başkasının yaşantısına Dayalı Dolaylı Öğrenme
 Kişilerarası Öğrenme
ü
§ Diğer Terapötik Konular
 Katarsis
ü
 Bilgi Aktarımı
ü
ü Nüktedanlık

Grubu Başlaması
 Grupla Psikolojik Danışma
§ Sürecinin Başlatılması
 Grubun Amacı
ü
 Öngörüşme
ü
 Grup üyelerin
ü Seçilmesi
 Grubun Büyüklüğü
ü
 Grubun Süresi
ü
 Grubu Düzenleme
§
ü Fiziksel Ortamın Oluşturulması
 Grup Oturumlarını Programlama
ü
 İlk
§ Oturum
 Stratejileri Belirleme
ü
 Kuralların Oluşturulması
ü
 Üyelerin
ü Sorumluluklarını Belirleme
 İlk Oturumun Sonuçlandırılması
§
 İlk Oturumun
ü Değerlendirilmesi ve Gelecek Oturumları Planlama
• Grubun Üyeler Bakımından Çekiciliği
• Grup Üyelerinin İlk İzlenimleri
• Liderlik Stilini Değerlendirme
Grubun Gelişimi
 Grup Gelişiminin
§ Aşamaları
 1. Aşama: Oryantasyon Aşamasıü
 2. Aşama: Geçiş
ü Aşaması
 3. Aşama: Eylem Aşaması
ü
 4. Aşama: Sonuçlanma Aşaması
ü
 Grup
§ Gelişim Konuları
 Üyeler
ü
 Alt gruplar
ü
 Grupta Çatışma
ü
 Üyelerin
ü Sorumluluğunu Geliştirme
 Değerlendirme
ü
 Sonuçlandırma
ü
ü İzleme
Grupla Psikolojik Danışmada Direnç
 Grupta Direnç ve
§ Belirtileri
 Grupta Direnci Arttıran Faktörler
§
 Danışmanın Direnç
§ Karşısındaki Tepkileri
 Grupta Dirençle Başa Etme
§ Yolları

Transferans
 Transferans Nedir?
§
 Bir İyileştirme
§ Aracı Olarak Transferans
 Karşıt Transferans
§
 Transferansla
§ Başetme
Bir Grupla Psikolojik Danışma Tekniği Olarak Rol Oynama
§ Rol Oynamanın Terapötik Sürece Katkısı
 Rol Oynamanın Ana Hatları
§
§ Standart Roller

Grupla Psikolojik Danışmada Güç Danışanlar (Ohlsen)
 Direnç Gösteren Danışanlar
§
 Sürekli Öğüt Verenler
§
§ Bağımlı Kişilik Geliştirenler
 İtaatkar Olanlar, Diğerlerinin Kontrolünde
§ Olanlar
 Sessizler ve/veya İçine Kapanıklar
§
 Kaygılı Olanlar
§
§ Kederli Danışanlar, Yas Tutanlar
 Çökkünler (Depresyonda Olanlar)
§
§ Öğrenme Güçlüğü Olanlar
 Şamar Oğlanı, Günah Keçisi Olanlar
§
 Madde
§ Bağımlıları
 Başkalarını Sosyalleştirmeye Çalışanlar
§
 Kendilerini
§ Sürekli Dışavuranlar, Taşkınlık Yapanlar
 Düşmanca Duyguları Olanlar
§
§ Tekelciler
 Ensest ve/veya Cinsel Tacize Uğrayanlar
§
Grupla Psikolojik Danışmada Profesyonel Konular
Grup Liderinin Eğitimi
 Akademik
ü Eğitim
 Supervizyon Alma Uygulamaları
ü
 Grup Yaşantısına Kişisel
ü Katılım
 Sürekli Eğitim
ü
Mesleki Akreditasyon
Grupla Psikolojik Danışmada Etik Konular
 Etik Yükümlülüklerin Doğası
ü
 Etik
ü Standartlar
 Gizlilik, Mahremiyet
ü
 İzleme
ü
 Liderin Değerlerinin Grup
ü Üzerindeki Etkisi
Değerlendirmenin Önemi
 Değerlendirmenin
ü Amaçları
 Değerlendirme Sürecinde Yaşanabilecek Güçlükler
ü
 Değerlendirme
ü Çeşitleri
 Değerlendirme Yöntemleri
ü
Özel Gruplarla Psikolojik Danışma
Çocuklarla Yürütülecek Gruplar
 Grup Tekniklerini Çocuklara
ü Adapte Etmek
 Gelişim Konuları
ü
Ergen Grupları
 Gelişim
ü ihtiyacı
 Yaşla İlgili Konular
ü
Yaşlı Yetişkin Grupları
 Yaşlı
ü Yetişkinlerin Kendilerine Özgü Özellikleri
 Yaşlı Yetişkinlerin İhtiyacına
ü Yanıt Verme
Eş Grupları
Özel Alanlarda Grupla Psikolojik Danışma
 Kimyasal Bağımlılık
ü
 Yeme Bozukluğu
ü
 Kariyer
ü Danışmanlığı Grupları

GRUPLA DANIŞMA İLKE VE TEKNİKLERİ
Neden Grupla Danışma?
Grup, belli bir amaç için bir araya gelen ikiden fazla insan topluluğudur. Grupla psikolojik danışma da, kişiler arası ilişkilerin geliştirilmesini hedefleyen, üyelerin duygu, değer ve tutumlarının üzerinde durulduğu, ayrıca her bir üyenin davranışsal amacının gerçekleştirilmesinin sağlanmaya çabalandığı, bu alanda yetişen bir psikolojik danışman tarafından yürütülen profesyonel terapötik bir yardım etme sürecidir.
Bu yardım etme süreci öyle bir süreçtir ki, bu süreç içinde grup üyeleri kendilerini üzen konuları tartışırlar, davranışsal amaçlarını saptarlar, gerekli sosyal becerileri kazanırlar, yeni davranışlar öğrenirler, yaşantılarını zenginleştirirler. Grup üyeleri, yardım alıp vermeyi grup içinde öğrenirler, yeni çözümler keşfederler, kendini ve başkalarını kabul etmeyi yine grup içinde öğrenirler, yine bitirilmemiş işlerinin bitirilmesi için grupla psikolojik danışma, üyelerine ortam sağlar. Ayrıca grup içinde danışanlar gizil güçlerinin farkına varırlar. Yani kendilerini tanıma fırsatı bulurlar. Grupla psikolojik danışma ortamında üyeler bireysel ayrılıkları fark ederler.

GRUPLA PSİKOLOJİK DANIŞMA VE GRUP REHBERLİĞİ
Grup rehberliği, daha çok duruma alıştırma (oryantasyon), eğitsel, sosyal, mesleki bilgi verme amacıyla çok sayıda kişiye yönelik bilişsel düzeyde yapılan bir hizmet türüdür. Duruma alıştırma ve/veya bilgi verme amacıyla olduğu için istenilen bilgiye sahip olan kişilerce verilebilir. Örneğin, öğrencilere jeoloji mühendisliği tanıtılıyorsa, bir jeoloji mühendisi ya da okul kütüphanesi tanıtılıyorsa, kütüphaneci bilgi verebilir. Bu bilgilerin aktarılması on, onbeş, yirmi kişilik gruplara yapıldığından bireysel rehberliğe göre, grup rehberliği ekonomiktir.
Bir sınıf ortamında, rehberlik saatinde, öğrencilerle karşılıklı tartışılacak görgü kuralları, kuşaklar arası çatışma, doğum kontrolü gibi konular da grup rehberliğinin kapsamına girer. Grup rehberliğinin bir başka özelliği de gündemli oluşudur.
Grupla psikolojik danışmadaysa sekiz - on iki kişiden oluşan gönüllü grup üyeleri duygusal düzeyde konuşurlar, kendilerini ortaya koyarlar. Grupla psikolojik danışma gündemsizdir; yani, konuşulanlar daha önceden saptanmamıştır. Dolayısıyla kendiliğindenlik (spontanlık) önemlidir. Grupla psikolojik danışma sürecini kolaylaştıran, yürüten grup liderinin hem bireysel psikolojik danışma bilgi ve becerilerine sahip olması, hem de grup dinamiğinin arkına varması; bir başka deyişle gruptaki terapötik güçleri tanıması gerekmektedir (Ohlsen, 1988)
Eğer grup açık grup değilse, grupla psikolojik danışma on iki oturum süren bir süreçtir. Oysa grup rehberliği bir iki oturumda biter.

GRUPLA PSİKOLOJİK DANIŞMA VE BİREYSEL PSİKOLOJİK DANIŞMA
Ohlsen (1988), grupla psikolojik danışmanın biricikliğinden, yani nev'i şahsına münhasır oluşundan söz etmektedir. Grupla psikolojik danışmanın, bireysel danışmaya oranla birçok farklı ve avantajlı yanları bulunmaktadır. Şöyle ki:
a) Bireysel psikolojik danışma, danışanla psikolojik danışman arasında bir ilişki, bir süreçken, grupla psikolojik danışma, grup lideriyle grup üyeleri ve grup üyelerinin birbirleriyle olan etkileşiminin söz konusu olduğu bir süreçtir.
b) Bireysel psikolojik danışmada 55 dakikalık süre içinde sadece bir kişiyle ilgilenilir. Grupla psikolojik danışma süresi 90 dakikadır Bu süre içinde 8-12 kişiyle ilgilenilir. Dolayısıyla grupla psikolojik danışma bireysel danışmaya oranla daha ekonomiktir.
c) Grupla psikolojik danışma öyle bir süreçtir ki, üyeler bu süreç içinde yardım alıp vermeyi öğrenirler. Bir başka deyişle grupla psikolojik danışma bir yardım alıp verme sürecidir (Ohlsen, 1988).
d) İnsanlar toplum içinde, herhangi bir şekilde gruplar halinde yaşarlar. Terapötik grup süreci içinde öğrenilenlerin sosyal hayata aktarılması daha kolay olur, çünkü, grupla psikolojik danışma süreci grup içinde gelişir. Dolayısıyla burada öğrenilenlerin sosyal hayata aktarılması daha kolaydır.
e) Grupla psikolojik danışmada üye sayısı kadar çözüm yolu olabilir. Yardım alan üye kendine uygun çözüm yolunu benimseyebilir. Doğaldır ki, bu çözüm yollan, grup üyelerinin öğüt vermeleri gibi anlaşılmamalıdır. Grup üyeleri anlatılanlara benzer durumları yaşamışlarsa neler hissettiler, nasıl bir çözüm buldular, bunları grupta paylaşırlar. Böylece, yardım alan üye de kendine uygun çözümü seçebilir.
f) Grupla psikolojik danışma bireysel danışmaya göre daha zordur, çünkü grup lideri hem bireysel psikolojik danışma bilgi ve becerilerine sahip olmalı, hem de grup ortamı içinde grup sürecini gözden kaçırmamalı ve terapötik güçleri anlamaya çalışmalı, yani grup dinamiğini bilmelidir. Bireysel psikolojik danışmada, psikolojik danışman bir kişiden sorumluyken, grupta psikolojik danışmada, lider üye sayısı kadar kişiyi ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini gözden kaçırmamak zorundadır.
g) Grupla psikolojik danışma ortamında üyeler kendilerini yalnız hissetmezler. Anlattıkları bir olayı, bir duyguyu gruptaki bir diğer üye yaşamışsa, paylaşır ya da bu grup liderince paylaştırılır (Voltan-Acar, 1994). Oysa bireysel psikolojik danışmada sadece psikolojik danışman, kendini açma terapötik koşulunu (Patterson, 1974; Voltan-Acar, 1994) kullanarak, danışanın duygu ve yaşantılarını paylaşabilir.
h) Bireysel psikolojik danışmada bir tane transferans objesi varken, grupla psikolojik danışmada üye sayısı kadar transferans objesi vardır.
O Grupla psikolojik danışmanın sosyal mikrokozmos özelliği vardır (Voltan-Acar, 1988, S 3, ss 47-49) Grup bir ayna, yani sosyal hayatın bir yansıması gibidir. Grup üyeleri toplumsal yaşamlarında nasıl davranırlarsa, grup içinde de öyle davranacaklardır. Grup liderinin bunu bilip, duruma dikkati çekmesi ya da kendisinin dikkat etmesi gerekmektedir.
j) Grupla psikolojik danışmada derinlemesine sorunlara inilmediği söylense bile, bu grup merkezli yapılan grupla psikolojik danışmalar için söz konusudur. Birey merkezli yapılan psikolojik danışmalarda (Geştalt, protogonist merkezli psikodrama) ise sorunların derinine inmek daha çok mümkündür.

GRUPLA PSİKOLOJİK DANIŞMA NEDİR NE DEĞİLDİR?
Grupla psikolojik danışma öğrenme modeline dayanır (Ohlsen, 1988). Bu modele göre hasta yoktur, uyum sorunları olan bireyler psikolojik danışmaya gelir. Tıbbi modelde benimsenen inceleme, teşhis, tedavi yöntemi bu modelde uygulanmaz, çünkü danışanlar hasta değildir. Onlar ancak psikolojik danışma süreci içinde yeni davranışlar öğrenirler ve bu öğrendikleri.davranıştan toplumsal yaşama aktarırlar. Gerek bireysel psikolojik danışma ve gerekse grupla psikolojik danışma koruyucu niteliktedir. Yine bu modele göre duyguların ve davranışların nedenine inilmez. Önemli olan nedenler değil, "NE"ler ve "NASIL"lardır. Duygularının ne olduğunu anlatan bireyler, kendilerini kabul etmeyi, gizil güçlerini tanımayı ve onları kullanmayı, anlamlı amaçlar saptamayı, yeni davranışlar ortaya koymayı öğrenirler.
Grupla psikolojik danışmada grup liderinin danışanların yardım alıp verme ve değişme konusunda sorumluluk yüklenebileceklerine inanmaları gerekmektedir. Grup liderinin, danışanı davranışsal amaçlar saptaması konusunda yüreklendirmesi gerekmektedir (Ohlsen, 1988).
Grupla psikolojik danışmaya katılıp katılmama kararını danışanların kendileri vermelidir. Bir başka deyişle grupla psikolojik danışma da bireysel psikolojik danışma gibi gönüllülük gerektirir.
Bu modelde direnç ve transferans doğal bir tepki olarak algılanır. Tıbbi modelde olduğu gibi direncin ve transferansın oluşması ve çözümlenmesi gerekmez. Ancak direnç var olduğunda, transferans var olduğunda, direnci çözümlemek, transferansı çözümlemek yerine; dirençle baş etmenin, transferansla baş etmenin yollarının bilinmesi gereklidir.

GRUPLA PSİKOLOJİK DANIŞMA’ YA İLİŞKİN BAZI KAVRAMLAR
Bu konuda grupla psikolojik danışmayı anlayabilmek için bu alanda kullanılan bazı kavramlara değinilmiştir.
Kapalı Gruplar
Daha önceden kaç oturum olacağı, kaç kişinin katılacağı planlanan ve daha sonraki oturumlarda gruba hiçbir üyenin alınmadığı gruplar kapalı gruplardır. Genellikle 12-14 oturum sürer. Üyeler gruba birlikte başlayıp, grubu birlikte bitirirler.
Açık Gruplar
Grupla psikolojik danışmanın sürdüğü ve ihtiyacı olanın gruba girip belli bir süre, on, on dört oturum gibi devam ettiği, arak ihtiyacının olmadığını hissettiğinde ya da kurumdan taburcu olduğunda, gruba katılmayı bıraktığı gruplar açık gruplardır Bu gruplarda her bir üye farklı oturumlarda sonlandırma (terminasyon) yaşar. Bu nedenle, gruptan her üye ayrılışında ve gruba her yeni üye girişinde grup sürecinde açık gruplarda gerileme (regresyon) görülebilir.
Grup Laboratuvarı ya da Grup Eğitimi Laboratuvarı
Grupla psikolojik danışma alanında eğitim görenlerin grup üyesi olarak çeşitli alıştırmalar aracılığıyla kendilerini ve diğer üyeleri tanıdığı bir süreçtir (Voltan-Acar, 1993).
Etkileşim Grupları
Kişisel gelişimi ve kişiler arası iletişimin geliştirilmesini yaşantısal süreç aracılığıyla vurgulamayı amaçlayan gruplardır (Rogers, 1970).
İşe Yönelik Gruplar
Bir işin yapılmasının amaçlandığı gruplardır, baha çok endüstri kuruluşlarında rastlanır ve iş bittiğinde grup sona erer.

Bîrey Merkezli Gruplar
Grup süreci içinde bir üyenin, sekile getirildiği yani bir üye üzerinde odaklaşıldığı, diğer üyelerinse zeminde olduktan grupla psikolojik danışma biçimidir. Daha çok Geştalt ve protogonist merkezli psikodrama yaklaşımlarında kullanılır. Birey merkezli grupla psikolojik danışmalarda, grup liderinin birey üzerinde odaklaşırken grup dinamiğini göz ardı etmemesi gerekmektedir.
Grup Merkezli Gruplar
Bireysel sorunlar yerine daha çok grup üyelerinin birbirleriyle olan etkileşim ve iletişim biçimlerinin üzerinde durulduğu gruplardır. Tek bir üye odakta değildir. .
Özel Amaçlı Gruplar
Grup liderinin belli bir amaca yönelik kurduğu psikolojik danışma gruplarıdır. Örneğin, ana-baba' eğitim grupları, sigarayı bıraktırma grupları, güvengenlik .eğitimi grupları gibi. Bu gruplara katılan üyelerin ortak amaçlarıyla, bireysel amaçlar çoğu kez aynıdır.
Maraton Grupları
Grup üyelerinin, üç-dört gün, liderli olarak devamlı toplanıp oluşturduktan psikolojik danışma gruptandır. Bu gruplar, özellikle cuma akşamından toplanıp, hafta sonunda da grup ortamında birlikte olurlar. Maraton gruplarında üyeler uyumaz. Grubun ara vermeksizin devamlı olması, üyelerin savunmalarının yıkılmasına neden olur. Böylece de dirençler kırılır.
Kendi Kendine Yardım Grupları
Üyelerin birbirlerine yardım etme amacıyla, lidersiz olarak toplandıktan gruplardır, örneğin, adsız alkolikler, ani bebek ölümleriyle yüz yüze gelen ana–babaların kurduğu gruplar gibi.

Paylaştırma

Paylaştırma becerisi daha çok grupla psikolojik danışmada kullanılan bir beceridir. Psikolojik danışmanın grup üyelerinden birinin daha önceki oturumlardan birinde anlattığı yaşantıları ve duygularıyla, diğer grup üyelerinin yaşantı ve duygulan arasında benzer yanlara dikkat çekmesidir. Böylece grup üyeleri grup içinde kendilerini yalnız hissetmezler (Voltan-Acar, 1994).
Bağlama
Bağlama gerek bireysel psikolojik danışmada, gerekse grupla psikolojik danışmada kullanılan bir beceridir. Psikolojik danışmanın, danışanın daha önceki oturumlarda anlattıkları, yaşadıklarıyla, o anda anlattıkları ve yaşadıkları arasında paralellik kurmasıdır. Bağlama becerisini iyi kullanabilmek için psikolojik danışmanın gerek grupla psikolojik danışmada, gerekse bireysel psikolojik danışmada, sürece dikkat etmesi gerekmektedir, örneğin, farklı olaylar karşısında danışanca aynı duygu yaşanıyorsa, danışanın dikkati bu noktaya, psikolojik danışmanca çekilmelidir (Voltan-Acar, 1994).

Grupla Psikolojik Danışmada Süreç

Grup içindeki iletişimin nasıl olduğu süreci meydana getirir (Naar, 1993). Olaylar farklı olsa bile eğer iletişim biçimi değişmemişse süreç aynıdır. Öyleyse grup liderinin sürece dikkat etmesi ve olanları grup içinde belirtmesi gerekmektedir. Bunun için de bağlama becerisi kullanılabilir
Grupla Psikolojik Danışmada İçerik
Grup içindeki iletişimin ne olduğudur. Gruba getirilen sorunlar, paylaşımlar içeriği oluşturur.
Süpervizyon
Gerek bireysel psikolojik danışma, gerekse grupla psikolojik danışma alanında yapılan uygulamalara ilişkin, aday psikolojik danışmanın, kendisinden daha üst düzeyde olan, alanda yetişmiş bir kişice denetlenmesidir.
Konsültasyon
Alanda aynı düzeyde olan meslektaşların, psikolojik danışma oturumlarını tartışarak bilgi alış-verişinde bulunmalarıdır.
Grup Lideri
Grupla psikolojik danışma sürecini kolaylaştıran, bu alanda yetişmiş psikolojik danışmandır.
Refere Etmek
Gerek bireysel psikolojik danışmada, gerekse grupla psikolojik danışmada psikolojik danışmanın kendini yetersiz hissettiği durumlarda ya da kendi değer sistemiyle çatışan durumlarda, kısacası, danışanla empati kuramayacağını anladığında, danışanı başka bir meslektaşına ya da başka bir kuruma, mesleğin ahlak kurallarını çiğnemeden yollamasıdır.
Ön Görüşme (Intake interview)
Gerek bireysel psikolojik danışmada gerekse grupla psikolojik danışmada, danışanları hazırlamak ve onlardan önbilgi almak amacıyla yapılan görüşme.
İkili Duygular (Ambivalans)
Danışanların sevgi, nefret, psikolojik danışmaya gelip gelmeme gibi karşıt duyguları aynı anda yaşamaları.
Sonlandırma (Terminasyon)
Gerek bireysel psikolojik danışmada, gerekse grupla psikolojik danışmada, psikolojik danışma sürecinin sonlandırılması.

Psikolojik Danışman:
Psikolojik danışma psikolojik danışman ile yardım talebinde bulunan bir danışan ya da danışanlar arasında geçen kabul edici ve güven verici bir ilişkidir. Bu ilişkide danışan kendisini en fazla rahatsız eden duygu ve düşünceleriyle yüzleşmesi, bunları ifade etmesi ve bunların üstesinden gelmeyi öğrenir. Ayrıca bu sorunlarının üstesinden gelmede özetle davranışlarını değiştirmede gereksinim duyduğu, kendine güven ve cesaretini geliştirir. Danışanlar, geliştirdikleri bu yeni davranışın çare olmadığını, işlemediğini anladıklarında, danışma ilişkisinin güven veren ortamında bu durumu değerlendirebilir, neden işlemediğine kafa yorabilir, değişikliğe gidebilir ve deneyecek başka yaklaşımları devreye sokabilir, deneyebilir. Bazen uyumlarını geliştirmek için yeni beceriler kazanmaları gerekebilir.
Bu sürecin en önemli noktalarından biri psikolojik danışmanın dinleme becerilerine sahip olmasıdır. Bu süreçte danışan bir yandan danışanı önemser, içten davranırken aynı zamanda kendisinin ayrı ve farklı bir birey olduğunu unutmaması ve bu ayrımı becerebilmesi gerekir. Ayrıca, bu süreçte danışandan değişmesini beklediği tutum ve davranışları konusunda ona yardım edebilmek için beklentilerini açıkça ortaya koyabilmesi gerekir. Danışman ayrıca, danışma ilişkisini silecek, ortadan kaldıracak duygusal reaksiyonları yaşamadan danışanı derinde hissedebilmelidir. Böyle bir ilişki danışana danışmana güven duymasını sağlar, belki de şimdiye kadar tartışmadığı hatta kendi kendisine bile itiraf edemediği, kabul edemediği sorunlarını korkmadan ortaya koyabilmesi ve bunları tartışıp masaya koyabilmesinde kendi kendisine dürüst olmasına yol açar. Bir an için dürüst ve açık olması nedeniyle danışman ya da danışan arkadaşlarının korkulacak bir tarafı olmadığını keşfettiğinde ise yanlış ve sahte duruşunu değiştirebilir, kendisini daha olduğu gibi kabul edebilir ve uyumunu geliştirici tutum ve davranış değişikliklerine gidebilir.
Rogers (1961) psikolojik danışmanın içten, gerçek duygu ve düşüncelerini açıkça ortaya koyabildiği, ifade edebildiği, danışanı pasif olmayan bir biçimde önemsediği, dikkate aldığı ve empatik anlayışa yer veren bir ilişki biçimi olarak tanımlamıştır. Başarılı sonuçlar alan psikolojik danışmanlar üzerinde yapılan araştırmalarda bu danışmanların aşağıdaki özelliklere sahip oldukları görülmektedir:
5. Empati
6. Saygı (Koşulsuz kabul ya da nonpossessive warmth): Kendi duygu ve düşüncelerine saygı duymayan biri başkalarının duygu ve düşüncelerine de saygı duyamaz.
7. İçtenlik: Danışmanın kendi gerçek duygularını yansıtması. İçtenlik, psikolojik danışmanın her türlü duygusunu hatta düşmanca duygularını bile çekinmeden içtenlikle dile getirmesi anlamına gelmez. Çünkü terapi terapist için değildir. Ancak danışma sürecinde içtenlik yoksa bireyin günlük yaşamında da içtenlik yoktur demektir.
8. Somutluk: Somutluğun temelde iki yararı vardır. Bunlar:
a. Danışmanın danışanın duygu ve yaşantılarını açık bir biçimde anladığını, doğru bir biçimde anladığını gösterir
b. Danışanı spesifik problemine ve duygusal çatışmalarına odaklanmasına yardım eder.
Etkili Bir Grup Liderinin Kişisel Nitelikleri
 Etkili Bir Psikolojik Danışmanın Özellikleri
§
 Etkili
§ Grup Liderlerinin Kişisel Nitelikleri
 Liderlik
ü
 Öz-Farkındalık
ü
ü İçtenlik
 Sıcak ve Dostça İlişki Kurabilme Yeteneği
ü
 Duyarlılık ve
ü Anlayış
 Kendine Güven
ü
 Espri Anlayışı
ü
 Kendini Değerlendirme
ü İsteği
Etkili Liderliğin Gerektirdiği Strateji, Beceri ve Stiller
§ Stratejiler
 Beceriler
§
 Empati
ü
 Sözel Olmayan Davranışlar
ü
ü Yüzleşme
 Kendini Açma
ü
 Açık Uçlu Sorular
ü
 Sözleşme, Mukavele
ü
ü Geribildirim
 Sessizlik
ü
 Bilişleri Yeniden Yapılandırma
ü
 Liderlik
§ Stilleri
 Otoriter
ü
 Demokratik
ü
Diğer Stiller
Psikolojik danışmanın, danışma sürecinde DANIŞANIN algılarına ilişkin anlamaya çalıştığı üç şey:
D) Danışanın kendi kendisini nasıl algıladığı
E) Problemini nasıl algıladığı
F) Durumunu nasıl algıladığıdır.
Bu süreçte her ne kadar danışanın bu algılarının kaynağına inmek önemliyse de, bu her zaman şart değildir. Bazen bunun kaynağını danışanın kendisi bilmese de olur. Önemli olan danışanın kendi davranışlarını geliştirmesidir, kaynağını bilmese de.

ETKİLEŞİM GRUBU
Etkileşim grubu, işlenmemiş, tam doğru olmayan ve çok çeşitli biçimleri içine alan bir genel terimdir. Etkileşim grubu isimlerinden birkaçı şöyledir: T grupları, duyarlık grupları, kişisel gelişim grupları, yaşantısal gruplar, maraton grupları vs.
İsimler çok çeşitli gibi görünse de bu grupların birkaç genel belirleyicisi vardır. Grupların genişliği 8-20 üye arasındadır. Bu sayı yüz yüze etkileşimi desteklemek için yeterince geniş ve yine tüm üyelerin etkileşimde bulunmasına yetecek kadar küçüktür. Grupların zamanı sınırlıdır. Büyük oranda burada ve şimdi üzerine odaklaşırlar. Genel geçer kurallar aşılır ve geleneksel toplumsal görünüşün bırakılması cesaretlendirilir. Bu gruplarda kişiler arası dürüstlüğe, araştırmaya, yüzleşmeye, artırılmış coşkusal dışavuruma ve kendini açmaya değer verilir. Grubun hedefleri çoğu kez belirsizdir. Bazen sadece bir yaşantının (sevinç, “yönelmiş” olma durumu) sağlanmasına vurgu yapılır. Ancak daha yoğun olarak kapalı ya da açık biçimde (davranışta, tutumlarda, değerlerde, yaşam tarzında) birtakım değişiklikler için uğraş verilir. Katılımcılar hasta olarak adlandırılmaz ve grup yaşantısı, terapi değil “büyüme” olarak değerlendirilir.

Etkileşim Grubunun Evrimi:
“Etkileşim grubu” terimi 1960’ların ortasında Rogers tarafından bulundu. Bundan önceki en yaygın terim T grubu (training in human relations: insan ilişkileri eğitimi) idi. İlk T grubu 1946’da düzenlendi. Connecticut eyaleti bir çalışma yasası kabul etti ve önde gelen bir sosyal psikolog olan Kurt Lewin’ den gruplar arasındaki gerilimlerle etkin bir biçimde uğraşabilecek ve böylece halkın ırk konusundaki tutumlarının değişmesine yardım edecek liderler eğitmesi istendi. Kurt Lewin her biri on üyelik küçük gruplardan oluşan bir çalışma ekibi örgütledi. Bu gruplar o zamanın geleneksel biçimiyle yönetildi. Bunlar temelde tartışma gruplarıydı ve grup üyelerinin ortaya koyduğu “geri plandaki” sorunları çözümlediler.
Kurt Lewin’e göre “hiçbir araştırma eylemsiz ve hiçbir eylem araştırmasız” olamazdı. Bu yüzden küçük grupların her birindeki davranışsal etkileşimleri kaydetmeleri ve şifrelemeleri için araştırma gözlemcileri akşam toplantıları boyunca bir araya geldiler ve lider, üye ve grup davranışı üzerine gözlemlerini birleştirdiler.
Kısa sürede katılımcılar bu akşam toplantılarını öğrenip katılmak istediler. Görevliler isteksizce razı oldu, çünkü yetersizliklerinin açığa çıkmasından korkuyorlardı ve üyelerin kendi davranışlarının tartışılmasını duymaktan nasıl etkilenecekleri konusunda emin değillerdi.
Sonunda üyelerin deneme amaçlı katılmalarına ve gözlem yapmalarına izin verildi. Bu yaşantıyı yazan gözlemciler hem katılımcılar, hem de görevliler üzerinde bir “elektrik“ etkisi olduğunu bildirdiler. Kişi kendi davranışının kapsamlı tartışmasına tanık olduğunda biraz elektriklenme söz konusu oluyordu. Kısa sürede akşam toplantılarının biçimi, katılımcıların gözlemcilere tepki vermesini olanaklı kılacak biçimde değiştirildi. Kısa sürede tüm toplantı süresi etkileşimin çözümlenmesi ve yorumlanmasıyla doldu. Toplantı katılımcılara kendi davranışları hakkında yeni ve zengin bir anlayış kazandırıyordu.
Görevliler biraz da beklenmedik bir biçimde insan ilişkileri eğitiminin güçlü bir tekniğini, yani yaşantısal öğrenmeyi keşfettiklerinin hemen farkına vardılar. Grup üyeleri kendilerinin de içinde bulundukları büyük etkileşim grubunu inceleyerek çok etkin bir şekilde öğrenmekteydiler. Kendi davranışlarının o andaki gözlemleriyle ve bunun başkaları üzerine etkileriyle nesnel bir biçimde yüzleşerek büyük ölçüde yarar elde etmekteydiler; kişiler arası tarzlarını, başkalarının kendilerine karşı tepkilerini ve geneldeki grup davranışını öğrenebildiler.
Bu noktadan başlayarak T-grubunun dokusu örülmüştür. İlkesel olarak T grubu daha sonra aşamalı bir biçimde etkileşim grubuna dönüştü. Bu uygulama o kadar başarılıydı ki sonraki yıllarda benzer başarılı deneyler düzenlendi. Küçük tartışma grupları, “temel beceri eğitimi grupları” (1949’da T-grubu olarak kısaltıldı) olarak adlandırıldı.
T-grubu insan ilişkileri deneylerinin sadece bir yönüydü. Geniş grup araştırmaları yapıldı ve gruplar arası ilişkiler incelendi. Öncelikle liderler T-grubunun insan ilişkilerinde bir eğitim girişimi olduğunu, psikoterapiye yönelik bir girişim olmadığını savundular. Bununla birlikte 1950’ler ve 1960’lar boyunca eğitim görevlileri giderek toplumsal ve eğitimsel bir vurgudan klinik bir vurguya yöneldiler. Roger’cı ve Freud’cu klinisyenler insan ilişkileri deneyleriyle ilgilendiler ve kullanılan dil giderek daha az sosyolojik ve sosyo-psikolojik ve daha çok klinik oldu.
T-grubu giderek kişiler arası etkileşime daha fazla vurgu yapan bir yönelim izledi. “Gerideki” güncel sorunları ya da geçmiş kişisel öyküyü kapsayan dış malzemenin tartışılması (“orada ve o zaman”) engellendi, öte yandan “burada ve şimdi” malzemesine çok büyük değer verildi. T-grubu hem etkileşim grubuna, hem de psikoterapi grubuna büyük etkiler yapan önemli teknik yenilikler getirdi. Bunların içinde geribildirim, dikkatli katılım ve bilişsel yardımlar yer alıyordu.

GRUPLA DANIŞMADA TEDAVİ EDİCİ ETMENLER
Tedavi edici değişim ileri derecede karmaşık bir süreçtir ve bu süreç “tedavi edici etmenler” olarak adlandırılabilecek çeşitli yol gösterici insan yaşantılarının iç içe geçmiş etkileşimiyle ortaya çıkar.
11 adet tedavi edici etmen vardır:
1. Umut Aşılama
2. Evrensellik
3. Katkısal Bilgi
4. Özverili Olma
5. Birincil aile özelliklerinin grupta yinelenmesi
6. Toplumsallaştırıcı tekniklerin gelişimi
7. Taklitçi Davranış
8. Karşılıklı Öğrenme
9. Katarsis
10. Grup Bağlılığı
11. Varoluş Etmenleri
Bu etmenler birbirlerine bağımlıdır; tek başlarına oluşmazlar ve birbirlerinden bağımsız işlev görmezler.
Ayrıca bu etmenler değişim sürecinin farklı bölümlerini temsil edebilirler. Bu tedavi edici etmenlerin her biri grupla danışmanın her tipinde işlevsel olarak ortaya çıksalar da karşılıklı etkileşimleri ve önemleri gruptan gruba değişir.
Aynı zamanda her danışanın bunlardan faydalanma şekli farklıdır. Tedavi edici etmenlerin birbirleriyle farklı etkileşimlerinden yararlanabilen danışanlar vardır.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise danışman ile danışan arasında tedavi edici etmenler konusundaki görüş farklılığıdır. Ayrıca grupla danışma sürecinin sonlanması üzerinden zaman geçtikçe, danışmadan hemen sonraki görüşmelere göre danışanların grup deneyimlerinin yardım edici olmayan ve zararlı yönlerini yorumlamaya daha fazla eğilimli oldukları gözlenmektedir. Bunun dışında birçok etmen de değerlendirmeyi etkilemektedir. Örneğin, tedavi zamanının uzunluğu, grubun tipi, danışanın yaşı, tanısı ve grup liderinin anlayışı. Tedavi edici etmenlerin değerlendirilmesinde görüş farklılığı yaratan en önemli değişkenlerden biri de her danışanın aynı olayı farklı biçilmede algılama ve yaşama derecesidir. Sunulan herhangi bir yaşantı bazı grup üyeleri için önemli veya yardımcı olurken, diğerleri için önemsiz ve zararlı bile olabilir.

1. Umut Aşılama: Umudun aşılanması ve korunması tüm danışma türlerinde çok önemlidir. Danışanın danışmayı sürdürmesinde yalnız umut değil, diğer tedavici edici etmeler de etkili olabilir, fa¬kat tedaviye güven kendi başına tedavi edici olarak etkin olma gücüne sahiptir. Çeşitli araştırma verileri danışma ve terapilerin umut ve inanç yoluyla aracı oldukları yönündedir.
Gruplar her zaman farklı nokta¬larda bulunan bireyleri kapsar. Danışanlar, grup içinde düzelme kaydetmiş üyelerle sürekli ilişki olanağı bulur ve çoğu kez kendilerininkine çok benzer sorunları olan ve onlarla daha etkili biçimde başa çıkmış danışanlarla karşılaşırlar. Grup terapistleri bu etmeni kullanmaktan asla geri kalmamalı, zaman zaman üyelerin kaydettiği düzelmeye dikkat çekmelidir.
Araştırmalar terapistlerin kendilerine ve gruplarının etkinliğine inanmasının yaşamsal ölçüde önemli olduğunu da kanıtlamaktadır. Danışman iyimser olmalı ve ön-görüşmede bu iyimserliğini danışanlarına aşılamalıdır. Özellikle kendine yardım gruplarında umut aşılama büyük önem taşımaktadır. Kendine yardım gruplarının en güçlü yanlarından biri liderlerinin tümünün diğerlerine telkin aşılayan, örneğin, alkolü bırakmış üyeler olmasıdır. Birçok madde kötüye kullanımı tedavi grupları iyileşmiş madde bağımlılarını grup lideri olarak kul¬lanıp hastaların umutlarını harekete geçirmektedir. Üyeler, kendileriyle aynı acıyı yaşamış ve aynı yoldan geçmiş biri tarafından en iyi biçimde anlaşılabilecekleri yolunda güçlü bir kanı geliştirmektedirler.

2. Evrensellik: Birçok danışan benzersiz bir perişanlık içinde oldukları, yalnız kendilerinin kesinlikle ürkütücü ve kabul edilemez sorunları, düşünceleri, dürtüleri ve fantezileri olduğu yolun¬da huzursuz edici düşüncelerle terapiye başlamaktadır. Çoğu danışan olağandışı yoğunlukta yaşam gerilimlerine uğradığı ve zaman zaman bilinçdışı malzemeyle kuşatıldığı için bu inanışta bir gerçek payı vardır. Danışan açısından içinde yaşadığı toplumda kişiler arası farklılıklardan ötürü dürüst ve açık sözlü bir iletişim genellikle ola¬naklı olmadığından bir danışanın teklik duygusu çoğu kez sosyal yalıtılma ile daha da yoğunlaşır. Grupla danışmanın, özellikle ilk evrelerinde danışanın teklik duygularının gide¬rilmesi yardım için güçlü bir dayanaktır. Danışanlar, grubun diğer üyelerinin kendilerinin-kine benzer endişelerini işittikten sonra duygularını çevreyle ilişki halinde, daha fazla ak¬tarır ve süreci bir "insanlar arasına hoş geldin" deneyimi olarak tanımlarlar. Basitçe açıklanırsa, söz konusu fenomen klişeler içinde anlatım bulan "hepimiz aynı gemidey¬iz", "veya belki daha alaycı biçimde", "ıstırap sevenler derneği".
Başkalarının yaşantısının tamamen dışında bir insan eylemi veya düşüncesi yoktur.
Yardımın bu biçimi grup terapisiyle sınırlı değildir. Evrensellik, genel olarak karşılıklı anlayış fırsatının daha az olmasına rağmen bireysel danışmada da rol oynar. insana ait sorunların karmaşıklığına rağmen kesin ve genel belirleyiciler son derece açıktır; ve bir terapi grubunun üyelerinin benzerliklerini algılamaları uzun sürmez. Genelde yaşanan sorunlar benzerdir. Danışanlar hemen hemen değişmez biçimde kendi değer duyguları ve diğerleriyle ilişki kurma yetenekleri hakkında derin bir endişe yaşamaktadırlar. Sonraki sıklığı kişiler arası derin yabancılık duygusu almaktadır. Bireyler diğer kişileri gerçekten beğenmediklerini veya beğenemediklerini, onları sevmediklerini veya sevemediklerini bildirmektedirler. Üçüncü sıklıktaki kategori bazı cinsel sırlar, özellikle homoseksüel eğilimlerden şiddetli bir kor¬kudur. Bu temel kaygılar hasta olmayanlarda hasta olarak adlandırılan ve profesyonel yardım isteyenlerinkiyle aynıdır.
Diğer tedavi edici etmenler gibi, evrensellik de ayrı bir etmen olarak değerlendirilemez. Danışanlar, diğerleriyle benzerliklerini algıladıkları ve en derin endişelerini paylaştıkları ölçüde ortak katarsisten ve güçlü bir kabulden daha fazla yarar görürler.

3. Katkısal Bilgi: Katkısal bilgi; akıl sağlığı, akıl hastalığı ve genel psiko-dinamikler hakkında terapistler tarafından verilen öğretici bilgileri olduğu kadar hem terapist, hem de diğer hastalar tarafından sunulan öğütler, öneriler ve yaşam sorunları hakkında doğrudan rehberlik bilgilerini de içermektedir.
Öğretici Bilgi: Çoğu danışan başarılı bir etkileşimsel grup terapisinin sonunda ruhsal işlevlerin, semptomların anlamlarının, kişiler arası ve grup dinamiklerinin ve psikoterapi sürecinin pek çok noktasını öğrenir. Bununla birlikte eğitim sureci açık değildir, grup tera¬pistlerinin çoğu etkileşimsel grup terapisinde öğretici bilgileri sunmazlar. Yine de formel bilginin programın önemli bir parçasını oluşturduğu bazı grup terapisi yak¬laşımları vardır.
Birçok kendine-yardım grubu bilginin katkısını güçlü bir biçimde vurgula¬r. Adsız Ebeveynler (Parents Anonymous), Adsız Kumarbazlar (Gaınbles Anonymous), Make Today Count (kanser hastalan için), Eşsiz Ebeveynler (Parents Without Partners) ve Mended Heart (kalp cerrahisi hastalan) gibi gruplar üyeler arasında bilgi alışverişini desteklemekte, çoğu kez uzmanları gruba bilgi vermeye çağırmaktadır.
Güncel grup terapisi literatürü bazı özel bozuklukları olan veya bazı yaşam krizle¬riyle karşılaşan hastalar (örneğin şişmanlık, boşanmadan sonra uyum, kronik ağ¬rı, seksüel işlev bozukluğu, tecavüz kurbanları, epilepsi, miyokard en¬farktüsü, hemodiyaliz) için özel grupların tanımlarıyla doludur. Bu gruplar öğretici bir bileşeni bünyelerine almakta ve hastanın rahatsızlığının doğası ve yaşam du¬rumu hakkında açık bir eğitim sunmaktadırlar. Örneğin, ilk kez anne olacakların grup liderleri üyelere, geçirdikleri fiziksel ve ruhsal değişikliklerin fizyolojik temelleri ve doğum ve doğum sancısının mekanizmaları hakkında bilgi verirler. Liderler, üyelere korkularını dile getirmede yardımcı olma ve ardından akılcı ve bilgiyi içeren araçlarla onların akıl dışı inançlarına bir çözüm getirerek geleceği kapsayan bir rehberlik sunarlar.
Öğretici bilgi, böylece grup terapisinde çeşitli biçimler içinde kullanılmıştır. Bilgi aktarma, grubu bütünüyle planlama, hastalık sürecini açıklama. Böylesi bilgi işlevleri sıklıkla diğer tedavi edici etmenlerin devreye girmesine dek grubun başlangıçtaki bağlayıcı gücüdür. Bununla birlikte açıklama ve berraklaştırma işlevleri başlı başına teda¬vi edici ajanlardır da. insan varlığı belirsizlikten her zaman nefret etmiştir ve çağlar boyu öncelikle dinsel veya bilimsel, önceden edinilmiş açıklamalarla evreni düzene oturtmayı amaçlamıştır. Bir fenomenin açıklanması onun kontrolüne yönelik ilk adımdır. Freida Fromm-Reichman bunaltının oluşumunda belirsizliğin rolü zerinde durur. Bu yazar, kendi özyönetiminin kendisiyle özdeş olmama durumunun farkına varılması halinde algıların ve davranışın akıldışı güçlerce yönetildiğini, bunun kendi başına bunaltının önemli bir kaynağı olduğunu vurgulamaktadır. Psikiyatrik hastalarda da benzer biçimde psikiyatrik semptomların kaynağı, anlamı ve ciddiliği hakkında belirsizlikten kaynaklanan korku ve bunaltı hastalık halini o derece şiddetlendirebilir ki etkin bir araştırma çok daha güç olur. Bu nedenle, öğretici bilgi, açıklama ve yapılandırma konularında sağladığı şeylerle içsel bir değere sa¬hiptir ve tedavi edici araç dağarcığımızda bir yer almalıdır.
Doğrudan Öğüt Verme: Her terapi grubunda terapistin apaçık öğretici bilgilerine benzemeyen, grup üyelerinden gelen doğrudan öğütler de ortaya çıkar. Bu dinamik etkileşimli gruplarda değişmez bir şekilde grubun erken evrelerinin bir parçasıdır ve grubun eskiliğini belir¬leyecek kadar şaşmaz bir düzenlilikte kendini gösterir. Etkileşim grubunun erken döneminde yaygın bir biçimde öğüt verilmesine karşın bazı sorularla ilgili özel bir önerinin herhangi bir hastaya doğrudan yarar sağladığını pek görülmez. Bununla birlikte öğüt verme dolaylı olarak bir amaca hizmet eder, söz konusu süreç öğüdün içeriğinden çok karşılıklı ilgi ve merak kapsadığı ve ilettiği için yararlı olabilir. Diğer bir deyişle önemli olan, sunulan çoğu öğüdün içinde örtülüdür. Bu durum hasta ta¬rafından bir armağanmışçasına algılanır.
Öğüt verme ve öğüt arama davranışı, sıklıkla kişiler arası patolojinin açıklanmasında önemli bir ipucudur, örneğin yalnızca eninde sonunda reddetmek ve ötekilerini engellemek için sürekli olarak onlardan öğüt ve veriler koparan hasta grup terapisti tarafından "yardım-reddedici şikâyetçi" veya "evet. fakat" danışanı olarak bilinir. Başka danışanlar çözülmemiş veya henüz çözülmüş bir soruna ilişkin öneriler bekleyerek ilgi ve destek ararlar. Diğer başkaları eşit biçimde gereksini¬mi olan diğerleriyle asla birlikte hareket etmeksizin öğüde susamış bir halde bulunurlar. Bazı grup üyeleri grup içinde bumu büyük bir durumda olmaya veya soğukkanlı kendine-yeterlik görüntüsüne o kadar dikkat ederler ki hiçbir zaman doğrudan yardım iste¬mezler, bazıları ise coşkulu biçimde minnettarlık gösterirler, diğerleri öğütleri hiçbir za¬man armağan olarak kabul etmez, fakat içten içe eziklik duyarlar.
Etkileşimsiz diğer grup tipleri apaçık ve etkili bir biçimde doğrudan önerileri ve reh¬berliği kullanırlar, örneğin davranış-biçimlendirme grupları, çıkış grupları (hastayı has¬taneden çıkmaya hazırlama), Şifa Ortaklığı ve Adsız Alkolikler, hepsi de doğrudan önemli öğütler sunmaktadırlar). Çıkış grupları bir hastanın ev ziyareti denemesindeki olayları tartışabilir ve başka davranış önerilerini sunabilir. Adsız Alkolikler rehberlik ya¬par ve sloganlar kullanırlar: Örneğin hastadan yalnızca gelecek yirmi dört saat içinde içki almaması istenir. En az etkili biçim doğrudan öneridir; en etkilisi daha sistematik olarak işlenmiş bilgiler veya arzulanan hedefin başarılması hakkında alternatif önerilerdir.

4. Özverili Olma: Terapi gruplarında hastalar verme yoluyla alırlar, bu durum yalnızca karşılıklı alma-verme ilişkisi biçiminde değil, vermenin içsel yönüyle de gerçekleşir. Terapiye başlayan psikiyatrik hastalar moral çöküntüsü içindedirler ve diğerlerine sunu¬labilecek değerde hiçbir şeye sahip olmadıktan yolunda güçlü bir duygulan vardır. Kendilerini uzun süre yük olarak değerlendirmişlerdir ve diğerleri için önemli olduklarını keşfetmeleri canlandırıcı bir etki yapar ve özsaygılarını destekler. Destek, güven, öneriler ve anlayış sunarlar ve biri diğerinin benzer sorunlarını paylaşır. Bir danışan, sıklıkla bir başka üyenin gözlemlerini grup terapistininkilere göre çok daha gönülden dinleyecek ve özümseyecektir. Çoğu hasta için terapist profes¬yonel yarar sağlayan biri olarak kalmakta, fakat diğer üyeler kendiliğinden ve gerçek tep¬kilerin ve gen bildirimlerin nedeni olabilmektedirler. Bir hasta sonradan terapinin seyrini değerlendirdiğinde değişmez biçimde düzelmesinde diğer üyelerin önem taşıdığına ve söz konusu önemin tasarlanmış destek ve öğüt açısından olmasa bile en azından orada olması ve ilişkileri yoluyla kendi öz bilgisini kazanması açısından var olduğuna inanmak¬tadır.
Bu tedavi edici etmen diğer psikoterapi sistemlerinde de vardır. Örneğin ilkel kültürlerde sorunlu kişiye bir ziyafet hazırlama veya topluluğa hizmetin bazı tiplerini gerçekleştirme görevi verilmektedir. İnsanlar kendilerine ihtiyaç duyulduğunu hissetme gereğini duyarlar.
Yardımın bu kaynağı önceleri değerlendirilememekteydi. Bir çok hasta grup terapi-sindeki önerilere somlarla direnç göstermekteydi: "Kör, köre nasıl yol gösterebilir?" veya "En az benim kadar şaşkın biri bana ne verebilir ki? Diğerlerini de bozmayalım bari". Bir grupta ortaya çıkan böylesi dirençler en iyi biçimde bir hastanın eleştirel öz değerlendirmesini araştırma yoluyla çözümlenir. Genellikle diğer hastalardan yardım edinme durumundan ötürü rahatsızlık duyan bir hasta gerçekten de "başkalarına önerebilecek değerde hiçbir şeye sahip değilim" demektedir. Özverili etkinliğin doğasında daha karmaşık bir yarar daha vardır. Birçok hasta, has¬talıklı bir kendini-özümleme çabasına girer, bu çaba obsesif içe-bakışın bir şekli veya yıpratıcı bir "kendini gerçekleştirme" çabasıdır. Fakat kendini, gerçekleştirme veya yaşamın anlamı hiçbir zaman öz-bilinç sürecinde ortaya çıkamamaktadır. Grupla danışma üyelerine bu dersi tamamıyla öğretmekte ve yeni ve tek-benci olmayan bir bakış açısı sağlamaktadır.


5. Birincil Aile Özelliklerinin Grupta Yinelenmesi ve Bunun Onarıcı Niteliği: Danışanlar, istisnasız biçimde kendi ilk ve en önemli grupları, yani birinci derece yakınlarıyla ilgili son derece yetersiz bir yaşantı öyküsüyle grup terapisine gelirler. Grup birçok açıdan bir aileyi andırır ve batıda birçok grup ebeveyn rolünü olabildiğince yakından taklit etmek için titiz bir çaba gösteren bir erkek-kadın terapi ekibi tarafından yönetilir. Bir danışan, büyük ölçüde ilk aile yaşantısınca biçimlenen değerlendirme şekline bağlı olarak bir zamanlar ebeveynleri ve kardeşleriyle etkileştiği biçimde liderlerle ve diğer grup üyeleriyle etkileşecektir.
Gerçek dışı bilgi ve güç yakıştırılan grup liderlerine çaresiz bağlılık, özerkliği veya üyelerin bireyselliklerini hiçe saydığı düşünülen liderlere gözü kapalı meydan okuma; terapistlerin bütünlüğünü bozma ve ikisi arasında anlaşmazlığı veya rekabeti kışkırtma girişimi; dikkati üzerine toplama ve terapistlerden destek elde etme açısından diğer üyelerle keskin bir rekabet; terapistlerin egemenliğini kırmak için diğer üyeler arasında kendine yandaş arama çabası; veya diğer üyeleri yatıştırma veya onlara karşı verici olmak için görünüşte özverili bir çabayla kendi ilgilerinin ihmali.
Benzer fenomenler açık bir biçimde bireysel danışmada da ortaya çıkar. Bununla birlikte farklılık, grupta daha sık ve daha düzenli ortaya çıkmalarıdır. Burada önemli olan, yalnızca ilk aile çatışmalarının yeniden yaşanması değil, onarıcı bir nitelikte yaşanmasıdır. Gelişimi engelleyici ilişkilerin birçok aile yapısının özelliği olan katı, çözülemez bir sistem halinde donup kalmasına izin verilmemelidir. Bunun yerine sabitleşmiş roller sürekli incelenmeli ve bunlara karşı durulmalı, ilişkilerin araştırılması ve sürekli desteklenmesi gereken yeni davranışların sınanması için gerekli kurallar belirlenmelidir.

6. Toplumsallaştırıcı Tekniklerin Gelişimi: Toplumsal öğrenme, öğretilen becerilerin niteliği ve öğrenme süreci gruptan gruba değişse de tüm danışma gruplarında işlevsel bir tedavi edici etmendir. Özellikle bazı gruplarda, örneğin uzun süre hastanede yatmış hastaları taburcu olmaya hazırlayan gruplarda veya ergen gruplarında toplumsal becerilerin gelişimi üzerinde belirgin olarak durulmalıdır. Rol oynama, taburcu olmaya hazırlanan hastaların bir iş için başvuru yapmayı öğrenmelerinde veya ergenlik çağındaki erkek çocukların bir kızı dansa davet etmelerinde kullanılmalıdır.
Açık geribildirimin verildiği dinamik danışma gruplarında danışanlar uyumsuz toplumsal davranış hakkında önemli ölçüde bilgi edinmektedirler. Yakın ilişkilerden yoksun bireyler için grup çoğu kez kişiler arası doğru bir geribildirim açısından ilk fırsatı sunar. Çoğu kez danışma grubunun eski üyeleri son derece ileri toplumsal beceriler edinirler. Sürece uyum sağlarlar, diğerlerine karşı nasıl faydalı biçimde duyarlı olabileceklerini öğrenirler, çatışmaları çözmek için gerekli yöntemleri edinirler, daha az yargılayıcıdırlar ve eş duyumu doğru biçimde yaşama ve dışa vurma konusunda daha yetkindirler.

7. Taklitçi Davranış: Sigara içen danışmanlar çoğu kez sigara içen danışanlar yaratırlar. Danışanlar bireysel danışma sırasında danışman gibi oturabilir, yürüyebilir, konuşabilir ve hatta düşünebilirler. Gruplarda danışanlar terapistleri kadar diğer grup üyelerinin çeşitli yönlerini model olarak alabildikleri için taklitçi süreçler daha yaygındır. Taklitçi davranışın tedavi edici süreçteki önemini değerlendirmek zordur, fakat sosyal psikoloji araştırmaları liderlerin söz konusu önemi küçümsediklerini düşündürmektedir. Grupla danışmada bir üyenin benzer sorun kümeleri olan bir başka üyenin terapisini gözlemekten yararlanması sıkça rastlanan bir durumdur ve bu fenomen genellikle “yerine koyma” veya “seyirci” terapisi adını alır. Özel taklitçi davranış kısa ömürlü olsa da yeni bir davranışı deneme de kişiyi durağanlıktan kurtarma işlevi görebilir. Gerçekte danışanların danışma boyunca diğer insanların ayrıntı özelliklerini takınması ve ardından onları hastalık provasıymış gibi terk etmesi hiç de ender değildir. Bu sürecin tedavi edici etkisi sağlam olabilir; ne olmadığımızı keşfetmemiz ne olduğumuzun keşfine giden bir adımdır.
8. Karşılıklı Öğrenme (Kişiler arası öğrenme):
9. Katarsis
10. Grup Bağlılığı
11. Varoluş Etmenleri

İdeal Terapötik İlişkiler Nasıl Olur?
 Empatik ilişki ve iletişim vardır
§
 Danışman
§ ve danışanlar bir birleriyle ilintili ve birbirlerini iyi anlamaktadırlar
§ Danışmanın, danışan sorunlarına kendisini yakın tutması
 Danışanın
§ istediğini söyleme konusunda kendisini özgür hissetmesi
 Karşılıklı güven ve
§ itimada dayalı bir atmosferin olması
 Mükemmel rapport
§
 Danışanların
§ aktif rol üstlenmesi
 Danışmanın danışanı kendi seçimlerini yapmada özgür
§ bırakması
 Danışman, danışanın dile getirdiği her türlü duygularının son
§ derece normal ve kabul edilebilir olduğunu kabul etmesi
 Toleransın olduğu
§ bir atmosfer
 Anlayışlı bir danışmanın varlığı
§
 Danışanın kendisinin
§ çoğu kez anlaşıldığını hissetmesi
 Danışmanın danışanı gerçekten
§ anlayabilmesi
 Danışmanın danışanın duygularını anlamak için gerçek çaba
§ göstermeye çalışması

Olmaması Gerekenler
 Cezalandırıcı
§ danışmanın varlığı
 Danışmanın danışanın re
§ddedildiğini hissettirmesi
§ Danışmanın danışana saygısız davranması
 Kişisel olmayan resmi, soğuk
§ ilişkilerin olması
 Danışmanın sıkça danışanı geri yerine yollaması
§
§ Danışanın danışmanın gözüne girmeye çalışması
 Danışmanın bilgi ve
§ becerisiyle danışanları etkileme gayreti içinde olması
 Danışmanın
§ deneyimsizliği nedeniyle fazla aktif olması

GRUBU OLUŞTURMA VE SÜRDÜRME
Grup lideri gruba başlarken sadece kuram ve kavramları değil, aynı zamanda grubu oluşturma ve sürdürmenin özelliklerini de bilmek ister. Eğer lider nasıl üye seçeceğini, kuralları nasıl oluşturacağını, grubun hangi aşamalardan geçeceğini ve grubu nasıl sonlandıracağını bilemezse grup deneyimi her yönüyle nahoş olabilir (hem lider, hem de üyeler bakımından).

GRUP ÖNCESİ PLANLAMA
Grup oturumları başlamadan önce yapılacak pek çok işlem vardır. Lider grubun ihtiyaçlarını belirleyerek, üyeleri üzerinde fikir birliğine varacakları amaçlar için hazırlar.
Sosyal ya da eğitsel bir kurumda çalışan danışman, grupla danışmanın yöntem ve amaçları gibi konularda diğer grup üyelerini bilgilendirmelidir. Üyeler amaçlarının grup çalışmasına uygunluğunu anladıkları zaman, gruba ilişkin korkuları, kendilerini açmaya dönük kuşkuları ve grupla danışmanın yararlılığına ilişkin şüpheleri azalacaktır. Danışman grupla danışmanın hedefleri, amaçları, grubun nasıl örgütleneceği ve görüşme zamanlarını ön görüşmede açıklar. Bu yöntemle üyeler kendilerine ve gruba yardım etme yollarının farkına varırlar. Gizliliğin açıklanması için de en iyi zamanlama da ön planlamanın yapıldığı zamandır. Ayrıca danışman, danışma grubunu iletecek ve ona katkıda bulunacak personelle iletişimini de planlamalıdır.

GRUP AMAÇLARI VE BİREYSEL AMAÇLAR
Grup oluşturmada bundan sonraki adım amaç belirlemedir. Grup amacı bazen danışanların mesleki yetenek ve ilgilerini anlamalarına yardım etme gibi bir durumda başından itibaren nettir. Terapötik danışma gruplarında ise amaçlar spesifik olabilir. Sevilen birinin kaybına ilişkin yas, boşanma gibi durumlar buna örnek gösterilebilir. Bazen de öz farkındalığı arttırma gibi nispeten daha genel bir hedef olabilir. Lider gruba üye seçmede önce bu hedefleri tasarlar. Hedef belirleme üye seçimine yardımcı bir süreçtir. Hedefler grup üyelerine beklentilerine yanıt alma ve grubun kendi gereksinimlerine uygunluğu konusunda bilgi verir. Grubu oluştururken atılacak adımlardan önce grup amacı belirlenmelidir. Böylece ilk oturumda üyeler arasında ortak bir hedef belirlenir.
Bireysel amaçlar üye seçiminden hemen sonra, ilk oturumdan önce belirlenir. Lider her üye ile tek tek görüşerek gruptan ne elde etmek istediğini anlamaya çalışmalıdır. Her ne kadar her üyenin kendine özgü eşsiz bir amacı olsa da, grubun ortak amacına da uygun olmalıdır.
Bireysel amaçlar grup amaçlarından daha özeldir. Lider üyelere şu konularda yardım etmelidir; o anda en önemli ve yerinde hedeflerini belirleme, ilk oturumda neden orada oldukları ile ilgili soruları ve ne yapmaya ihtiyaçları olduğu konusunda onları aydınlatmalıdır. İlk aşamada üye amaçları tartışılabilir. Amaçlar bazen net olmayabilir veya değiştirilmesi gerekebilir. Amaçlar, danışanların gereksinimlerinin değerlendirilmesi, gözlemler, kendini anlatma veya ölçme araçlarının sonuçlarının değerlendirilmesinden sonra oturabilir. Bireysel hedefler bu gereksinimler üzerine temellendirilir.

GRUP ÜYELERİNİN SEÇİMİ
Danışmanın başarısı, grup üyelerinin dikkatli seçimiyle doğrudan ilişkilidir. Gruplar, üyeleri işbirliği içinde çalışabildikleri ve ortak bir hedefe sahip oldukları zaman en etkili fonksiyon gösterirler. Bu nedenle etkili hedef belirleme üye seçimiyle başlar. Örneğin, bekar annelerin durumlarıyla başa çıkabilmelerine yardım edilen grupta amaç sınırlıdır.
Grupla danışmada kimi grup dışında bırakmak gerektiğine karar vermek zordur. Çünkü birinin grup davranışını önceden kestiremeyiz. Ayrıca grup tipi birine uygun olabilirken, bir diğerine uygun olmayabilir. Potansiyel üyeler gruba hazır olmayabilir veya uygun olmayabilir. Örneğin grubun enerjisini tüketen uç davranışlar gösterenler, yakın duygusal ilişkilerin kurulmasını engelleyen davranış gösterenler, uç düzeyde düşmanlık, saldırganlık, narsisizm, paranoya ve başka tür (özel) yardım gerektiren sözel tekelciler. Ayrı homojen gruplar sosyopatlar ve madde bağımlıları için yararlı olabilir. Başkalarına yönelik ilgi eksikliği gösterenler bireysel danışmaya alınabilir veya antisosyal davranışların sonuçlarının vurgulandığı diğer görüşme yöntemleri uygulanabilir.
İntihara eğilimli kimseler bireysel danışmaya ve ayarlamaya gereksinim duyarlar. Gerçeklikle ilişkili olmayan bu insanların grupla danışmadan yararlanama olasılıkları yoktur.
Ortak amacın paylaşılmasından başka, grupta dikkate alınan pek çok faktör vardır. Çoğu grupta üyelerin yaşı gelişimsel ilişkiyi kolaylaştırması bakımından birbirine yakın olmalıdır. Ergenler kimlik problemlerini paylaşırlar, genç yetişkinler kendilerini bulmaya çalışırlar ve yeni emeklilerin farklı ilgi alanları vardır.
Kişisel özellikler de grup başarısını etkiler. Bireyler biraz savunmacı ve başlangıçta kaygılı olsalar da kendilerini grupta açmak isteyeceklerdir. Böylece duygusal içerikli, sıcak ve güvenli ilişkiler gelişmeye başlar.
Grupların homojen veya heterojen olması ile ilgili kesin bir yargı yoktur. Cinsiyet, homojenlik heterojenlik konusunda ayırıcı bir özellik olabilir. Grup lideri kadın-erkek üye sayısını kendisi ayarlar. Çünkü cinsler arasında farklı davranış stilleri, farklı fikirler ve bakış açıları ve alternatif kişiler arası iletişim stilleri vardır.

İLETİŞİM
Grupla danışmada iletişim üyelerin bilgi, duygu ve tutumları paylaşmaları süreçlerinden oluşur. İletişim, kişisel gelişim ve kişisel üretkenlik için gereklidir. İletişim, göndericinin kanal aracılığıyla mesajını alıcıya göndermesi sürecidir. Mesaj bilgi veya etki olabilir, doğrudan veya dolaylı da olabilir. Mesajlar semboliktir. Kelimeler (sözcükler) veya sözsüz davranışlar aracılığıyla iletilirler.
Kişilerarası iletişim, gönderici ve alıcının mesajları tüm ve açık bir biçimde gönderme ve alma kapasitelerinin olmasını gerektirir. Normalde, gönderici bilginin doğru iletilmesini umar ve alıcıdan sorumluluk bekler. Alıcı, mesajı alır ve yorumlar, kodlar. Grubun etkililiği kısmen gönderici ile alıcının mesajı algılamalarının uyuşmasına bağlıdır. Kişiler arası problemlerin çokça görüldüğü gruplarda gönderici ve alıcıdaki mesajın içerik ve yorumu arasında fark vardır.
Grup içinde her birey aynı anda hem gönderici hem de alıcıdır. İletişim şekilleri bir gruptan diğerine değişir. Örneğin 7 kişilik bir grupta bir üye birkaç üyeyle konuşacaktır, gruptaki tüm üyelerle değil.
Lider merkezli bir gruptaki iletişim ise lider üzerinden yürüyecektir. Üyeler birbirleriyle değil sadece lider ile iletişime gireceklerdir.
Mesajın etkili iletimi, kaliteli kişiler arası ilişkilerin oluşturulmasında ilk büyük adımdır. Johnson mesaj göndermede 8 olumlu niteliği şu şekilde sıralar:
1. Kendinizle ilgili mesajlar birinci tekil şahıs zamirlerinin kullanıldığı açık mesajlar olsun (Ben… Benim… gibi).
2. Mesajlarınız bütün ve spesifik (belirli olsun).
3. Sözel ve sözel olmayan mesajlarınız birbirine uygun olsun.
4. Ayrıntılı ifade edin.
5. Mesajlarınızın alınıp alınmadığı konusunda geri bildirim isteyin.
6. Mesajınız alıcının referans çerçevesine uygun olsun.
7. Duygularınızı isimlendirdin, duygularınızın etkisini ses tonunuzla betimleyin.
8. Diğerlerinin davranışlarını yargılamadan ve yorumlamadan betimleyin.

Mesajların algılanması lider için önemlidir. Bu sayede danışanlarını daha doğru anlar. Araştırma sonuçları şunu vurgulamaktadır: Dinleme ve kişiler arası iletişim becerilerini, ilişkinin kalitesi kadar alınan mesajın kesinliği ve açıklığı da çoğaltır. Alınan mesajın doğru algılanmasında ilk adım yargılamadan dinlemektir. İkinci önemli adım ise gönderenin alıcının mesajı anlamasına izin vermesidir. Yani mesajın asıl içeriği anlaşıldığında göndericinin savunmaya geçmeden mesajının anlaşıldığını kabul etmesidir.
Terapötik gruplarda kendini açma gerekli bir bölüm olarak ortaya çıkar. Grubun erken dönemlerinde üyeler direnç gösterebilir. Gruba güven düzeyleri ve grubun güvenli bir yer olup olmadığına karar vermeye çalışırlar. Üyeler arasındaki rekabet iletişimi engeller. Karar verme ise sözsüz davranışlar gibi iletişimin başlıca süreçlerindendir.

KENDİNİ AÇMA
Normalde başkalarına açıklanmayan kişisel bilgilerin açıkça söylenmesidir. Üyelerin hem korktuğu hem de değer verdiği kendini açma tüm grup terapilerinin bütünleyici bir parçasıdır. Kendini açma, kişinin yaşamındaki geçmiş ve güncel olayları, fantezi veya rüya malzemesini, geleceğe ilişkin umutları, istekleri ve diğer bireylere yönelik güncel duyguları kapsayabilir. Diğer üyelere yönelik duygular çoğu kez kendini açma davranışında önemli yer tutar.
Kendini açma riskli ve bireye fayda sağlayan bir süreçtir. Birey diğerlerine açılarak risk alır, ancak pozitif değişim yolunda ilk adımı da atmış olur. Her kendini açış, açan kişi için bazı riskler taşır. Bazen açılan şeyin niteliği risk içerebilir. Eğer birey daha önce kimseye söylemediği, son derece kişisel ve duygu yükü fazla olan bir malzemeyi açarsa risk büyüyecektir.
Daha kişisel malzeme her zaman daha büyük risk içerir. Risk, kişinin açıldığı grup üyelerine de bağlıdır. Eğer kişi grup üyelerinin benzer endişeleri paylaştığını ve duyarlı olduğunu bilirse, uygun tepki alacağını bilirse risk azalacaktır. Birey grupta güçsüz ve yetersiz yönlerini açıp kabul görürse grupta rahatlayacak, kendini gruba ait hissedecek, bağlılığı artacaktır. Böylece dış dünya ve sorunlarıyla başa çıkmak için kullandığı savunmacı ve başarısız davranışlarını bırakması kolaylaşacaktır.
Kendini açma eğiliminin düzeyleri grubun gelişim evrelerini izler. Sıradan kişiler arası ilişkilerde, kendini açma yüzeysel düzeydedir. Daha sonra, diğer üyeler tarafından kabul gördükçe kendini açma daha derin kişisel bilgiler içermeye başlar. Üyeler kendini açan kişiye sorumluluk ve yükümlülük hissederler. Uygun yorumlarla tepki verirler ve kendilerini açmaya başlarlar.
Grup kendini açan kişi kadar duyarlıdır ve üyeler daha açık bir ilişki ve içten açılmaları sürdürerek ilişkiyi derinleştirirler. Grupta açılmalar ilerledikçe tüm üyelerin katılımı, sorumluluğu ve birbirlerine karşı yükümlülüğü artar. Bir üye için yıllarca yük olmuş gizli bir konuyu açtığında karşı taraftan anlaşılmak ve kabullenilmek çok önemlidir.
Araştırmalar kendini açmanın grup bağlılığını arttırdığını ve üyelerin kendini açma davranışlarıyla orantılı bir şekilde gruptan faydalandıklarını göstermektedir.
Ancak, gelişigüzel kendini açma sağlıklı değildir. Kendini çok fazla veya çok az açma, kişiler arası uyumsuz davranışa işaret eder. Kişi kendini nasıl açacak; hangi düzeyde açacak, ne zaman açacak ve hangi şartlar altında açacak?
Kendini çok az açan kişi gerçeği sınama olanağı bulamayacaktır. Ayrıca geribildirim elde etme fırsatını da kaçıracaktır. Daha fazla gelişecek bir ilişkiyi engelleyecek ve diğer üyelerin karşılık alamadıkları için kendilerini açmaktan vazgeçmelerine neden olacak ve giderek grupla ilişki kopacaktır. Kendini açmayanların diğer üyelerce içten kabullenilme şansları azdır ve bu nedenle özsaygılarının artışını yaşama şansları da fazla değildir..
Bazı üyeler utanç ve kabullenilmeme korkusundan kendilerini açamazken, bazıları da denetim alanında çok çatışma yaşadıkları için kendilerini açmaktan korkarlar. Kendilerini açma onları başkalarının denetimiyle baş başa bıraktığı için tehlikelidir. Böyle kişiler, gruptaki diğer üyeler kendilerini açarak örnek oldukları zaman, bu korkularını yenerler.
Kendini çok fazla açma da çok az açma kadar engelleyici olabilir. Bazı üyeler grupta kendimizi açmamız isteniyor düşüncesiyle kendilerini tamamen ve devamlı biçimde açmaya başlarlar ki bu da grubun diğer üyelerini ürkütüp kapanmalarına neden olarak grup dinamiğini bozar.
Grup terapisinde erkenden ve gelişigüzel açılan üyelerin grubu terk etme olasılıkları yüksektir. Çünkü çok açıldıkları için kaldırabileceklerinin ötesine geçerler ve o kadar utanç duyarlar ki gruptan ve liderden kişiler arası ödül almış olmaları sonucu değiştirmez. Ayrıca kendilerine destek olmaya istekli fakat karşılık vermeye hazır olmayan diğer üyeleri tedirgin edebilirler.
Grubun bir evresi için uygun olan kendini açma davranışı, bir başka evre için uygunsuz olabilir. Bu nokta özellikle diğer üyelere geribildirim verirken önemlidir. Bu konuda liderin uygun model olması gerekir. Kendini büyük oranda henüz açmış bir danışan son derece duyarlı bir an yaşar ve ne olursa olsun bu evrede kişiye saldırıda bulunulmamalıdır.

GRUP LİDERİNİN KENDİNİ AÇMASI
Grup lideri uygun zamanlarda uygun yorumlarda bulunarak kendini açmalıdır. Bu konuda bazı fırsatları değerlendirebilir. Örneğin oturum başlarında ve sonlarında özetleme yaparken “burada ve şimdi”deki duygularını açabilir. Şaşkınlık, cesaretin kırılması, kızgınlık vb. gibi. Gruptaki davranışının altında yatan etmenler hakkındaki kendi görüşlerini açığa vurmada özetleri araç olarak kullanabilir.
Lider gruba ait bakış açısını üyelerden daha uzun bir süre devam ettirebilir. Oturumlar boyunca grupta ve üyelerin her birinde olan değişimlerin farkındadır. Bu gözlemlerini paylaştığında üyelere çoğu kez umut, anlayış ve destek sunmuş olur.

GRUPLA DANIŞMADA DİRENÇ
Ohlsen (1988), direnci, terapötik süreçle işbirliği yapmamak olarak tanımlamıştır. Psikanalizde direnç, tedavinin ilerlemesini engelleyen her türlü tepkidir. İster bireysel, ister grupla danışmada olsun direnç olumsuz karşılanmamalıdır. Çünkü kişi, hayatında ilk defa yeni karşılaştığı birine ya da birilerine, kendisi için özel, karmaşık ve çok önemli şeylerden bahsedecektir. Bunu tek bir kişiye bile yapmak zor gelirken, en az 8 kişinin olduğu bir gruba yapmak çok daha zordur. Üstelik kişi bunu nasıl yapacağını bilmeyebilir. Kendini ifade edemiyor olabilir. Gruptaki kişileri tanımamak, birbirinden farklı bu insanlardan ne tür tepkiler alacağını bilememek bireyi kuşkulandırıp endişelendirir. Kişi bu kuşkusunu giderebilmek için bir süre sessiz kalıp, çevreyi gözledikten sonra eyleme geçmeyi tercih edebilir ve direnç gösterebilir. Bu da çok doğal bir tepkidir.
Grupta direnç, grubun işleyişini, grup amaçlarına ulaşmayı yavaşlatan birey ya da grup davranışıdır. Davranışlardaki aşırılıklar direncin varlığının kanıtıdır. Çok konuşmak veya hiç konuşmamak. Kişi birden duraklayabilir, söylediklerini düzeltmeye çalışabilir, dili sürçer, uzun süre sessiz kalabilir, giysisiyle oynayabilir, konu dışı sorular sorabilir, duygularını düşüncelere dönüştürme eğilimi gösterebilir, geç gelebilir, özür ileri sürerek hiç gelmeyebilir, yöntemi eleştiren konuşmalar yapabilir, söyleyecek bir şey bulamayabilir ya da konuşmaya değer bulmadığı ve konu dışı olduğu gerekçesiyle düşüncelerini sansürleyebilir. Ayrıca davranışsal amaçlar belirleyememe, yardım edilip edilmeyeceği konusunu sorgulama, daha önceki yaşantılarla ilgili konuşma, öğüt isteme, başkaları hakkında konuşma, diğer üyeleri koruma, öğüt verme, savunmaya geçme, güveni sorgulama da direnç belirtilerindendir.

DİRENCİ ARTTIRAN FAKTÖRLER
Üye sayısının fazlalığı, grubun zorunlu kurulması, yaş ranjının geniş olması, üyelerin daha önce ve daha sonra sosyal ilişki içinde bir arada olmaları, gruptaki kadın-erkek sayısının dengesiz dağılımı, aynı işyerinden gelen kişilerden oluşan gruplarda da direnç olur.
Üye sayısının fazla olduğu bir grupta bireyin kendini açması güçleşir. Böylece üyeler birbirlerini tanıyamazlar, güven oluşmaz, gruba ait hissetmezler, bağlılık oluşmaz. Böylece direnç ortaya çıkar.
Grubun zorunlu kurulması, örneğin danışman adaylarıyla kurulan eğitim grupları.
Farklı yaşlardan oluşan gruplarda direnç yaşanır. 20 yaşında ve 60 yaşında insanların karşılaştığı sorunlar farklıdır ve birbirlerini anlamaları güçtür.
Üyelerin sosyal ilişki içinde olması. Bu tür ilişkilerin olduğu gruplarda grup dışı oluşan konuşmalar grubu engelleyici unsur oluştururlar.
Kız-erkek dağılımındaki dengesizlik çoğunluktaki cinsiyetin azınlıktaki cinsiyete hükmetmesi ile sonuçlanabilir. Bu da direnç oluşturur.

GRUPTA DİRENÇ GÖSTEREN ÜYELERİN DUYGULARI
Danışmaya gidip gitmeme (ambivalans), grup oturumlarının yararlı olup olmayacağı, grupta kabul görüp görmeyeceği, liderin ona yardım edip etmeyeceği, davranışsal amacına ulaşıp ulaşmayacağı, rahatsız eden davranışını değiştirip değiştirmeyeceğini sorgulayıp durur. Bu karmaşanın içinde korku, kaygı, merak ve tedirginlik yaşar. Bu duyguları fark eden lider yansıtmalıdır.

LİDERİN DUYGULARI
Çoğu lider direnç gösteren danışanı kabul etmek, onu anlamak ve ona tepki verme konularında güçlük çeker. Dirençle karşılaşan lider suçluluk hisseder. Kendini sorgulamaya başlar. Acemi liderler bu duygularla baş etmekte zorlanırlar. Danışman kendi duygularını keşfettikten, kabul ettikten ve direnci kabul ettikten sonra baş etme yolları aramalıdır. Bunu yapmak için direnç gösteren danışanı çok iyi dinlemeli, direncin altında yatan duyguları keşfetmelidir. Bu duygular keşfedilip yansıtılırsa direnç kırılabilir. Ayrıca direnç liderin kullandığı tekniklerden de kaynaklanıyor olabilir. Örneğin, bizim toplumumuz rol oynamaya dirençlidir.
Direnç gösteren danışanla dirençli danışan farklıdır. Lider bunu ayırabilmelidir. Dirençli danışan kendisi ya da çevresiyle ilgili herhangi bir şeyi değiştirmek istemeyebilir. Dirençli üye ile uğraşmak bazen diğer üyelerden zaman almak anlamına gelip diğer üyelerde öfke yaratabilir, dinamiği bozabilir.

DİRENÇLE BAŞETME YOLLARI
Dirençle en iyi baş etme yolu, direnci önlemektir. Oluşur oluşmaz fark edip uğraşmak gerekir. Grupta ne olacağı ile ilgili açıklamalar yapmak direnci önler. Beklentiler açık olunca direnç azalır. Yapılama direnci önlemede önemlidir.
Lider kendini açarak direnç gösteren üyeye model olur. Lider kendini açmanın dozunu iyi ayarlamalıdır. Çünkü danışma danışan içindir. Tekelciler grupta çok konuşarak direnç gösterir. Lider içerik yansıtması yapmalıdır.
Lider empati kurarak direnç gösterenleri anlamaya çalışmalı, duyguları anladıktan sonra da yansıtmalıdır. Liderin terapötik güçleri tanıması ve anti terapötik güç haline dönüşmemesi için önlem alması gerekmektedir.
Üyelere sorumluluk verilmesi bir diğer dirençle baş etme yoludur. Direnç gösterene baskı yapmak yerine benzer sorunları olanlar konuşturulmalıdır. Diğerlerinin dinlenilip kabul edildiğini gören üye direnci bırakır. Bitirilmemiş işlerin bitirilmesi de direnci kırar. Ayrıca çeşitli alıştırmalardan yararlanılabilir. Ancak çok alıştırma yapmak da dirence yol açabilir, spontanlık engellenebilir.

REKABET (YARIŞMA)
Rekabet, sağlıklı grup gelişimine engeldir. Üyeler birbirlerine rakip olduklarında iletişim kopar; yok olabilir, yetersizleşebilir ve ya yanlış bir yola girebilir. Savunmacılık ve güven eksikliği rekabetin derecesi ile doğru orantılıdır.
Rekabet, karşılıklı yarar sağlayıcı etkileşimin enerjisini kendini koruma, kendini yüceltme ve hükmetme çabalarına yöneltir. Savunmacılık, diğerlerinin güdülerini, davranışlarını, duygularını ve değerlerini doğru algılamayı engeller. Bir tek yarışmacı üye diğerlerinin de yarışmacı yönlerini harekete geçirir, düşmanlık başlatır, dargınlık, saldırganlık ve diğer üyelere antipati oluşur. Lider, üyeleri diğerleriyle yarışmaktan çok kendileriyle yarışmaya teşvik etmelidir. Değişme ve gelişme bireyseldir, daha sonra grupla paylaşılır. Her bir üyenin ulaşılabilir amaçlar oluşturmasına yardım edilmesi işbirliği demektir. Genel grup amaçları açıkça işbirliği gerektirir.
Üyeler arasında yarışma gereksiz çatışmalara ve gruba karşı katı duygulara yol açacaktır. İşbirliği ise yakınlık oluşturur ve hem bireysel hem grup memnuniyetini arttırır.

GRUBUN EVRELERİ
Her canlıda olduğu gibi tüm grupların bir başlangıcı, tıpkı ergenlik gibi fırtınalı bir dönemi, olgunluk aşaması ve sonu olur; çünkü gerek sosyal gruplar, gerekse psikolojik danışma grupları da bu gelişim dönemlerinden geçer. Bu dönemler, daha önceki konuda da belirtildiği gibi, grup dinamiğini etkiler. Grup liderinin, grubun hangi evresinde olduğunu bilmesi gerekmektedir ki, grupta olanları daha kolay anlayabilsin ve ona göre önlem alsın. Değişik kaynaklarda bu evreler, aynı dönemleri ifade etmek üzere farklı farklı adlandırılmışlardır (Rogers, 1970; Gazda, 1974; Shutz, 1978; Jacobs, Harvill ve Masson 1988; Lichtenberg ve Knox, 1991; Shechtman, 1994).

BAŞLANGIÇ EVRESİ
Bu evrede, üyeler birbirlerini tanırlar; grupla psikolojik danışmadan beklentileri üzerinde durulur ve üyeler davranışsal amaçlarını belirlerler. Ayrıca, bu dönemde grubun kuralları konur. Üyeler grupta nasıl davranacaklarını, ne yapacaklarını pek bilmediklerinden daha çok lidere bağımlıdırlar. Etkileşim daha çok lider kanalıyla sağlanır. Bir başka deyişle, üyeler birbirleriyle, ilişkiye girmekten çok, liderle konuşmayı tercih ederler. Grubun tanışması, kaynaşması için lidere çok iş düşmektedir. Bu amaçla, çeşitli alıştırmalardan yararlanabilir (Voltan-Acar, 1993).

GEÇİŞ EVRESİ
Bu evre tıpkı ergenlik çağında olduğu gibi sorunlu geçer. Tuckman, bu döneme fırtınalı dönem demektedir (akt.. Gazda, 1973). Bu dönem çalkantılıdır, çünkü, güven oluşmamıştır. Üyeler, birbirlerine güvenmedikleri için kendilerini açamazlar. Grupta bizlik duygusunun gelişmesi için lider, güvenle ilgili çeşitli alıştırmalar, ısınma alıştırmaları yaptırabilir. Ayrıca, bu dönemde, gerek grup direnci, gerekse üyelerin tek tek dirençleri -yoğundur. Yine, lider, dirençle baş etme yollarını bilip, üstesinden gelmelidir. Shechtman (1994), bu dönemde değerlerin sorgulandığını, kuşkuların arttığını ve kaygı görüldüğünü ifade etmektedir.

EYLEM EVRESİ
Bu evre işin yapıldığı dönemdir. Yani, grubun olgunluk dönemidir. Bu dönem, grubun en uzun aşamasıdır. Bu evrede, lider, üyelerin, birbirleriyle olan bitmemiş işlerinin tamamlanması (Ohlsen, 1988), ya da kendi bitirilmemiş işlerinin bitirilmesi ve davranışsal Amaçlara ulaşma yönünde üyelere yardımcı olur (Voltan-Acar, 1992). Bu dönemde terapötik güçlerin nasıl işlediğine ve anti terapötik güç haline dönüşmemesine lider dikkat etmelidir. Yine, bu aşamada, artık üyeler, lider aracılığıyla değil de aracısız birbirleriyle etkileşimde bulunurlar.

SONLANDIRMA EVRESİ
Bu aşama, grubun sonlandığı dönemdir. Bu nedenle bazı gruplarda, üyelerde bir regresyon görülür. Bu evrede, üyelerin davranışsal amaçlarına ulaşıp ulaşmadıkları ya da ne derece ulaştıkları konusu irdelenir. Ayrıca, grubun ve liderin bir değerlendirilmesi yapılır. Lider, üyelerin laflarını ağızlarından mı aldı yoksa onların kendilerini ifade etmelerine fırsat tanıdı mı, üyeleri anlayabildi mi, onlarla bazı yaşantılarını paylaştı mı, tüm bu sorulara cevap aranır. Üyeler, gruba ne verdiler, ne aldılar bunun üzerinde durulur. Üyelerin gruptan olumlu duygularla ayrılmaları amacıyla sevgi bombardımanı gibi alıştırmalardan yararlanılabilir (Voltan-Acar, 1993).

GRUPLA PSİKOLOJİK DANIŞMADA AMAÇLAR
Bu konuda grupla psikolojik danışmadaki genel amaçlar ve danışanların davranışsal amaçlarına değinilmiştir, özel amaçlı gruplar dışında, grupla psikolojik danışmada grubun bir genel amacı vardır; grup lideri, bu amaçlar doğrultusunda çalışır.

ÇEŞİTLİ AMAÇ İFADELERİ
Mahler (l969)'e göre grupla psikolojik danışmanın amaçları şöyledir:
• Bir birey olmanın ne anlama geldiğini araştırma, "ben kimim, yaşamdan ne istiyorum?" gibi... ,
• Diğer insanları anlamayı öğrenme, diğerlerini dinlemeyi öğrenme.
• Duygu ve düşüncelerini bütünleştirme.
• Sosyal durumlarda daha etkili olma.
• Mevcut değerleri sınama ve yeni değerler deneme.
• Sağlıklı bir şekilde duygularını keşfetmeyi öğrenme ve onların denetimi için güvenilir bir ortam oluşturma.
• Sahip olduğu davranış için sorumluluk almasını öğrenme.
• Otorite figürleri, aileleri, kardeşleri, akrabalarıyla olan ilişkilerini araştırma.
Roeber (l969)'a göre, danışanın yeteneklerini, becerilerini anlamasına, problemlerini çözmesine, planlar yapmasına, kendine güven geliştirmesine, kişiler arası ilişkiler geliştirmesine, alternatif çözüm yollan keşfetmesine, çevresiyle iyi ilişkiler geliştirmesine, duygularını daha iyi ifâde etmelerine yardım grupla psikolojik danışmanın amaçlarıdır.
Arbuckle (1970)'ın grupla psikolojik danışma için belirlediği amaçlar şu şekilde özetlenebilir: Bireyin,
• Kendini gerçekleştirmesine, daha çok doğal olmasına, özgürlüğünü arttırmasına,
• İçgörü kazanmasına, gizil güçlerini geliştirmesine,
• Kişisel problemlerinin çözümünde daha açık düşünmesine,
• Kendi sorumluluğunu alabilsin diye ayırdında olmasına, yardım etmektir.
Bir grupla psikolojik danışma yaşantısı geçiren danışanlar için Corey ve Corey amaçları şöyle belirtmişlerdir (Rickey, 1981):
• Daha açık ve dürüst olmak,
• Başkalarına güvenmeyi öğrenmek,
• Birinin kusursuzluğunu istememeyi öğrenmek,
• Daha özgür olmak, yani desteği içten almak,
• Kendi farkındalığını arttırmak,
• Kişisel problemlerine çözüm yolu bulmak,
• Yaratıcılığını ve gizil güçlerini keşfetmek,
• Diğerlerine dikkat ederek kapasitesini arttırmaktır.
Tüm yukarıda sayılan amaçların, öğrenme modeline dayalı gruplar için söz konusu olduğu söylenebilir. Bu grupların amacı tedavi etmek değildir, çünkü, bu gruplara devam eden üyeler normal bireylerdir ve verilen grupla psikolojik danışma hizmeti koruyucudur.

DANIŞANLARIN AMAÇLARA OLAN İHTİYACI
Grupla psikolojik danışmada davranışsal amaçların saptanmasının yararlarını Ohlsen (1988) şöyle belirlemiştir. Davranışsal amaçlar:
a) Belirgin yeni davranışları öğrenmeleri için danışanların davranışları üzerinde odaklaşmalarına yarar.
b) Vazgeçme eğilimi olduğu zamanlarda danışan için güdülendirici olur.
c) Başarı beklentisi, danışanların amaçlarına ulaşma fırsatını arttırır.
d) Amaçların tanımlanması güdülenmeyi geliştirir.
e) Danışanın amaçlarına ulaşması için cesaretlendirme ve pekiştirmeyle, danışan güdülendirilir.
Davranışsal amaçları aklında olan danışanlar, grupla psikolojik danışmanın, her üyenin yeni davranışlar öğrenmeleri için tasarlandığını keşfederler. Davranışsal amaçların saptanması, yeni davranışlar öğrenilmesini sağlar.
Psikolojik danışman açısından düşünüldüğünde, en az kazançlı ve en çok kazançlı olan üyeler kimlerdir, her bir üye hangi amaçlarına ulaştı, üyelerin davranışsal amaçlarına ulaşmaları için strateji ne olmalıdır, üyelerin ihtiyaçları nelerdir; bu gibi sorulara yanıt bulabilmesi için, grup lideri, üyelerin davranışsal amaçlarının saptanmasına yardım etmelidir.
Ayrıca, psikolojik danışmanların, danışana yardım etme sorumluluğu vardır. Grup lideri, üyelere amaçlarını saptaması ve belirginleştirmesi konusunda yardım eder. Psikolojik danışman amaçlar belirginleştikçe danışana yardım edip edemeyeceğini fark eder. Amaçların bilinmesi, danışana yardım için daha etkili tekniklerin araştırılmasına ve grup liderinin yardım için güdülenmesine neden olur.
Grup lideri, grup sürecini etkiler; aynı zamanda grup üyelerinde değişim yaratan bir etmendir (Voltan-Acar, 1991). Psikolojik danışma sürecinin başında danışanların amaçları ne idi, oturum sonlarında, bu amaçlara ne kadar ulaşıldı soruları, aynı zamanda, grup liderine "bu süreçte benim rolüm ne idi? daha iyi nasıl olabilirdim? Sorularını gündeme getirmektedir. Böylece, üyelerin başlangıçta belirlediği amaçlar, grup liderinin kendini değerlendirmesine neden olur.
Bir de başlangıçta belirlenen amaçlara bakarak, psikolojik danışman, o üyeye yardım edip edemeyeceğine karar verir. Bir başka deyişle; grup lideri, amaçların gerçekleştirilmesi konusunda yetkin olmayabilir ya da danışanın belirlediği amaçlar, psikolojik danışmanın değerler sistemiyle çatışabilir. İşte, bu gibi durumlarda, danışanın, refere edilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle de, ilk oturumlarda, amaçlar belirlenmelidir.

DAVRANIŞSAL AMAÇLARI OLUŞTURMA
Danışanlar ön görüşmede amaçlarını oluşturmalıdır (Ohlsen, 1988). Ancak, daha sonraki oturumlarda da ek amaçlar, ya da gerçek amaçlar, gerek üyenin kendisince, gerekse psikolojik danışmanın yardımlarıyla ortaya konabilir, örneğin, üye şikayetçi olduğu bir konuyu ifade ettiğinde, empatiyle dinleyen, onun duygularını yansıtan grup lideri danışana şikayetçi olduğu konuyla başa çıkmayı davranışsal amaç şekline dönüştürme konusunda yardım edebilir.
Cormier ve Cormier (1985), danışanların amaçlarını belirlerken dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle belirlemişlerdir:
a) Amaçlar olumsuz cümlelerle değil, olumlu cümlelerle oluşturulur.
b) Amaçlarını belirlemekte güçlük çeken danışanlara, beğendikleri birinin yerinde olduklarını varsaymaları söylenir.
"Nasıl biri olurdun, nasıl değişik olurdun", diye sorulur. Bu sorular, danışanın amaçlarını belirlemesi için yardımcı olur
c) Amaçların kimin amacı olduğu irdelenmelidir.
d) Amaçların gerçekçi olup olmadığı üzerinde durulmalıdır.
e) Amaçların avantajları ve dezavantajları saptanmalıdır.
Danışanın amaçlarının kendisi için olması gerekmektedir. Yani, danışanın belirlediği amaç psikolojik danışmanı memnun etmek için olmamalı, danışanın kendi ihtiyacından kaynaklanmalıdır. Amaçlar, açık, kesin bir şekilde ifade edilmelidir. Amaçlar, danışanın dilini yansıtmalıdır. Danışanın anlamayacağı süslü sözcükler kullanılma¬malıdır. Örneğin, "benim amacım, kendimi gerçekleştirmek", diyen bir danışan için amaç davranışsal bir amaç değildir. Ayrıca, danışanın dilini de yansıtmamaktadır. Danışan, acaba ne/neler yaparsa kendini gerçekleştirir, hangi davranışlarını değiştirmek istiyor, ya da hangi davranışları kazanmak istiyor, bunların açıklığa kavuşması gerekmektedir.

ROLLER
Grup içinde üyeler kabul görme gibi bireysel ihtiyaçları ve açık iletişim gibi grup ihtiyaçlarını karşılayan rolleri benimserler. Grup içinde her bir üyenin kendine has bir rol repertuarı vardır. Bu rol repertuarı grubun içinde bulunduğu duruma göre işlevsel hale gelir. Grup açısından üyelerin grup içinde yerine getirdiği ve üstlendiği roller birbirinden farklılaşmaktadır. Grubun içinde bulunduğu durum ve koşullar da üyelerin üstlenecekleri rolleri belirlemede etkili unsurlardandır (Edelson,1970).
Bir grup içinde kabul görmüş roller, diğer üyelerle ilişkilerde bir ölçüye kadar belirleyicidir. Bireylerdeki karakteristik davranış liderin üyelerin grup içindeki davranışlarının grup modeline uygun olup olmadıklarını anlamasına yardımcıdır. Biddle, bir bağlamda insanların karakteristik davranışlarının rolü belirlediğini söyler (Biddle,1979). Diğer bir deyişle rol, bir anlamda insanların karakteristik davranışlarıdır. Biddle' nın tanımlaması rol davranışının bireyin diğer insanlarla etkileşimi veya aynı insanlarla başka bir ortamda bulunması sonucu değişeceğini söyler. Birey aynı ortamda ve durumda da birçok değişik rol oynayabilir. Küçük bir grup içinde birey, destekleyici, sorgulayıcı ve agresif rolleri değişik zamanlarda oynayabilir. Rol değişikliği ve esnekliği çevresel değişikliklere adapte olma yeteneğini yansıtır. Atfedilen ve benimsenen roller arasındaki farklılığı anlamak durumundayız. Belirli bir rolü üstlenme tarzı birçok faktör tarafından belirlenir. Atfedilen ve benimsenen roller birbirine uygun olabilir veya birbirinden bağımsız var olabilirler. Grup içinde farklı rollerin ve rol beklentilerinin oluşumu, grubun gelişimiyle ilgilidir. Grup içindeki etkileşimler grupta bireylerle ilgili rol beklentilerini harekete geçirir. Grup içi etkileşimler sırasında bazı üyeler ortaya çıkan problemlerle ilgili sorular sorarak, olumlu reaksiyon gösterip problemi çözmeye yönelirken, bazı üyeler de olumsuz reaksiyon gösterir,.
Rolün oyundan ödünç alındığını hatırlamak konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir (Forsyth,1983). Bir oyunda rol alan aktör gibi her üye grup içinde bir rol oynar ki bu rol büyük bir ölçüde sözel ve fiziksel davranışı belirler. Bireyin yer aldığı "bölüm" kendiliğinden benimsenen rolün rehberliğinde oluşur. Bu roller sadece küçük sapmalarla senaryoyu dikte eder. Aktörden beklenen belirli davranışlardaki başat değişiklikler ya da belirsizlikler olumsuz etkiler taşır ve karmaşa yaratır. Bir danışma grubunda roldeki dengesizlik organizasyonun bozulmasıyla sonuçlanır. Grup içi farklı iletişim tarzlarının grubun bütünlüğünü bozmadan amaçlarını gerçekleştirme yönünde yönlendirilmesi grup liderinin sorumlulukları arasında yer alır. Bazı lidersiz gruplarda da grup içinden belli alanlardaki uzmanlığı fark edilen grup üyelerinin, grubun ortak amaçlarının gerçekleştirilmesi yönünde liderlik üstlenmesi söz konusudur. Bu durumda grup liderinin her durumda değişmesi de mümkündür. Grubun ortak kültürü, grup içindeki bireylerle ilgili beklentiler, roller ve rollerin gereğini yerine getirebilmek için somut kriterler oluşturulmasını sağlar. Bir grup ilk defa bir araya geldiğinde bütün katılımcılar belirli bir rolle "üye rolü" ile başlarlar. Rol farklılaşması üyelerin grup içindeki rolüyle başlar. Rol farklılaşması üyelerin grup içindeki değişik davranışlar yoluyla edindikleri deneyimlerle basamak basamak ortaya çıkar. Öncelikle liderin rolü üyelerden ayırt edilir (Hare, 1976). Bir danışma grubunda genellikle başlangıçta bir lider belirlenir, bununla birlikte grubun içinde yedek liderler ortaya çıkabilir. Gruplarda iki tip lider çıkması söz konusudur. Bir görev lideri (task specıalıst) diğeri sosyo-duygusal lider (socioemotional specialist)dir. Görev lideri (Task specialist) grup üyelerini yönlendirerek, tavsiyelerde bulunarak, zorlayarak ve rehberlik ederek grubun hedefe doğru ilerlemesini sağlar. Grubun dengesini sağlayacak başka etkili roller yoksa grup içinde genellikle gerilim ve stres yaratır. Bales, grup üyelerinin Görev Liderinin uyarılarına olumsuz tepki gösterebileceğine işaret ediyor. Sosyo-duygusal Lider (Socioemotional Specialist) ise grup içinde düşmanlığın ve engellenmelerin azaltılması rolünü üstlenir. Bu rolü üstlenenler uyumu ve kişiler arası ilişkilerde olumluluğu korurlar. Görev Liderliği ve Sosyo-duygusal Liderlik rolleri birbirinden bağımsızdır ve grubun gelişmesi için gereklidir (Slater, 1955).
Grubun içinde bulunduğu durum ve nihai amacı bu rollerle ilgili doyumu da etkileyebilir. Sözgelimi bazı görev gruplarında rol beklentileri ve rol gerçekleştirme performansı kısa dönemde üyelerin aşırı rol yüklenmelerine ve diğer üyelerin onayını almaksızın rol dağılımı gerçeğini yaşamalarına neden olabilir. Bazen üstlenilen rollerin bireylerin kapasite ve beklentilerine uygun olmaması gruptan ayrılmalar hatta grubun dağılmasına da neden olabilir.
Bales, grup içi hareketliliği 3 boyutta inceler:
1- Dominance / Submission= Başat / Boyun Eğen
2- Friendly / Unfriendly= Dostça / Dostça Olmayan
3- Instrumantally Controlled / Emotional Expressive= Denetimli / Duygusal Anlatımlı (Bales, 1970; 1980).
Bu boyutlar birçok çalışmada üye rollerini anlamamız açısından araştırılmıştır (Schultz,1958; Triandis,1978; Wish, Deutech & Kaplan, 1976). Bales’ in modelini kullanarak bir kişinin bu üç boyuttan birini, ikisini ve üçünün karışımını sergileyen davranışlarını açıklamak mümkündür. Grup içi davranış normlarında yer alan 26 olası role göre grup lideri grup üyelerinin puanını belirler.
Grup içinde üstlenilebilen rolleri 3 grupta toplayabiliriz:
1-Göreve Yönelik Roller ki bunlar; Başlatıcı, Bilgi Arayıcı, Düşünce Arayıcı, İnceleyici, Görüş Veren, Enerjik, Bilgi Verici, Koordinatör, Değerlendirici, İş Görücü, Egemen Olma gibi rollerdir.
2- Büyümeye ve Canlandırmaya Yönelik Roller ki bunlar; Yüreklendirici, Kolaylaştırıcı, Uyum Sağlayıcı, Uzlaştırıcı, Ölçüt Koyucu, Grup Gözlemcisi, Grup Yorumlayıcısı ve İzleyicisi'dir.
3- Anti-Grup Roller ki bunlar; Saldırgan, Engelleyici, İlgi Çekmek İsteyen, Günah Çıkarıcı, Playboy, Hükmedici, Yardım Arayıcı ve Savunma Avukatı gibi rollerdir.
Grup içerisinde çok çeşitli rollerin belirmesi, grup üyelerinin denemeyi istedikleri rolleri sınamalarına olanak verir. Ancak gruplarda, kişilerin bazı roller içerisinde kalıp tipler yapma eğilimi vardır. Bu istenmedik bir olgudur. Bu nedenle lider dikkatli olup, bu durumlarda bireylere üstlendikleri kalıp tipleri kırıp çıkabilmelerinde yardıma hazır olmalıdır.

1- GRUP TASK ROLES - GÖREVE YÖNELİK ROLLER
Üyelerin grup amaçlarına katılıp katılmadıkları açısından bakarsak, üyelerden biri grubun problem çözen aktivitelerini tertipleyen ve kolaylaştıran belirli roller olduğunu tanımlayabilir. Bu roller, üzerinde fikir birliğine varılmış hedeflerin anlaşılmasına yardımcı olur. Kolaylaştırıcı Roller olarak adlandırabileceğimiz bu roller küçük bir grubun içinde kişinin bulabileceği birçok olası rollerdir.
Bütün bu Kolaylaştırıcı Görev Rolleri her grupta yer almayabilir, grup hedeflerine ulaşmada her zaman gerekli değildir. Rollerin birçoğu her nasılsa olumlu sonuçlara ulaşan gruplarda normal olarak ortaya çıkar.
FACILITATIVE ROLES (KOLAYLAŞTIRICI ROLLER)
Initiator (Başlatıcı): Gruba enerji verir, yeni fikirler, yeni bakış açıları önerir. Çeşitli hareketlere grubu yönlendirir. Grup ileri gitmeye hazırsa Başlatıcı' ya karşılık vermesi olumlu olabilir ya da karşılık vermede olumsuz sonuç alınabilir.
Information Seeker (Bilgi Arayan): Açıklığa ulaşmak için bilgi ister.
Opinion Seeker (Görüş Arayan): Grubun etkileyici görünümüne ve değerlerine odaklanmıştır.
Bilgi gruba yardımcı olduğunda her ikisi de kolaylaştırıcı olabilir. Information Seeker-Bilgi Arayan, bilgi üzerinde ısrarla durur. Opinion Seeker-Görüş Arayan, insanları savunmaya itebilir, üye hazır olmadan değer yargılarını eleştirerek kendini kapatmasına sebep olabilir, savunmaya geçirebilir.
Elaborator (Tertipçi, Derleyici): Konuyu açıklar ve konu ile ilgili örnekler verir, bundan dolayı da grubun tartıştığı konunun anlamını geliştirir. Grup fikirleri için akılcı bir geliştiricidir ve tertipleyici fikirlerin nasıl işleyeceğini/yaşama geçirileceğini önerir.
Coordinator (Düzenleyici): Grubun gerçeklik kurucusudur, fikirlerin pratiğe dökülmesini sağlar. Gerçekdışı tartışmalarla konudan uzaklaşılmasını engeller, grup fikirlerini bîr araya getirir. Grubun kendi aktivitelerini organize etmesine çalışır.
Orienter (Tayin Edici): Gruba hedef yönünde bakış açısı kazandırır. Grubun hedef yolunda yaptıklarını özetler.
Evaluator (Değerlendirici): Grubun yaptıklarını ve ne kadar işlediğini/işlerlik kazandığını anlatır. Önerileri, yöntemin mantığını veya grup tartışmalarını ve ne kadar yararlı olduğunu değerlendirir.
Procedural Technician (Gidişatı Tayin Eden): Ortam hazırlayıcısıdır. Teknik görevleri yerine getirir (sandalyelerin düzenlenmesi, kahvenin hazırlanması).
Recorder (Kayıtçı): Not alır. Grup kararlarını, planlarını ve önerileri hatırlar ve yazar.

2- VITALIZNG AND MAINTENANCE ROLES (GRUBU CANLANDIRMAYA VE BÜYÜMEYE YÖNELİK ROLLER )
Grubu Canlandırmaya ve Büyümeye Yönelik Roller grup üyeleri arasında sosyo-duygusal ilişkilerin olumlu yönde kurulmasını sağlar ve grup yakınlaşmasını besleyici / yapıştırıcı davranışlarla sonuçlanır.
Encourager (Yüreklendirici): Başkalarının fikirlerini överek onaylayarak kabul eder veya katılımcılardan gelen uyarıcı düşünceleri kabul eder; grup için güvenlik duygusunu ve iyi niyetli düşünceleri ister. Bu rolün gereğinden fazla kullanımı dikkati bu kişiden grubun diğer üyelerine yöneltebilir.
Harmonier (Uyum, Ahenk Sağlayıcı): Gerilim ve çatışmaların grubu kutuplaştırmasından (grup içi ayrışmalardan) çok grubu uyum içinde tutmak için aracılık etmeye çalışır. Çatışma içindeki alt gruplarla da ilgilenir. Bütünüyle bir çalışma yapmadan gerçek uyumsuzluğu (çatışmayı) bir kenara itebilir.
Compromiser (Uzlaştırıcı): Uzlaştırıcı, uyum sağlayıcıyla birlikte grubun sorunlarını çözmeye yönelik bilişsel uyum içinde çalışır, katılımcılara kabul edilebilir alternatifler arayabilir. Uzlaştırıcı çatışmanın bir parçası olduğunda başka bakış açılarını görmek için veya problemi bir şekilde çözmek için konumunu bırakmayı arzu edebilir.
Expediter (Güçlüklere Çare Bulan): Kurucu grup normlarını gözetir ve bu normlara bağlı olarak rehberlik yapar. Her üyenin katılımını sağlamaya çalışır veya bireysel katılımların süresini (uzunluğunu) önerir. Bu rol liderin asistanı ya da hakemlik rolüne benzer. Grup üyeleri bu rolü fazla ciddiye alan birisinden rahatsız olabilirler.
Standart Setter (Ölçü Koyucu): Grup normları ve amaçlarının grup üyeleri tarafından kabul edilebilir olması için yüksek standartlar koyar. Grup içi hareketliliğin (amaçların gerçekleşmesi) kalitesini değerlendirebilir. Çoğu zaman kendinden emin değildir, güven verme anlamında gruptan yüksek standartlar ister.
Group Observer and Comentator (Grup Gözlemleyici ve Yorumlayıcısı): Grup sürecini gözlemlere ve sonuçlara dayandırarak not alır. Grup üyelerinin katılımlarını tanımlayıcı, açıklayıcı veya değerlendirici olabilir. Nadiren bu üye yeterli katılımda bulunamaz ve gruptan uzaklaşır.
Follower (İzleyici): Grubun isteklerine uyar, sessizdir, kendini çok az ortaya koyar, arkadaşça bir gözlemci olmayı yeğler. Genellikle güvensizdir ve yeni fikirler ortaya atmaktan veya tartışmaktan kaçar. Gerçek bir canlandırıcı değildir.
Her rol, katılımcı bireyin gereksinimlerini, bazen de grubun gereksinimlerini karşılamak için benimsenir. Bütün aşamalarda her bir üyenin gereksinmeleri sağlıklı ve olumlu bir yolla karşılanırsa bütün roller grup gelişimine yardımcı olacaktır. Ortamın güvensizliği, üyelerde güvensizlik ve bencillik gibi sağlıksız roller yarattığında grubun birbirine bağlı doğası kaybolur; çünkü üyeler kendileriyle meşgul olurlar.

3- ANTI-GROUP ROLES (ANTİ-GRUP ROLLERİ)
Anti-grup rolleri, bireysel gereksinimlerin öne çıkarılması nedeniyle grup gelişiminin ve bireysel gelişmenin gerçekleşememesini örneklerle açıklar. Bu anti-grup rollerdeki bireyler grup deneyimlerine gereksinmesi olan kişilerdir. Bu bireylerin narsistik ve duygusuz davranışları ilk aşamada onların problemleriyle bağlantılıdır ve grup bu bireylerin üretici olmayan rol davranışlarıyla yüzleşecekleri en iyi yerdir. Bu roller sık sık lider ve grubun diğer üyeleri için rahatsız edici ve engelleyici olsa da onların kendi davranışlarını fark etmelerine (ve yeniden düzenlemelerine) ve kişilerin daha sağlıklı tarzlar oluşturmalarına yardımcı olmalıdır. Bireyin grup sürecine daha fazla katılımı grup içinde ilişkilerin artmasıyla sonuçlanır daha sonrasında bu durum başkaları tarafından değer görme duygusunu getirir, sonuçta da herkes için fayda sağlanabilir, fakat bu durumun grubun diğer üyelerine nasıl bir fayda sağladığını birisi sormalıdır.
Grup üyeleri rollerinin sayısı sonsuz gibi görünür; örneğin yardımı reddeden şikayetçi rolü başkalarının öneri ve empatisini reddeder, her seferinde grup planını da bozar. Bu sayısız rollerden biri de doktorun asistanı rolüdür ve başkalarının onayını kazanmak için grup liderinin ideal rolünü oynamaya çalışır. Deneyimlerle birey birçok başka rolü tanımayı öğrenir. Birçok grup rolleri örneklerini birbirini tanımaya ve sosyal problemlerini çözmeye çalışan daha ileri yaşlardaki grubumuzda bulabiliriz.

ANTİ-GRUP ROLLERİ:
Kolaylaştırıcı olmayan Grup Rolleri de diyebiliriz.
Aggressor (Saldırgan): Tartışmalara ve fikirlere katılmaz. Davranışı, duyguları ve değerleri onaylamayabilir. İnançları ve bir şeyler yapmanın yollarını empoze ederler. Kıskanç ve güvensiz olabilir, dikkat edilmesi gerekir. Bazı gruplarda geri tepebilir, bazı gruplar da pasif tepki verirler.
Blocker (Engelleyici): Ne tartışılıp tartışılmayacağı konusunda inatçıdır, bütün grubun arzu ve isteklerine karşı koyar. Olumsuz yaklaşım grup işleyişini engelleyebilir.
Recognition Seker (Dikkat-İlgi Çekici): Övünür, grubun ilgisini çekmek için ilgisiz başka davranışlar yapabilir.
Self-Confessor (İtirafçı): Grubun o an ilgilendiği konu ile ilgisi olmayan kendi duyguları ve aklından geçenleri açıklar. Kişisel anlatımlar grubun üzerinde çalışılan konuya konsantre olmasına engel olur.
Playboy: Gruba karşı tavırları kayıtsız ve alaycıdır, iletişim eksikliğine bağlı davranışlarda bulunur ve yersiz şakalar yapar. Grubun yakın ilişki içinde bulunmasına engel olur.
Dominator (Başat Olan): Otoritesini tanımaları için başkalarını yönetmeye çalışır. Başkasının sözünü kesmek, yaltaklanmak, durumda ısrar etmek, emirler vermek gibi davranışlar sergiler. Eşitlik duygusuyla katılımcıların arasına girer.
Help-Seeker (Yardım Arayıcı): Kişisel sorunlar, karışıklıklar ve yetmezlikler
Rescuer (Kurtarıcı) üzerinde durarak grubun sempatisini kazanmaya çalışır. İlgi göstermek bağımlı davranışı pekiştirir. Yardım arayıcı ite işbirliği yaparak bireysel ihtiyaçtan karşılayabilir. Fakat her iki rol de verimli değildir.
Self-Righteous Moralist (Ahlak Koyucu): Her zaman kendisi doğru olmak ve başkaları yanlış olmak zorundadır. Ahlaki konularda otoritedir. Sevilmeyi önemsemez. Ahlaki doğruluğu için saygı görmek ister. Başkalarına ahlaki standartları empoze etmeye çalışır. Başlangıçta sessizdir, daha sonra hatasını itiraf etmeden ve doğruyu bulmadan mevcut durumunda direnir. Daha sonra da katılımcıları yabancılaştıran ahlaki üstünlük görüntüsü / imajı yansıtır. Yalom (1970) bu insanların utanç duyguları ve kızgınlıklarından rahatsız olduklarını fakat genellikle hiçbir problemleri olmadığına inandıklarını belirtir.
Do-Gooder (Her Şeyin En İyisini Yapan): iki yüzlü ahlakçı her zaman kendisi için doğru olanı yapmak ister. "Her şeyin en iyisini yapan" rolü de iki yüzlü ahlakçının yenilenmiş şeklidir. Bu roldeki kişi başkalarına karşı yardımcı, kibar ve anlayışlıdır. Genellikle "iyi" davranışı başkalarına empoze etmeye çalışmaz, fakat diğer grup üyelerinden kabul bekler.
Informer (Haberci): Bu rol grup üyeleri birbirleri ile etkileşim içinde olduklarında ve grup seansları dışında da birbirlerini tanıdıklarında ortaya çıkar. "Haberci", bir üyenin davranışları hakkındaki bilgileri grup dışında da paylaşır. "Şikayet etme" nin amacı bir üyenin statüsünü yükseltmek ve başkaları tarafından kabul edilebilirliğini arttırmak veya öç alma davranışlarıdır.
Seducer (Baştan Çıkarıcı): Kötü amaçlar güderek başkalarını yönetmeye çalışır. Bunları bazen doğrudan etkileyici biçimde yapar bazen de başkalarını kurnazca girişimlerle kontrol etmeye çalışır. Bazı durumlarda ise "Kırılgan"ı oynar. Şuh (çekici) davranışları gerçek, içten yakınlaşmaya engel olur.
Hostile or Angry Member (Düşmanca Davranan veya Kızgın Üye): Korkutarak veya şefkat gibi bireysel gereksinimlerine engel olarak diğer grup üyelerini yönetir. Şakalar, alaylar, taşlamalar düşmanlığın göstergesidir. Sonuçta diğer üyeler saldırılardan sakınmak için kendilerini korumaya geçerler.
Monopolist (Tekelci): Grup amaçlarıyla çok fazla bağıntılı/ilgili olmayan bilgiler, fikirler verir, deneyimler aktarır. Ben-merkezci konuşma, bir başka üyenin probleminin tekelcinin deneyimiyle benzerlik kurularak çözülmesine yardımcı olabilir. Kendisindeki kişisel ani değişiklikleri ayrıntıları ile hikaye eder. Önceleri grup bundan hoşlansa da birkaç seans sonra kavgalar, kopuşlar, devamsızlık ortaya çıkabilir. Lider ve grup monopolistin / tekelcinin belirgin hale gelen anksiyetesi ile uğraşmak zorunda kalabilir.
Withdrawn, Nonparticipation, Silent Member (Geri Çekilen, Katılımcı Olmayan Sessiz Üye): Tekelcinin zıt ucudur. Kolaylaştırıcı olmayan grup üyeleri sessiz üyenin katılımsızlığından veya diğer grup üyelerinin onu konuşturmaya çalışmasından rahatsız olabilirler.

GRUPLA PSİKOLOJİK DANIŞMADA GÜÇLÜĞÜ OLAN DANIŞANLAR
Grupla psikolojik danışmada, süreci aksatan, terapötik güçlerin oluşmasını engelleyen, grup liderine zorluk çıkaran grup üyeleri vardır. Her şeyden önce grup liderinin, empati kurması ve güçlüğü olan danışanların duygularını yansıtması gerekir; çünkü, anlaşıldığını hisseden, güçlüğü olan danışan, gruba ait olduğunu hissedip, kendini kabul eder ve dolayısıyla kendini açabilir.
Çeşitli kaynaklarda, bu tür danışanlar, farklı sınıflamalarla incelenmiştir. Sözgelimi Yalom (1985), bu gruba; tekelcileri, şizoidleri, sessizleri, can sıkanları, yardımı reddeden şikâyetçileri, ahlak kurallarına bağlı olanları, psikotikleri, narsistleri ve sınır vak'aları almıştır. Ohlsen (1988), bu danışanları üç grupta ele almıştır. Birinci bölüme, duygusal güçlüğü olanlar adını vermiştir. Bu sınıfa, yas tutanları, ölümcül olanları, kaygılıları, düşmanca duygulan olanları, çökkünleri, öğrenme güçlüğü olanları dahil etmiştir, ikinci bölümde başkalarınca kontrol edilenler üzerinde durmuş ve bu sınıf içinde sessiz ve/veya içine kapanıkları, şamar oğlanını, bağımlıları, sosyal ilişkiye girenleri ve öğüt verenleri incelemiştir. Üçüncü bölümdeyse, çekingen danışanlardan, söz edilmiştir. Ohlsen bu grup içine de, danışan olmayanları, yaramaz öğrencileri, tekelcileri, madde bağımlılarını ve taşkınlık yapanları almıştır.
Jacobs, Harvill ve Masson (1988), problem durumlara değinme konusunda kronik olarak konuşanlar, koruyucu üyeler, negatif üyeler, dirençli üyeler, bozguncu üyeler, sessizler, cinsel duygulan yoğun olanlar, ağlayanlar, düşmanca duyguları olanlardan söz etmiştir.
Grupla psikolojik danışma oturumlarına, "normal", ama bazı sorunları genellikle uyum olan üyelerin devam ettikleri düşünüldüğü için, Yalom' un aksine, şizoid, psikotik, narsist ve sımr vak'alar ele alınmamıştır. Dirençli olanlara direnç konusunda değinilmiştir. Bu konuda, yas tutanlar, kaygılı, düşmanca duyguları olanlar, öğrenme güçlüğü olanlar, sessiz ve/veya içine kapanıklar, şamar oğlanı olanlar, sosyal ilişkiye girenler, bağımlılar, öğüt verenler, yaramaz öğrenciler, madde bağımlıları ve tekelciler üzerinde durulmuştur.

YAS TUTANLAR
Herhangi bir ölüm ve ayrılığa ilişkin yas tutulur. Yas tutanlarda pişmanlık, umutsuzluk, yalnızlık, çaresizlik, suçluluk ve kendine acıma duyguları egemendir, ölüm ya da ayrılıkla birlikte yeni yaşama uyum sağlanması gereklidir. Bu da, kişide kaygı yaratabilir. Kayıplar hem bireysel, hem de sosyal yaşam biçimini etkiler (Macnab, 1989).
Türk toplumunda, özellikle ölümden sonra, kent kültüründe ölünün yakınlarının yaslarını yaşamalarına pek izin verilmez, yetişkine, "ağlarsan çocuklar üzülür" . v.b. gibi engellemelerle yas yaşatılmaz. Oysa kırsal kesimde, ölünün arkasından ağıt adettir. Bu da yasın zamanında yaşanması için bir fırsat sağlar.
Yas, eğer yaşanmazsa, yıllar sonra farklı sorunlar olarak ortaya çıkabilir. Grupla psikolojik danışma yasın yaşanması için verimli bir ortamdır. Gerek ayrılıktan ve gerekse ölümden dolayı yas yaşayanlar için duygularının yansıtılması, bitirilmemiş işlerinin bitirilmesi gereklidir (Corey, 1986). Bunun için, boş sandalye, rol değiştirmeden yararlanılır. Psikolojik danışmanın ölümle ilgilenmesi ve yas tutanlara yardımcı olabilmesi, için, kendisinin ölümle ilgili çatışmalarını çözmüş olması gereklidir.
KAYGILI OLANLAR
Kaygılı kişi, çoğu zaman, diğer grup üyelerini ve hatta tecrübesiz grup liderini korkutabilir; çünkü kaygılı kişi gözleri yaşlı; panik içinde, makineli tüfek gibi konuşur. Genellikle, üstesinden gelebileceğinden daha fazla materyali gruba getirir. Grup liderinin empati kurması, danışana kendi sorunlarını çözme konusunda güvendiği duygusunu iletmesi gerekmektedir. Eğer kaygılı danışan daha sonra anlattıklarından dolayı pişmanlık duyarsa, grup lideri bu duyguyu yansıtmalıdır.
Kaygılı danışanın çok hızlı konuşması, anlaşılmamasına yol açabilir. Burada, psikolojik danışman müdahale edip onu anlamakta güçlük çektiğini belirtmelidir.
DÜŞMANCA DUYGULARI OLANLAR
Düşmanca duygulan olanları, Ohlsen (1988) dört grupta incelemiştir:
a) Psikolojik danışmaya zorla yollanan ergenler, düşmanca duygular yaşarlar, ön görüşme aşamasında, psikolojik danışmaya asıl gelmesi gerekenlerin, onları zorla psikolojik danışmaya yollayan ana-babalarının, ya da okul müdürünün v.b. gibi olduğundan şikâyet ederler. Psikolojik danışman, ergenlerin duyguları üzerinde durmalıdır. Bu durumda olanlar, genellikle incinmişlerdir.
b) Diğer grupsa, bazı özel durum ve kişilerle baş etmede, yetersiz kişiler arası ilişki becerileri olduğu için düşmanca duygular besleyebilir. Bu durumda sözel beceri ve insan ilişkileri beceri repertuarı konusunda yardım edilmelidir.
c) Üçüncü grupsa, katı ahlak kurallarıyla yetiştirilen danışanlardır. Bu danışanın kesin davranışsal amaçları saptamasına yardım edilmelidir. Danışan, hedef kişiye kızgınlığının ifadesi için, rol oynamadan yararlanabilir. Bazılarına güvengenlik eğitimi verilebilir (Voltan, 1980).
d) Dördüncü gruptakilerse, sevgi ve kabul görmeyi istedikleri kişi tarafından reddedilenlerdir. Bunlar kendini reddedilmiş ve incinmiş hissederler. Bunlara, talepkar olma, güvengen olmaları öğretilebilir.
ÇÖKKÜNLER (DEPRESYONDA OLANLAR)
Kayıp, ayrılık, ekonomik sorunlar, doğal felaketler, boşanma ile karşılaşanlar genellikle kendilerini çökkün hissederler. Hayattan zevk almazlar. Her şey anlamsız gelmeye başlar. Bu tür kişiler için destek programlan geliştirilmelidir. Bu kişiler için önemli olan diğerleri, farkında olmadan bu kişilerin davranışlarını pekiştirirler.
Çökkünler, ulaşamayacakları amaçları hedef seçerler, ulaşamayınca da düş kırıklığına uğrarlar, daha çok çökkünleşirler. Öyleyse, bu tür danışanlara davranışsal amaçları konusunda yardım etmek gereklidir.
ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLANLAR
Bu kişilerin zekâ düzeyleri düşük değildir, ancak nörolojik nedenlerle görsel, işitsel ve psiko-motor etkinliklerde güçlükleri vardır (Mc. Whirter ve Voltan-Acar, 1985). Bu tür çocuklar, anlaşılmama, incinme ve acı yaşarlar; çünkü çevredeki çoğu kişi onların bir zekâ sorunu olduğunu zannederler. Bu çocukların aileleri ve öğretmenlerine rehberlik etmek gereklidir. Dolayısıyla ana-babalar çocuklarıyla ilgili bilgilerini artırarak onun benlik saygısını ve yeteneğini artıracak şekilde ilişkiye girerler, öğretmenler de özellikle büyük sınıflarda yaşadıkları sınırlanma ve engellenmenin üstesinden gelerek daha etkili ve verimli ortama sahip olabilirler.
Grupta öğrenme güçlüğü içinde olan çocukların duyguları yansıtılmalıdır. Kabul edildiklerini fark eden çocukların özgüvenleri artar. Ayrıca psikolojik danışman çocuğu konuşması için yüreklendirmeli ve onu değiştirme ve geliştirme doğrultusunda çaba harcamalıdır. Şöyle ki (Mc Whirter ve Voltan-Acar 1985);
a) Çocuğa problemi hakkında konuşması için yardım edilmelidir.
b) Çocuk dinlenilmeli, kişisel olarak onunla ilgilenildiği duygusu ona verilmelidir
c) Çocuğun güçlü yönleri tanımlanıp onlar üzerinde durulmalıdır.
d) Çocuğun korkusu belirlenmelidir.
e) Çocuğun kendisini başkalarının onu gördüğü gibi görmesine yardım etmek için yetişkin, kendini düzeltici bir ayna olarak kullanmalıdır.
f) Başkalarının da benzer problemleri olduğunu görmesi toplusunda çocuğa yardım edilmelidir
SESSİZ ve&veya İÇİNE KAPANIKLAR
Bu tür danışanları Ohlsen (1988), üç grupta incelemiştir:
a) Birinci grupta sessiz kalarak, gruptan en üst düzeyde yardım alanlar bulunur. Diğerleri duygularını ifade ederken, bunlar empatiyle dinler ve sözsüz olarak destek verirler, diğerlerinden öğrenirler ve kendi sorunlarını çözmek için öğrendiklerini uygularlar. Bu tür danışanların hak ettiklerini elde edebilmeleri için konuşma becerilerinin geliştirilmesi üzerinde durulmalıdır.
b) Diğer gruptaysa, ağır hareket edenler vardır. Bunlar, neler hissettiler, nasıl hissettiler diye toparlayana kadar, sözleri ağızlarından alınır. Kendilerini ifade edebilmek için, diğerlerinin sözünü kesme konusunda çekimserdirler. Grup lideri, bunu fark ettiğinde diğer grup üyelerinin dikkatini çekmelidir. Ayrıca, güvengenlik eğitimi alması konusunda cesaretlendirilmelidirler. Oturumun sonunda, grup lideri, “bir şey söyleyecektin" diye o üyeye zaman ayırmalıdır.
c) İçine kapanıklarınsa, diğer ilk iki gruba oranla daha olumsuz benlik imajları vardır. Kendilerine güvensizdirler. Duygulan yansıtılmalı ve konuşmaları için fırsat verilmelidir.
Her üç grup için, "Konuş, konuş' diyerek onları konuşmaya zorlamak ters tepki yaratabilir.
ŞAMAR OĞLANI
Grupta şamar oğlanı rolünü alan üye küçük düşürülmekten, hakaret edilmekten zevk alır. Diğerleriyle başka türlü ilişkiye giremediklerinden dolayı şamar oğlanı ya da günah keçisi bu yolu seçer. Kendilerini inciten kişilerle ilişkiye girme konusunda sosyal becerileri yoktur. Şamar oğlanın egemen duygusu incinmedir. Grupta şamar oğlanı ve onu incitenin ilişki kurmak için yeni yollar öğrenmesi gereklidir.
SOSYAL İLİŞKİYE GİRENLER
Grupta terapötik ilişkiyi, sosyal ilişkiyle karıştıranlar olabilir, grup üyeleriyle dışarıda da arkadaşlığını devam ettirmek isterler. Bu tür danışanlara, grubu, psikolojik danışma grubu olarak algılaması konusunda yardım edilmelidir
Grup üyeleri, sosyal ilişkiye girerlerse, gizliliğin ihlal edilme olasılığı fazlalaşır, taşkın davranışlar artabilir. Üyeler, sosyal yaşamlarında yeni anlamlı ilişkiler kurmazlar, grup içinde direnç oluşabilir. Ayrıca, özel olan konuların grup dışında konuşulmasına neden olur.
BAĞIMLILAR
Çoğu bağımlı danışanlar, kendilerini yetersiz hissederler. Karar verme ve bu kararları gerçekleştirme konusunda güvenli değillerdir. Bağımlıların davranışları, kendilerine bağımlı olunmasını isteyenlerce pekiştirilir. Bağımlı danışanlara kolay kolay yardım edilmez; çünkü çaresiz görünerek, yardıma, öğüt almaya ihtiyaçları olduğu konusunda diğerlerini ikna ederler. Diğerlerinin ne denli güçlü olduklarını söyleyerek, duygu sömürüsü yaparlar. Bağımlı danışanlar bağımlı danışanlarla baş etmeyi isteyen kişilerle aynı gruba konulmalıdır.
ÖĞÜT VERENLER
Öğüt verenler ya direncin bir göstergesi olarak öğüt verirler, ya da grupla psikolojik danışmanın öğüt vermek olduğunu sanırlar. Ancak, bazıları içinse, öğüt verme doyurulmamış ihtiyaçlarını karşılamak için bir yoldur. Ohlsen (1988), öğüt verenlerin dikkati başkasına çekmek, kendi bağımlılık duygularını gizlemek ve kendisi için güç olan materyali tartışmak yerine öğüt vermeyi tercih ettiğini ifade etmiştir. Öğüt verenler, çoğu kez bağımlı danışanca öğüt vermesi konusunda baştan çıkarılırlar.
YARAMAZ ÖĞRENCİLER
Bu tür danışanlar genellikle, ana-babaları, müdürleri kısacası, bir otorite tarafından psikolojik danışmaya yollanır. Burada, psikolojik danışmanın kimin danışan olduğuna karar vermesi gerekmektedir. Öğretmen mi, ana-baba mı, çocuk mu? Psikolojik danışman çocuğu yollayan kişiye yaramaz olan davranışı tanımlaması için yardım etmeli, ayrıca danışmaya yollayan kişinin yaramaz olan kişiye karşı duygularını anlatmasına yardımcı olunmalıdır
Bu tür danışanlar gruba girdiklerinde yararlanamazlar; çünkü gönüllü değildirler, zorla yollanmışlardır. İşte bu gibi durumlarda haksızlığa uğramışlık, anlaşılmama ve kızgınlık duygularının yansıtılması gereklidir. Duygularının anlaşıldığını hisseden danışanın direnci kırılır, kendini açar. Dolayısıyla, grupla psikolojik danışmadan yararlanmaya başlar.
MADDE BAĞIMLILARI
Bu durumda, en önemli hizmet koruyucu, önleyici ruh sağlığı hizmetleri olmalıdır. Bir başka deyişle, madde bağımlısı olduktan sonra değil, olmadan önce kişilere yardım verilmelidir. Şöyle ki, orta öğretim kurumlarında, uyuşturucunun zararlarına ilişkin konuşmalar düzenleme, filmler gösterme, kişileri bilgilendirmek açısından yararlı olur.
Grupla psikolojik danışma nadiren bu tür danışanlar için faydalıdır; çünkü onlar her şeyden vazgeçmişlerdir. Onlar için önemli olan kişiler de onlardan vazgeçmişlerdir. Artık, onların çevresi kendileri gibi olanlardan oluşmaktadır. Alışkanlıklarından vazgeçtiklerinde yapayalnız kalırlar; çünkü arkadaşlık kurmasını bilmezler. Madde bağımlısı olmak kişiyi, esas sorununu çözmekten alıkoyar ve kendisi soruna dönüşür. Madde bağımlısı olanlar, zayıf, olgunlaşmamış, sorumsuz kişilerdir. Genellikle zorda kaldıklarında, ana-babaları onları korumaya koşar, böylece ana-babadan ilgi görmeyen madde bağımlısı kişi zor durumda kaldığında ilgi görünce bu davranışı pekişir. Madde bağımlıları için çok yönlü tedavi gereklidir. Grupla psikolojik danışma tek başına yeterli değildir.
TEKELCİLER
Pek çok grup lideri, tekelcinin direnç gösteren kişi olduğu üzerinde anlaşırlar (Ohlsen, 1988). Tekelciler anlamlı bir şekilde katılmazlar ve kendileri için tehdit öğesi taşıyan konulara girmemekte ustadırlar. Biri kendisiyle rekabet ettiğinde kendini tehdit edilmiş hisseder. Tekelcilerin egemen duyguları, yetersizlik, sevgisizlik ve kaygıdır, insan olarak vereceği çok şey olduğu için durumu kontrol etmesi gerektiğine inanır.
Yalom (1985), "tekelcinin kompulsif bir şekilde konuşması kaygısını yenme çabasıdır" der. Grupta gerilim arttıkça tekelcinin kaygısı gittikçe artar ve daha çok konuşmaya başlar. Konuşan kişinin rolünü almada beceriklidir. Tekelcilerin amaçlarını saptamada daha çok yardıma ihtiyaçları vardır. Daha olgun olan kişilerin olduğu gruba tekelciyi koymak ona yardım eder. Rol-oynamadan yararlanılabilir.
ÜYE ROL DAVRANIŞI
Üyenin benimsediği veya diğer grup üyeleri tarafından ona atfedilen rol birçok faktör tarafından belirlenir. Bireyin üstlendiği rollerin belirleyicisi bazen geçmiş ve şu anki durum olabilir ve hatta gelecek olabilir. Bireysel geçmişi, ailedeki deneyimleri, okul, toplum ve kültür anlamında, grup içindeki davranışını şekillendirmekte önemli bir rol oynar. Bireyin dağarcığındaki rol çeşitliliği geçmiş deneyimlerinden öğrendikleri ile sınırlanabilir. Bir kişi için birçok rol olabilir veya başat bir rol olabilir. Grup yaşantısının iyileştirici terapötik amaçlarından biri bireyin kendisine zarar verici rolleri, büyümeyi zenginleştirici rollerle değiştirebilmesidir. ikinci amaç; çevre koşullarına en iyi uyumu sağlayabilecek rolleri seçebilme yeteneğini geliştirerek rolleri sınırlamaktır.
Rol grup içi ve dışındaki enerjiden etkilenir. Duygusal yaralayıcı deneyimlere rağmen bir üye başkaları tarafından kabul edilmek ister, bu nedenle rolü yenileyebilir ya da rolü başka bir rolle değiştirmek isteyebilir. Aynı zamanda grubun özel yapısı rol performansı üzerinde etkilidir. Homojen grup yapısı rol çeşitliliğini kısıtlar. Heterojen gruplar daha zengin rol dağılımı sunarlar. Grup içinde aynı yaşam tarzı ve benzer yetişme koşullarına sahip kişiler benzer davranışları gösterirler ve farklı davranışlarda bulunmazlar. Bağımlı rol az değişir; örneğin: bağımlı insanlar kinlerini onları anlamayan veya gerekli yardımı önemsemeyenler üzerinde yoğunlaştırabilirler. Homojen gruplar farklı davranış modelleri sunamazken heterojen gruplarda grup üyeleri yeni ve daha etkin roller denemesine yardımcı olabilirler ve yeni bir davranış için birbirlerini cesaretlendirirler.
Rol gerçekleştirmelerinde grup normlarının çarpışması önemli olabilir. Kurallar ve beklenen üye davranışı rol fırsatlarını sınırlandırabilir veya rol esnekliğini arttırabilir. Eğer norm katı bir yol izliyorsa alt gruplaşmalar olur ve sadece yüzeysel konular tartışılır, yakınlaşma ve ilerleme daha az olasıdır ve bu durumda roller son derece sınırlandırılacaktır. Eğer grup normları büyümeye, kendini değerlendirmeye ve bireylerin birbirleriyle içlerinden geldiği gibi iletişime girmelerine değer veriyorsa, o zaman birey rolünü değiştirebilir. Bu tip gruplar olağan geliştirici evrelerden geçerler ve üye rolleri bir yıl boyunca (bu evrelerde) değişir. Çeşitli rollerin birbiriyle etkileşimi, uyuşmama ve yüzleştirme aşamalarından geçer. Sonunda grup çalışması işlerliğe kavuşabilir ve grup üyeleri kendilerini keşfederek değişimi gerçekleştirebilirler.

5. Birincil Aile Özelliklerinin Grupta Yinelenmesi ve Bunun Onarıcı Niteliği
Üyeler, istisnasız biçimde kendi ilk ve en önemli grupları, yani birinci derece yakınlarıyla ilgili son derece yetersiz bir yaşantı öyküsüyle grupla danışmaya gelmektedirler. Grup birçok yönden bir aileyi andırmaktadır ve birçok grup ebeveyn rolünü olabildiğince yakından taklit etmek için titiz bir çaba gösteren bir erkek-kadın terapi ekibi tarafından yönetilmektedir. Bir üye (danışan), büyük ölçüde ilk aile yaşantısınca biçimlenen değerlendirme şekline bağlı olarak bir zamanlar ebeveynleri ve kardeşleriyle etkileştiği biçimde liderlerle ve diğer grup üyeleriyle etkileşecektir.
Sonsuz çeşitlilikte örnek vardır: Gerçekdışı bilgi ve güç yakıştırılan grup liderlerine çaresiz bağlılık, özerk gelişimi önlediği veya üyelerin bireyselliklerini hiçe saydığı düşünülen liderlere gözü kapalı meydan okuma; terapistlerin bütünlüğünü bozma ve ikisi arasında anlaşmazlığı veya rekabeti kışkırtma girişimi; dikkati üzerine toplama ve terapistlerden destek elde etme açısından diğer üyelerle keskin bir rekabet; terapistlerin (liderlerin) egemenliğini kırmak için diğer üyeler arasında kendine yandaş arama çabası; veya diğer üyeleri yatıştırma veya onlara karşı verici olmak için görünüşte özverili bir çabayla kendi ilgilerinin ihmali.
Benzer fenomenler apaçık biçimde bireysel terapide de ortaya çıkar, bununla birlikte grupla psikolojik danışmada çok daha yineleyici, daha düzenli ve daha fazla sayıda ortaya çıkar.
Burada önemli olan yalnızca ilk aile çatışmalarının yeniden yaşanması değil, onarıcı bir nitelikte yaşanmasıdır. Gelişimi engelleyici ilişkilerin birçok aile yapısının özelliği olan katı, çözülemez bir sistem halinde donup kalmasına izin verilmemelidir. Bunun yerine sabitleşmiş roller sürekli olarak araştırılmalı ve bunlara karşı durulmalı, ilişkilerin araştırılması ve sürekli desteklenmesi gereken yeni davranışların sınanması için gerekli kurallar belirlenmelidir. O zaman, birçok danışan için terapistlerle ve diğer üyelerle birlikte sorunlarını çözümleme, çok önceden gelen sonuçlanmamış bir iş üzerine uğraşmak anlamına da gelmektedir.
6. Toplumsallaştırıcı Tekniklerin Gelişimi
toplumsal öğrenme, yani temel toplumsal becerilerin gelişimi öğretilen becerilerin niteliğinin ve söz konusu sürecin belirginliğinin büyük oranda grup terapisinin tipine bağlı olarak değişmesine karşın tüm terapi gruplarında iş gören tedavi edici bir etmendir. Bazı gruplarda, örneğin uzun süre hastanede yatmış hastaları taburcu olmaya hazırlayan gruplarda veya ergen gruplarında toplumsal becerilerin gelişimi üzerinde belirgin olarak durulmalıdır. Rol oynama, danışanların bir iş için gelecekteki işverenlerine yaklaşımlarını öğrenmelerinde veya ergenlik çağındaki oğlanların bir kızı dansa davet etmelerinde kullanılmalıdır.
Açık geribildirimi destekleyici temel kuralları içeren dinamik grup terapisinde danışanlar uyumsuz toplumsal davranış hakkında önemli ölçüde bilgi edinmektedirler. Örneğin bir danışan kendisiyle konuşan bir kişiye bakmaktan kaçınma gibi garip bir eğilim hakkında veya kendi kibri ve “küçük dağları ben yarattım” yaklaşımıyla ilgili diğerlerinin izlenimi hakkında veya toplumsal ilişkilerini kendisi farkında olmaksızın zayıflatan çeşitli toplumsal alışkanlıklar hakkında bilgi edinebilir. Yakın ilişkilerden yoksun bireyler için, grup çoğu kez kişiler arası doğru bir geribildirim açısından ilk fırsatı sunar. Örneğin toplum içindeki konuşmalarına saplantılı bir şekilde tükenmek bilmez, önemsiz, ilişkisiz ayrıntılar katan bir danışan grupla danışma ortamında ilk kez kendini gerçekleştirme olanağı bulabilir. Danışan yıllar boyu sadece kendisiyle toplumsal ilişkiyi kesecek veya ilişkiden kaçınacak kişilerin farkında olmuş olabilir. Grupla danışma açıktır ki toplumsal davranışın basitçe tanınmasından ve özenli bir şekilde değiştirilmesinden daha ötesini kapsar, ancak bu kazançlar ayrıntıda kalan faydalardan daha fazladır ve genellikle tedavi edici değişimin erken evrelerinde fazlasıyla etkilidir.
Çoğu kez danışma grubunun eski üyeleri son derece ileri toplumsal beceriler edinirler. Sürece uyum sağlarlar; diğerlerine karşı nasıl faydalı biçimde duyarlı olabileceklerini öğrenmişlerdir, çatışmaları çözmek için gerekli yöntemleri edinmişlerdir, daha az yargılayıcıdırlar ve empatiyi doğru bir biçimde yaşama ve dışavurma konusunda daha yetkindirler.
7. Taklitçi Davranış
Sigara içen danışmanlar (grup liderleri) çoğu kez sigara içen danışanlar (üyeler) yaratırlar. Danışanlar bireysel danışma sırasında danışman gibi oturabilir, yürüyebilir, konuşabilir ve hatta düşünebilirler. Gruplarda danışanlar danışmanları kadar diğer grup üyelerinin de çeşitli yönlerini model olarak alabildikleri için taklitçi süreçler daha yaygındır. Taklitçi davranışın tedavi edici süreçteki önemini değerlendirmek zordur, fakat sosyal psikoloji araştırmaları danışmanların söz konusu önemi küçümseyebildiklerini düşündürmektedir. Toplumsal öğrenmenin doğrudan destek temelinde yeterince açıklanamasa da Taklidin etkili bir tedavi edici güç olduğunu A. Bandura deneysel olarak ortaya koymuştur. Örneğin, yılan fobisi olan kişilerin büyük bir bölümünü bir yılanı elleyerek başarılı biçimde tedavi etmişti. Grupla danışmada bir üyenin benzer sorun kümeleri olan bir başka üyenin danışmasını gözleyerek yararlanmasına sık rastlanır ve bu fenomen genellikle “yerine koyma” veya “seyirci terapisi” adını alır. Özel taklitçi davranış kısa ömürlü olsa da yeni bir davranışı deneme de kişiyi durağanlıktan kurtarma işlevi görebilir. Gerçekte danışanların danışma boyunca diğer insanların ayrıntı özelliklerini takınması ve ardından onları hastalık provasıymış gibi terk etmesine de sık rastlanır. Bu sürecin tedavi edici etkisi sağlam olabilir; ne olmadığımızı keşfetmemiz ne olduğumuzun keşfine giden bir adımdır.
8. Karşılıklı Öğrenme (Kişiler Arası Öğrenme)
Bu iyileştirici etmen aşağıdaki kavramlarla birlikte tartışılır:
1. Kişilerarası ilişkilerin önemi
2. Onarıcı coşkusal yaşantı
3. Grubun toplumsal mikrokosmos olma niteliği
Kişiler arası ilişkilerin önemi: İnsan topluluğunu hangi bakış açısıyla incelersek inceleyelim, kişiler arası ilişkilerin çok önemli bir rol oynadığını görürüz. Kişiler arası davranış evrimsel anlamda uyuma yöneliktir. Güçlü, olumlu ve karşılıklı kişiler arası bağlar bulunmaksızın bireyin ve türün hayatta kalması mümkün olmayacaktı. John Bowlby anne-çocuk arasındaki ilk ilişkiler üzerine çalışmalarından hareketle bağlanma davranışının insan varlığını ortaya çıkardığı sonucuna ulaşmıştır. Eğer anne ile bebek ayrı düşerlerse kayıp nesnenin aranmasına bunaltı yaşantısı eşlik etmektedir. Ayrılığın uzaması durumunda sonuç orantılı olarak daha şiddetli olacaktır. W. Goldschmidt etnografik kanıtlar üzerine yaptığı yorucu bir derlemenin temelinde şunları söylemektedir:
“İnsan, doğası gereği toplumsal varoluşa bağlanır ve bu nedenle kaçınılmaz biçimde kendi çıkarlarına hizmet etme ve ait olduğu grubun çıkarlarını tanıma arasında ikilemle kuşatılır. Bu ikilem çözümlenecek hale gelene dek insanın kendi çıkarına en iyi biçimde çevresindekilere karşı yükümlülükleri yoluyla hizmet edebileceği gerçeği çözüm yerine geçer. Olumlu duyguya duyulan gereksinim, her bir insanın kendi insan çevresinden tepki alma arzusu demektir. Bu, yiyecek için duyulan gereksinime benzemeyen, fakat daha genelleşmiş bir açlık biçiminde gözlenebilir. Kendini, ilişki, tanınma ve kabul görme, onay görme, saygı görme veya üstünlük için arzu şeklinde, değişen biçimlerde ortaya koyabilir. İnsan davranışını incelediğimizde kişilerin yalnızca birlikte içine girdikleri toplumsal sistemde yaşamakla kalmayıp aynı biçimde evrensel olarak çevresindekilerin onayını alma yolunda eylemler gösterdiğini gözlemekteyiz.”

Herşeyin bir güzelliği var, herkes göremese de...  
  PSİKOLOJİK DANIŞMAN
AHMET VURAL
 
HAFTALIK PROGRAM  
  Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.
 
Bugün 25 ziyaretçi (29 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol