Divan-ı harb-i örfî’den
1. Bazı kabahatli adam, kabahatini setr için başkasını jurnal veya müdahane eder.
2. İnsan kusursuz olmaz.
3. Cerbeze, zaman-ı medîd ve efrâd-ı kesîre içinde tahallül-ü mehasinle ta’dil olunan müteferrika kusurları cem edip, bir zaman-ı vahitte, bir şahs-ı vahitten sudurunu tevehhüm ettirmektir.
4. Padişah ne vakit peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa zulüm edenler padişah ta olsa hayduttur.
5. Bizim düşmanımız: cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı cihad edeceğiz; san’at, marifet ve ittifak silahıyla...
6. Husumette fenalık var. Ona vaktimiz yoktur. Husûmet, ancak vahşet ve taasuba karşı olur.
7. Hürriyeti, âdâb-ı şeriat’la takyîd ediniz. Zira cahil efrâd ve avâm, kayıtsız hür olsa, sefih ve itaatsız olur.
8. Edipler edepli olmalı; hem de edeb-i islamiye ile müteeddip olmalı.
9. Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbarla değil. Taharri-i hakikat, muhabbet iledir.
10. Şeriatın yüzde doksan dokuzu ahlak, ibadet ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete mütealliktir.
11. İ’layı kelimetullahın bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir.
12. Mâhir mühendis ve hâzık tabib günahkar olurlarsa, tıb ve hendeselerine halel vermez.
12. Şimdi hüküm-fermâ, şecaat-ı akliye ve fenniyedir.yalnız şecaat-i kalbî kâfi değil.
13. Anladım ki: saadetimiz, fünun-u cedide-i medeniye ile olacaktır.
14. Aslah tarîk musalahadır.
15. “ inneme’l hiyeletü fî terki’l-hiyeli.”
16. En büyük hata insanın kendisini hatasız zannetmesidir.
17. Hakkın hatırı âlidir. Hiç bir hatıra feda edilmez. Kimin hatırı kırılırsa kırılsın, yalnız hak sağ olsun.
18. “ elhakku ya’lu velâ yu’lâ aleyh.”
19. “ ve küllün-nâsi mecnûnun velâkin ala kaderi’l-hevâ ihtelefe’l-cünûn.”
20. Tevfîk isterseniz, kavânin-i âdetullaha tevfik-i hareket ediniz.yoksa tevfiksizlik ile cevab-ı red alacaksınız.
21. Bizim cemaatimizin meşrebi: muhabbete muhabbet ve husumete husumettir. Yani beyne’l-islam muhabbete imdad ve husumet askerini bozmaktır.
22. İttifak hüdâdadır. Hevâ ve heveste değil.
23. Başkasının kusuru insanın kusuruna sened ve özür olamaz.
24. Ye’is mâni-i herkemaldir.
25. ihfâ ve havf riyadandır. Farzda riya yoktur.
26. Tarîk-i muhammedî şüphe ve hileden münezzeh olduğundan şüphe ve hileyi ima eden gizlemekten de müstağnîdir.
27. “huz mâ safâ da’ mâ keder.”
28. Medeniyetin pederi ve terakkiyatın müessisi ihtiyaçtır.
29. Maksadın büyümesi ile himmet de büyür.
30. “ve en leyse li’l-insani illa ma seâ.”
31. Her bir kemalin müessis ve hamisi cesarettir.
32. İnsanda kaderin sikkesi lisandır. Ve o lisana giren maarif “nakşu ale’l hacer” gibi baki kalır.
Nokta risalesi’nden
34. İnsan fıtraten mükerrem olduğu için hakkı arıyor. Bazen batıl eline gelir, hak zannederek koynunda saklar.
35. Her şey, her şeyle bağlıdır. Bir şey her şeysiz yapılmaz. Bir şeyi halkeden her şeyi halketmiştir.
36. şeriat-ı ilahiye ikidir:
a. Sıfat-ı kelamdan gelen bir şeriattır ki, beşerin ef’al-i ihtiyariyesini tanzim eder.
b. Sıfat-ı iradeden gelen ve evâmir-i tekviniye tesmiye edilen şeriat-ı fıtriyedir ki, bütün kâinatta câri olan kavanin-i adatullahın muhassalasından ibarettir.
37. Kur’an’ın arşına çıkmak için dört vesile vardır: ilham, tâlim, tasfiye, nazar-ı fikri.
38. Mevhum bir şey hakikat-ı hariciyeye mebde’ olamaz.
39. Şu fıtrattaki incizab ve cezbe, bir hakikat-ı câzibedarın cezbiyledir.
40. Maddenin tasağğuru nispetinde âsâr-ı hayat, nur-u ruh tezayüd eder, teşeddüd eder.
41. Âlem-i mülk ve şehadet, âlem-i melekut ve ervah üstünde tenteneli bir perdedir.
42. Hayat, kesrette bir çeşit tecelli-i vahdettir.
43. Adem-i rü’yet, adem-i vücuda delalet etmez.
44. Melâike bir ümmettir ki, sıfat-ı iradeden gelen şeriat-ı tekviniyenin hamelesi ve mümessili ve mütemessilidirler.
45. Merâtibin vücudu ezdâdın tedahülüyledir.
46. Her şeyin bir nokta-i kemali var. Ve o noktaya bir meyli var.
Sünuhat risalesinden
47. Cesaret ve sehavet, erkekte; gayret, hamiyyet ve muavenete sebeptir. Kadında ise, nüşuze, vekahete ve zevc hakkında tecavüze sebep olabilir.
48. Zaifin kaviye karşı izzet-i nefsi, kavide tekebbür olur. Kavinin zaife karşı tevazuu, zaifte tezellül olur.
49. bir ulü’l emir, makamındaki ciddiyeti vakar, mahviyeti zillettir. Hanesinde ciddiyetı kibir, mahviyeti tevazudur.
50. Tertib-i mukaddematta tefviz, tembelliktir. Terettüb-ü neticede tevekküldür.
51. Semere-i sa’yine, kısmetine rıza kanaattir; meyl-i sa’yi kuvvetlendirir.mevcuda iktifa, dûn-himmetliktir.
52. Ferd mütekellim-i vahde olsa; müsamahası, fedakarlığı, amel-i salihtir. Mütekellim maa’l-gayr olsa hıyanet olur. Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez. Millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez.
53. ma’siyetin ekseriya dünyada olan âkıbeti, bir emare-i hadsiyedir ki, cezasında bir ikab vardır.
54. Kesretin mebdei vahdettir, müntehasıda vahdettir. Bu bir düstur-u fıtrattır.
55. Şehit kendini hayy bilir. Feda ettiği hayatı, sekeratı tatmadığından gayr-i münkatı’ ve baki görüyor.
56. Bazan nur, nar göründüğü gibi şiddet-i belağat da mübalağa görünür.
57. Öyle şerait tahtında olur ki, küçük bir haraket insanı alayi illiyyîne çıkarır. Öyle hal olur ki, küçük bir fiil, insanı esfel-i sâfiline indirir.
58. Kaziye-i mutlaka, bazan külliye; ve kaziye-i vaktiye-i münteşire, bazen daime suretinde görünür.
59. Meratibin vücudu, ezdadın tedahülüyledir.
60. Her şeyin bir nokta-i kemâli ve o noktaya meyli var. Muzaaf meyil ihtiyaç, muzaaf ihtiyaç aşk, muzaaf aşk incizabtır.
61. Beşerde meyl-i teceddüd var. Halef selefi kâmil görse, tezyid eylemese, meylinin tatminini başka tarzda arar, bazan aksü’l-amel yapar.
62. Cumhuru, bürhandan ziyade me’hazdeki kutsiyet imtisale sevkeder.
63. Mantıkça mukarrerdir ki; zihin, melzumdan tebei olarak lâzıma intikal eder ve lâzımın lâzımına tabii olarak etmez. Etse de, ikinci bir teveccüh ve kasd ile eder. Bu ise gayr-i tabiidir. O halde müçtehidinin kitapları vesile gibi, cam gibi kur’anı göstermeli, yoksa vekil, gölge olmamalı.
64. Umur-u mukarreredendir ki, efkar-ı ammenin bir şeye verdiği mükafat, gösterdiği rağbet ve teveccüh ekseriya o şeyin kemaline nispeten değildir, belki ona derece-i ihtiyaç nisbetindedir.
65. Cumhur-u enbiyenın şarkta bi’seti, kader-i ezelinin remzidir ki, şarkın hissiyatına hakim dindir.
66. Her müstair çendan içtihad edebilir, lakin içtihadı o vakit düsturü’l amel olur ki, bir nevi icma veya cumhurun tasdikine iktiran ede.
67. İhtiyaç her işin üstadıdır.
68. Bir şey “mâ vudia leh” inde istihdam edilmezse atalete uğrar, matlub eseri göstermez.
69. Vehham olmamalıyız. Korkmakla din rüşvet verilmez.
70. Havf ve za’f te’siratı hariciyeyi teşci’ eder.
71. Musibet şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felaket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar.
72. Beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak ta istemez.
73. Medeniyetin beş esası: nokta-i istinadı kuvvettir. O ise, şe’ni tecavüzdür. Hedefi menfaattir. O ise şe’ni tezahümdür. Hayatta düsturu cidaldir. O ise şe’ni tena’züdür. Kitleler arasındaki rabıtası, unsuriyet ve menfi milliyettir. O ise şe’ni tesadümdür. Cazibedar hizmeti ise heva ve hevesi teşci’dir. O ise şe’ni insanın mesh-i manevisine sebebtir.
hikmet-i kuraniyenin nokta-i istinadı haktır. Şe’ni ise ittifaktır. Hedefi fazilettir. Şe’ni
tesanüttür. Hayatta düsturu teavündür. Onun şe’ni birbirinin imdadına yetişmektir. Rabıtası dindir, rabıta-i sınıfi ve vatanidir. O ise şe’ni uhuvvettir, incizabtır. Gayesi ruhu maâliyata teşviktir. Şe’ni ise saadet-i dareyndir.
74. Nev’i beşere rahmet olan kur’an, ancak umumun, laakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder.
75. Düşmanın düşmanı düşman kaldıkça dosttur; nasıl ki, düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.
76. Musibet, cinayetin neticesi, mükafatın mukaddemesidir.
77. “elcezâü min cinsi’l-amel.”
78. Bazan zâlimane intikam-ı şahsî (veya onun yerini tutabilecek başka bir hırs), arzuya fikir suretini giydirir.
79. “enne’zzarûrât tübîhu’l-mahzûrat; kezalike tüsehhilü’l müşkilât.”
80. Keçi, kurttan havfı, ıztırar vaktinde mukavemete inkılab eder,boynuzuyla kurdun karnını deldiği vakidir.(ıztırar)
81. Korkaklıkta darb-ımesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat-i cinsiyesiyle câmusa saldırır. (şefkat)
82. Fıtrî meyelan mukavemetsûzdur. İnbisat eden suyun demiri parçalaması gibi.
83. Hevesat-ı nefsaniye ile erkeklerin karılaşması, karıların hayasızlıkla erkekleşmesine sebeptir.
84. Merak, ilmin hocasıdır.
85. İhtiyaç, medeniyetin üstadıdır.
86. Sıkıntı, sefahatin muallimidir.
87. Acz, muhalefetin menşeidir.
88. Za’f, gururun mâdenidir.
89. Sığar-ı nefs, tekebbürün menbaıdır.
90. Tenasüb, tesanüdün esasıdır.
91. Temasül, tezadın sebebidir.
92. Müsavatsız adalet, adalet değildir.
93. Gayri meşru muhabbetin akıbeti, mükafatı, mahbubun gaddarane adavetidir.
94. İhtiyaç sanata, merak ilme ve sıkıntı vesait-i sefahate hocalık edip talime başlar.
95. Burudet-i mutedilanenin şanı herşeyi geç alıp geç bırakmaktır.
96. Ben zannederim ki, bu milletin perişaniyetine fazla cehaletten ziyade, nur-u kalb ile müterafık olmayan fazla zekavet-i betra tesir etmiştir.
97. Bence en müthiş maraz asabiliktir. Zira her şeyi haddinden geçirmekle, aksü’l-amel yapar.
98. Paslanmış bîhemtâ bir elmas, daima mücella cama müreccahtır.
Tulûattan
99. Nasraniyet ya intifa veya ıltıfa ile terk-i silah edecekter. Zira bir kaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi. Protestanlık ta yırtıldı, tevhide yaklaştı; tekrar yırtılmaya hazırlanıyor.
100. Beşer dinsiz olamaz.
101. Müteferrik büyük işlerde, yalnız kusurları görmek cerbezeliktir; aldanır ve aldatır.
102. cerbezenin şe’ni, bir seyyieyi sümbüllendirerek, hasenata galip etmektir.
103. Herkes istediği ve haline münasip gördüğü meyveyi koparır.
104. Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.
105. “huz min külli şeyin ehseneh.”
106. Desatiri hikmet, nevamis-i hükümetle; kavanin-i hak, revabıt-ı kuvvetle imtizaç etmezse cumhur-u avamda müsmir olamaz.
107. Gaye-i hayalden tenasi veya nisyan olmakla, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.
108. İşte mehasin ve şeref hasıl oldukça havasa peşkeş edilir, seyyiat olsa avama taksim edilir.
109. “elkâtilu lâyerisu.” Tarik-i gayr-i meşru ile maksadını takip eden, maksudunun zıdiyle ceza görüyor.
110. İslamiyetin ahkamı iki kısımdır:
A-şeriat ona müessestir. Bu ise hüsn-ü hakiki ve hayr-ı mahzdır.
B-şeriat muaddildir. Yani gayet vahşi vee gaddar bir suretten çıkarıp, ehvenü’ş-şer ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-ü hakikiye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir. (esirlik ve teadüd-ü zevcat)
111. Heyhat alemin her halinde hayr-ı mahz olmaz.
112. Teşarük, maddiyatta eseri azimleştirir, fevkalade yapar. Maneviyat ve efkarda âdileştirir, belki çirkinleşterer. Teavün düstüru bunun tamamen aksidir, maddiyattta cemaate nispeten pek küçük, fakat yalnız bir şahsa nispeten, bülük eserlere vasıta olur. Maneviyatta ise eseri, harikulade derecesine is’ad eder.
113. Ehakkı aramakla bazan hakkı da kaybeder. Hakta ittifak, ehakta ihtilaf olduğundan bence çok defa hak, ehaktan ehaktır.
114. Tenkidin saiki, ya nefretin teşeffisidir veya şefkatin tatminidir.(dostun veyadüşmanın ayıbını görmek gibi.) Saik-i tenkit, aşk-ı hak ve arzuyu tenzih-i hakikat olmalı. Selef-i salihinin tenkitleri gibi...
115. Sıhhat vefesada muhtemel bir şeyde, kabule temayül ve tercih şefkatten; redde temayül ve tercih -vesvese olmazsa-nefretten geldiğine ayardır.
116. Bir tane sıdk, bir harman yalanı yakar.
117. Maziye, mesaibe kader nazarıyla; ve müstakbele, measiye teklif noktasından bakmak lazımdır.
118. Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde cez’a (sabırsızlık) iltica etmemek elzemdir.
119. Nuraninin timsali hayy-i mürtabittir. Kesifin timsali, meyyiti müteharriktir. Ruh, en münevver bir nurdur
|