Şema
İnsan doğduğunda, kendisine diğer insanlara ve dünyaya(çevreye, nesnelere, hayata, varoluşa vb.) dair sabit bilgi ve inançlara sahip değildir. Ancak, insan “bilgi edinme potansiyeline” sahiptir. Bu potansiyeli ne şekilde kullanacağı; yani kendisiyle, diğer insanlarla ve dünyayla ilgili ne tür inanç ve tutumlar geliştireceği temel yaşantılarıyla direkt ilişkilidir.
İnsanın doğduğu andaki zihinsel yapısını “boş bir kişisel defter” alegorisiyle ifade edebiliriz. Gün geçtikçe insan bu deftere, yeni bilgiler ekler, yeni tanımlamalar yapar. Bu deftere yazılacak şeyleri, temel yaşantılar, duygular, düşünceler, fizyolojik reaksiyonlar vb. oluşturur. İşin en önemli tarafı da bu defterin, doğar doğmaz(bazı yaklaşımlara göre anne rahmine düşüldüğü anda) yazılmaya, çizilmeye başlanmasıdır. Kişisel deftere yazılan bu temel yazıları, bilgileri, inançları “şema” kavramıyla ifade edebiliriz. Şemalar her şeye dair geliştirilebileceği için sayılarla belirlenemeyecek kadar çok olabilirler: anne şeması, baba şeması, süt şeması, kalem şeması, insan şeması, araba şeması, çekmece şeması, dostluk şeması vb. Geliştirilen bu şemalar, daha sonra karşılaştığımız durumları anlamada ve yorumlamada bize rehberlik eder. Bir anlamda şemalar temel zihinsel yapılarımızdır.
Şemalar temelde hayatımızı kolaylaştırmak; bizi belirsizlikten kurtarmak, her durumda her şeyi yeni baştan öğrenme zahmetinden kurtarmak gibi işlevlere sahiptir. Kalem şeması geliştiren bir insan, daha sonra karşılaşacağı her kalemin kalem olduğunu anlayabilecek; üzerinde uzun uzun düşünmeyecektir. Şema sayesinde gülmenin mutluluk ifadesi(çoğunlukla) olduğunu anlayacak, sınavdan yüksek puan aldığımızda kendimizi başarılı hissedeceğiz. Ancak geliştirdiğimiz şemalar her zaman bizi mutlu etmeyebilir, işimize yaramayabilir; yani olumsuz ve uyumsuz şemalar da geliştirebiliriz.
Şemalar zamanla katı, değişmez, koşulsuz kabul edilen değerlendirmeler haline gelirler. Bu özellikleri sayesinde şemalar gittikçe güçlenir, değiştirilmeleri daha zor hale gelirler. Şemalar, bize gelen bilgiyi değerlendirmeye soktuğumuz filtre, süzgeç olarak işlev görürler. Olayları, durumları sahip olduğumuz şemalara göre değerlendirir ve kararlarımızı şemalara göre veririz. Bu da çoğunlukla bilgileri çarpıtmamıza, bozmamıza sebep olur. Kendisiyle ilgili “başarısız” şeması geliştiren bir öğrenci sınavdan 100 üzerinden 90 dahi alsa kendisini başarısız olarak kabul edebilir.
Şema Terapide kullanılan “şema” kavramı “erken dönem uyum bozucu şema” kavramı yerine kullanılır. Şema terapi, kendimizle ve diğer insanlarla ilgili olarak geliştirdiğimiz olumsuz, uyum bozucu şemaları konu edinir.
Şema terapi Jeffrey Young tarafından Bilişsel-Davranışçı yaklaşım içerisinde kendine has bir okul olarak geliştirilmiştir. Şema terapi, değiştirilmesi zor, çocukluk ve ergenlik döneminde belirgin kökenleri bulunan psikolojik rahatsızlıklar için tasarlanmış, bilişsel, davranışçı, kişiler-arası, yaşantısal teknikleri birleştiren bütünleştirici bir teori ve tedavi yaklaşımı olarak tanımlanır.
Psikolojik Problemlerin Oluşumu
Şema terapide uyumsuz şemaların, temel ihtiyaçların giderilememesiyle ortaya çıktığı düşünülür. Şemalar, çocukluk ve ergenlik döneminde temel ihtiyaçların giderilememesiyle ortaya çıktığı gibi, yetişkinlik döneminde de temel ihtiyaçların giderilememesine sebep olurlar. Şemaların oluşumuna etki eden temel ihtiyaçlar şunlardır:
1- Diğerlerine Güvenli Bağlanma(güvenlik, stabilite, bakım, kabul içeren yaklaşımlar)
2- Hareket Özgürlüğü, Yeterlilik Ve Olumlu Kimlik Algısı
3- Gereksinim Ve Duygularını İfade Özgürlüğü
4- Kendiliğindenlik Ve Oyun
5- Gerçekçi Limitler Ve Öz Denetim
Bu temel ihtiyaçlar, insanda var olan “öz”ün ortaya çıkartılabilmesi ve insanın “kendini gerçekleştirmesi” için giderilmeye gereksinim duyarlar. Giderilemeyen her temel ihtiyaç kendine has problem alanları/şema alanları oluşturur. Şemalar 3 temel yolla oluşabilirler:
1- İhtiyaçların Zedeleyici Seviyede Engellenmesi: Her insan, insan olması dolayısıyla bazı olumlu yaşantılardan mahrum kalabilir. Normalde insanlar, giderilemeyen ihtiyaçlarını tölere edebilir, hayatını normal şekilde idame ettirebilirler. Ancak en temel insani ihtiyaçlarımız bazen altından kalkamayacağımız derecede engellenebilir. Burada genelde etken olan insanlar, ebeveynimiz ya da bize bakım sağlayan insanlardır.
2- Darbelenme, Kurbanlaştırılma, Kötü Davranım: Hayatta başımıza gelecek ve kendi bütünlüğümüzü bozabilecek her türlü darbe bu gruba girebilir. İnsanlardan ya da doğadan kaynaklanabilir bu darbeler. Taciz, deprem vb.
3- İyi Şeylerin Aşırı Verilmesi: Özgürlük kadar sınırlar da insani gelişimde gereklidir. Rollo May bu durumu, nehir aforizmasıyla ifade eder. Bir nehrin oluşabilmesi için su kadar sınırlara da ihtiyaç vardır ona göre.
Şema oluşumunda, seçici içselleştirme, özdeşleşme, mizaç ve kültürel öğeler de etkin rol oynar.
Şema Alanları Ve Şemalar
Uygun şekilde giderilemeyen her ihtiyaç, belirli bir şema alanı oluşturur. Bu şema alanları çok keskin şekilde birbirinden ayrılamayabilir. Her şema alanı altında farklı şemalar bulunur. Çok kesin bir sınırlama ve tanımlama olmamakla beraber, yaptığı çalışmalarla Jeffrey Young, şemaları 5 alan ve 18 başlık altında topladı:
I- Ayrılma Ve Dışlanma(Reddedilme) Alanı: Diğerlerine güvenli bağlanma ihtiyacının giderilememesiyle ortaya çıkan şemalar daha çok bu alanda toplanır. Bu alandaki şemalara sahip olan kişiler, güven, istikrar, huzur, sevgi, paylaşım gibi ihtiyaçlarının giderilmeyeceğini, şu anda giderilse bile bunun geçici olduğunu düşünürler. Bu şemalar daha çok, mesafeli, soğuk, dışlayıcı, dengesiz, güven vermeyen aile ortamlarında oluşurlar.
1- Terk Edilme Şeması: Bu şemadaki temel inanç, birlikte olunan insan tarafından terk edileceği yönündedir. Birlikte olunan kişiler ölecek, başka birisiyle birlikte olacak, ya da kendisinden ayrılacaktır. En nihayetinde bu birlikte olunan insanlar güvenilmez, tutarsızdır; öyle algılanır.
2- Kuşkuculuk/Kötüye Kullanılma Şeması: Bu şema her an, diğer insanlardan şu ya da bu şekilde zarar görme ihtimalini içerir. Başkaları bizi aldatabilir, kandırabilir, aşağılayabilir, kötüye kullanabilir ya da bizim canımızı yakabilir. Bu şemanın aktif olduğu insanlar “babana bile güvenme” düsturunu benimsemeye yatkındırlar.
3- Duygusal Yoksunluk Şeması: Normal duygusal ihtiyaçların diğerleri tarafından yeterince karşılanmayacağı beklentisi, inancıdır. Birlikte olduğumuz insanlar bizi sevmeyecek, bizimle ilgilenmeyecek, zor anımızda yanımızda olmayacak, bize destek olmayacak, bizi dinleyip anlamayacak, gerektiğinde bize rehberlik yapmayacak vb. Bu şemanın hayatında aktif olduğu insanlar kendilerini “üvey evlat” gibi algılayabilirler.
4- Kusurluluk/Utanç Şeması: Bu şemadaki insanlar nedenini tam anlayamadıkları bir şekilde kendilerini kusurlu hissederler. Bu kusurlar, çarpık bacak, fazla kilo, uzun burun gibi açık olabileceği gibi, bencillik, kıskançlık, sapık eğilimlilik gibi gizli de olabilir. Bu şema, insanı eleştiriye, suçlanmaya aşırı duyarlı kılar. Kişi diğerlerinin yanında rahat olamaz, kendini utangaç ve güvensiz hisseder.
5- Sosyal İzolasyon(Tecrit Edilme/Yabancılaşma) Şeması: Bu şema insana kendini diğer insanlardan farklı ve ayrı; grupların dışında hissettirir. İnsan bir grubun ya da toplumun parçası hissedemez. Diğerleri tarafından dışlandığına ya da dışlanacağına inanır.
II- Zedelenmiş Özgürlük(Bozulmuş Özerklik Ve İş Yapma Becerisi) Alanı: Bu alan, zorluklarla aktif mücadele etme, iş başarma, tek başına kalma, sevilen birisinden ayrı kalma, bağımsız çalışma gibi alanlarda yetersizlik inanç ve tutumlarıyla karakterizedir. Aile kökeninde, küçük düşürücü, yetersiz hissettirici, bağımlılığı teşvik edici, aşırı koruyucu tutumlar vardır.
6- Bağımlılık/Yetersizlik Şeması: Kişi günlük hayatını tek başına idame etmekte zorlanır. Önemli kararlar almakta ciddi sıkıntılar yaşar. Alacağı kararın ya da yapacağı şeyin yanlış olduğunu düşünür. Çaresizlik yoğun yaşanan bir duygudur. Tek başına bir işi başlatmakta zorluk yaşanır. Öyle ki kişinin ne giyeceğine dahi başkaları karar verebilir.
7- Dayanıksızlık: İnsanın her an bir felaketle karşılaşma korkusu, beklentisidir. Bu korku ortalama korkudan daha fazladır. Korkular, kalp krizi geçirme gibi tıbbi; çıldırma gibi duygusal; asansörde mahsur kalma, terör olaylarına karışma gibi fobik olabilir. Bu şemanın aktif olduğu insanlar pek rahat ve huzurlu olamaz, kendilerini güvende hissedemezler.
8- Yapışıklık(Gelişmemiş Benlik) Şeması: Kişi bir ya da daha fazla kişiye(genelde ebeveyn) “aşırı duygusal bağlılık” hisseder. Kendini o kişilerden ayrı tek başına bir birey olarak düşünemez. Bu durum insanın bireyselliğinden, sosyalliğinden vaz geçmesine sebep olur. Bununla birlikte bu durum zamanla bunaltıcı hale gelebilir. Boşluk, amaçsızlık, ne yapacağını bilememe durumu yaşanabilir.
9- Başarısızlık Şeması: Kişinin başarısız olduğuna ve bundan sonra da başarısız olacağına inançtır. Buradaki başarısızlık algısı gerçekle orantılı olmayabileceği gibi kişi bu inancından dolayı başarabileceği halde bazı işleri yapmaktan uzak durabilir. Kişi kendini aptal, beceriksiz, yetersiz olarak algılar.
III- Zedelenmiş/Zayıf Sınırlar Alanı: Gerçekçi limitler ve öz denetim ihtiyacının giderilememesiyle oluşan bir şema alanıdır. Bu alandaki şemalar, kişisel sınırlar, kişisel sorumluluklar ve uzun soluklu davranışları sürdürmedeki yetersizliklerle ilgilidir. Bu şema grubundaki kişiler başkalarının hakkına saygı duymada, işbirliğinde ve kişisel amaç oluşturmada zorluk yaşarlar. Bu şemaların tipik aile özellikleri, aşırı hoş görülü, şımartıcı, pohpohlayıcı tutumlar sergilemesi; çocuğa yaşına uygun sorumluluklar yüklememesi, üstünlük hissi uyandıracak tavırların takınılmasıdır. Burada çocuk, uygun rehberlik yaklaşımından mahrum kalabilir.
10- Haklılık/Görkemlilik: Şema “kerameti kendinden menkul” bir haklılığı ve üstünlüğü içerir. Her durumda, çatışmada kişi kendini haklı görür. Kişinin empati duyguları gelişememiştir. Güç ve yetki kazanmaya; üstünlük sağlamaya aşırı bir odaklanma olabilir. Kendi çıkarları doğrultusunda rekabet yaşayabilir ve karşı tarafa baskı uygulayabilir.
11- Yetersiz Öz denetim Şeması: Kişisel hedefler oluşturma ve bunlara ulaşmada gerekli olan işleri yapmaktan kaçınma söz konusudur. Kişi, dürtü ve duygularını kontrol etmekte zorluk yaşar. Huzursuzluktan, ağrıdan, sıkıntıdan, yüzleşmelerden ve sorumluluklardan kaçınma çokça görülür.
IV- Başkaları Yönelimlilik Alanı: Gereksinim ve duyguların ifade ihtiyacının giderilememesiyle oluşan şemaların toplandığı bir alandır. Bu şema alanının temel özelliği, kişinin kendi ihtiyaçlarının giderilmemesine rağmen, sevgi ve onaylanmak, olumsuz tepkilerden kaçınmak vb. için karşı tarafın istekleri, duyguları ve beklentileri üzerine aşırı odaklanmadır. Bu şemadaki insanlar genelde kendi öfke ve isteklerinin farkında olmazlar. Tipik aile kökenleri, ilgi, sevgi ve onaylanmanın şarta bağlı olduğu tutumlardır. Bu ailelerde ebeveyn ya da bakıcının istekleri her zaman çocuğunkilerden önde olmuştur.
12- Boyun Eğicilik/Geri Çekilme Şeması: Kişinin kararları, denetimi, son sözü, kontrol başkasına bırakma zorunluluğu hissetmesidir. Burada amaç, öfkeden, karşı tepkiden veya terk edilmekten kaçınmaktır. Buradaki vaz geçiş, kişinin ihtiyaçlarını, isteklerini, kararlarını bastırması ile öfke gibi duyguları bastırmasını ifade eder. Kişi kendi ihtiyaçlarının başkaları açısından önemli olmadığına inanır; olayları bir oldu bittiye getirmeye çalışır. Aşırı uyumlu bir yapı oluşturabilir. Fakat buradaki uyum, yoğun bir öfke oluşumuna yol açar. Bu öfke de madde kullanımı, psikosomatik rahatsızlık, öfke patlamalarına, duyguların kapanmasına yol açabilir.
13- Kendini Feda Etme Şeması: Kişinin, kendi memnuniyetinin pahasına da olsa başkalarının ihtiyaçlarını öncelemesi; başkalarının ihtiyaçlarını giderebilmek için aşırı çaba sarf etmesidir. Bu çabanın nedenleri arasında, başkalarına sıkıntı vermemek, bencilliğin suçluluğundan kaçınmak, aciz olduğu düşünülen kişilerle ilişkiyi devam ettirmek yer alır. bu şema başkalarının acılarına abartılı duyarlılıkla ortaya çıkar. Zaman zaman kendi ihtiyaçlarının giderilmemesi durumunda iyilik yapılan insanlara karşı öfke ortaya çıkar.
14- Onay Arama Şeması: Bu şema, kişinin başkalarının onayını alma, kabulünü ve ilgisini kazanmaya karşı aşırı hassasiyeti ile karakterizedir. Bu kişiler ortama uygun davranmaya çok dikkat ederler. Kişi için önemli olan başkalarının gözünde nasıl göründüğü, yaptıklarını başkalarının nasıl değerlendirdiğidir. Bu tutum zaman zaman, ün, para gibi konulara aşırı önemi beraberinde getirebilir. Okunacak okul, yanacak şehir gibi kararlarda başkalarının onayı çok etken olur.
V- Aşırı Duyarlılık Ve Baskılama Alanı: Bu alan kendiliğindenlik ve oyun ihtiyacının giderilememesi ile oluşan şemaları içine alır. Bu alanda, kişinin duygu ve dürtüleri üzerinde aşırı bir denetim vardır. Buradaki amaç yanlış yapmaktan kaçınmak ve beklentileri yerine getirebilmektir. Mutluluk, kendini ifade etmek, rahatlamak çok önemli değildir. Tipik aile kökeni mükemmeliyetçi ve baskıcıdır. Eğlenceye, rahatlığa pek prim verilmez.
15- Karamsarlık/Hataya Katlanamama Şeması: Hayatın kötüye gideceğine dair bir inanç vardır. Hayatta olumluluklardan ziyade olumsuzluklar üzerinde durulur. Ekonomik, tıbbi bir felaket beklentisi içinde olunur. Aşağılanmaktan, yanlış yapmaktan korkulur. Bu kişiler sıklıkla, kaygı, korku, kadercilik, şikâyetçilik ve kararsızlıkla karakterizedirler.
16- Duyguları Bastırma/Aşırı Sorumluluk Şeması: Doğal davranış ve dürtülerin sürekli ve aşırı bir baskı altında tutulması ile karakterizedir. Baskılamadaki amaç, yanlış yapmaktan, eleştirilmekten, kabul görmemekten, dürtülerini kontrol edememekten kaçınmaktır. Bu kişilere göre güven ve huzur için bu denetim şarttır. Tipik özellikler arasında, duyguların bastırılması, aşırı düzenlilik, kurallara aşırı riayet; neşe, cinsel uyarılma ve eğlencenin bastırılması; kırgınlıkları ifade etmede, ihtiyaçları dile getirmede güçlük; akılcılık üzerine aşırı vurgu sayılabilir. Kişi aşırı denetimini etrafındakilere de uygulamaya kalkabilir.
17- Yüksek(Acımasız) Standartlar/Aşırı Eleştirellik Şeması: Davranışlarda ve iş başarmada mükemmele ulaşma isteği temel belirleyicidir. Ancak buradaki mükemmellik asla gerçekleştirilemeyecek bir hedeftir. Mükemmelliğin temel amacı eleştiriden kaçınmaktır. Bu kişiler sürekli çalışmak, daha iyisini yapmak zorunda hissederler. Tatil bunlara çok çekici gelmez. Hayattan zevk alma, eğlenme çok görülmez. Mükemmeliyetçilik, aşırı titizlik, kuralcılık, dini ve kültürel kurallarda katı tutum vb. göze çarpar.
18- Cezalandırıcılık(Acımasızlık) Şeması: Bu şema yapılan hiçbir yanlışın cezasız kalmamsı gerektiği ile karakterizedir. Öfke, acımasızlık, kendisi de dâhil standartlara uymayanlara katlanamama söz konusudur. Hataları affetmeye karşı olumsuz tavır takınırlar.
Yukarıda ele alınan şemalardaki özellikler hemen herkeste bir miktar bulunabilir. Bizim için önemli olan bu özelliklerin dozu ve hayatımıza nasıl yansıdığıdır. Burada kastedilen, kendimize yüksek hedefle belirlememek, kimseye yardım etmemek, sabahlara kadar eğlenmek, ayıp ve günah gibi kavramları takmamak vb. değil.
Şema İle Başa Çıkma Biçimleri-Davranışlar
Şema başa çıkma biçimleri, insanların çocukken, olumsuz yaşantılarla mücadele etmek için gerçekleştirdiği davranışlar olarak düşünülebilir. Başa çıkma biçimleri şema terapinin temel öğesidir. Bu durum olumsuz, istenmeyen durumlara karşı “Ne yapıyorum?” sorusunun cevabıyla netleştirilebilir. İnsanlar şemalarının tetiklenmesiyle/şema yaşantılarıyla çok farklı şekilde başa çıkabilirler. Tüm bu yaşantılar bir noktaya kadar işe yarar olabilir; ancak zamanla hayatımızı olumsuz etkileyebilirler. Bu farklı başa çıkma biçimlerini en genel anlamda 3 kategori altında toplayabiliriz.
I- Şema Teslimi: Şemaları kuvvetlendirecek tutumların takınılmasını ifade eder. Mesela terk edilme şeması olan bir insanın, eninde sonunda onu terk edecek birini(evli, çapkın vb.) seçmesi; kusurluluk şeması olan birinin daha çok aşağılayıcı, eleştirel arkadaşlar edinmesi; dayanıksızlık şeması olan birinin gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini okuması gibi.
II- Şema Kaçınması: Şemadan ve şemanın ortaya çıkaracağı rahatsız edici duygulardan kaçmak için kişinin uyguladığı düşünsel, duygusal ve davranışsal yöntemlerdir. Mesela çirkin olduğuna inanan(kusurluluk şeması) birinin, bu duyguyla yüzleşmemek için aynaya bakmaması, düğünlere katılmaması bu grupta düşünülebilir. Young bu kaçınma tepkilerini şu başlıklar altında toplamıştır:
- Psikosomatizm
- Sıkıntıyı yok saymak
- Üzüntüyü yok saymak
- Sosyal çekilme
- Mantıksallık
- Anıları bastırmak
- Kendini avutmak
- Çocukluk dönemini idealleştirmek
- Öfkeyi bastırmak
- Madde kullanımı
- İş koliklik
III- Şema Aşırı Telafisi: Şemanın tam tersi davranışları ortaya koymaktır. Mesela insanlar tarafından sevilmediğine inanan(duygusal yoksunluk şeması) biri, insanlardan aşırı şekilde sevgi talep edebilir; fakat bu durum insanları kendinden daha da uzaklaştırabilir. Young’un listelediği aşırı telafi mekanizmaları şunlardır:
- Onay düşkünlüğü
- Asilik
- Titizlik
- Özgür ruh
- Dik başlılık
- Mesafelilik
- Bencillik
- Saldırganlık
- Tepkililik
- İyimserlik
- Baskınlık
Şema ile başa çıkma biçimlerini Duygusal Yoksunluk şeması üzerinde değerlendirirsek Şema Teslimi, soğuk eşler seçmek ve duygusal ihtiyaçları dile getirmemek; Şema Kaçınması, yakın ilişkilerden uzak durmak; Şema Aşırı Telafisi birlikte olduğumuz insanlara karşı duygusal ısrarcı, bıktırıcı derecede talepkar davranmak şeklinde ifade edilebilir.
Şema Terapide Modlar
Modun karşılığı, yan, taraf olarak düşünülebilir. Tüm varlığıyla sigarayı bırakmak istediğini söyleyen kişinin bir “yan”ı da sigarayı bırakmak istemez. Aslında gitmem gerektiğini düşünmeme rağmen bir yanım kalmam yönünde baskı yapabilir bana. Modlar/yanlar, kişinin içinde bulunduğu andaki basın ruh durumu olarak düşünülebilir. Modlar, kişiliğimizden ayrı olarak bir yanımızı temsil eden ruhsal yapılar; kendiliğin diğer parçalarıyla bütünleşmemiş yapılar olarak düşünülebilirler. Şemaların ya da başa çıkma tepkilerinin tetiklenmesiyle etkin hale gelebilirler. Ego state/ego durumu kavramıyla çakışırlar.
Kişinin en genel anlamda yaşamını, pek çok şema belirleyebilir. Ancak bu şemaların hepsi her an aktif olmayabilir. Şemalardan biri(bir kaçı) aktifken diğerleri pasif durumda olabilir. Şema modu, kişinin o andaki etkin şemasını temsil eder. Kişinin şema modunun değişimiyle birlikte yeni şemaları aktif hale gelebilir.
Her insanın içinde temelde 3 farklı taraf/yan/mod/ego bulunur. Bu modlar kabaca, çocuk, ebeveyn ve yetişkin modu olarak düşünülebilir. Şema modlarını şu şekilde kategorize edebiliriz:
I- Çocuk Modları
- İncinmiş çocuk modu: Bu moda kişi kendini, üzgün, mutsuz, kaybetmiş, ihmal edilmiş, önemsiz, aşağılanmış; kısaca incinmiş çocuk gibi hisseder.
- Kızgın çocuk modu: Kişi kendini, öfkeli, engellenmiş, hayal kırıklığına uğramış; duygusal ya da fiziksel ihtiyaçları giderilmemiş çocuk gibi hisseder.
- Dürtüsel/Disiplinsiz çocuk modu: Bu moda kişi, her istediğini anında elde etmeye alışkın çocuk gibidir. Kendini kontrol etmeyi bilmez; beklemeye tahammülü yoktur. Şımarıkça tutumları vardır.
- Mutlu çocuk modu: Bu moddaki kişinin en temel özelliği, kendini temel ihtiyaçları giderilmiş, mutlu olarak algılamasıdır.
II- Ebeveyn Modları
- Cezalandırıcı ebeveyn modu: Kişi bu modda kurallara aşırı duyarlıdır. Kural, amacın önüne geçmiştir. Kişi kurallara uymayan(kendi de dahil)ların mutlaka cezalandırılmaları gerektiğini düşünür.
- Talepkar ebeveyn modu: Kişinin, sanki içindeki ebeveyninin kendinden sürekli, zorlayıcı bir şeyler istediğini hissetmesidir. Kişi çok çalışmalı, en iyisini yapmalı, düzenli olmalı, ahlaklı olmalı vb. Kişinin duygularını açması ya da kendini ortaya koyması kendine yanlış gibi gelir.
III- Uyumsuz Başa Çıkma Modları
- Söz dinleyen/teslimci modu: Haksız eleştirilere, kendisini zorlayıcı taleplere karşı gelmez. Kendine zor da gelse kendinden istenileni yerine getirir. Kendi ihtiyaçlarını dile getirmez.
- Yalnız kahraman/kopuk korungan modu: İnsanların yardımına kendini kapatır; kendi içine kapanır. Diğer insanlarla duygusal alış verişte bulunmaz. İhtiyaçlarını belli etmez. Kendini boş, dağınık, kişiliksiz vb. hisseder.
- Aşırı telafi modu: Orantısız kendini beğenmişlik, kibir, insanlara tepeden bakma, baskı, yönlendirme, statüye düşkünlük, dikkat çekmeye çabaları vb. ile karakterizedir. Tüm bu davranışlar, giderilememiş temel ihtiyaçları telafi için geliştirilmiştir.
IV- Sağlıklı Erişkin Modu: Kişiliğin sağlıklı erişkin tarafıdır. Kişi kendinin, temel ihtiyaçlarının, sağlıksız modlarının farkındadır. Bu olumsuz taraflarını değiştirmeye çalışır. Kendisi ve diğerleriyle barışık bir tutum sergiler. İnsanları sever; dengeli şekilde çalışır ve üretir.
Şema Terapide Terapi Süreci
Şema terapinin temel amacı, hastalara/danışanlara, uyumlu davranışlar içinde şemalarını, başa çıkma tepkilerini ve modlarını değiştirerek temel ihtiyaçlarına(sevgi-bağlanma, hareket özgürlüğü, eğlenebilme, kendini ifade edebilme ve gerçekçi limitler oluşturma) sağlıklı yollarla ulaşmasına yardım etmektir. Şema terapi sürecinde iki temel aşama vardır:
1- Değerlendirme Ve Eğitim Aşaması: Bu aşamanın temel amacı, danışanın durumunu değerlendirme; danışanı, problemleri ve şema terapi hakkında eğitmektir. Bu aşamada danışanın hayatının merkezindeki şemalar tespit edilir, bu şemaların hayatındaki olumsuz etkileri ortaya konulur, danışanın şemaya ait duygularla temas etmesi sağlanır, işlev bozucu başa çıkma tepkileri ve modları tespit edilir. Problem listesi ve terapi hedefleri oluşturulur. Bununla birlikte problem durumunun şema terapi için uygunluğu değerlendirilir. Şema terapiye uygun olmayan durumlar için farklı yöntemler kullanılır ya da danışana uygun yardım için yönlendirmede bulunulur.
Şemalar, başa çıkma tepkileri ve modlar belirlenirken danışanın yaşam öyküsünden, imajinasyon çalışmalarından vb. yararlanılır. Şemaların tespiti için, terapist, danışanın terapi sürecindeki tutumlarını da değerlendirir. Bunun yanında şema ölçeği, aşırı telafi ölçeği, kaçınma ölçeği ve mod ölçekleri kullanılır.
2- Değişim Aşaması: Şema terapide değişim en temelde 4 temel alan üzerinden sağlanır: Bilişsel Alan, Yaşantısal Alan, Terapi İlişkisi Alanı ve Davranış kalıpları Alanı.
Bilişsel alanda, danışanın işlevsiz düşüncelerinin değişimi ve işlevsel düşüncelerin geliştirilmesi üzerinde çalışılır. Yaşantısal alanda, danışanı şemalara karşı desteklemek için, erken dönemde oluşan yaraların acısını ve öfkesini ortaya çıkartacak yaşantısal alıştırmalar yapılır; olumsuz yaşantılar yeniden değerlendirilir. Danışana, “limitli ebeveynlik” yapabilmek için terapi ilişkisi üzerinde durulur. Bu alanda empatik tutum; anlayışlı, koşulsuz kabul ve içtenlik son derece önemlidir. Bu temel tutumlarla birlikte, uygun yüzleştirmelerde de bulunulur. Davranış kalıpları alanında, danışanın probleminin sürdürülmesine etki eden davranış kalıpları üzerinde durulur; uygun davranış kalıpları, başa çıkma yöntemleri geliştirmesinde danışana yardımcı olunur. Her alan için, kendine has yöntem ve teknikler kullanılır. Uygulama her alanı ayrı ayrı ele almak yerine, holistik/bütüncül bir anlayışla gerçekleştirilir.
Not. Bu makalede Dr. H. Alp Karaosmanoğlu’nun “Şema Terapi Uluslar Arası Sertifikasyon Eğitimi” notları temel kaynak olarak kullanılmıştır.
*Psikoterapist
ŞEMALAR: HAYATA AÇILAN PENCERELERİMİZ
İnsan söz konusu olduğunda en temel sorulardan biri “neden öyle davrandığı, tepki verdiği”dir. Bir insan, belirli bir durumla karşı karşıya kalınca neden yüzlerce, belki binlerce seçenek içinden “o” davranışı/tepkiyi seçer. Bu sorunun birbirinden farklı; ama kendisinin dışındakilerle ilişkili, ve kuşkusuz hepsi bir miktar eksik olabilecek birçok cevabı olagelmiştir. Biz bu yazımızda bu temel soruya “şema”lar penceresinden bakmaya çalışacağız.
Her insan teki, en nihayetinde kendisini ötekilerden ayıran, nev-i şahsına münhasır bir donanımla dünyaya gelir ve bu donanım o insanı “biricik” ve “çok özel” yapar. Bu “ayırt edici donanım”, insan tekinin tepkilerinin spesifikliğini anlamlı kılabilecek en temel veri olarak elimizde durur; ancak sadece bu veri ile yapılacak izah son derece akim ve işlevsiz kalmak durumundadır.
Hepimiz, temel donanımımızla birlikte bir “dünya”da doğarız. Bu “dünya” içinde, anne babamız/bize en yakın bakıcılar, etrafımızdaki insanlar, içine doğduğumuz sosyo-kültürel doku vb. yer alır; ve bu “dünya” bizim ilk ve en önemli veri kaynağımız olur. Bu kaynaktan gelen veriler/bilgilerle biz kendimize, ötekilere/diğer insanlara ve dünyaya dair intiba/düşünce sahibi oluruz. Bu intibalar kendimizi, ötekileri ve dünyayı algılama ve anlamlandırma şeklimizi ifade eder.
Her insan teki, özgürlük/özünü gürleştirebilmek için bazı “temel ihtiyaçlar”la dünyaya gelir. Bunlar: yiyecek, içecek, uyuma gibi fizyolojik ihtiyaçların yanında, sevilme, sevme, diğerlerine güvenli bağlanma, güvenlik, hareket özgürlüğü, yeterlilik ve olumlu benlik algısı, gereksinimlerini ve kendini ifade özgürlüğü, kendiliğindenlik ve oyun, gerçekçi limitler ve öz denetim gibi psikolojik ihtiyaçlardır; ve bir bakıma pek çok davranışımız bu temel ihtiyaçlarımızı gidermeye dönüktür. Bu durum her insan teki için geçerli olduğu gibi, bu ihtiyaçların karşılanma düzeyi ve şekli bizim kendimize, ötekilere ve dünyaya ilişkin temel algılarımızı oluşturur.
İnsan teki doğduğunda, kendine, ötekilere ve dünyaya ilişkin algısı/bilgisi nötrdür; ya da yoktur. İnsanda doğuştan var olan şey ise bu algıyı oluşturabilme potansiyeli ya da yeteneğidir. Dünyaya adım attığımız andan itibaren, anne memesiyle ilk temasımızdan, altımızın değiştirilme şekline; açlığımızın giderilme süresinden saçımızın okşanmasına; okuma yazmaya başlama zamanımızdan, öğretmenimizin verdiği tepkiye kadar irili ufaklı her yaşantımız bu algı oluşumuna etki eder. Kendisine şarkılar eşliğinde yemek yedirilen bir çocukla kaşığın ağzına tıkıldığı bir çocuğun “kendilik algısı”; öğretmeni tarafından, sırtı başı okşanan bir öğrenciyle, sürekli azar işiten bir öğrencinin ”başarı algısı”; “faunus ev” ortamında yaşayan bir çocukla, arkadaşlarıyla oyun üreten bir çocuğun “öteki algısı” bir olamayacaktır.
İnsan yaşantısının en önemli özelliklerinden biri de, bir yaşantının sonraki yaşantılara zemin/ipucu oluşturabilmesidir. Yani insan, bir hareketinin sonucuna göre aynı duruma ait sonraki yaşantılarını şekillendirebilir. Mesela bir insan, önemsendiği, kabul edildiğini hissettiği bir ortama daha sonra tekrar katılmak isteyebilir.
Temel ihtiyaçlarımızın giderilme sürecinde oluşturduğumuz intibalarımız zamanla kalıplaşmaya başlar. Söz konusu kalıplar, bizim kendimize, ötekilere ve dünyaya ilişkin algılarımızın spesifik/bize özgü hale gelmesi ile oluşurlar. Biz artık bu kalıplarla yaşamaya devam ederiz. Bu kalıpları Young “ŞEMA” olarak isimlendirmiştir. Şemalar için ilk söylenecek şey belki de, insan sayısı ve her insanın her şeye dair oluşturduğu “kalıp” kadar çok oluşlarıdır. Yani bir insanın kendine, öteki insanlara(anne, baba, dayı, sevgili, tanımadığı insanlar vb.) ve dünyaya(nesne, eşya, hayat vb) dair çok sayıda “şema”sı olabilir. Ancak psikoterapi açısından bizi ilgilendiren daha çok, hayatımızı olumlu yönde değil olumsuz yönde etkileyen şemalardır. Young bu olumsuz şemaları “erken dönem uyum bozucu şema” olarak isimlendirmiş; bunun yanında yığıldıkları alanlara göre ve işlevsellik sağlama adına 18 başlık altında toplayabilmiştir. Bunlar: 1-Terkedilme 2-Kuşkuculuk 3-Duygusal Yoksunluk 4-Kusurluluk 5-Sosyal İzolasyon 6- Bağımlılık 7-Dayanıksızlık 8-Yapışıklık 9-Başarısızlık 10- Onay Arayıcılık 11-Boyun Eğicilik 12-Kendini Feda Etme 13-Haklılık 14-Yetersiz Özdenetim 15- Yüksek Standartlar 16-Karamsarlık 17-Duyguları Bastırma 18-Cezalandırıcılık.
Şemaları bir yumak olarak düşünürsek bu yumağı, temel yaşantılar, duygu ve bedensel duyumlar ile bilişler oluşturur.
Şemalar zamanla, insanların olayları değerlendirmede kullandıkları bir süzgeç görevi görürler. Olaylar/durumlar bu süzgeçten geçirilip olumsuz olarak değerlendirilirler. Mesela “kusurluluk” şemasına sahip olan bir kimse, güzelliğine dair övgüleri, kandırıldığı şeklinde yorumlayabilir ve güzel olduğunu kabul etmeyebilir. Burdan anlaşılacağı üzre şemalar değişime karşı son derece dirençlidirler ve bu direnç yetişkinlik döneminde önceki dönemlere oranla daha fazladır. Şemalar her ne kadar insanın hayatını zorlaştırsa da olayları “tanıdık” hale getiriyor ve insanı belirsizlikten koruyor. İronik biçimde insan, hayatı kendisine çekilmez hale getiren şemalarını, belirsizliğe karşı bir savunma kalkanı olarak kullanabiliyor.
Şemalar durumlar/olaylar karşısında tetiklenebilirler. Mesela “terkedilme” şeması olan bir kadın, kocasının şehir dışına yapması gereken bir iş seyahatini, terkedildiği şeklinde yorumlayabilir; bu durumu depresyon ve panik atak şeklinde yaşayabilir.
“Başa çıkma” kavramı, istenmeyen bir duruma verdiğimiz tepkiyi, bir problemi çözmede kullandığımız yöntemi(uykumuz geldiğinde uyumak, üzüldüğümüzde ağlamak, endişelendiğimizde sigara içmek vb.) ifade eder. Başa çıkma tutumları işlevsel/işe yarar olabileceği gibi işlevsiz de olabilir. Şemalarla başa çıkmada 3 temel olumsuz tutum belirgindir. Bunlar Şema Teslimi, Şema Kaçınması, Şema Aşırı Telafisidir. Pek çok kişisel, özgün başa çıkma tutumu bu 3 ana/yaygın biçimden türer. Şema Teslimi, şemayı yaşamak, şemaya uygun tepki vermektir. Şema Kaçınması, şema ile yüzleşmemek için durumlardan/olaylardan kaçınmayı; Şema Aşırı Telafisi ise, şemadan beklenenin tam tersi, şemayı yaşamamak için verilen aşırı mücadeleyi ifade eder. Bu durum bir örnek üzerinden daha anlaşılır hale gelecektir. Terkedilme şemasının en temel özelliği, birlikte olunan insanlara güvenememe, insanların eninde sonunda kendisini terkedeceğine inanmadır. Terkedilme şemasının şema teslimi, “evli, yabancı gibi, ilişkinin sürdürülemeyeceği eşler seçme”(kişi eninde sonunda terkedilir); şema kaçınması, “yakın ilişkiden uzak durma, yalnız kalma, alkoliklik vb.(kişi ilişkiye hiç girmeyip terkedilmekten kurtulmuş olur!)”; şema aşırı telafisi ise “birlikte olunan insanlara, onları uzaklaştıracak kadar aşırı yapışma”(kişi karşıdakini bıktırıp uzaklaştırır ve yalnız kalır) olarak görülebilir. Farkedileceği üzere bu üç tutum da, diğer insanlarla sağlıklı bir ilişki geliştirmeye imkan tanımıyor.
Tüm insani durumlar için geçerli olabilecek şey şemalar için de geçerlidir. Her şema her insanda bulunabilir; ancak bir insanı psikoterapi yardımı almaya götüren bu şemaların hayatında, kendisini mutsuz edecek şekilde yer alması ve hayatını artık dayanılmaz hale getirmesidir.
Şema terapi, değiştirilmesi zor, çocukluk ve ergenlik döneminde belirgin kökenleri bulunan psikolojik rahatsızlıklar için tasarlanmış, bilişsel, davranışçı, kişiler arası, yaşantısal teknikleri birleştiren bütünleştirici bir teori ve tedavi yaklaşımı olarak düşünülebilir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, şema terapi sürecinde, bilişsel, davranışçı, kişiler arası ve yaşantısal teknikler birlikte kullanılır. Şemalara yazı başlığımızda, “hayata bakan pencerelerimiz” tanımlamasını yapmıştık. Bu bakıştan hareketle şema terapiyi de, “hayata açılan pencerelerimizi önce tespit etme, tespit ettikten sonra da daha olumlu pencerelerle değiştirme süreci” olarak düşünebiliriz. Şema terapide yapılan şey, kişinin hayatına olumsuz etkiyen şemaları, bu şemalarla başa çıkmada kullandığı stratejileri tespit etmek ve yerlerine daha işlevsel olanları yerleştirmede kişiye yardımcı olmaktır. Bu şekilde kişi yapıp etmeleri hakkında bir farkındalık süreci yaşar ve “hayatını yeniden inşa etme” şansı yakalar
Psikoterapist Yusuf BAYALAN