Hipnoterapi; temel olarak danışanın hipnotik trans altına alınması ve belirli telkin sözcükleri ile desteklenmesi şeklinde gerçekleşir. Genel olarak bu amaçla 3 ila 5 civarında seans yapılır. Seans araları hipnoterapist tarafından ayarlanır. Bazı vakalarda iki veya üç seansta sonuç alınırken bazı durumlarda 6-10 seans yapılması gerekebilir. Seans sayısı fazla olduğu ve sonuç alınması zaman aldığı için bazı danışanlar sonuç almadıklarını düşünerek tedavilerini yarım bırakırlar ve ellerine geçen bu çok değerli bir yöntemi kullanılamaz hale getirirler. Bu yüzden birçok yerde hipnoterapi öncesi bir görüşme gerçekleştirilir ve danışana prosedür hakkında bilgi verilir.
Hipnoterapinin başarılı olması için danışanın hipnotik transa alınması gerekir. Bu nedenle de danışanın uygulamayı yapan hipnoterapiste güvenmesi gerekir. Aynı zamanda bazı danışanlar hipnotik transa zor girerler veya girmeyi reddebilirler. Bu yüzden danışanların seanslardan önce hipnoterapist ile önceden tanışması, yapılacak uygulama hakkında bilgilendirilmesi, seans ortamını görmesi ve benimsemesi ve karşılıklı konuşulmasında yarar vardır. Böylece her seansta transın derinliği daha fazla olacak ve başarı oranı artacaktır. Bazı hipnoterapistler danışanın hipnotize olma yeteneğini bazı testler ile tespit etmek isterler. Ön görüşme bu açıdan da yararlıdır. Sonuç olarak hipnoterapi seanslarına başlamadan önce karşılıklı görüşme gereklidir.
Hipnoterapide kullanılan telkinler hipnoz uygulanmadan verilemez mi? Bu danışanlarımızın en çok sorduğu sorulardan birisidir. Telkinler yaşam boyu bize çeşitli kişiler tarafından ve farklı ortamlar yoluyla verilmektedir. Örneğin televizyon reklamlarında kendi ürünlerini kullandırmak için telkinler verilir. "... deneyin, beğeneceksiniz..." gibi. Oysa bilinc kontrolümüz bu telkinleri eğer bizim için uygun bulmazsa kabullenmez. Bu nedenle hipnotik trans altında bilincin bu kontrol mekanizması hafifletilir. Hipnotik trans altında iken bilinç altı veya bilinç dışı dediğimiz merkez bir bilgisayar gibi telkinleri dikkatle dinler ve kendi iyiliği için olanları kabul ederek benimser.
Örneğin kilo problemi olan bir danışana hipnotik trans altında "...bundan sonra çok sağlıklı, huzurlu, dingin olacaksın. Yaşamdan ve yediğin yemeklerden keyif ve zevk alcaksın. Bunun için her seferinde katı lokmalarını en az 25 kere çiğneyecek ve lokmandaki tadların farkına varacaksın ve yemekten aldığın keyif artacak. Keyif artarken iştahın da azalcak. Çünkü her çiğnemede tokluk hissin belirginleşecek. Bir tabak dolusu yemekten sadece az birşey yediğin halde doyduğunu hissedeceksin..." gibi bir telkin ile onun kilo sorununa hiç değinmeden yaşam farkındalığı ve yaşamdan aldığı keyif artırılır. Aynı zamanda gıdalarına dikkat etmesi ve bizim için normalde çok sağlıklı olan ama yeterince dikkat etmediğimiz yeterli sayıda çiğnemeye özen göstermesine çalışılır. Ek olarak vücudun enerji tüketimini sağlayıcı yönde telkinler ile kilo verme işlemi kolaylaştırılır. Yani görüleceği gibi danışanın arzuları yönünde telkinler verilir. Eğer hipnotik transa almadan bu telkinleri vermiş olsaydık; bilinç sürekli araya girerek "...aman yahu çiğneyecek zaman mı var. Hem kim her hafta pazara gidip sebze alıp pişirecek. Salata hazırlamak kolay mı? Spor yap diyor. Bizim mahallede yolda yürümek bile zor. Geçiniz efendim!..." gibi olumsuz düşünceler ile telkini etkisiz hale getirebilirdi.
Hipnoterapide telkinlerin kabul edilebilmesi için transın derinliği ne olmalıdır, sık sorulan diğer bir sorudur. Birçok durumda hipnoz seviyesi ne olursa olsun telkinlerin kabul edildiği belirtilir. Ancak yine de en etkili hal derin trans halidir. Böylece hipnoterapistin kullandığı telkinlerdeki kelimeler ve cümlelerdeki anlamlar hipnoz altındaki danışan tarafından daha iyi anlaşılır, kabullenir ve benimsenir. Çünkü aradaki bloke edici beyin aktiviteleri askıya alınır. Yani telefonun çalması, korna sesi, kapı gıcırtısı gibi dikkat dağıtıcı durumlar, hipnotik trans derinleştiğinde o kadar dikkat çekmemeye başlar. Diğer bir anlatımla danışan o denli huzurlu ve keyiflidir ki bu uyaranları dikkate almamayı tercih eder.
Diğer yandan hipnoterapistlerin çoğunluğu; hipnotik transı derin olan hastalarla farklı ve tarifi zor bir beyinsel iletişim haline girdiklerini belirtmektedirler. Yani neredeyse hiç kelime kullanmadan iletişim ve telkinlerin nakli mümkün olacakmış gibi hissettiklerini belirtirler. Zaten bu nedenle hipnoterapistler yeterince motive ve enerjik değillerse hipnoz seansı yapmayı tercih etmezler. Hatta bazen danışanla olumlu iletişim kurulamazsa terapiden vazgeçip danışanı bir başka terapiste yönlendirebilirler. Bu yüzden danışanın hipnoterapist ile ön görüşme yaparak kendisine güvenmesi ve hipnoz için ikna olması gereklidir. Böylece ilerleyen her yeni seansta, arzu edilen hipnotik derinliğe kısa sürede ulaşılabilir ve daha yüksek tedavi etkinliği sağlanır.