PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK
PSİKOTERAPİLER  
  ANA SAYFA
  İletişim
  ERİCH FROMM VE HÜMANİSTİK PSİKANALİZ
  DİNAMİK PSİKOTERAPİ
  KAREN HORNEY VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM
  AKILCI-DUYGUSAL TERAPİ
  ROGERS ve BİREY MERKEZLİ DANIŞMA YAKLAŞIMI
  GERÇEKLİK TERAPİSİ
  GEŞTALT TERAPİ ( F. PERLS )
  Holistik Tedavi
  VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ
  AYNA TERAPİSİ
  BİBLİO TERAPİ
  BİLİŞSEL PSİKOTERAPİ
  BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
  Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi
  Bütünleyici Bireysel Terapi ( BBT )
  çözüm odaklı kısa süreli yaklaşım
  EMDR TERAPİ
  ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ
  E-TERAPİ
  Feminist terapi
  FOTOTERAPİ (IŞIK TERAPİSİ)
  Hidro Terapi
  HİLL & O'BRİEN TERAPİSİ
  HÜCUM TERAPİSİ
  JUNG TERAPİ
  LOGOTERAPİ
  Müzik Terapi
  Oyun Terapisi
  Pozitif Psikoterapi
  Sine-Terapi
  ŞEMA TERAPİ
  HİPNO-TERAPİ
  AİLE DANIŞMANLIĞI
  CİNSEL TERAPİ
  ERGENLİK PSİKOLOJİSİ
  LİNK
  ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
  nevzat tarhan
  Konuşma ve Dil Terapisi
  ÇOCUK RESMİNİN GELİŞİM AŞAMALARI
  PSİKOTERAPİ TÜRLERİ
  HİPPOTERAPİ
  Yiğidi Öldür Terapi Deme!
  Duanın Psikolojik ve Sosyolojik Faydaları
  PSİKOLOJİK DANIŞMA İLKE VE TEKNİKLERİ
  Ön Görüşme Sürecinin Öğeleri
  TERAPÖTİK İTTİFAK VE İLİŞKİ
  DOĞU HİKAYELERİYLE PSİKOTERAPİ
  empati ve empatiyi iletme
  İLK GÖRÜŞME
  Seçmeci (Eclectic) Yaklaşım
  PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
  Psikolojik Danışma Süreci
  Psikolojik Danışmada Danışmanın Rolü ve İşlevi
  Psikolojik Danışmanın Amaçları
  psikolojik yardım aşamaları
  kendini tanıma rehberi
  KİŞİLİK TESTİ
  DEPRESYON
  Depresyon Testi
  STRESE DAYANIKLILIK ÖLÇEĞİ
  HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIM
  ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
  NE KADAR PANİKSİNİZ?
  DUYGUSAL ZEKA TESTİ
  Hipnoz ve Depresyon
  Hipnoz ve kötü alışkanlıklar
  Hipnoz, Çözülme ve Travma
  HİPNOZ VE KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Kontrolünde Hipnoz
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ
  Yeme Bozuklukları ve hipnoz
  Zeka Geliştirmek İçin 5 Yöntem
  Adleryan Terapi Teknikleri
  KENDİNİZİ DERS ÇALIŞMAYA NASIL KONSANTRE EDEBİLİRSİNİZ?
  BİOENERJİ
  EMPATİ
  Evlilikte Stres Kaynakları
  Stres ve Manevi Yaşam
  Stres ve Sabır
  Stres
  Kendi stresini yönetmede teknikler
  Stres’in Etkileri
  pozitif stres yönetimi
  GRUP PSİKOTERAPİSİNDE DEĞİŞMEYE YOL AÇAN SAĞALTICI FAKTÖRLER
  Grupla Psikolojik Danışma
  ÇOCUKLARDA DÜŞÜNME BECERİLERİ NASIL GELİŞTİRİLİR?
  Zeki çocuklar yetiştirmenin püf noktası
  Bediüzzaman'ın Eğitim Yaklaşımı
  İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler
  Proaktiflik ya da Reaktiflik
  Tûl-i Emel
  Bediüzzaman'a Göre Bilimin Değeri
  Akıl ve Duygular
  Akla Uygunlaştırma
  Aşırı girişkenlik
  Bastırma Mekanizması
  Belirsizlikler İçinde Aranan Güven Duygusu
  Birlik ruhu için şeffafiyet
  Depersonalizasyon
  Duygu Çağı
  En ucuz enerji kaynağı: Tebessüm ve selâm
  Güzelliğin yeniden tanımlanması
  Hayat ve Anlamı
  Hayat yolculuğunda çelişkili duygular
  İç Sesler
  İnancın Sosyolojik Boyutu
  İnsanlık Peygamberlere Muhtaçtır
  Kendini Gözlemleme
  Korkularımız
  Kulluk Psikolojisi
  Mutluluk Öze Dönmekle Olur
  Olayların gerçek boyutu
  Olumlu olmak
  Ölümü Düşünmemek Başını Gaflet Kumuna Sokmaktır
  Savunma Mekanizmaları ve Başaçıkma Şekilleri
  Suçluluk duygusu
  Şefkat
  Varlığın besmelesi olan sevgi
  Varlığın öz enerjisi: Muhabbet
  GESSELL GELİŞİM TESTİ
  Hipnoterapi nasıl uygulanır
  Hipnoz Hastasının Özellikleri
  Hipnotik Seansın Özellikleri
  Hipnoz Nasıl Uygulanır
  Hipnoz Nedir
  Hipnoz Teknikleri
  hipnozda uyulması gereken kurallar
  hipnozun uygulanmaması gereken haller
  Hızlı Hipnoz Tekniği
  Kendi Kendini Hipnoz (Oto-Hipnoz)
  ÖRNEK HİPNOTİK ENDÜKSİYON
  HİPNOZ HAKKINDAKİ MİT (BATIL DÜŞÜNCELER)'LER
  AİLE TERAPİSİ UYGULAMASINDA TEROPÖTİK YAKLAŞIM
  Aile ve Evlilik Terapisinde Amaçlar
  AİLE TERAPİSİ ÖZEL NOTLAR
  aile terapisi uygulama örnekleri
  Aile-Evlilik-İlişki Terapisi Nedir
  Evlilik Problemleri Nasıl Çözülür: 9 Öneri
  PSİKODİNAMİK VE BOWEN AİLE TERAPİLERİ
  YAŞANTISAL AİLE TERAPİSİ
  AİLE İÇİ PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI
  Cinsel Danışma ve Rehberlik - Uygulama
  CİNSEL TERAPİDE EV ÖDEVLERİ
  Cinsel Sorunlarda Hipnoterapi
  Holistik Cinsel Terapi
  CİNSEL PROBLEMLER
  ERGENLERLE İLETİŞİM
  ERGENLİKTE DİN VE AHLAK GELİŞİMİ
  ERGENLİK (PUBERTE) DÖNEMİ FİZYOLOJİK GELİŞİM
  ERGENLİK VE KİMLİK BOCALAMASI
  ERGENLİK DÖNEMİ ARKADAŞ İLİŞKİLERİ
  ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BİLİŞSEL GELİŞİM
  ERGENLİKTE CİNSEL GELİŞME
  GENÇ KIZ SAĞLIĞI
  ERGENLİKTE DAVRANIM BOZUKLUKLARI
  ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM
  ERGENLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI
  ERGENLİKTE TOPLUMSAL GELİŞİM
  SOSYAL FOBİ
  ÖZGÜL FOBİ-2
  Psikolojik Rapor Yazma
  Gazali'nin Motivasyon Teorisi
  Hz. Muhammedin Evlilik Hayatı Ve Tavsiyeleri
  HİPNOZ
  HİPNOZ TEKNİKLERİ
  BİLİŞSEL-GELİŞİMSEL TERAPİDE HİPNOZUN KULLANIMI
  Hipnoz ve Depresyon-1
  HİPNOZ VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
  HİPNOZ ve Yeme Bozuklukları
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde-üstesinden gelinmesinde –yönetiminde (management) Hipnozun kullanımı
  Hipnoz ve Anıların Çağrımı
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarında Hipnoz
  KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ-1
  Hipnoz, Çözülme ve Travma-1
  Kişilik ve Psikotik Bozukluklar
  HİPNOTİK TELKİNLER İÇİN CÜMLELER KURMA
  Affect Bridge (Hipnoanalitik Yöntem)
  STEIN’İN SIKILMIŞ YUMRUK TEKNİĞİ
  KENDİLİK DEĞERİNİ ARTTIRMA ÖNERİLERİ
  BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ
  BEİER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
  COOPERSMıTH ÖZSAYGI ENVANTERİ
  CORNEL İNDEX TESTİ
  SCL–90-R
  RATHUS ATILGANLIK ENVANTERİ
  PSİKOLOJİK DANIŞMA--Temel Öğeler
  TERAPÖTİK İLETİŞİM
  KISKANÇLIK
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 1
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
  OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUĞU
  PANİK BOZUKLUĞU - PANİK ATAK
  TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
  Alzheimer
ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM

ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM

      Ergen Duygularının Genel Özellikleri

Oldukça uzun ve dengeli bir davranış döneminden sonra çocuk ansızın dengesiz ve düzensiz bir evre olan “Ergenlik Dönemi”nin eşiğinde kendini bulur. Ergenlik dönemi özlem duyulan bir yaşam dilimi olmadığı gibi, gelişmekte olan çocuk içinde yaşanması oldukça zor bir evredir. Bu evre “gence hiçbir şey anlatamadığımız için, anlatma çabasının yoğun olarak sürdürüldüğü bir dönem” şeklinde açıklanabilir.

Ergenlik dönemindeki duygusal tepkilerde genel ortak özellikler vardır. Bunun yanında ergen, her insan gibi çeşitli yaşlarda ve farklı durumlarda değişik duygular hissedebilir. Değişen yaşla, çevresel koşulların ve uyaranların değişmesi ile hoşlanma ve hoşlanmama duyguları ile duygularını ifade etme biçimleri değişir.

Çocukluk dönemi ile ergenlik dönemi arasında duygusal yönden en belirgin fark çocuklar öfke, kızgınlık ve sevinç gibi duygularını daha açık davranışlarla ve anında ifade eder, buna karşılık ergenlikte bu duygular daha fazla gizlenip maskelenir. Ergenlikte genel olarak kızların erkeklerden daha önce duygusal olgunluğa ulaştıkları söylenebilir. Aynı yaştaki iki farklı cinsiyetteki ergenin kız olanı erkeğe göre muhtemelen daha heyecan dengesine sahip ve duygularını kontrol etme bakımından daha olgundur.

Ergenliğin başlarındaki büyümenin hızlı oluşu, biyolojik-cinsel değişmeye eşlik eden hormonel salgılar buluğda ve onu izleyen yıllardaki ergenin hem duygularında, hem de davranış ve tutumlarında belirgin farklılıklar sergilemesine neden olur.

Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Duyguların Yoğunluğunda Artış: Buluğdan (erinlikten) başlayarak ergenin duygularının yoğunluğunda artma olur. Üzüntü, sevinç, öfke, korku gibi duygularını ifade ederken bu yoğunluk göze çarpar. Artan duygululuk ve coşku hali ergende duygularını dışa vurma ve ifade etme ihtiyacını doğurur. Olumsuz duygular el, kol hareketleri, yüz ifadesi ve bağırma gibi sözlü ve sözsüz davranışlarla dışa vurulurken, heyecan, coşku ve karşı cinse yönelik duygular şiir veya öykü yazma, hatıra defteri tutma aracılığı ile kağıda yansıtılır. Bu dönemde duygular ergenin tüm yaşamında etkili olurlar. Küçük bir kırıklık ergenin yakın çevresindeki ilişkilerini doğrudan etkiler. Duyguların şiddetlenmesi sonucu gerginliğin doğurduğu belirli alışkanlıklar görülür. Bu alışkanlıklardan en yaygın olanı, iyi uyum sağlayamayanlarda görülen tırnak yeme alışkanlığıdır. Gerginlik azaldıkça ve genç dış görünüşüne önem vermeye başladıkça, tırnak yemede belirgin bir azalma görülür.

 Aşık Olma: Karşı cinse yönelik ilgiler buluğ öncesinden başlar. Ergenlikteki cinsel içerikli beğenme ve beğenilme arzusu bireye heyecan veren bir duygudur. Cinsler arasındaki yakınlaşma eğilimi, ergenliğin başlarında daha çok grupta bir arada olma isteği taşırken sonraları karşı cinsten belirli bireylere yönelmiş romantik duygular ortaya çıkar. Saf bir sevgi taşıyan gençlik aşklarında duygular bazen karşı tarafa iletilmeden kalır. Ergen, çocuklukta yaşadığı her iki cinse yönelik sosyal ilişkilerin yoğunluğuna ve kız-erkek ilişkilerinin aile ve kültürel çevre tarafından karşılanışına bağlı olarak karşı cinsle kuracağı ilişki biçimini belirler.

Mahcubiyet ve Çekingenlik : Buluğ öncesinden başlayan ve buluğda  da devam eden çıplak görünmekten utanma ve mahcup olma ergenlerde oldukça yaygın bir duygu durumudur. Adeta vücutlarını saklamak istemektedirler. Organlarındaki büyümenin farklı zaman ve hızlarda olmasından ortaya çıkan orantısız vücut görünümünü saklamak için yapıldığı veya ergenlerin ana ilgi merkezleri olan kendi vücutlarını başka meraklı gözlerden saklama amacı taşıdığı düşünülebilir. Anne-babası tarafından baskıcı bir şekilde yetiştirilmiş çocuklarda çekingenlik ve mahcubiyet kalıcı bir özellik olarak ergenlikte de devam eder.

 Aşırı Hayal Kurma : Biyolojik-cinsel gelişme, duygululuktaki artış ve zihinsel gelişme, ergenlerin akıllarından geçirdiklerinin yoğunluğunu ve niteliğini de değiştirir. Ergen hayal kurma yolu ile arzularını düşüncelerine yansıtır. Hayal konusu geleceğe yönelik tasarılar olabileceği gibi, gerçekleşmesini isteyebileceği her hangi bir isteği de olabilir. Hayalin içeriği genellikle karşı cinse yönelik düşüncelerdir. Hayal etme yaratıcı düşünceyi besleyen en önemli güçtür. Bu anlamda yararlıdır. Ancak gerçekleştirilmemiş istekler sanki olmuş gibi hayal ediliyorsa, o zaman ergenler için bir sığınma ve telafi etme aracı haline getirilmiş demektir. Günlük hayatın zorlukları ve başarısızlıkları karşısında kalan genç kendini zorluklarla baş etmiş başarılı birisi gibi hayal ederek gerçeklerden uzaklaşabilir. Ergenlikteki yoğunluğu bu eylemin “Gündüz Rüyası” olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Hayaller o kadar artabilir ki, ergen sınıfta ders dinlerken, yolda yürürken veya başkası ile konuşuyorken aslında hayal kuruyor olabilir.

Tedirgin ve Huzursuz Olma: Bu duygu ergenin karşı karşıya kaldığı stres uyaranlarının etkisine göre ve uyaranları algılayış biçimine göre değişmektedir. Biyolojik-cins ve bedence gelişmenin getirdiği yeni duruma alışma çabaları buna neden olabileceği gibi, akranları ve yetişkinlerle olan sosyal ilişkilerdeki aksamalar veya bir isteğinin engellenmesi de huzursuzluk doğurabilir.

Yalnız Kalma İsteği: Buluğdaki bir  kız veya erkek zaman zaman başkalarından uzaklaşmak, kendisi ile baş başa kalmak istiyor gibidir.Anne babanın ve arkadaşların beraber olma isteğini reddedip içe dönebilir.Adeta vücudunda olan bitenlerin bir muhasebesinin yapmak, onları gözden geçirmek ve yeni duygularına alışmak istemektedir.

Çalışmaya Karşı İsteksizlik: Hızlı büyümenin olduğu bu dönemde ergenin bir miktar durgun ve atıl olduğu adeta hareket etmenin üşendiği zamanlar vardır. Çalışırken ve oynarken yorulur ve çalışmaya karşı daha az isteklidir. Vücut enerjisi adeta büyümeye harcanıyor gibidir.(Hurlock, 1987 ) Okuyan gençlerin bir kısmında 7. ve 9. sınıflarda ders başarısının düşmesi birazda buna bağlanabilir.

          Çabuk Heyecanlanma : Ergen yeni durumla karşılaştığında, bu kendisi için alışık olmadığı bir durumsa heyecanlanıp korkabilir. Heyecan dengesi tam oluşmadığı için duyguların kontrolü zordur.Çoğu ergen heyecan verici durumlar karşısında kolayca kızabilir. Kızarma ergende korku yaratan istenmedik bir durumdur. Sadece bu korku tek başına ergeni heyecanlandırıp, kaygısını artırabilir. Ergen bu durumda kendisinin başkaları tarafından aciz, güvensiz ve korkak gibi algılanacağını düşünür ve bu izlenimi bırakmaktan dolayı üzüntü duyar. Heyecanların kontrolü öğrenme ile kazanılır veya olgunlaşmadıkça belirli durumlar karşısında gösterilen duygusal tepkilerde dengelilik artar.

 

DUYGUSAL GELİŞİM

             Ergenliğin başlarındaki büyümenin hızlı oluşu, biyolojik-cinsel gelişmeye eşlik eden hormonel salgılar buluğda ve onu izleyen yıllardaki ergenin hem duygularında, hem de davranış ve tutumlarında belirgin farklılıklar sergilemesine neden olur.

 Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:

Duyguların Yoğunluğunda Artış: Buluğdan başlayarak ergenin duygularının yoğunluğunda artma olur. Üzüntü, sevinç, öfke, korku gibi duygularını ifade ederken bu yoğunluk göze çarpar. Artan duygululuk ve coşku hali ergende duygularını dışa vurma ve ifade etme ihtiyacını doğurur. Olumsuz duygular el, kol hareketleri, yüz ifadesi ve bağırma gibi sözlü ve sözsüz davranışlarla dışa vurulurken, heyecan, coşku ve karşı cinse yönelik duygular şiir veya öykü yazma, hatıra defteri tutma aracılığı ile kağıda yansıtılır.

 Aşık Olma: Karşı cinse yönelik ilgiler buluğ öncesinde başlar. Ergenlikte cinsel içerikli beğenme ve beğenilme arzusu bireye heyecan veren bir duygudur. Cinsler arasındaki yakınlaşma eğilimi, ergenliğin başlarında daha çok grupta bir arada olma isteği taşırken sonraları karşı cinsten belirli bireylere yönelmiş romantik duygular ortaya çıkar.

 Mahcubiyet ve Çekingenlik:

Buluğ öncesinden başlayan ve buluğda da devam eden bir durumdur. Adeta vücutlarını saklamak isterler. Vücutlarında meydana gelen farklı zaman ve hızlardaki değişiklikleri saklamak ve ya kendi vücutlarını meraklı gözlerden saklama amacı taşıdığı düşünülebilir.

 Aşırı Hayal Kurma: Biyolojik-cinsel gelişme, duygululuktaki artış ve zihinsel gelişme, ergenlerin akıllarından geçirdikleri yoğunluğunu ve niteliğini de değiştirir. Ergen hayal kurma yolu ile arzularını düşüncelerine yansıtır. Hayal konusu geleceğe yönelik tasarılar olabileceği gibi, gerçekleşmesini isteyebileceği herhangi bir isteği de olabilir. Hayalin içeriği genellikle karşı cinse yöneliktir. Hayal etme yaratıcı düşünceyi besleyen en önemli güçtür. Bu anlamda yararlıdır. Ancak gerçekleştirilmemiş istekler sanki olmuş gibi hayal ediliyorsa, o zaman ergenler  için bir sığınma ve telafi etme aracı haline getirilmiş demektir.

 Tedirgin ve Huzursuz Olma:Bu duygu ergenin karşı karşıya kaldığı stres uyarılarının etkisine göre ve uyaranları algılayış biçimine göre değişmektedir. Meydana gelen değişikliklere alışma çabalarının yanı sıra, akranları ve yetişkinlerle olan sosyal ilişkilerdeki aksamalar veya bu isteğin engellenmesi de huzursuzluk yaratabilir.

 Yalnız Kalma İsteği: Buluğdaki bir kız veya erkek zaman zaman başkalarından uzaklaşmak, kendisi ile baş başa kalmak istiyor gibidir.

 Çalışmaya Karşı İsteksizlik: Hızlı büyümenin olduğu bu dönemde ergenin bir miktar durgun ve atıl olduğu adeta hareket etmeye üşendiği zamanlar vardır. Çalışmaya daha az isteklidir. Vücut enerjisini adeta büyümeye harcıyor gibidir.

 Çabuk Heyecanlanma: Ergen yeni durumlarla karşılaştığında, bu kendisi için alışık olmadığı bir durumsa heyecanlanıp korkabilir. Heyecan dengesi tam oluşmadığı için duygularının kontrolü zordur. Çoğu ergen heyecan verici durumlar karşısında kolayca kızabilir. Kızarma ergende korku yaratan istenmedik bir durumdur. Sadece bu korku tek başına ergeni heyecanlandırıp, kaygısını arttırabilir. Ergen bu durumda kendisinin başkaları tarafından aciz, güvensiz ve korkak gibi algılanabileceğini düşünür ve bu izlenimi bırakmaktan dolayı üzüntü duyar. Heyecanların kontrolü öğrenme ile kazanılır veya olgunlaştıkça belirli durumlar karşısında gösterilen duygusal tepkilerde dengelilik artar.

            ERGENLİK DÖNEMİNDE EN SIK RASTLANILAN HEYECAN BİÇİMLERİ:

Sıklıkla karşılaşılan heyecan biçimleri :

KORKU : Objelere karşı duyulan korkular (yılan, köpek vb.).

                  Sosyal ilişkilerden duyulan korkular (kalabalıkta konuşma)

                  Ergenin kendisiyle ilgili korkuları (yoksulluk, ölüm, başarısızlık)

 ENDİŞE : Daha ziyade hayali nedenlerden oluşur (ne olacağım?)

 DUYGUSAL KIRIKLIKLAR : Biyolojik yetersizlikler, yetersiz alışkanlık, yetenek ve beceriler. Çevresel yetersizlikler ve tehlikeler (maddi, aile, kural, disiplin vb.) Birbirine karşıt isteklerin çatışması.

 ÖFKE : Alay edilme, yalanla aldatılma, yalancılıkla suçlanma.

 RUHSAL ZORLANMALAR : İnsan, faaliyetlerinde engellendiğinde bir gerilim veya bunalım yaşarlar. Her hangi bir baskı, hoş olmayan bir olay, yüklenilen ağır görevler veya üzüntü yaratan olaylar ruhsal zorlanma olarak nitelendirilebilir. Uygun eğitim  öğretim ya da yaşantılar ortamı sağlanamadığında şu davranış ve bozuklukları görülebilir:

-       Öğrencide sosyal geri çekilme.

-       Uyumsuz davranışlar, kaçma, çalma, suça yönelme vb.

-       Madde bağımlılığı (sigara, alkol, balli, tiner, uyuşturucu )

-       Davranış bozuklukları (stres, depresyon, nevroz, psikoz ).

                                        -    Çatışma (aile, okul, sokak )

-       Uzaklaşma.

 ERGENLİKTE SOSYAL GELİŞİM

            Sosyal gelişme, kişinin içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilebilir biçimde davranmayı öğrenme sürecidir. Çocuğun diğer insanlarla olan sosyal ilişkilerinin nasıl olacağı hayatın ilk yıllarındaki öğrenmelerine bağlıdır. İnsanlarla sıcak ilişkiler kurmaktan hoşlanan çocuklar bu davranışı öğrenme ile kazanırlar. Bu bakımdan anne-baba ve diğer yetişkinlerin sosyal davranışları çok önemlidir.

            Çocuğun tek çocuk, ortanca veya büyük çocuk olup olmadığı, kardeş sayısı, cinsiyeti, ailenin büyüklüğü,ailenin katıldığı sosyal deneyimlerin kalitesi, eve misafir gelişi, misafir ağırlama biçimi, ebeveynin evdeki misafire takınması gereken tavır,ailenin sosyal, ekonomik ve kültürel seviyesi hep topluma uymasını, sosyalleşmesini etkileyen belli başlı faktörlerdir. Aralarında çok yaş farkı olan kardeşi olma, sosyalleştirmeyi güçleştirebilir. Kardeşlerin ve ev halkının hep aynı cinsiyetten olması karşı cinsle ilişki kurmayı güç hale getirebilir.

 Toplumsal Uyum

Ergen, toplumda saygınlık kazanmaya ve statü sahibi olmaya gereksinim duyar. Toplumsal uyum geniş ölçüde bu gereksinmenin karşılanmasına bağlıdır. Ergenlik yılları bir anlamda, toplumsal gelişim ve uyum yılları olarak da nitelenebilir.

 Toplumsal uyum zamanla kazanılır. Bu uyum ergenlik döneminde bazı deneyimlerle gelişir. Bu evrede birey kendi cinsinden oluşturduğu grup içinde faaliyetlerini düzenlemeye çalışır.

 İlk sosyal uyumlarını gerçekleştirirken kendilerine deneyim fırsatı tanınan, özgür bir aile ortamında, yeterince sevgi ve güven ortamı içinde büyüyen çocukların ergenlik döneminde başarılı olmaları için gerekli ortam hazırlanmış demektir. Bu nedenle anne ve babaların önce çocuklarını tanımaları, onların ilgi ve yeteneklerini bilmeleri, onları özerk kılmak üzere fırsat hazırlamaları, nihayet onların sorularına arkadaşça kuracakları diyalog yardımıyla eğilmeleri ergenlik döneminin kolayca aşılmasına yardımcı olacak etkenlerdir.

 İyi Bir Öğretmen Sınıfta Şunlara Dikkat Etmelidir

·       Bir öğretmen evvela sınıftaki çocuklara emniyet ve huzur hissi duyurması icap eder.

·       Kendi uyum problemlerini onlara aşılamaması gerekir.

·       Sınıftaki her çocuğa eşit muamele etmesi ve bazı çocuklara fazla ilgi göstermekten veya herhangi bir sevgisizliğini göstermekten kaçınması gerekir.

·       Öğretmen çocukların sınıfa hakim olmalarına müsaade etmemelidir.

·       Bir öğretmen sınıfını mümkün olduğu kadar ilgi çeken bir yer yapmalıdır.

 Ergenlik Çağındaki Gençlerin Eğitiminde Alınabilecek Önlemler

·       Ergenlik çağında bulunan çocuk yada genç, kendi kişilik özelliklerine karşı çok duyarlıdır. Bu nedenle, bunlara karşı kırıcı eleştiri, alay, korkutma, başkaları yanında küçük düşürme, aleyhte kıyaslama ve hakaret gibi davranışlarda bulunmak, hiçbir zaman doğru değildir.

·       Ergenlik çağındaki kimseler için, çok kural yerine, az kural konmalı ve yapılan yanılgılar da çok büyütülmemelidir. En küçük bir olumsuz davranışı sanki büyük bir suç işlemiş gibi karşılamaktan çekinmelidir.

·       Ders dışı etkinliklere de önem verilmelidir. Ders dışı etkinlikler, çocuğun boş zamanını en yararlı bir biçimde doldurmasına ve ruhsal sağlığının da düzelmesine olanak sağlayacaktır.

·       Bu çağdaki gençler kendi haklarına çok duyarlıdır. Bu nedenle hakseverlik ilkesinden ayrılınmamalıdır.

·       Yine bu yaştaki gençler, kendi ”onur” duygularına karşı çok duyarlıdırlar. Bunun için, onları boş yere suçlamaktan özenle kaçınılmalıdır.

·       Bu dönemde özellikle, “aşağılık duygusu” içinde bulunana çocukların belli alanlarda başarı göstermelerini sağlamak üzere, onları, ilgi duydukları ve başarılı oldukları alanlara teşvik etmelidir.

·       Okuldaki sınavlarda, sınav sonuçlarına gereğinden fazla önem verilmemelidir. Özellikle, çocuk yada gençte, bir “sınav kokusu” geliştirilmemelidir. 

            ERGENİN AİLESİYLE İLİŞKİLERİ

               ·       Ergen için tehlikeli bir durum:Anne baba arasındaki anlaşmazlık

·       Çok az anne baba, ergen çocuklarında geleceğin yetişkin haklarını görebilmektedir.

·       Anne babanın ergen çocukları hakkındaki yargıları genellikle katı, önyargılı ve haksızdır; çünkü çocuklarını anlamazlar.

·       Gelecekteki terk etmeyi haber verdiği için anne babaların çocuktaki her türlü değişimi, gemlemeleri olgunlaşmada bir gecikmeye yol açar.

·       Ergeni sistemli kötüleme, aşağılık kompleksi, ya da düşsel karmaşaları doğurabilir.

 GENÇLERLE BARIŞ İÇİNDE YAŞANABİLİR Mİ?

            Gençlerle barış içinde yaşanabilir, bu zorunluluktan doğan bir çatışmanın çözümü için de gereklidir. Gençlik çatışmalarının sürüp gitmesi, gençlerle yetişkinler arasında kapatılmaz gibi görünen bir uçurumun varlığı, insanı karamsarlığa itiyor. Ancak gençleri anlamak ve onlarla dayanışma yapmak zorundayız. Her şeyden önce, gençlik çağının fırtınalı ve çetin bir dönem olduğunu göz önünde tutmakta yarar vardır.

            Kuşaklar arası çatışma yalnız kaçınılmaz değil, sağlıklıdır da. Bilimde, sanatta, yazında ve toplumsal alanda bir çok devrim ve yenilik eskiyi yadsımakla başlamış ve gerçekleşmiştir. Bunu da çoğunlukla genç kuşaklar başarmıştır. Kuşkusuz gençlerin yenilik tutkusu ve ilerici görüşleriyle eski kuşakların deneyiminin birleşmesinde ancak toplum kazanır.

            Gençlerle anne baba arsında ortaya çıkan ve kuşak çatışmasına yol açan durumlar:

 1.    Biçimsel olarak kuşak çatışması yaratan durumlar, olaylar:

·      Eve dönüş ve yemek saati

·      Çalışma, eğlenme ,gezme saati

·      Giyinme ve süslenme biçimi

·      Sözlü ve sözsüz iletişim biçimi

·      Müzik dinlerken yada iş yaparken gürültü çıkarmak

·      Arkadaş seçimi, arkadaş ilişkisi

·      Kız-erkek arkadaşlığı

·      Büyüklere karşı saygı

·      Ekonomik olarak (para sorunu)

2.    İçerik olarak kuşak çatışması gereken durumlar, olaylar:

·       Özdeşleşme, özerklik, sorumluluk süreçlerinden kaynaklanan düşünceler

·       Hal ve görev kavramı

·       Gelenek, görenek, din anlayışı ve yorumu

·       Geçerli değer yargıları

·       Meslek seçimi

·       Başarılı ve saygın insanın tanımı

·       Müzik türü, dergi, günlük gazete, kitap seçimi

·       Dinlerken radyo, izlenen televizyon, seçilen video kasetlerinin türü ve konusuna ilişkin görüşler

·       Dünya görüşü, yaşam felsefesi

·       Toplumun, ülkenin, insanın geleceğine ilişkin görüşler

                        Kuşak çatışmasının olumsuz ve sağlıksız boyutlara kadar erişmesini önlemek, bir yerde sağlıklı ve iyi bir iletişim yoluyla gerçekleşir. Bu iletişimin sağlıklı olması da, öncelikle yetişkin kuşağın yerine getirmesi gereken ödevler dahilinde gerçekleşecektir;

·       Yetişkin kuşak önce genci bir insan olarak kabul etmeli, ona sevgi ve saygı gösterdiğinizi belirtmek gerekir.

·       Gençlik çağına özgü biyolojik, ruhsal ve toplumsal değişme ve gelişmeleri, bunların gencin davranışına ne biçimde yansıdığını bilip tanımak, gençlik çağının fırtınalı ve zor olduğunu göz önünde bulundurarak durumu değerlendirmek gerekir.

·       Gencin duygulanım değişiklikleri ve düşlemlerden kaynaklanan davranışları karşısında serin kanlı olmak ve kırıcı, sert, yıkıcı davranışlarda bulunmamak gerekir.

·       Genci denetlemek, engellemek yada ödün, ödül vermek için tutarlı davranmak gerekir. Bazen ödüle değer bulduğumuz bir davranışı başka bir zaman kötüleyip, eleştirip, yermekten kaçınmak gerekir.

·       Gencin yaşamı,giyinişi, süslenmesine ilişkin karar alırken durumu gençle tartışmak yerine onun düşünce ve önerilerine anlayış ve saygı göstermek gerekir.

·       Aile ve evle ilgili konularda ve sorunlarında gencin de düşünce ve önerilerini alıp onunla konuşunuz, tartışmaktan uzak bir tavır sergileyiniz.

·       Konuşma ve tartışmalar sırasında gencin doğru düşündüğü, gerçeği bulup söylediği durumlarda ona hak verin, düşünce ve önerisini gerçekleştirmek için ona yardımcı olun.

·       Gençlerle yapılan konuşma ve tartışmaları onları korkutarak ve yıldırarak kesmeyin.

·       Gencin tutumu ve davranışlarına biçim ve yön verirken “benim gençliğimde” diye başlayan konuşma, öğüt ve davranışlarınızdan kaçınınız.

·       Gence bol bol öğüt vermek ve tavsiyede bulunmak yerine örnek davranışlar yapın ve örnek davranışlar bulun gösterin.Çünkü ergenler de çocuklar gibi öğüt ve tavsiyelerden hiç ders almaz bunun için model olacak davranış ve eylemlerde bulunmak sağlıklı bir yetişkin yaşamına hazırlayacaktır genci.

             İki kuşak arasındaki iletişimin sağlıklı bir biçimde kurulup sürdürülmesi için gençlere de düşen görevler vardır:

·       Gençler bilse, yaşlılar yapabilseydi! Deyimine uygun olarak iletişim kurmaya çalışın.

·       Bütün amaç, beklenti ve isteklerinin hemen o anda tümüyle gerçekleşmeyeceğini bilin.

·       Konuşma ve tartışmalarda kırıcı ve sert olmaktan kaçının.

·       Engeller, zorluklar, sorunlar karşısında size yardımcı ve destek olacak insanların anneniz, babanız, yakınlarınız olacağını unutmayın.

·       Her yerde ve her zaman erişkin ve yetişkinlerden  öğrenmemiz gereken bilgiler, deneyler olduğunu kabul edin.

             Yetişkinlerin, ergenlerle olan eğitim farklılıklarının giderilmesi, her iki kuşağın sahip çıkacağı ortak değerlerin yaratılmasına olanak hazırlaması anne-baba ve ergen arsındaki çatışmayı azaltacak ve onları sağlıklı bir biçimde toplumla bütünleştirecektir.

AHLAK GELİŞİMİ VE AHLAKİ DAVRANIŞ

 Ergenlikte işlev gören iki etmen, ahlak gelişiminde önemli değişikliklere katkıda bulunur. Bunlardan birincisi bilişsel gelişimde soyut işlemlerin başlamasıdır. İkincisi ise yeni bir kimliğin ve benlik duygusunun oluşmasıdır.

            Soyut işlemlerin bilişsel evresi, bireyin geleneksel ahlak düzeyinin ötesine geçmesi için önkoşuldur. Bireyin ilkeli ahlak konumuna gelmesi, diğer bir anlatımla yasa altında eşit adalet,en iyiyi bütün insanlara sunmak, toplumsal sözleşmeler veya insan yaşamının değeri gibi kavramları ele alması için bireyin soyut kavramlarla düşünebilmesi, somut durumları ele almanın ötesine geçebilmesi ve varsayımlı problemler ortaya atabilmesi gerekir.

             Soyut işlem düşüncesinin başlaması ve ergenlikteki benlik arayışı, bu gelişimi kolaylaştıran ardışık bir değişim ve çatışma dönemiyle sonuçlanır. Ergen, sadece kendi hakkında değil,fakat dünya ve insanlık hakkında yanıtlar arayıp bunları netleştirmeye çalışır. Benliğin bütünleşmesi ve bireyin (ben) kim olduğunun açıkça farkına varması söz konusudur. Bu farkına varış kimlik haline gelir. Bu ego olarak da adlandırılabilir.

MESLEK GELİŞİMİ

             Kişinin kendi ilgi ve yeteneklerini gerçekçi bir gözle görmesi, bunlara uygun meslekleri tanıması ve bu doğrultuda seçimini yapması, ileride meslekteki başarılarını  ve uyumunu olumlu yönde etkilemektedir.

             Ana babaların, çocuklarının ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmeleri, ulaşılabilir hedefler belirlemelerine yardımcı olmaları beklenir.

            Meslek gelişimi, yaşamda ergenlik döneminin önemli bir boyutunu oluşturur. Çalışma dünyası içindeki başarı ve doyum için büyük önem taşıyan meslek araştırması, karar verme ve hazırlık yıllarını kapsar. “Meslek” yalnızca yaşamın dayanak noktası gibi değerlendirilmemekte, giderek bir gelişimsel olgu olarak kabul görmektedir.

 Artık,    mesleki seçimi lise yıllarının sonunda, yaşam boyunca yalnızca bir kez gerçekleşen bir olay olarak değerlendirilmemektedir. Meslek seçimi daha çok, çocukluğun sonlarından yetişkinliğin başlarına kadar uzanan, en azından on yıllık bir olgunlaşma sürecidir.

            Meslekler hakkında bilgi vermenin amaçları şunlardır:

1-    İlgi duyduğu ve yönelmeyi düşündüğü mesleğin, kendisince bilinmeyen yönleri hakkında ayrıntılı bilgi vermek.

2-    Öğrenciye,  varlığından haberdar olmadığı ya da hakkında yanlış ve eksik bilgi sahibi olduğu meslekleri tanıtmak ve böylece onun görüş alanını genişletip daha zengin bir seçenek grubu arasından uygun seçimi yapmasına yardımcı olmak.

3-    Topluma yararlı ve kişinin kendini gerçekleştirmesine olanak veren her mesleğin saygıya değer olduğu görüşüne erişmesine yardımcı olmak.

 Her insan belki okul öncesi yıllardan itibaren ileride ne olacağını düşünür ve geleceği hakkında bazı planlar kurar. Başlangıçta tamamen duygusal ve hayali olan meslek seçimi yaş ilerledikçe daha gerçekçi temellere dayandırılmaya başlar.

 Öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini, toplumun insan gücü ihtiyacını dikkate almaksızın yaptığı seçmeler, hem kendilerini  ve yakınlarını hayal kırıklığına uğratmakta hem de toplumun kalkınması bakımından ihtiyaç duyulan insan gücünün israfına yol açmaktadır.

 Meslekler hakkında doğru ve ayrıntılı bilgi sahibi olması bir gencin, meslek seçimi kararını şu yönlerden etkileyebilir:

           1-    Meslek seçimi kişinin o alanda, ileride iş bulma olasılığını etkiler.

2-    Bir meslek seçimi kişinin başarı ve başarısızlıklarını belirler.

3-    Bir meslek seçimi kişinin işinden hoşlanıp hoşlanmayacağını etkiler.

4-    Meslek seçimi hayatın diğer yönlerini de etkiler. Nerede yaşanacağını, evliliği, değer, tutum, davranışları,hayat görüşünü, kişilik özelliklerini etkiler.

5      Meslek seçimi demokratik bir toplumun insan gücünü nasıl kullanacağını etkiler.

 Ergenlik Çağındaki Gençlerin Eğitimindeki Alınacak Önlemler

1.            Ergenlik çağında bulunan çocuk yada genç, kendi kişilik özelliklerine karşı çok duyarlıdır. Bu nedenle, bunlara karşı kırıcı eleştiri, alay, korkutma, başkaları yanında küçük düşürme, aleyhte kıyaslama ve hakaret gibi davranışlarda bulunmak hiçbir zaman doğru değildir.

2.      Ergenlik çağındaki kimseler için, çok kural yerine, az kural ortaya konmalı ve yapılan yanılgıları da çok büyütmemelidir. En küçük bir olumsuz davranışı sanki büyük bir suç işlemiş gibi karşılamaktan çekinmelidir.

3.      Eğitimcinin genç ile olan ilişkilerinde, ne aşırı bir içtenlik, ne de aşırı bir resmiyet bulunmalıdır. Bu dönemdeki kişinin, yalnızca anlayışlı bir gereksinimi vardır.

           4.      Ders dışı etkinliklere önem vermelidir. Ders dışı etkinlikler, çocuğun boş zamanını en yararlı bir biçimde doldurmasına ve ruhsal sağlığının da düzelmesine olanak sağlayacaktır.

5.      Bu çağdaki gençler, kendi haklarına karşı çok duyarlıdırlar. Bunun için, derslerde verilen notlarda ve yarışmalarda hakseverlik ilkesinden ayrılmamalıdır.

6.      Bu yaştaki gençler, kendi “onur” duygularına karşı çok duyarlıdırlar. Bunun için, onları boş yere suçlamaktan özenle kaçınılmalıdır.

7.      Bu dönemde özellikle, “aşağılık duygusu” içinde bulunan çocukların belli alanlarda başarı göstermelerini sağlamak üzere, onları, ilgi duydukları ve başarılı oldukları alanlara teşvik etmelidir.

8.      Okuldaki sınavlarda, sınav sonuçlarına gereğinden fazla önem verilmemelidir. Özellikle çocuk yada gençte, bir “sınav korkusu” geliştirilmemelidir.

 ANNE-BABANIN DİKKAT ETMELERİ GEREKEN BAŞLICA NOKTALAR:

 1.            Öncelikle çocuklarını tanımalı, onları ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmelidirler. Anne babalar, kendi tutku ve arzularına göre değerlendirme yapmamalıdırlar.

2.            Çocuklarındaki güven duygusunu pekiştirmek üzere ortam hazırlamalı, yetenek ve kapasitesini aşmamalıdır.

3.            En önemli besinin sevgi ve sevecenlik olduğunu unutmamalı, ancak aşırıya kaçmamalıdırlar.

4.            Yaşayarak öğrenmeye  ağırlık verilmelidir.

5.            Çocukların kendi kendilerini yönetmelerini yaş küçüklüğü vb. nedenlerle engellememelidirler.

6.            Anne ve babalar gelişimin normal yüzlerini, zorlu dönemlerini bilmeli, davranışlarını ona göre düzenlemelidirler.

7.            Her çocuğun kendine özgü niteliklerle donanmış, ayrı  bir birey olduğunu düşünerek, diğer çocuklarla ve kardeşleriyle kıyaslamamalıdırlar.

8.            Aile ve toplumca geçerli olan bazı kurallara uyma zorunluluğu çocuğa hatırlatılmalı, uymadığı taktirde davranışları insanlar arası ilişkileri anlatacak türdeki yöntemlerle cezalandırılmalıdır. Kişiliğine değil davranışına  yönelik olmalıdır.

9.            Anne ve babalar özellikle disiplin konusunda görüş birliğinde  olmaya, çocuğun yanında tartışmamaya çalışmalıdırlar.

10.          Çocuğunuza hep çocuk gibi davranırsanız o da hep çocuk gibi kalır. Büyümenin ve gelişmenin hazzını ailece paylaşmaya çalışın.

Kaynak: www.havzaram.googlepages.com/ERGENLIKCAGIPSIKOLOJISI.doc

 

 

 
Herşeyin bir güzelliği var, herkes göremese de...  
  PSİKOLOJİK DANIŞMAN
AHMET VURAL
 
HAFTALIK PROGRAM  
  Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.
 
Bugün 162 ziyaretçi (201 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol