PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK
PSİKOTERAPİLER  
  ANA SAYFA
  İletişim
  ERİCH FROMM VE HÜMANİSTİK PSİKANALİZ
  DİNAMİK PSİKOTERAPİ
  KAREN HORNEY VE BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM
  AKILCI-DUYGUSAL TERAPİ
  ROGERS ve BİREY MERKEZLİ DANIŞMA YAKLAŞIMI
  GERÇEKLİK TERAPİSİ
  GEŞTALT TERAPİ ( F. PERLS )
  Holistik Tedavi
  VAROLUŞÇU PSİKOTERAPİ
  AYNA TERAPİSİ
  BİBLİO TERAPİ
  BİLİŞSEL PSİKOTERAPİ
  BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
  Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi
  Bütünleyici Bireysel Terapi ( BBT )
  çözüm odaklı kısa süreli yaklaşım
  EMDR TERAPİ
  ERİCKSONİAN PSİKOTERAPİ
  E-TERAPİ
  Feminist terapi
  FOTOTERAPİ (IŞIK TERAPİSİ)
  Hidro Terapi
  HİLL & O'BRİEN TERAPİSİ
  HÜCUM TERAPİSİ
  JUNG TERAPİ
  LOGOTERAPİ
  Müzik Terapi
  Oyun Terapisi
  Pozitif Psikoterapi
  Sine-Terapi
  ŞEMA TERAPİ
  HİPNO-TERAPİ
  AİLE DANIŞMANLIĞI
  CİNSEL TERAPİ
  ERGENLİK PSİKOLOJİSİ
  LİNK
  ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
  nevzat tarhan
  Konuşma ve Dil Terapisi
  ÇOCUK RESMİNİN GELİŞİM AŞAMALARI
  PSİKOTERAPİ TÜRLERİ
  HİPPOTERAPİ
  Yiğidi Öldür Terapi Deme!
  Duanın Psikolojik ve Sosyolojik Faydaları
  PSİKOLOJİK DANIŞMA İLKE VE TEKNİKLERİ
  Ön Görüşme Sürecinin Öğeleri
  TERAPÖTİK İTTİFAK VE İLİŞKİ
  DOĞU HİKAYELERİYLE PSİKOTERAPİ
  empati ve empatiyi iletme
  İLK GÖRÜŞME
  Seçmeci (Eclectic) Yaklaşım
  PSİKOLOJİK DANIŞMANIN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
  Psikolojik Danışma Süreci
  Psikolojik Danışmada Danışmanın Rolü ve İşlevi
  Psikolojik Danışmanın Amaçları
  psikolojik yardım aşamaları
  kendini tanıma rehberi
  KİŞİLİK TESTİ
  DEPRESYON
  Depresyon Testi
  STRESE DAYANIKLILIK ÖLÇEĞİ
  HAFIZANIZI GÜÇLENDİRMEK İÇİN 8 ADIM
  ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
  NE KADAR PANİKSİNİZ?
  DUYGUSAL ZEKA TESTİ
  Hipnoz ve Depresyon
  Hipnoz ve kötü alışkanlıklar
  Hipnoz, Çözülme ve Travma
  HİPNOZ VE KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Kontrolünde Hipnoz
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ
  Yeme Bozuklukları ve hipnoz
  Zeka Geliştirmek İçin 5 Yöntem
  Adleryan Terapi Teknikleri
  KENDİNİZİ DERS ÇALIŞMAYA NASIL KONSANTRE EDEBİLİRSİNİZ?
  BİOENERJİ
  EMPATİ
  Evlilikte Stres Kaynakları
  Stres ve Manevi Yaşam
  Stres ve Sabır
  Stres
  Kendi stresini yönetmede teknikler
  Stres’in Etkileri
  pozitif stres yönetimi
  GRUP PSİKOTERAPİSİNDE DEĞİŞMEYE YOL AÇAN SAĞALTICI FAKTÖRLER
  Grupla Psikolojik Danışma
  ÇOCUKLARDA DÜŞÜNME BECERİLERİ NASIL GELİŞTİRİLİR?
  Zeki çocuklar yetiştirmenin püf noktası
  Bediüzzaman'ın Eğitim Yaklaşımı
  İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler
  Proaktiflik ya da Reaktiflik
  Tûl-i Emel
  Bediüzzaman'a Göre Bilimin Değeri
  Akıl ve Duygular
  Akla Uygunlaştırma
  Aşırı girişkenlik
  Bastırma Mekanizması
  Belirsizlikler İçinde Aranan Güven Duygusu
  Birlik ruhu için şeffafiyet
  Depersonalizasyon
  Duygu Çağı
  En ucuz enerji kaynağı: Tebessüm ve selâm
  Güzelliğin yeniden tanımlanması
  Hayat ve Anlamı
  Hayat yolculuğunda çelişkili duygular
  İç Sesler
  İnancın Sosyolojik Boyutu
  İnsanlık Peygamberlere Muhtaçtır
  Kendini Gözlemleme
  Korkularımız
  Kulluk Psikolojisi
  Mutluluk Öze Dönmekle Olur
  Olayların gerçek boyutu
  Olumlu olmak
  Ölümü Düşünmemek Başını Gaflet Kumuna Sokmaktır
  Savunma Mekanizmaları ve Başaçıkma Şekilleri
  Suçluluk duygusu
  Şefkat
  Varlığın besmelesi olan sevgi
  Varlığın öz enerjisi: Muhabbet
  GESSELL GELİŞİM TESTİ
  Hipnoterapi nasıl uygulanır
  Hipnoz Hastasının Özellikleri
  Hipnotik Seansın Özellikleri
  Hipnoz Nasıl Uygulanır
  Hipnoz Nedir
  Hipnoz Teknikleri
  hipnozda uyulması gereken kurallar
  hipnozun uygulanmaması gereken haller
  Hızlı Hipnoz Tekniği
  Kendi Kendini Hipnoz (Oto-Hipnoz)
  ÖRNEK HİPNOTİK ENDÜKSİYON
  HİPNOZ HAKKINDAKİ MİT (BATIL DÜŞÜNCELER)'LER
  AİLE TERAPİSİ UYGULAMASINDA TEROPÖTİK YAKLAŞIM
  Aile ve Evlilik Terapisinde Amaçlar
  AİLE TERAPİSİ ÖZEL NOTLAR
  aile terapisi uygulama örnekleri
  Aile-Evlilik-İlişki Terapisi Nedir
  Evlilik Problemleri Nasıl Çözülür: 9 Öneri
  PSİKODİNAMİK VE BOWEN AİLE TERAPİLERİ
  YAŞANTISAL AİLE TERAPİSİ
  AİLE İÇİ PROBLEMLER VE ÇÖZÜM YOLLARI
  Cinsel Danışma ve Rehberlik - Uygulama
  CİNSEL TERAPİDE EV ÖDEVLERİ
  Cinsel Sorunlarda Hipnoterapi
  Holistik Cinsel Terapi
  CİNSEL PROBLEMLER
  ERGENLERLE İLETİŞİM
  ERGENLİKTE DİN VE AHLAK GELİŞİMİ
  ERGENLİK (PUBERTE) DÖNEMİ FİZYOLOJİK GELİŞİM
  ERGENLİK VE KİMLİK BOCALAMASI
  ERGENLİK DÖNEMİ ARKADAŞ İLİŞKİLERİ
  ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BİLİŞSEL GELİŞİM
  ERGENLİKTE CİNSEL GELİŞME
  GENÇ KIZ SAĞLIĞI
  ERGENLİKTE DAVRANIM BOZUKLUKLARI
  ERGENLİKTE DUYGUSAL GELİŞİM
  ERGENLİKTE MADDE BAĞIMLILIĞI
  ERGENLİKTE TOPLUMSAL GELİŞİM
  SOSYAL FOBİ
  ÖZGÜL FOBİ-2
  Psikolojik Rapor Yazma
  Gazali'nin Motivasyon Teorisi
  Hz. Muhammedin Evlilik Hayatı Ve Tavsiyeleri
  HİPNOZ
  HİPNOZ TEKNİKLERİ
  BİLİŞSEL-GELİŞİMSEL TERAPİDE HİPNOZUN KULLANIMI
  Hipnoz ve Depresyon-1
  HİPNOZ VE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
  HİPNOZ ve Yeme Bozuklukları
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarının Tedavisinde-üstesinden gelinmesinde –yönetiminde (management) Hipnozun kullanımı
  Hipnoz ve Anıların Çağrımı
  Stres ve Anksiyete Bozukluklarında Hipnoz
  KONVERSİYON BOZUKLUKLARI
  ŞİŞMANLIKTA HİPNOTERAPİ-1
  Hipnoz, Çözülme ve Travma-1
  Kişilik ve Psikotik Bozukluklar
  HİPNOTİK TELKİNLER İÇİN CÜMLELER KURMA
  Affect Bridge (Hipnoanalitik Yöntem)
  STEIN’İN SIKILMIŞ YUMRUK TEKNİĞİ
  KENDİLİK DEĞERİNİ ARTTIRMA ÖNERİLERİ
  BECK UMUTSUZLUK ÖLÇEĞİ
  BEİER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
  COOPERSMıTH ÖZSAYGI ENVANTERİ
  CORNEL İNDEX TESTİ
  SCL–90-R
  RATHUS ATILGANLIK ENVANTERİ
  PSİKOLOJİK DANIŞMA--Temel Öğeler
  TERAPÖTİK İLETİŞİM
  KISKANÇLIK
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 1
  Risale-i Nur'dan Sosyal Problemlere Reçeteler 2
  OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUĞU
  PANİK BOZUKLUĞU - PANİK ATAK
  TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU
  Alzheimer
İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler

İnsan problemlerine Kur’ân’î çözümler

Yeryüzünün en mükemmel varlığı olarak yaratılan insan, pek çok şeye de muhtaç bir yapıya sahiptir. O, kendisine verilen ve aynı zamanda büyük bir kıymeti hâiz olan aklıyla her zaman ve her şeyi bilme keyfiyetinden uzaktır. Öteden beri aklın her şeyi çözüp-çözemeyeceği konusu tartışılmışsa da, umûmi kanaat onun, her zaman için doğruyu bulamayacağı merkezinde olmuştur. Onun bu özelliğinden dolayıdır ki, Yüce Yaratıcı, insanlığın başlangıcından itibaren farklı dönemlerde peygamberler ve peygamberlerin uygulayacakları prensipleri ihtiva eden kitaplar göndermiş, böylelikle insanlar, dünya ve ukbâ saâdetini en mükemmel şekilde elde etme imkânına kavuşmuşlardır.

Bir mamulü en iyi bilen onu yapandır. İnsanı yaratan ve ona insanlık vasıflarını veren Yaratıcının, en ince noktasına kadar onun ihtiyaçlarını da bilmesi gâyet normaldir ve doğal olan da böyle olmasıdır. İnsanın sonsuz ihtiyaçları, ebede kadar giden istekleri, çözümsüz gibi gözüken problemleri vardır. İnsanın iki cihan saâdetinin yol göstericiliğini yapan Kur'ân-ı Kerîm'dir. Saâdet ve mutluluğun anahtarı ondadır. O, her yerde karşımıza çıkıp bizleri hayret ve şaşkınlıklara götüren problemlerimizi çözüme kavuşturup halletmeseydi, bütün bu bilinmezler karşısında şaşıracak ve ne yapacağımızı bilemez hale gelecektik.

Kur'ân, insana insanca yaşamayı öğretir. Bu dünyada yaşarken, insanın kendisiyle, ailesiyle, içinde bulunduğu toplumla iyi münasebetler içinde bulunmasını, böylelikle huzurlu bir yaşam geçirmesini ve öldükten sonraki hayatını da unutmamasını tembih eder. Dolayısıyla her insanın önüne çıkması muhtemel, gündelik hayatta başlarına gelen problemleri en iyi bir şekilde çözmek için anahtarlar önerir. Önemli olan Kur'ân'ın bu anahtarlarını kullanıp, içindeki hazineleri insanlığa sunmaktır. Başlangıçtan günümüze Kur'ân'la meşgul olan herkes bu anlamda insanların meselelerine cevaplar aramış ve çözüm yolları bulmaya çalışmıştır. Ancak Kur'ân, evrensel bir kitap olduğu için, her dönemdeki insanın ihtiyacına göre yeniden ele alınmalı, incelenmeli ve tefsir edilmelidir.

***

Bu yazıda Said Nursi'nin toplumsal hayatın katmanlarını teşkil eden çocukların, gençlerin ve ihtiyarların problemlerine getirdiği çözümler üzerinde durulacaktır.

1. ÇOCUKLAR

Bir ağacın, nesil ve nevini devam ettirmesinde, çekirdek ve tohumu ne ise, insan nesli ve nevinin devamında da çocuk aynı şeydir. Çocuklarını ihmal eden milletler inkıraza, onları yabancı ellere ve yabancı kültürlere terkedenler de özlerini kaybetmeye mahkûmdurlar. Her otuz kırk senede bir, milletin en aktif ve en verimli kesimini teşkil edecek nesiller, bugünkü çocuklardır. Çocukları küçük ve değersiz görenler, millet hayatında, nasıl mühim bir unsuru hafife aldıklarını düşünüp ürpermelidirler.1 Çocuklar, hassas bir yapıya sahip olduklarından ve hadiselerin iç yüzünü detaylı bir şekilde kavrayamadıklarından dolayı, etraflarında cereyan eden hadiselerden son derece müteessir olurlar. Gördükleri bir ölüm hadisesi, anne-babalarını veya bir yakınlarını kaybetmeleri, ansızın en yakın arkadaşlarının gözleri önünde toprağa gömülmesi gibi olaylar, çocukların ruhlarında onulmaz yaralar açar, rûhi depresyonlara sebep olur ve bunalıma sürüklenmelerine yol açar. Yüce Yaratıcı, çocukları bu kötü duruma düşmekten korumak için öncelikle âhiret ve cennet fikrini vurgular ve böylece ölümün bir hiçlik ve yokluk olmadığını, ayrı bir dünyada ölenlerle yeniden buluşulacağını belirtir. İşte Bediüzzaman Said Nursi bu durumu şu cümleleriyle ifade eder:

"Nev-i beşerin hemen yarısını teşkil eden çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler ve gayet zaîf ve nazik vücudlarında bir kuvve-i maneviye bulabilirler ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mizac-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümid bulup mesrurane yaşayabilirler. Meselâ Cennet fikriyle der: 'Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü. Cennetin bir kuşu oldu. Cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.' Yoksa her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o zaîf bîçarelerin endişeli nazarlarına çarpması; mukavemetlerini ve kuvve-i maneviyelerini zîr ü zeber ederek gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letaifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divane bir bedbaht hayvan olacaktı."2 Çocuklar, âhiret imanıyla insanca yaşayabilirler ve insaniyetin istidadlarını taşıyabilirler. Yoksa elîm endişeler içinde, kendini uyutturmak ve unutturmak için çocukça oyuncaklarıyla, haylaz bir hayatla yaşarlar. Çünkü her vakit etrafında onun gibi çocukların ölmesiyle onun nazik dimağında ve ileride uzun arzuları taşıyan zaîf kalbinde ve mukavemetsiz ruhunda öyle bir tesir yapar ki; hayatı ve aklı o bîçareye âlet-i azab ve işkence edeceği zamanda, âhiret imanının dersiyle, görmemek için oyuncaklar altında onlardan saklandığı o endişeler yerinde, bir sevinç ve genişlik hissederek der: "Bu kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennetin bir kuşu oldu. Bizden daha iyi keyfeder, gezer. Ve vâlidem öldü, fakat rahmet-i İlahiyeye gitti, yine beni Cennette kucağına alıp sevecek ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim." diye insaniyete lâyık bir tarzda yaşayabilir.3

2. GENÇLER

Milletlerin ilerleyip gerilemesi, geleceklerinin sağlam, güvenirli veya çürük olması, sahip oldukları gençleri yetiştirmelerine ve terbiye etmelerine bağlıdır. Çünkü toplumun en dinamik ve önü alınamaz unsuru gençlerdir. Yerli yerinde ilgilenilmediği, bazı sorumlulukların anlatılmadığı, yeterli bir din duygusunun verilmediği gençler, toplumda adeta patlamaya hazır bir bomba konumundadırlar. Said Nursi gençlerin bu yönüne şöyle dikkatleri çekmektedir:

"İnsanların ictimâi hayatlarının vesîlesi olan gençler, delikanlılar, son derece şiddetli olan hissiyatlarını, aşırı olan nefis ve hevâlarını, tecâvüzlerden, zulümlerden, tahribattan durduran ve toplumsal hayatın güzel bir şekilde devamını temin eden; yalnız Cehennem fikridir. Yoksa Cehennem endişesi olmazsa "El-hükmü lil-galib" [Karar çoğunluğa göre verilir.] kaidesiyle o sarhoş delikanlılar, hevesatları peşinde bîçare zayıflara, âcizlere, dünyayı Cehenneme çevireceklerdi ve yüksek insaniyeti, gâyet süflî bir hayvaniyete döndüreceklerdi."4

Bediüzzaman, gençlerin karşılaştıkları önemli problemlerden olan kötülüklere uyma, heveslerin arkasında koşma, zayıf ve kimsesizleri ezme gibi hususlarda onlara, insanların mutlaka dünyada yaptıklarından sorumlu tutulacaklarını,5 dünyanın geçici olup6 gençliklerinin kesinlikle bir gün gideceğini,7 eğer meşrû dairede kalmazlarsa, o gençliğin yokolup başlarına hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belâlar ve elemler getireceğini, şâyet İslâmî bir terbiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet, namusluluk ve itâatta sarfederlerse, o gençliğin mânen bâki kalacağını ve ebedî bir gençlik kazanmalarına sebep olacağını belirterek onların kötülüklere karşı dikkatli olmalarını tavsiye etmiştir.8

Bediüzzaman, gençlerle ilgili tavsiyelerinin bir yerinde de şunları söylemektedir:

"Gençlik, hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi, gündüz akşama ve geceye değişmesi kesinliğinde, gençlik dahî ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayırlı ve güzel işlere -istikamet dairesinde- sarfetse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar. Eğer kötü yolda sarf etse, nasıl ki bir dakika hiddet yüzünden bir öldürme, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir. Öyle de gayr-ı meşrû dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, âhiret mes'uliyetinden, kabir azabından ve zevâlinden gelen teessüflerden, günâhlardan ve dünyevî cezâlardandan başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübe ile tasdik eder. Meselâ, haram bir sevgide, kıskançlık, ayrılık ve karşılık görmeme elemi gibi çok ârızalar ile o cüz'î lezzet, zehirli bir bal hükmüne geçer. Ve o gençliğin (bu duygularını) kötüye kullanmasıyla gelen hastalıkla hastahanelere, taşkınlıklarıyla hapishanelere, kalp ve ruhun gıdasızlığından ve vazifesizliğinden meydana gelen sıkıntılarla meyhanelere, sefâhethanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen, git hastahanelerden, hapishanelerden, meyhanelerden ve kabristandan sor. Elbette çoğunluk itibariyle, gençlerin gençliğinin kötü yolda kullanılmasından, taşkınlıklarından ve gayr-ı meşru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar, ağlamalar ve esefler işiteceksin. Eğer istikamet dairesinde gitse, gençlik gâyet şirin ve güzel bir İlâhi nimet, tatlı ve kuvvetli bir hayır vesîlesi olarak âhirette gâyet parlak ve bâki bir gençlik netice vereceğini, başta Kur'ân olarak çok kesin âyetleriyle bütün semavî kitaplar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar. Madem hakikat budur ve madem helâl dairesi keyfe kâfidir ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazen bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. Elbette gençlik nimetine bir şükür olarak, o tatlı nimeti iffette, istikamette sarfetmek lâzım ve elzemdir."9

Hâsılı, gençlerin problemleri karşısında en mükemmel çözümler elde edilebilecek bir müessese vardır ki, o da din veya diğer bir ifadeyle dinin kaynağını teşkil eden Kur'ân-ı Kerîm'dir. Dinsiz bir gençliğin huzurlu olması ve yaşadığı yere huzur vermesi imkansızdır. Bu konuda yapılan ilmî araştırmalar da bunu göstermektedir:

Dr. Henry Link, "Dine Dönüş" kitabında, ABD'de Psikoloji Araştırma Dairesi Şefi olarak 15.321 kadın ve erkek üzerinde yaptığı incelemede ve 73.226 psikoloji testinin tatbik neticesini şöyle değerlendiriyor: "Bir dine inanan ve mabedlere devam eden kimselerde şahsiyet ve karakter, dine karşı lâkayd olan ve mabede gitmeyenlerden daha sağlam ve üstündür."

Yine Psikiyatristlerin meşhurlarından biri olan Dr. Carl Jung, "Modern Man in Search of Soul" isimli kitabında şunları yazmaktadır: "Son otuz sene içinde dünyanın her tarafından hastalar bana müracaat ettiler. Yüzlercesini tedavi ettim. Otuz beş yaşını geçmiş olanlarının hasta olmalarının asıl sebebi, dini inançlarını kaybetmeleri idi. Bunlar hayata din açısından bakmıyorlar, dindar arkadaşları gibi davranmıyorlardı. Dîni inançlarına yeniden kavuşmadan da tamamen iyileşmiyorlardı."

Yine ABD'de her sene 100 doktor intihar ediyor. Dünya Sağlık Teşkilatı ve Birleşmiş Milletler neşriyatına göre Japonya'da 1955 de 22.477 intihar vak'ası var. 1978 istatistiğine göre İsveç'te 20 bin intihar var. Halbuki refah seviyesi düşük olmasına rağmen onlara göre muhafazakâr olan Mısır'da intihar nisbeti 10 milyonda beştir. Japonya'da ise 10 binde beştir.

Görüldüğü üzere maddî problemlerini halletmiş ülkelerin bu durumları mutlu olmaları için yeterli olamamaktadır. Dinden uzaklaşarak kurtlaşmış ağaç hükmüne gelip yıkılmağa hazırlanan medeniyetin işte durumu: ABD'de mühim suçlarda artış 1960-1970 arasında % 144 artmıştır. Her 1000 kişi başına ağır suçlu sayısı İsveç'te 78,5; Danimarka'da 64,5; ABD'de 41,2; Fransa'da 34,6 dır.10 Açıkça görülmektedir ki, madde her şeyi halletmiyor, inancın zayıf olduğu, dinin etkin olmadığı topluluklarda suç oranlarında önemli bir artış oluyor. İnançsızlıktan dolayı insanlar, kendilerini rahatlatıcı olarak uyuşturucuya kaptırıyorlar, onunla tatmin olmak, huzura kavuşmak, saadeti bulmak istiyorlar ve belki de akıllarını kurcalayan birtakım sorulardan geçici bir süre de olsa uzaklaşmış bulunuyorlar.

Halbuki kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur. Gönüller huzura erer, içsel acılar, sancılar şifa bulur, sükûna kavuşur, yatışır. Çünkü her şeyin başlangıcı ve sonu Allah'a bağlıdır. Bütünüyle sebepler zinciri Allah'tan başlar ve yine dönüp dolaşır O'nda son bulur. Allah deyince düşünceler hareket hedefinin son noktasına erişmiş, mantıklar durmuş, bütün duygular, bütün korkular ve ümitler son durağına dayanmış bulunur. Gönüller O'nun dışında hangi dünya nimetine meylederse etsin, hangi isteğe ulaşırsa ulaşsın, onların hepsinin daha iyisi ve daha üstünü, daha ötesi bulunduğundan, hiçbirinde karar kılamaz. Hiçbiri rûhun özlemini gideremez, heyecanını doyum noktasına ulaştıramaz. Haz ve lezzette daha yükseğine ulaşmak ister. Fakat kalp İlâhî marifetten, Allah'ı zikirden zevk almaya başlayınca, bütün maksatların ve bütün işlerin Allah'a yönelmiş olduğunu anlar; artık O'ndan yüksek bir makam ve merciye, O'nun dışında bir maksuda geçmek mümkün olmaz. Bundan dolayıdır ki marifetullaha yükselemeyen ve Allah'ı hatırlamayan kâfir ve gâfil kalpler, hiçbir zaman ıstıraptan kurtulamaz, kalp huzuru, gönül huzuru tadamaz. Huzur bulamaz, çırpınır da çırpınır durur.11

"..Evet iyi bilin ki kalpler Allah'ın zikri ile yatışır." 12 hakîkati de bunu göstermektedir.

Zübeyir Gündüzalp, "Konferans"ta Kur'ân'ın, gençlerin mükemmel bir şekilde eğitilmesi, problemlerine çözümler getirmesi ve onları huzursuzluklardan kurtarması hususundaki özelliğine dikkatleri çekiyor ve bu hususu, o günlerde diğer devletlerde yapılan bir araştırmayla şöyle anlatıyor:

"Kur'ân-ı Hakîm yeşil ipekliler arasında lâyık olduğu yüksek mevkiye konuyormuş. Mûcidler, feylesoflar, psikologlar, sosyologlar, pedagoglar Kur'ân-ı Kerim'i esas alarak yazılmış olan eserleri okuyorlar; o şahsiyetler bu mukaddes kitaptan aldıkları malûmat ile eserler yazarak dünya çapında şöhret kazanıyorlar. İnsanlığa ve milletlerine hizmet ediyorlarmış. İsveç, Norveç ve Finlandiya'da en büyük ilim adamlarından müteşekkil bir heyet meydana getirmişler; gençlerin kurtuluşunu sağlayacak halaskâr bir kitabı senelerce aramışlar; nihayet gençliği en yüksek ahlâk ile ahlâklandırmak ve dünyada açık fikirli, müstakim ilim adamı yapmak için Kur'ân-ı Kerim'i okutmanın yegâne çare olduğu neticesine varmışlar."13

3. İHTİYARLAR

Hz. Peygamberin ifadesiyle herkes bu dünyada bir ağacın gölgesinde oturup dinlendikten sonra kalkıp asıl vatanına giden bir yolcu gibidir.14 Ruhlar âlemi, dünya, dünyada çocukluk, gençlik, ihtiyarlık ve derken ansızın ölümle yüz yüze gelme... Demek ki, bu yolculukta ihtiyarlık, herkesin uğrayacağı bir durak hükmündedir. Vücudun organlarının yavaş yavaş işlevlerini yitirdiği, insanın zarûri ihtiyaçlarını dahî karşılamaktan âciz olduğu, çoğu zaman dünyada en çok üzerine titrediği evlatları tarafından huzur evlerine(!) terkedildiği ve ölümün soğuk nefeslerini her zaman ensesinde hissettiği çok hassas bir dönem olan ihtiyarlık devresi, pek çok problemle karşı karşıyadır. İslâm, insanların bu hassas dönemlerinde karşılaşacakları zorluklar karşısında farklı şekillerde çözüm yolları sunmuştur. Said Nursi, bunu şöyle ifade etmektedir:

"İnsan nevinin -bir yönüyle- yarısı olan ihtiyarlar, yalnız âhiret hayatıyla yakınlarında bulunan kabre karşı tahammül edebilir, çok alâkadar oldukları hayatlarının yakında sönmesine, güzel dünyalarının kapanmasına mukabil bir teselli bulabilirler, çocuk hükmüne geçen çabucak etkilenen ruhlarında ve mizaçlarında, ölüm ve yok olmaktan gelen elîm ve dehşetli ümitsizliğe karşı, ancak bâki hayat ümidiyle mukabele edebilirler."15 "Kur'ân-ı Hakîm'in bize verdiği en mühim bir ders; âhirete imandır; o iman da bu derece kuvvetlidir ve öyle bir rica ve bir teselli vardır ki; yüz bin ihtiyarlık bir tek şahsa gelse, bu imandan gelen teselli ona denk gelebilir. Biz ihtiyarlar 'Elhamdülillahi alâ kemal-il iman' deyip ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz."16

Said Nursi, "İhtiyarların ölüm ve kabir karşısındaki korkularını yok edecek ne tiyatro, ne sinema ve ne de başka şeylerdir, bu korkuyu giderecek tek şey kabrin ebedî bir yokluk olmadığını anlatmaktır" demektedir: "İhtiyarlar kabre yakınlaşıyorlar, ölüme yaklaşıyorlar, dünyadan uzaklaşıyorlar, âhirete yanaşıyorlar. Böylelerin menfaati ve nuru ve tesellisi, Hülâgu ve Cengiz gibi zalimlerin gaddarane sergüzeştlerini dinlemesinde midir? Ve âhireti unutturacak, dünyaya bağlandıracak, neticesiz, mânen sukut, zahiren terakki denilen şimdiki nevi hareketinizde midir? Ve uhrevî nur, sinemada mıdır? Ve hakikî teselli, tiyatroda mıdır? Bu bîçare ihtiyarlar hamiyetten hürmet isterlerken, manevî bıçakla o bîçareleri kesmek hükmünde ve 'i'dam-ı ebedîye sevkediliyorsunuz' fikrini vermek ve rahmet kapısı tasavvur ettikleri kabir kapısını ejderha ağzına çevirmek, 'Sen oraya gideceksin' diye manevî kulağına üflemek; hamiyet-i milliye ise, böyle hamiyetten yüz bin defa el'iyazü billah!.."17

İhtiyarların önemli sıkıntılarından birisi de, himayelerinde bulundukları kimseler tarafından bir yük olarak telâkki edilmeleri ve bunun onlara ihsas ettirilmesidir. Böyle bir ihsas karşısında ihtiyar, ister istemez bunalacak ve başkalarına sıkıntı verdiği için ıstırap duyacaktır. Said Nursi, Kur'ân-ı Kerîm'in iki âyetiyle bu meseleye çözüm getirmiş ve ihtiyarların hamisi durumunda olan kimseleri bununla uyararak, böyle bir tutum içerisinde olmamaları gerektiğini belirtmiştir:

Ey geçim derdine düşen insan! Bil ki senin evindeki bereket direği, rahmet vesilesi ve musibet önleyicisi, evindeki o istiskal ettiğin ihtiyar veya kör akrabandır. Sakın deme: "Maişetim dardır, idare edemiyorum." Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin geçim sıkıntın daha fazla olacaktı. Evet kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahman, Rahîm, Latif ve Kerim olan Hâlık-ı Zülcelali Vel'ikram, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızklarını gâyet latif bir surette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi; çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyık, şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızklarını dahî, bereket suretinde gönderir. Onların iaşelerini, tama'kâr ve cimri insanlara yükletmez. "Şüphesiz rızık veren, mutlaka kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır." 18

"Canlılardan niceleri vardır ki, kendi rızklarını taşımaktan âcizdirler. Onları da, sizi de rızıklandıran Allah'tır." 19 âyetlerinin ifade ettikleri gerçeği, bütün hayat sahibi canlı türleri hal dilleriyle ile bağırıp, o gerçeği haykırıyorlar.20

İhtiyarların insanlara kazandırmış oldukları bu bereketten daha önemli olan bir şey daha vardır ki, o da Cenâb-ı Hakk'ın onlar yüzünden insanların başlarına gelecek olan belaları göndermemesidir. Said Nursi bu konuya da deyinmiş ve şu şekilde ifade etmiştir:

Misafir geldiği vakit berekete sebep oluyor; öyle ise mahlukatın en mükerremi olan insan ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan âcizler, ihtiyarlar ve ihtiyarların içinde şefkat, hizmet ve muhabbete en fazla lâyık ve müstehak bulunan akrabalar ve akrabaların içinde dahi en hakikî dost ve en sadık sevgili olan peder ve vâlide, ihtiyarlık halinde bir evde bulunsa, ne derece bereket vesilesi ve rahmet vasıtası ve "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti."21 sırrıyla, ne derece musîbeti önleme sebeb olduklarını kıyas et.22

Nursi, ihtiyarlara bakmanın büyük bir sevap olmasının yanında, özellikle de anne-babaya hizmet etmenin ve onların duâlarını almanın dünya ve âhiret sevabına sebep olduğunu belirtmekte23 ve aynı zaman da anne-babaya bakmanın Kur'ân'ın bir emri olduğunu söylemektedir:

"Rabb'in kesinlikle emretti ki, ancak kendisine ibâdet edin, anne ve babaya iyilik edin. Anne ve babadan biri veya her ikisi yanında yaşlanır ve düşkünleşirse, bezginliğini hissettirir bir şekilde, onlara "öf" bile deme, azarlama, onlara güzel ve tatlı sözler söyle." 24 âyetiyle, gayet mu'cizevî bir surette ihtiyar peder ve vâlideye karşı hürmete ve şefkate evlâtları dâvet ediyor.25

Kur'ân'a inanan bir kimsenin, yukarıda anlatılanlar doğrultusunda yaşlı kimselere ve özellikle de anne-babasına karşı bir kusurda bulunması imkansızdır. Aynı şekilde ihtiyar bir adamın da ihtiyarlığından dolayı üzülüp, ümitsizliğe kapılması ve kendisini bunalıma atması mümkün değildir.

NETİCE

Görüldüğü üzere Said Nursi, evrensel mesajlarla bütün zaman ve mekanlara gönderilmiş olan Kur'ân-ı Kerîm ışığında, günümüzün problemlerini tespit etmiş ve buna karşı önemli çözüm yolları ortaya koymuştur. Maddeciliğin ağırlığını açık bir şekilde hissettirdiği günümüz toplumunda, insanların bahsedilen meselelerini maddeyle ve onun oluşturduğu bir ahlâk anlayışıyla halletmeye çalışmaları herkesin malumudur. Bu gerçeği çok iyi bir şekilde idrak eden Nursi, daha çok manevî yönden meseleleri ele almış, maddî yaptırımlardan ziyade vicdânî ve manevî yaptırımlar üzerinde durmuştur. Sorumlulara düşen, 20. asrın bu büyük âliminin, Kur'ân ışığında tespit ettiği bu gerçekleri bütün bir vatan sathına yayarak insanların istifadesine sunmaktır.

Dipnotlar:

1. Şahin, M. Abdulfettah, Kriterler, Çağlayan A.Ş, İzmir1991, 2/58-59.

2. Nursi, Sözler, 96.

3. Nursi, Âsây-ı Mûsâ, 42.

4. Nursi, Sözler, 97.

5. Nisâ 4/123; Zelzele 99/7-8...

6. Bakara 2/212; Âl-i İmrân 3/185; Yûnus 10/24; Ra'd 13/26; Kehf 18/45; Hadîd 57/20;

7. Bakara 2/243; Âl-i İmrân 3/145,154; Nisâ 4/78; Kâf 50/19.

8. Nursi, Sözler, 145.

9. Nursi, Âsây-ı Mûsâ, 22.

10. Saffet Senih, İbadetin Getirdikleri, Nil Yayınları, İzmir 1995, s. 21-22.

11. Elmalılı, Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur'ân Dili, Azim Dağıtım, İst. ts. 5/145-146.

12. Ra'd 13/28.

13. Nursi, Gençlik Rehberi, 245.

14. Tirmizî, Zühd 44; İbn Mâce, Zühd 3.

15. Nursi, Sözler, 96; Âsây-ı Mûsâ, 215.

16. Nursi, Sözler, 119.

17. Nursi, Mektûbât, 421.

18. Zâriyât 51/58.

19. Ankebût 29/60.

20. Nursi, Mektûbât, 260.

21. Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 10/227; Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 3/345; Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2/163.

22. Nursi, Mektûbât, 261.

23. Nursi, Lem'alar, 219.

24. İsrâ 17/23.

25. Nursi, a.g.e, 236.

 

 

Herşeyin bir güzelliği var, herkes göremese de...  
  PSİKOLOJİK DANIŞMAN
AHMET VURAL
 
HAFTALIK PROGRAM  
  Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.

İşte bir haftalık program

Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.

Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.

Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.

Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.

Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.

Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.

Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.
 
Bugün 54 ziyaretçi (61 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol