|
|
|
PSİKOTERAPİLER |
|
|
|
|
|
|
|
Hipnoz ve Depresyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hipnoz ve Depresyon
GRAHAM D.BURROWS ve SANDRA G.BOUGHTON
Melbourne Üniversitesi, Avustralya;Batı Avustralya Üniversitesi
Depresyon, kadınlar için %10-%25 arası, erkekler içinse %5-%12 arasında değişen oranlarda ömür boyu majör depresyon bozukluğu riski ile sıklıkla yaşanan bir bozukluktur.Depresyona, kronik acı gibi başka bir çok majör bozukluk önemli ölçüde eşlik eder. Bu durumda, hipnozun, depresyon yönetiminde hiç bir rolü olmadığı hatta uygun olmadığına dair yaygın bir kanı vardır. Avustralya’da, geçen 10 yıl boyunca, Avustralya Hipnoz Topluluğu’nun incelemesi sonucunda sunulan veya Avustralya ve Yeni Zelanda Hipnoz Dergisinde yayınlanan; hipnozun depresyon tedavisinde kullanılması ile ilgili hiçbir detaylı, klinik veya deneysel materyal yoktur.Bu konudaki inanç; uzman görüşün, hipnozun, bireylerin depresyon yönetimi ile kontrendike olduğunu göz önünde bulundurmasıdır.Bu durumun Burrows’un (1980) ulaştığı sonuçtan beri değişmediği görülmektedir.
Bir çok deneyimli klinisyenin görüşü hipnozun kesinlikle ağır depresyon ile kontrendike olduğunu desteklemektedir. Buna rağmen, depresyon, sürekli artan, ortak, tıbbi bir problem olarak görülmektedir. Bir çok modern referans kitabında hipnoza çok az yer verilmiştir.İlgili yazarların hipnozun depresyon tedavisinde çok küçük bir yeri olduğuna inanmaları olası bir yorum olabilir. (s.167)
HİPNOZ VE DEPRESYON ARASINDAKİ İLİŞKİYE YÖNELİK GÜNCEL GÖRÜŞ
Literatürün yeniden gözden geçirilmesi gösteriyor ki, bu konudaki ortak görüş, hipnozun depresyon tedavisinde kullanımına tamamen karşı olunmadığını desteklemektedir. Fakat yorumcular, hipnozun koşulsuz kullanımını kabul etmede değişkenlik gösteriyorlar.Yapko (1192) geniş temelli bir görüşü savunuyor: “ Hipnozun kullanımına özgü kontrendikasyonlara gelince, şunu vurgulamak isterim ki, ben böyle bir kontrendikasyonun farkında değilim”. (s.186). Clarke ve Jackson’da (1983) benzer bir bakış açısı ile, hipnozun depresyon tedavisinde yeri olmadığına ilişkin inancın klinik folklorun bir parçası olduğu görüşünü desteklemişlerdir. Miller (1984) ‘depresyon tedavisinde hipnoz uygulaması’ bölümünü, bu yaklaşımın uygun olup olmadığını sorgulamadan oluşturdu. Crasilneck ve Hall (1985) ise bazı kontendikasyonları listelerken daha muhafazakar bir görüşü savunmuş ve ‘şiddetle tavsiye ederiz ki; hipnozun depresyon tedavisinde kullanılabilmesine karşın, ancak psikodinamikte yeterli uzmanlığı olan terapistler tarafından yapılmalı, aksi takdirde dikkat ve özenle kullanılmalıdır’. (s.324)
Alanda söz konusun olan yazarlarla ilgili önemli farklılıkları belirttikten sonra , bu değişikliğin nedeni ne olabilir?
DEPRESYONUN DOĞASI
DSM-IV kriterlerine göre, majör depresyon tanısı almak içim en az bir ana semptom ve en az 2 hafta boyunca hemen her gün süren en az 4 eşlik eden semptom gerektirir. Depresif ruh hali ve belirgin bir ilgi kaybı veya, tüm veya bir çok aktiviteden zevk kaybı ana semptomlar olarak sayılır.İkincil semptom ise: (a) iştah kaybı veya beden ağırlığında değişim; (b) uyku bozukluğu; (c) psikomotor ajitasyon veya retardasyon (d) yorgunluk veya enerji kaybı; € değersizlik duyguları;
(f) konsantrasyonda veya karar verme becerisinde azalma (g) ölüm veya intihar düşünceleri.
DSM-IV, majör depresyon ve distimik bozukluk ve bipolar I bozukluğu gibi duygu durum bozukluklarını ayırır.Bu sınıflandırmalar, anlamlı depresif duygu durumun temsil çeşitlerini kapsamaya çalışmıştır. Güncel düşünce (ör:Parker 1996) depresyon kavramının bir dizi bozukluğu kapsadığını vurgular:’Eğer depresyonun etrafı birbirine benzemeyen tür koşullarla kuşatılmışsa, çözüm için tek bir yanıt aranmamalıdır’. Parker (1996), antidepresan ilaç tedavisi ve diğer tedavilere verdiği yanıttan yola çıkarak, melankolik ve melankolik olmayan depresyonu birbirinden ayırmıştır. Parker (1996) hızlı ve yavaş ilerleyen alt depresyon gruplarını karıştıran çalışmaların, farklı alt grupları değerlendiren çalışmalara göre sınırlı bilgi vereceğini savunmuştur.Bu düşünüş tarzı , depresyona karşı tepkimiz hakkında bizi , sanki bir üniter yapıymış gibi düşünmek ve depresyonla boğuşan kişilerle ilgili genellemeler yapmak konusunda uyarır.
Bazı objektif depresyon ölçümleri kullanılmasına karşın, tedavi yöntemleri arasında çok küçük yararlı karşılaştırmalar yapılabilmektedir. Hamilton Depresyon Ölçüm Skalası (HDRS) ve Beck Depresyon Envanteri (BDI) yoğun olarak araştırmalarda kullanılırken, nadir olarak bu alana veri oluşturan vakalarda kullanılmıştır.
HİPNOZUN TANIMI
Yapko (1992) hipnozun depresyon tedavisindeki değerinin, hipnozun model varyasyonları ile anlaşılabileceği hakkındaki çelişkili ifadeleri tartışmıştır.3 genel neden açıklamıştır: geleneksel, standardize ve kullanım.Diğer çalışmalar Erickson’un direk ve endirek telkinleri arasında ayırım yapar.Hipnozun depresyonda kullanımı ile ilgili karşıtlıklar, temelde geleneksel , standardize veya direktif yaklaşımlar ile eşlenmiştir ve böylece Yapko (1992), bu eşlemenin hipnozun kullanımı ile değil, hangi model hipnozun kullanımı ile olduğu görüşünü tartışır.Bu bakış açısı, depresif kişilerle çalışılırken, bir yaklaşımın bir yaklaşımın diğerine göre daha yararlı olup olmadığını sorgular.
HİPNOTİK ENGELLEMELERİN AMAÇLARI
Bu konuda yapılan yayınların araştırılması sonucunda, hipnotik telkinlerdeki farlılığa ek olarak, terapistlerin gerçekte, depresyon yönetiminde hipnozla ne yaptıklarının da çok çeşitli olduğu hakkında görüşler belirmiştir.Eldeki dökümante edilmiş vaka materyalleri gözden geçirildiğinde; spesifik olarak belirlenmiş veya hipnoz kullanımı ile eşlenmiş terapi modelini kapsayan bir çok terapötik amaç olduğu görülmüştür.Hipnoz bir araçtır, bir terapötik model değildir.ve değişik terapötik yaklaşımların yararını arttırmak için kullanılmıştır.Yayınlanmış bir çok literatür, gerçek terapötik pratikle ilgili minimal detay sağlayan ve sonucun hiçbir objektif dokümantasyonu olmayan vaka raporlarını kapsar.
SEMPTOM GİDERME TELKİNİ
Birkaç klinisyen depresyon yönetiminde direk semptom giderme yaklaşımını açıklamışlardır. Crasilneck ev Hall (1985) semptom giderme yaklaşımından dikkatle kaçındıklarını ifade etmişlerdir. (s313).Yapko’ya göre ise, semptom giderme eğer örüntüyü bozmaya yardımcı oluyorsa geçerlidir fakat eğer ayrı bir örüntü veya yeni seçenekler veya davranışların oluşumunu destekliyorsa terapiye uyumsuzdur. (s.52)
Milton Erickson’un (Alexander tarafından 1982’de açıklanmıştır) intihar eğilimli depresyonlu genç bir bayanın depresyon yönetimi ile ilgili yaklaşımı daha derin ve çok zarar veren depresyonu engellemek için acıyı çıkarma telkinine izin veren zarif bir indirek yaklaşımdır.
DAVRANIŞ DEĞİŞİMİ VEYA BECERİ GELİŞİMİ
Alladin’in (1994) endojen olmayan tek kutuplu depresyonun bilişsel ayırıcı modeli, bu bakış açılarını kapsayan, tek geniş açılımlı tedavi stratejileridir.Temel olarak kullanılan bilişsel stratejilerin yanı sıra Alladin (1994); beden duruşu değişikliği, dikkati yönlendirme, sosyal beceri eğitimi ve tekrarlama kullanılan hipnotik indüksiyon teknikleri ile hedef belirlemeyi kapsayan çok faktörlü bir yaklaşımı açıklar.
DEPRESYON YAŞANTISININ BİLİŞSEL YENİDEN YAPILANDIRILMASI
Alladin’in bilişsel ayırıcı modeli, bilişsel yeniden yapılandırmayı kolaylaştırmak için hipnotik süreçten yararlanır.Alladin, hipnoz ve depresyonu ilişkilendiren teorik bir modeli açıklamış ve Beck’in modeliyle bu tedavi metodolojisinin sonuçları arasında fark olmadığını bulan temel verisini raporlamıştır.Fakat bilişsel hipnoterapi grubundaki süjeler, hızlı gelişme, anksiyete puanlarında büyük düşüş ve kendine güvende anlamlı artış göstermiştir.Hipnoz ayrıca, bilişsel-davranışçı veya psikodinamik teorilerdeki imgeleme tekniklerini kolaylaştırmak için kullanılır.From (1976) anne-babasının ölümünün ardından bir bayanın terapisinde, doğa ve yeniden büyüme metaforunu başarıyla kullanılmıştır.
MEYDANA ÇIKARMAK, YAŞ GERİLETME YAKLAŞIMLARI, İNTRAPSİŞİK ÇELİŞKİLER
Bir çok vaka raporu hipnozun depresyonlu bireylerde klinik kullanımının psikodinamik yapıdan yararlandığını gösteriyor. Rosen (1955) hipnotik olarak indüklenmiş geriletme kullanımını , Abrams (1964) bastırılmış materyalin meydana çıkarılmasını, ve Chambers (1968) bir bayan hastasının çiğ patates yeme kompülsiyonunu psikodinamik terimlerle açıklar.Haley (1967) Milton Erickson’un obsesyonel depresyon vakasındaki otomatik çizimle birlikte hipnoz kullanımını detaylandırıp, raporlar.
Anlamlı miktarda bir çok yeni vaka materyali de ayrıca psikodinamik çatı altında hipnotik tekniklerden yararlanmışlardır. Alden (1995) 35 yaşında bir erkek danışanının uzun dönemli anksiyete semptomları, depresyonu ve çoklu travmalarını
“güvenli, rölaks bir çatı altında bir terapi ortamında” ortaya çıkarmak için yaş geriletme hipnozunun kullanımını raporlamıştır.Gravitz (1994) hipnotik regresyon ve canlandırma ile travmatik yaşantıların ve geçmiş anıların geri getirildiği ve yeniden yapılandırıldığı 3 vakasını içeren tedavi yönetimini örneklerle açıklamıştır. Leistikov (1990) depresyonu için hipnoanalize giren bir erkek hastasının, sözcük eşleştirme, rüya telkini ve yaş geriletme tekniklerinin hipnozla birleştirildiği vakasını detaylandırmıştır. Ggriggs (1989) ayrıca rüya analizi ve yaş geriletmenin hipnozla birleştirilen medikal hipnoanaliz sürecini açkılamıştır. Mendelberg (1990) 2.intihar girişiminin ardından gelen 12 yaşında depresif, astımlı bir kız çocuğunda, düzeltici imgelem ve gevşemeyle eşleştirilmiş meydana çıkarma tekniğini kullanmıştır.
ANKSİYETE YÖNETİMİ
Anksiyete düzeyindeki düşüşün, şiddetli depresyonlu hastalardaki intihar riskine katkıda bulunduğu düşünülürken, (Crasilneck ve Hall, 1985; Burrows, 1980), hipnoz kullanımı daha hafif düzeyde depresyon formlarında anksiyete yönetimi için tavsiye edilmiştir.Burrows’a göre (1980), hastayı anksiyeteden kurtarmak ortak bir yaklaşımdır.Daha az gergin, rölaks rölaks hissetmesi ve daha gerçekçi başa çıkabilmesi ile ilgili direk telkinler yararlıdır. (s.169)
KENDİNE SAYGI, GÜÇ VE KONTROLÜ ARTTIRMAK
Hipnozun depresyonda klinik kullanımı tartışılırken, Crasilneck ve Hall’un (1985) görüşü ‘bizim yaklaşımımız hastanın ego gücünü ve depresyona neden olan problemlerle başa çıkma yeteneğini arttırmaktır’ (s.324). Sachs (1992) kanser hastalarının tedavisinin yönetiminde, hipnotik olarak arttırılmış mental imgelemin progresif gevşeme ile birleştirilerek ego gücünü arttırdığını açıklamıştır. McBrien’ın (1990) depresyon önleme programı, oto hipnozu; güven arttırma, depresif duyguları azaltma ve yönetmede kullanır. Hipnoz ayrıca mutlu eden olaylarda artışa neden olan, pozitif düşünce ve duyguları arttırmak içinde kullanılır.
TEMELDEKİ KAYIP VE ÖFKENİN ÇÖZÜMLENMESİ
Birkaç vaka raporunda depresyon, kayıp ve içselleştirilmiş öfke arasındaki kabul edilen ilişki ile ilgili bilgiler verilmiştir. Abrams (1964), ör; hipnozu bireyin kabul etmediği öfke duygularını ifade etmeyi öğrenebildiği durumlar yaratmak için kullandığını açıklar.
İNTİHAR DÜRTÜLERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ
Hipnoz kullanımının intihar riskini arttırabildiği görüşünü savunan bazı terapistlere rağmen, diğer çalışmacıların intihar dürtülerini değiştirmek için çabaları vardır. Hodge (1972) Hammond (1990) intiharı engellemek için telkin kalıplarını açılar.
Transa girişte, direk telkinler, terapistin hastanın, intihar düşüncesine yanıt olarak kullanılır.Trans halindeyken, ben size izin vermedikçe, intihara teşebbüs edemeyeceksiniz; trans hali başlı başına intihar düşüncelerinizden kurtulmanızı sağlar ve bu rahatlama, problemlerinizin üstesinden gelmek için daha geçerli yollar bulmanıza yardım eder. (s.332).Wright ve Wright (1987) hipnotik telkinleri intihar fantezisini geliştirip, danışanın intihar imgeleri ve etkilerini ortaya çıkarmak , yaşatmak ve kişiyi bu dürtüleri bir yana bırakarak yerine daha gerçeğe uygun yaşam alternatifleri düşünmek için cesaretlendirmek için kullanırlar.
HİPNOZ SÜRECİ
Pratikte hipnoz süreci aşırı değişkendir.Bazı istisnalar ile (ör;Yapko, 1992;Alladin, 1994) terapistler pratikte ne yaptıklarını tanımlamazlar.Araştırmacıların benzer modelleri kullandıklarını açıklayıp, pratikte çok farklı şeyler yaptıklarını göz önüne alırsak, tedavi teknikleri ve sonuçlarının karşılaştırılmasının çok güç olduğu açıktır.
HİPNOZ KULLANIMINDA POTANSİYEL PROBLEMLER
Hipnotik tekniklerin depresyon yönetiminde kullanımı ile ilgili isteksizliğinin nedenleri kontrendikasyonları olarak görünen görünen faktörlerdir. Aşağıdakileri kapsarlar.
İNTİHAR RİSKİ
Hipnozun depresyon yönetiminde kullanımını tehlikeli kılan faktörün intihar riski olduğu tartışılmaktadır. Crasilneck ve hall (1985), hipnozun bu riski gösteren ayaktan tedavi edilen hastalarda uygun kullanılmadığını tartışmışlardır. İntihar riskini arttırma potansiyeli bir çok yolla açıklanmıştır. Burrows’a göre (1980) depresif etki anlamlı bir şekilde kaldırılmadan önce hipnozun anksiyeteyi rahatlatmak için kullanımı depresif kişilere yeterli enerji ve anksiyetede düşüş sağlar ve buda intihar dürtülerinin ortaya çıkmasına neden olur (Crasilneck ve Hall, 1985) ise bu olayın sadece hipnoza atfedilmeyeceğini fakat ayrıca psikoterapi, antidepresan ilaç kullanımının da kapsandığı bir çok tedavi yönetiminin de sorumlu olduğunu gözlemlemişlerdir. (s.323).Bu önermeyi destekleyen kanıt temel olarak klinik vaka materyali formundadır ve buda majör depresyonlu hastalardaki anlamlı intihar oranı tartışmasına karşıt görüş getirmeyi zorlaştırır ve bu vaka materyalli formundadır ve buda majör depresyonlu hastalardaki anlamlı intihar oranı tartışmasına karşıt görüş getirmeyi zorlaştırır ve bu vaka materyalleri şans korelasyonunu temsil eder.
Spiegel ve Spiegel’e göre (1978) intihar potansiyelinin altında depresif kişilerin, trans halinde depresyonlarını sonlandırmak için gerçekçi olmayan umutları ve deneyimleri yatar. Bu karşılanmayan beklentiler intihar girişimi ile sonuçlanabilir.Meares (1979), benzer bir bakış açısını tartışarak “hipnoterapi deneyimi genellikle bir hayal kırıklığına yol açar ve hastada gereksiz bir intihar riski yaratabilir. (s.293).Yapko (1992), bu alandaki telkinleri değerlendirmesini vurgulayan diğer çalışmacıları eleştirir ve bu intihar potansiyelini arttıran bir başarı veya başarısızlıktır der.Yapko’ya göre negatif beklentiler depresyonun merkez parçalarındandır ve risk faktörü olarak görülmek yerine hipnoz kullanımı ile tedavide veri olmalıdır.
Bu literatürün sonucuna göre, depresyonda gelişme ile eşlenmemiş anksiyete düşüşü ve karşılanmayan tedavi beklentileri intihar riskinin potansiyel öncüllerindendir.Gerçekte, intihar riski çok iyi araştırılmış ve temek faktörleri kapsayan çok iyi bir anlaşma ortaya çıkmıştır.Beck ve çalışma grubu (Beck, Rush, 1979; Beck, Brown, 1990) 2 büyük ölçekli intihar çalışması raporlamışlardır ve Beck Ümitsizlik Ölçeği ile ölçülen ümitsizliğin, güçlü bir intihar öncülü olduğunu ortaya koymuşlardır.Fawcett, Schafter, Clark, 1987, yararlandıkları modelin ardından, ümitsizliğin, zevk ve ilgi kaybı ve duygu durum döngüsü sonucunda anlamlı bir öncül olduğunu bulmuşlardır.Fawcett (1987) ayrıca bu değişkenin tahmin edici değerini “depresif karışıklık” olarak açıklamışlardır.Bunun anksiyeteye bağlı olup olmadığı çok açık değil fakat kesin bulgular, klinik literatüre karşıttır.Yani artan karışıklık, artan intihar riski ile eşlenirken, klinik hipoteze göre düşük anksiyete risk artışı ile eşlenmektedir.
Bize göre ümitsizlik, intihar riskinin en iyi öncülüdür.Klinisyenlerin kararı ise, bu değişkeni yüksek hastalarda, hipnoz kullanımından kaçınmak, ya da ümitsizliği değiştirmek için hipnozdan araç olarak yararlanmaktadır. Bilişsel-Davranışçı literatür hipnoz alanında geçerli bazı veriler sağlamıştır.Ör; Rush, Beck ve Kovacs’ın 1982’de yaptıkları bir çalışmada, bilişsel terapi ile tedavi edilen hastalar, ümitsizlik puanında, antidepresan ilaçla tedavi edilen gruba göre daha hızlı düşüş göstermişlerdir.
ŞİDDETLİ DEPRESYONLU KİŞİLERİN HİPNOZDAN YARARLANMA KAPASİTELERİ YOKTUR
Depresyonlu kişilerin katılmakla ilgili sorun mu yaşadıkları veya hipnoza daha az yatkın oldukları ile ilgili değişik hipotezler vardır.
Spiegel ve Spiegel’e göre (1987); yüksek düzeyde depresyonlu hastalar narsistik geri çekilme yolu ile enerjiden yoksun kalıp giriş sinyallerini alamayabilir.(s.148-149). Diğer çalışmacılar ise, şiddetli depresyon ve dikkat güçlüklerine değinmişler ve bu kişilerin indüksiyon sürecinde odaklanma güçlüğü yaşadıklarını düşünmüşleridir. Yapko (1992) depresyonun, danışanın odaklanma yeteneğini nasıl bozduğu hakkındaki görüşlerini dile getirmiştir. Yapko (119) bu fenomeni terapideki bir kontrendikasyon olarak görmesine rağmen bazı seansları genel rölaksasyon sağlayarak ve odaklanma teknikleri ile terapiden yararlanmak için yeterli dikkat süresi oluşturmak için harcamaktadır. Yapko, seans kayıtlarının sürekli kullanımının odaklanma yeteneğini anlamlı bir şekilde arttırdığını savunmaktadır.
(s.47).
Hipnoza giriş kapasitesinin düzeyini karşılaştıran bir çok klinik çalışma, depresif kişilerin hipnoza daha az yatkın olup olmadığı sorusuna kanıt sağlamaktadır.Pettinati, Kogan, Evans, (1990) hipnoza giriş yeteneğini beş klinik ve 1normal kolej popülasyonu için 2 ölçekle (Hipnotik İndüksiyon Profili-HIP, ve Stanford Hipnotik Telkiniyet Ölçeği-SHSS;C) karşılaştırmışlardır.
HİPNOZ İLERLEYEN BOZULMAYI ÇABUKLAŞTIRIR
Bu bilgi birkaç formda ortaya çıkar.Bir çok yorumcuyu göre (ör; Miller 1979;
Terman,1980) eğer kişinin yaşamının duygusal anlamda çökmüş yönlerine hipnotik olarak odaklanılırsa ego bölünmesi gerçekleşebilir.Hipnozun ayrıca, transferansın gelişimini çabuklaştırdığı ve hastanın belirli terapi konularına karşı aşırı tepkisel olmasına yol açabileceği de belirtilmiştir (Burrows, 1980).Bu konular psikodinamik modelle ilişkili olarak ortaya çıkmış ve terapist deneyimli klinik uzman olduğu takdirde önemli olduklarına dair hiçbir objektif kanıt yoktur.
HASTALAR DEPRESYONU ARTTIRMAK İÇİN HİPNOTİK SÜREÇTEN YARARLANABİLİRLER
Hammond (1990) anlamlı depresyonlu hastalarda ‘yaş projeksiyonu tekniği’ni tartışmıştır.Hammond Erika Fromm’un görüşünü referans alarak, Erickson’un bu teknikten yararlanmasına rağmen, yaş geriletme prosedürünün, şiddetli depresyonlu hastalar ve intihar eğilimli hastalarda kontrendike olduğu görüşünü savunmuştur. Hammond, bu tekniğin gelecekte kendilerini olumsuz olarak gören ağır depresyonlu hastaların gelecekteki ümitsizlik duygularını da uyaracağına önemle dikkati çekmiştir. (s.543).
GEÇERLİ KONULAR
Michael Yapko (1989, 1992, 1994) hipnotik tekniklerden depresyon yönetiminde büyük bir hevesle yararlanan en verimli günümüz terapistlerindendir.Ne yazık ki, O’nun çalışmasını yeniden gözden geçiren araştırmacılara (Stanley, 1994;
Council,1993) göre şüphesiz, hasta yönetiminde esnek ve yaratıcı yaklaşım, deneysel verinin göz ardı edilmesi ile eşlenmiştir. Diğerleri bu eleştiriyi Erickson’un özet terapi literatürüne genellemişlerdir (Bloom, 1991).Teoriye dikkat edilmemesi , araştırma ve değerlendirmeyi standardize etmek eleştirisi ,fakat, hipnoz alanında yapılan tüm yayınlanmış açıklanmış vaka materyallerine yönlendirilmiştir.
Depresyon yönetiminde hipnozun değeri ile ilgili yararlı bir ifade vermek için, geniş depresyon araştırmalarını daha uzun süre incelemek ve hipnotik telkinlerin depresyon yönetiminde klinik yaklaşımları güçlendiren yollarını göz önüne almak gereklidir. Ulusal Depresyon Akıl Sağlığı Tedavisi İşbirliği araştırma Programı Enstitüsü (TDCCRP: Eklin, Parloff, Hadley & Autry, 1985), 250 tek kutuplu ayaktan tedavi edilen 3 farklı bölgedeki depresyon hastasını takip ve analiz ederek, her birine tesadüfi olarak dört tedavi koşulundan biri (bilişsel-davranışçı terapi, imipramin plus klinik yönetimi, kişiler arası psikoterapi ve plesebo hap kontrol), uygulanmış ve bilginin güncel kısmına anlamlı katkıları olmuştur. Bu araştırmanın bulguları ve süre gelen tartışma (bkz, ör; Jacobson & Hollon) alana sayısız anlamlı konu eklemiştir. Shea, Eklin ve Imber (1992), tedavi yöntemlerinden hiç birinin iyileşmede sürekliliği sağlama kapasitesi açısından başarı gösteremeyeceğine dikkat çekmişlerdir. Majör depresyon, farmakoterapi de dahil olmak üzere tüm tedavi yaklaşımlarına meydan okumaktadır. Jakopson & Hollon (1996) , ayrıca, terapötik bağlılık konusunun önemini vurgulamış ve herhangi bir belirli tedavi modeline bağlı olan terapistlerin, o tedaviyi, diğerlerinden daha etkin uygulayacakları telkininde bulunmuşlardır. Böyle incelemeler, hem bir meydan okuma, hem de artmış gücün potansiyel kaynağını temsil etmektedir.
HİPNOZUN DEPRESYON TEDAVİSİNDEKİ GÜNCEL YAKLAŞIMLARLA BİRLEŞTİRİLMESİ
Daha önce özetlendiği gibi, sayısız vaka çalışması, psikodinamik terapide hipnotik yöntemlerden yararlanma yollarını tavsiye eder. Yapko (1989, 1992, 1994) çeşitli, bilişsel- davranışçı yapı içinde çeşitli indirek ve metaforik teknik açıklamışlardır. Fakat, Stanley’in yorumlarına göre (1994), kendisi, oldukça iyi dokümante edilmiş çeşitli, daha direk bilişsel-davranışçı tekniklerden pek yararlanamamıştır. Endojen Olmayan Tek Kutuplu Bilişsel Dissosiyatif Depresyon Modeli (Alladin, 1994), hipnozdan ve bilişsel-davranışçı tekniklerden, multifaktörlü tedavi yaklaşımı içinde yararlanmaya çalışmıştır.Hipnotik tekniklerin, bilişsel-davranışçı depresyon programı yönetimini güçlendirebilmesi, gelecek araştırmaları için başarıyı temsil etmektedir.
BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI DEPRESYON PROGRAMI YÖNETİMİNDE HİPNOTİK TEKNİKLERDEN YARARLANMA
Hipnozun bilişsel-davranışçı tekniklerle birleştirilmesi aşağıdaki olasılıkları ortaya çıkarır:
1 Depresyonun eksiksiz değerlendirmesi, aktivite kayıtlarını, bilişleri ve ölçekleri kapsar (Hamilton Depresyon Ölçeği, Beck Depresyon Envanteri ve Beck Ümitsizlik Ölçeği, gibi), ve böylece kişiselleşmiş bir tedavi yaklaşımı gelişir. Depresyonun şiddeti, tedavi odağını belirlemede anlamlı bir faktör olacaktır.
2 Majör depresyonun kişisel deneyimlerinden önce, herhangi bir terapi yönelimi için ümitsizlik tanımlanmalıdır. Ümitsizliğin anlamı, bilişsel-davranışçı depresyon yaklaşımında önemli bir özelliktir. Dpresyonun “Öğrenilmiş Çaresizlik Modeli” (Abramson, Seligman & Teasdale, 1978) ‘depresif’ tutum stilini vurgularken Beck’in (1979)depresyon teorisi, negatif gelecek bakış açısını, depresif üçlüsünün bir yönü olarak kapsar. Yapko (1992) ümitsizliği ortaya çıkarmak için bir çok strateji açıklamıştır. Ek A, hipnotik süreç kullanarak ümitsizliğin değiştirilmesi için belirlenmiş olası bir yaklaşımı kapsar.
3 Ego güçlendirici teknikler, teorik olarak depresyonun değiştirilmesi için epey umut vericidirler. Kendiliğin negatif bakış açıcı, Beck’in (1979) bilişsel üçlemesinin temel parçalarındandır. Hartland (1971) ‘ego güçlendirme’ kavramını popüler yapmış, ve bir çok terapisinde kendiliğe güven ve pozitif kendilik imajını güçlendirmek için yararlanmıştır. (bkz. Hammond, 1990, hipnotik yaklaşımların ego güçlendirmede yararını tartışmak için).
4 Hipnotik tekniklerin kullanımı ile belki de bilişsel yeniden yapılandırma süreci hızlanabilecektir. Alladin (1994) hipnoz altında bilişsel yeniden yapılandırma sürecini açıklamıştır. Trans sağlanır ve danışan normalde stres veren bir durumu imajine eder. Daha sonra danışan aşağıdaki talimatları alır
Fonksiyonel olmayan düşünce ve eşlik eden duygularınıza, fizyolojik ve davranışsal tepkilerinize odaklanın. Cesaretlendirme, ‘donmayı’ tanımlamak için verilir (bölüm bölüm, sanki bir sinema gibi) düşünceler, inançlar, imajlar, fanteziler ve gündüz düşleri formundaki tüm işlevsel olmayan bilişler.Bir işlevsel olmayan biliş seti dondurulduğu zaman, hasta daha uygun bir düşünce veya imajla yer değiştirir ve sonucunda (istenen) ‘uyumlu’ tepkilere devam eder. Bu süreç, hasta belirgin bir duruma bağlı işlevsel olmayan biliş setini güvenle yeniden yapılandırana kadar tekrar edilir. (s.283).
5 Hipnoz, depresif düşünce ve davranışlarla çalışırken bilişsel ve imajinatif tekrarları hızlandırmak için de kullanılabilir. Clarke & Jackson’s (1983) atılganlık problemleri (s.256) için canlandırma ve tekrar etme stratejileri ile hipnoz kullanımı metodu, depresyondaki benzer stratejilerde yararlı başlangıç noktası olmasına hizmet edebilir.
SONUÇLAR
Hipnoz ve depresyon geleneksel olarak ‘yasaklı arkadaşlar’ olarak (Yapko, görülmüşlerdir (Yapko, 1992). Bu tabu, hipnozun, ortak, meydan okuyan ve güçsüz bırakan problem depresyona herhangi bir önemli katkısı olup olmadığı ile ilgili ciddi değerlendirmeye engel olmuştur. Yakın incelemeye göre bu uzun ayrımın arkasında küçük bir temel vardır, gerçekte, temel kitaplar, dergiler ve eğitimlerin dışındaki gizli toplantılarda dikkate değer kanıtlar vardır. Hem hipnoz, hem de depresyon heterojen yapılardır ve hangi depresyon koşulunda, hangi hipnotik yaklaşımın yararlı olacağı soruları ile daha yararlı eşleşmeler sağlanabilir. Bu ilişkinin güçlü ve zayıf yanlarının açık değerlendirmesi için geç kalınmıştır.
REFERANSLAR
EKLER
ÜMİTSİZLİĞİN DEĞİŞTİRİLMESİ İÇİN BİR HİPNOTİK İNDÜKSİYON
Depresyonu yaşayan kişiler, istila edici bir ümitsizlik duygusu tarif etmektedirler. Bugün, negatif ve eğlencesiz olarak görülmekte , ve gelecekse aynısının sadece daha fazlasıdır. Başka bir yararlı çalışmadan önce depresif düşünceyle karakterize olan bu sabit negatif tutumun değiştirilmesi çabası çok önemlidir. İdeal olarak, klinisyen, ümitsizliğin değiştirilmesini amaçlayan trans indüksiyonunu hızlandıran materyali danışandan alır ve yararlanır. Bazen, danışanın değişim sürecine katılımını sağlamak için, danışanın ümitsizlik duygularından önce, daha önemsiz bilgilerle çalışmak gerekecektir. Aşağıdaki sahne olası bir yaklaşımdandır.
Depresyonun ağırlığını fark etmek için kendine izin verebilecek misin diye merak ediyorum…karanlık bir dumanın ağır tabakası gibi…Kendine izin ver… gitmene izin ver, mücadele etmene değil…seni bağlayan depresyonun ağırlığını basitçe yaşamak…Ve aklının gözü ile baktığında, sanki geride hiçbir şey bırakmayan bir yangın gibi…sanki gözün alabildiğine karanlık ve kıraç…hiç değişim olmadan…daha az yorgun olmanın başka yolu yok… ağır, koyu depresyon bulutu tarafından ağırlaştın…Hiçbir değişimin olmayacağına dair bir tarz… her zaman olabilir…sonsuz bekleme…sürekli bağlı.Ve sen bu ağırlığın bir süredir seninle birlikte olduğunu biliyorsun…ve bunun senin yaşam kalıbın olduğuna inanmalısın…ve gelecek daha fazlası olacak …ve hiçbir çıkış yolu yok.
Ve belki…bedeninin ağırlığını hissettiğinde…bazı ağırlıkların seni aşağı doğru çekmesinin gevşeme duygusunu arttırdığını ve beklemenin çözülme gibi hissettirebileceğini keşfedebilecek misin diye merak ediyorum…Farkına varman için kendine izin ver…beklemenin başladığı noktayı…merakın ağırlığı…seni bekliyor.Kendine izin verdiğinde…rahat beklemeyi yaşamaya devam ettiğinde…derin, gevşemiş, yorgunluk. Ve belki şimdi kısa bir sürede yarının bugüne bağlı olmadığını keşfetmen olası olacak…Kendini keşfetmene izin vermen olası…bir şeyler seni bekliyor…ve sen bu beklemeyi çözmeye başlayabilirsin…ileriye doğru bir yol bul.
Etrafına baktığında, daha önce sonsuz karanlık olarak gördüklerini yakından görmen için yeterli bakınca yeni büyümenin başlangıcı olarak görebilecek misin diye merak ediyorum…Çünkü bilirsin doğa her zaman yenilenmek için bir yolunu bulur.Kara parçası tamamen kıraç…her zaman değişimin işaretlerini bulmak olasıdır…Çünkü değişim çok yavaş hareket eder…belki kendine, fark etmen için izin vermeye başlarsın…gevşemenin ağırlığı ne kadar hafif görünüyor…Ve gecenin ağır karanlığı…günün hafifliği oluverir…çünkü bilirsin…sürekli ileri doğru bir hareket olacaktır…Ve kendini karanlığa daha az bağlı olarak keşfedebilirsin…ve artan hafiflik işaretleri…Daha ve daha fazla, değişimin farkına varmak olası olacaktır…yeni başlangıçların büyümesi…ışık ve gölgenin kalıpları…ve bekleyen kocaman aydınlık. |
|
|
|
|
|
|
|
|
Herşeyin bir güzelliği var, herkes göremese de... |
|
|
|
|
|
|
PSİKOLOJİK DANIŞMAN
AHMET VURAL |
|
|
|
|
|
|
|
HAFTALIK PROGRAM |
|
|
|
|
|
|
Hangimiz bir gün yataktan kalkıp da daha akıllı olduğumuzu görmek istemeyiz ki? Bu dilek her ne kadar ütopik olarak görülse de bir bilim adamının yöntemi, 1 hafta gibi kısa bir sürede, zekayı yüzde 40 oranında artırmanın mümkün olduğunu ortaya koydu. Beynin herhangi bir kas gibi olduğunu ve egzersizlerle güçlenebileceğini öne süren İskoçya’daki Edinburgh Üniversitesi’nin Biyomedikal Bölümü’nden Prof. Mark Lythgoes’in 1 hafta süren programı BBC’de yayınlandı. Programa katılan 100 kişinin IQ’larında, yüzde 40 oranına varan artış görüldü. Bu artış katılımcıların programa katılmadan önce girdikleri testle, programdan sonra uygulanan test sonuçları karşılaştırılarak elde edildi.
İşte bir haftalık program
Cumartesi: Dişinizi her zaman kullandığını elinizle değil, diğeriyle fırçalayın. Ve gözünüzü kaparatak duş alın.
Pazar: Sabah saatlerinde bulmaca çözün. Ve kısa yürüyüşe çıkın.
Pazartesi: Akşam yemeğinde yağlı balık yiyin. İşe ya yürüyerek ya bisikletle ya da daha önce kullanmadığınız bir araçla gidin.
Salı: Sözlükten bilmediğiniz sözcükleri öğrenin. Ve bunları günlük konuşmanızda kullanmaya çalışın.
Çarşamba: Yoga, Pilates ya da meditasyon derslerine katılın. Daha önce tanımadığınız bir insanla konuşun.
Perşembe: İşe daha önce kullanmadığınız bir yoldan gidin. Televizyondaki ciddi bilgi programlarını izleyin.
Cuma: Alkol ve kafein tüketmekten kaçının. Alışverişe çıkarken listeyi ezberlemeye çalışın.
|
|
|
|
Bugün 160 ziyaretçi (199 klik) kişi burdaydı! |